🦋 AÇILAN GÖZLER, KAPANMAYAN YARALAR. 🦋

1209 Kelimeler
📖 17. BÖLÜM – AÇILAN GÖZLER, KAPANMAYAN YARALAR Saat 13:10. Koridorda ağır sessizlik hâlâ sürüyordu. Herkes kapıya kilitlenmiş, doktorun çağırmasını bekliyordu. Derken… Kapı bir anda açıldı. Hemşire gülümseyemese de sesi yumuşaktı: “Yakınları… hasta gözlerini araladı.” Dayı’nın elindeki su şişesi yere düştü. Gamze çığlık attı: “Uyandı mı?!” Tülay gözyaşlarını silerken kendini toparlamaya çalıştı: “Allah’ım… şükürler olsun…” İlk Bakış: Nehir’in Gözlerinin Açılışı Dayı içeri girer girmez dizlerinin üzerine çöktü. Nehir’in gözleri yarı açık, nefesi derindi ama canlıydı. Dayı, titreyen sesiyle: “Kızım… benim güzel kızım… duyuyor musun beni?” Nehir’in kirpikleri titredi. Sonra… Yavaşça gözlerini araladı. Gamze hemen yana eğildi, gözleri parlıyordu: “Nehir… buradayım. Korkma.” Tülay elini tuttu: “Sen bize geri döndün kızım…” Nehir konuşamadı, dudakları kımıldadı sadece. Ama o kımıldama, koridorda saatlerdir bekleyen herkese hayat verdi. Normal Odaya Geçiş Bir saat sonra Nehir sedyeyle normal odasına çıkarıldı. Gamze ile Tülay hemen başucuna kuruldular. Gamze, yavaşça battaniyeyi düzeltti: “Sen dinlen, biz buradayız.” Tülay gülümsemeye çalıştı: “Refakatçi biziz, seni bırakmayız.” Dayı kapıda nöbet tutar gibiydi. Bir saniye bile uzaklaşmak istemiyordu. Ama Meryem Hanım’ın yüzünde tuhaf bir sıkıntı vardı. Sanki herkesin sevinci ona batıyordu. Nehir Normal Odaya Alınır Nehir gözlerini açtıktan sonra doktor kontrol eder ve: “Şu an yoğun risk geçti, normal odaya alıyoruz. Yakınlarından biri refakatçi kalabilir.” Dayı hemen atılır: “Ben kalırım!” Ama Gamze hemen girer: “Dayı, sen dün geceden beri ayaktasın. Sen dinlen, bu gece ben kalayım. Yarın Tülay kalır. Sırayla bakarız.” Dayı çaresizce başını eğer: “Tamam kızım… ona iyi bakın.” Böylece refakatçi olarak Gamze geceliğe kalır, Tülay da sabaha kadar yanında olur. Meryem Hanım’ın İki Yüzü Hastanede Başlar Dayı kantine su almaya gider. Gamze tuvalete çıkar. Tülay hemşireyle konuşmak için dışarı çıkar. O anda odada sadece Nehir ve Meryem Hanım kalır. Meryem Hanım kapıyı sessizce kapatır. Yüzünde sahte bir gülümseme vardır. “Eee prenses… uyandın demek?” Nehir yavaşça nefes alır. “Biraz… iyiyim…” Meryem Hanım gözleri kısılır. Yatağa yaklaşır… Sanki yardım edecekmiş gibi eğilir… Ve tam Nehir’in ameliyat yarasının yanında eliyle bastırır. Nehir’in nefesi kesilir. Gözleri dolup taşar. “Ah acıdı mı kuzum?” diye sesice alaycı bir tonla. Nehir Nehir Yenge… acıtıyorsun… Meryem Hanım dişlerinin arasından tıslayarak der ki: “Üf! Biz sana bakmak zorunda mıyız?! Biz senin annen miyiz?! Bir de ağlıyorsun! Milletin içinde melek gibi duruyorsun ama bize yük oluyorsun!” “Yenge… acıtıyorsun…” Nehir’in gözyaşları yanaklarına yağmur gibi düşer. Meryem Hanım yüzünü düzeltir, kapıya yürür. Tam çıkarken son kez dönüp şunu söyler: “Sakın sesini çıkarma. Dayını üzersin. Sana inanmaz bile.” Ve çıkar… Kapı kapanırken Nehir hem acıdan hem çaresizlikten sessizce ağlar. Refakatçi Kızların Dönüşü Gamze odaya girer girmez Nehir’in ağladığını görür: “Nehir?! Ne oldu?!” Nehir yutkunur ve sessiz bir tonla “Hiçbir şey… sadece… canım yandı…” Tülay gelip baktığında fark eder ki Nehir’in yarası daha kızarmış: “Kızım biri dokundu mu buraya? Bu böyle değildi!” Nehir konuşamaz. Gözlerini kapatır. Gamze hemen anlar — şüphelenir: “Meryem Hanım… burada yalnız kaldın değil mi?” Nehir cevap vermez. Ama sessizliği her şeyden daha çok şey anlatır. Gece Hastane Odası – Sessiz Dram Nehir uyumaya çalışırken Gamze onun saçlarını okşar: “Kim ne derse desin… biz buradayız. Seni yalnız bırakmayacağız.” Tülay pencerenin kenarında dua eder. Dayı tekrar gelir, kızı öper: “Kızım… sabaha daha iyi uyanacaksın.” Ama Meryem Hanım kapıdan bakıp sahte bir gülümsemeyle: “Uyusun benim meleğim…” der. Gamze onun yüzüne TİKSİNEREK bakar. O an herkes fark etmeden aynı şeyi hisseder: Nehir hastalıktan değil, insanlardan yara alıyordur. Hastane saati 22:45’i gösteriyordu. Koridorlarda ayak sesleri azalmış, hemşirelerin fısıltıları bile daha yumuşak çıkıyordu. Nehir yarı uyku hâlinde yatıyordu. Gamze başucunda telefonunu kapatmış, sandalyede çöreklenmişti. Gözleri kapanmak üzereydi ki kapı tıklatıldı. Gece nöbetindeki doktor içeri girdi. “Kontrol saatiniz… bakıp geçeceğim,” dedi. Gamze hemen ayağa kalktı. Nehir gözlerini araladı. Doktor eldivenlerini giydi, ışığı biraz yükseltti. “Biraz canın acıyabilir ama kısa sürecek,” dedi. Nehir başını yavaşça salladı. Doktor dikiş bölgesine baktığı anda kaşları çatıldı. Gamze endişeyle öne eğildi: “Bir sorun mu var hocam?” Doktor derin bir nefes aldı: “Burada… taze bir kanama var.” Nehir irkildi. Gamze’nin rengi soldu: “Ne… nasıl yani? Yeni mi olmuş?” Doktor başıyla onayladı. “Hem derisi kızarmış… hem de iç dikişlerde zorlanma var. Bu kendiliğinden olan bir şey değil. Genellikle ani bir hareket, baskı ya da travmayla olur.” Bir anda odanın içindeki hava buz kesmişti. Doktor, Nehir’in gözlerinin içine bakarak sordu: “Nehir… bir anda zorlayıcı bir hareket yaptın mı? Kalkmaya mı çalıştın? Biri seni çekti mi? Üzerine bastı mı?” Nehir’in gözleri büyüdü. Yutkundu. “Ben… bilmiyorum,” dedi kısık bir sesle. “Belki dönerken… olabilir.” Gamze Nehir’e baktı. Onun yalan söylediğini anladı. Kızın gözleri o kadar kırılgan, o kadar korku doluydu ki… Doktor, “Ben hemen müdahale edeceğim,” diyerek malzemeleri hazırladı. Acil Müdahale Doktor hemşireyi çağırdı. Küçük bir tepsi, gazlı bezler, antiseptik ve dikiş kiti getirildi. Gamze elini Nehir’in eline koydu: “Korkma… buradayım.” Doktor hafifçe dikiş bölgesini temizlerken Nehir acıyla nefesini tuttu. “Biraz daha dayan Nehir,” dedi doktor. “Küçük bir açılma olmuş, kapatacağım.” Nehir’in gözlerinden yaşlar süzülürken Gamze elini sıktı. Hemşire yarayı temizledi, doktor yeniden küçük müdahaleyi yaptı. Sonra bandajı yeniledi. “Tamam,” dedi doktor sonunda. “Şimdilik kontrol altında. Ama böyle bir kanama tekrar ederse sebebini bulmamız gerekir.” Gamze hemen sordu: “Hocam… bu gerçekten sadece dönüşle olur mu?” Doktor başını iki yana salladı: “Çok düşük bir ihtimal. Genelde dış baskı, çarpma, ani bir dokunuş… Biri yanlışlıkla bile bastırsa bu olur.” Nehir başını çevirip gözlerini kapattı. Belli ki konuşmak istemiyordu. Gamze’nin içi yanıyordu. Ama Nehir’in sessizliği her şeyi anlatıyordu. Doktor çıktıktan sonra Gamze yavaşça konuştu “Nehir… bir şey oldu. Belli ki biri dokundu. Bunu biliyorum.” Nehir, gözyaşlarını gizlemek için yüzünü yana çevirdi. “Sadece… konuşmak istemiyorum.” Gamze daha fazla üstelemedi. Üzerine örtüyü çekti: “Tamam kızım… ne zaman istersen anlatırsın.” Dayı ve Meryem Hanım Hastaneden Ayrılır Tam doktor odadan çıktığında Dayı ve Ahmet Bey geri gelmişti. Dayı yorgun görünüyordu: “Kızım… geceyi burada mı geçiriyorsunuz?” Gamze başını salladı: “Evet dayı. Siz gidin, sabah gelirsiniz. Hem doktor kontrol yaptı, şimdi uyuyor.” Ahmet Bey konuştu: “Dayı sen çok yoruldun, ben ikinizi bırakayım. Zaten gece yarısı oldu.” Meryem Hanım hemen atıldı, yüzünde güya endişeli bir ifade: “Evet evet… ben de uyuyamadım. Yarın daha dinç geliriz.” Gamze içinden: Tabii, Nehir yalnız kalınca çok rahatlarsın, diye geçirdi. Ama dışına hiçbir şey yansıtmadı. Dayı eğilip kızının alnından öptü: “Kızım… sabah erkenden burada olurum.” Meryem Hanım da rolünü sürdürdü: “Ben de yavrum… Allah gecinden versin.” Gamze onları uğurladı. Ahmet Bey arabayla götürdü. Oda tamamen sessiz kaldı. Gece – Sadece Gamze ve Nehir Odaya döndüğünde ışık loştu. Nehir yan dönmüş, gözleri kapalıydı ama ağladığı belliydi. Gamze yavaşça yanına oturdu: “Ben buradayım. Kimse sana bir şey yapamayacak… Söz veriyorum.” Nehir titrek bir nefes aldı: “Gamze… Ben çok yoruldum.” Gamze elini onun saçlarına koydu: “Dayan. Biz varken kimse seni incitemez.” Koridor sessizdi. Hastanenin saat tıkırtısı bile hüzünlü geliyordu. Ve sabaha kadar Nehir uyumaya çalıştı, Gamze nöbet tuttu. O gece ilk defa Nehir’in yarası kadar, kalbi de kanıyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE