🦋 YAŞINDAN BÜYÜK BİR KIZIN KADERİ 🦋

918 Kelimeler
📖 5. BÖLÜM – YAŞINDAN BÜYÜK BİR KIZIN KADERİ Nehir okulun kalabalık koridorlarında yürürken bazen kendi ayak sesini bile duymuyordu. İnsanların arasından geçerken herkes ona bir şey söylüyormuş gibi hissediyor ama gerçekte kimse dönüp bakmıyordu. Bu his ona yabancı değildi. Konağın duvarları arasında da böyleydi; çok insan, çok ses vardı ama ona ait hiçbir sıcaklık yoktu. Çocukluğundan aklında kalan en net şey, içindeki o derin sessizlikti. Nehir’in sessizliği bir eksiklik değildi aslında—kimsenin fark etmediği bir güçtü. Ama onun yaşındaki bir çocuk bunu anlayamazdı; sadece içindeki o sızıya alışmıştı. Öğretmenler koridorda yanından geçerken onu takdirle süzerdi. Bu bakışlarda küçümseme değil, bir “aferin” saklıydı. Nehir bunun farkında olmasa da her seferinde kalbi biraz daha ısınıyordu. Çünkü uzun zamandır kimse ona gerçekten değer veren gözlerle bakmamıştı. Okuldan dönerken minibüsün camına başını yasladı. Dışarıda binalar akıp gidiyor, içerideyse tek bir soru dönüp duruyordu: “Ben bu yaşta neden bu kadar güçlü olmak zorundayım?” Konağın soğuk kuralları onu erken büyütmüştü. Bir çocuk gibi ağlamayı, sızlanmayı çoktan bırakmıştı. Dayısının sözü aklına geldi: “Sen sıradan bir çocuk değilsin Nehir. Senin kaderin kalabalık yazılmıştır.” Cümlenin anlamını tam bilemezdi ama içinden bir yer bu sözlere tutunuyordu. Bir gün işine yarayacağını hissediyordu. Minibüs kırmızı ışıkta durduğunda gözlerini kapatıp içinden fısıldadı: “Ben hazırım. Yol nereye götürürse götürsün, yürümeye devam edeceğim.” Ve o an, farkında olmadan biraz daha büyüdü. O akşam odasına çekildiğinde defterini açtı. Kalemi eline aldığında parmaklarının hafifçe titrediğini fark etti. Gün boyu güçlü durmak zorundaydı ama gece olunca kabuk çatlıyordu. Sayfanın başına yazdı: “Bazen yoruluyorum… ama duramıyorum.” Cümlenin yanına düşen gözyaşı onun sessiz itirafıydı. Yıllardır sakladığı duygular ilk kez kağıda sızmıştı. Sonra gözyaşını sildi ve altına ekledi: “Ben Nehir’im. Ve kaderimi kimse benim adıma yazmayacak.” Bu, çocuk yaşında verdiği en büyük sözdü. Ertesi gün okuma saatinde öğretmeni onu sınıfın önüne çağırdı. “Nehir, bugün bir paragrafı sen okur musun?” Sınıftan homurtular yükseldi: “Yine o mu?” “Bir yaş küçük ama hep o seçiliyor!” Nehir hiçbirine aldırmadan tahtanın yanına geçti. Kitabı açıp okumaya başladığında sınıf yavaşça sessizleşti. Sesi küçük ama sakindi; kelimelere yüklediği duygular sese sızmıştı. Ders bitince öğretmeni yanına eğildi: “Yalnız yürüyorsun, Nehir… ama doğru yürüyorsun.” Bu cümle kalbine mühür gibi kazındı. İlk kez biri onun yalnızlığını görmüş ve bunu eksiklik değil güç olarak okumuştu. Yaz tatili bittiğinde okul yeniden açıldı. Nehir uzun bir yazı kurslarla, kitaplarla ve konağın ağır havasıyla geçirmişti. Koridorun girişinde üç ses aynı anda yankılandı: “Nehir!” Koşarak ona sarılan Duru, saçlarını düzeltmeye çalışan Serra ve utangaç gülümsemesiyle Mert… İşte Nehir’in gerçek dünyası buydu: Az ama güvenilir, sessiz ama sağlam bir halka. “Bu yaz neredeydin, hiç aramadın!” diye çıkıştı Serra. “Seni çok özledim,” dedi Duru. Mert gözlerinin içine bakıp sadece, “Yine büyümüşsün galiba,” dedi. Nehir tüm yorgunluğuna rağmen gülümsedi. Bodrum’a gidemediğini, yaz boyu tek başına ders çalıştığını anlatmak istemedi. Sadece, “İyiyim. Buradayım,” demekle yetindi. Teneffüste herkes tatil anılarını anlatırken sıra ona geldi. “Eee Nehir, sen nereye gittin?” “Deniz mi, yayla mı?” Kısa bir sessizlikten sonra Nehir: “Ben tatile gitmedim. Ders çalıştım… kurslara gittim,” dedi. Bir anlık sessizlikten sonra kahkahalar yükseldi: “İneeeek!” “Yazın bile ders mi çalışılır?” Bu kez Nehir başını kaldırdı. Sesi titremedi, yükselmedi—sadece netti: “Ben sizinle yarışmıyorum. Ben kendimle yarışıyorum.” Kızlar ne diyeceklerini bilemedi. Nehir ise içinden sessizce ekledi: “Ve bu yarışta kaybetmeye niyetim yok.” Günün sonunda öğretmen sınıfa yeni dönemin ödevini duyurdu: “Bu yıl hepinizden dönem ödevi istiyorum. Konu serbest değil; hepiniz telden bir sepet yapacaksınız.” Sınıf hemen uğultuya boğuldu. “Ne alaka şimdi?” “Ben beceremem ki!” Nehir’in içinden tuhaf bir ürperti geçti. Sanki bu cümle görünmez bir kapının kilidini çevirmişti. Daha bilmiyordu ama o telden sepet, hayatının en zor günlerine, en büyük sınavına ve en keskin dönüşüne giden ilk adım olacaktı. Akşam konağın ağır kapısından içeri adım attığında yıllardır tanıdığı o sessizlik yine karşısındaydı. Fakat bu defa başını eğmedi. Koridordan odasına yürürken içinden bir cümle geçti: “Ben bu evde kaybolmayacağım. Bu evde var olacağım.” Odasında defterini açıp sayfanın üstüne tek bir cümle yazdı: “Ben düşmemek için değil, her seferinde yeniden kalkmayı öğrenmek için büyüyorum.” Kalemini bıraktığında içindeki fırtına biraz daha netleşmişti. Gecenin sessizliğinde kimse fark etmiyordu ama… Nehir, yıllar sonra anlatılacak bir hikâyeye sessizce dönüşüyordu. Yaşından büyük bir kızın kaderi, o gün yürümeye başlamıştı. O gece herkes konağın içinde kendi hayatına dağılmışken, Nehir odasında sessizce oturuyordu. Masa lambasının sarı ışığı defterinin üzerine düşüyor, sayfanın ortasında yazılı tek cümle göze çarpıyordu: “Ben düşmemek için değil, her seferinde yeniden kalkmayı öğrenmek için büyüyorum.” Kalemi kenara bıraktı, pencereden içeri süzülen gece havasını içine çekti. Uzaklardan bir yerden köpek havlaması duyuluyor, avlunun taşları ay ışığıyla solgun bir gümüş gibi parlıyordu. Nehir ellerini dizlerinin üzerine koydu, omuzlarını gere gere doğruldu. Sanki bütün gün boyunca biriken o görünmez yük, geceyle birlikte hafifliyordu. Kendi kendine fısıldadı: “Kimse beni seçmese de, ben kendimi seçiyorum.” O an, küçük bedeninde büyüyen gücü ilk kez bu kadar net hissetti. Yalnızlığın içinden doğan bir ateş vardı; sessiz ama kararlı, küçük ama sarsılmaz. Ve o ateş ona bir cümle daha kurdurdu: “Beni yok sayanların üzerinden değil, kendi yolumdan yükseleceğim.” Yastığına başını koyduğunda gözleri kapanmadan önce zihninden son bir düşünce geçti: “Belki bugün küçüğüm… ama geleceğim büyük.” Gecenin derin sessizliğinde kimse fark etmiyordu ama yaşından büyük bir kızın kaderi, o gece bir kez daha yön değiştiriyordu. Nehir, sessiz adımlarla, kendi efsanesine doğru yürüyordu.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE