İhanet...
Sevgili canokurlarım hikayemiz Can`ım Azerbaycan`ımın Balaken şehrinde geçiyor. Düşündüm de biraz da bizi tanıyın. İyisi ile kötüsü ile benzerlik ve zıtlıkları ile iki sevdiğim ülkenin kültürünü karşılaştırayım dedim. Yok yanlış anladınız. Hikaye Türkiye`li kızla Azerbaycan`lı adamın hikayesi değil. Okur kitlemi %83`nün Türkiye`li okurlarım oluşturduğu için öyle dedim. Hikayede sadece karakterlerimin soyadlarını değişeceğim. Bilenleriniz biliyor. Bizim soyadların sonuna “ov” ve “yev” ekleri eklenmiş. Rusya`nın sömürgesi olduğumuz için tabii. Hayalini kurduğum gerçek Türk soyadlarını bu hikayede kullanacağım. Yeter bu kadar konuştuğum hikayeye geçelim. Bakalım bu çiftimizi de sevecek misiniz?
Bu arada hikaye genel olarak kadın karakterden anlatılıyor. Yeri geldiğinde yazar dili ile erkek karakteri anlatacağım.
Haydi Bismillah..
Azerbaycan. Balaken şehri, Qabaqçöl (Gabagçöl) köyü.
Genç adam doğrama tezgahında parçalara böldüğü pvc sütunlarını aldığı pencere ölçüsüne uygun şekilde önce vida yardığı ile delik açarak gerekli metalleri yerleştirmek için kenara koydu. İşinin diğer aşamasına geçemeden çalan telefonu dikkatini çekti. Diğer masaya bıraktığı telefona doğru yürüdü. Ekranda gördüğü isimle iç geçirdi. Telefonu alarak cevapla ikonunu kaydırdı.
“Alo” dedi sakin sesle. Daha bir saat önce aramıştı.
“Aşkım?” dedi genç kadın. Hafif hışırtı duyuldu diğer taraftan. Sese bakılırsa muhatabı yatağa uzandı.
“He Lale. Bir şey mi oldu?” diye sordu.
“Yok canım. Sen de akşam kınaya gelecek misin diye soracaktım.” Lale sevimli olduğunu düşündüğü ses tonunu kullanmıştı ve adam bu ses tonunu hiç sevmiyordu. Sorduğu soru ile ses tonu birleşince içler acısı hale bürünüyordu. Gözlerini devirdi.
“Lale bir nerede yaşıyoruz?” diye sordu sakin sesle.
“Balaken`de. Neden sordun ki?” sorusunu anlamaması normaldi. Kafasını iki yana salladı.
“Evet Balaken`de yaşıyoruz. Bu ne demek peki? Azerbaycan`ın çoğu yerinde Balaken de dahil damat kınaya gelmez demek.”
“Onu biliyorum aşkım ya. Ben gelmeni istiyorum.”
“Gelmeyeceğim Lale. Erkek olarak kadınların eğlencesine engel olmak istemiyorum. ” ses tonu katıydı ve asla taviz vermeyeceğini gösteriyordu.
Lale gözlerini devirerek sessizce ofladı. Bu adamla ne yapacaktı? Kendisini yönetmeye hiçbir şekilde izin vermiyordu. Ama o da Lale`yse pes etmeyecekti. Şansını son kez deneyecekti.
“Ya aşkım sen beni sevmiyorsun.” Dedi tatlı tatlı. Konuşurken nişanlısı görmese de saçıyla oynuyordu.
“Ne alaka?” diye sordu. Konuşmadan aşırı sıkılmış tezgahta duran profillere hasretle bakıyordu. Sıkıntıyla sakalını kaşıdı.
“O alaka ki, sen beni şu an en özel günümde kırıyorsun. Sevsen nişanlını kırmaz istediğini yerine getirirdin. ” dedi cilveyle.
La Havle Vela
İçinden sabır çeken adam yavaş yavaş yükselen ateşini dizginlemeye çalıştı. “Elbette seni sevmiyorum kızım. Annemin evlen dediği için gönlü olsun diye evlendiğim birisin sen sadece. O bulmuş göstermiş ben ise olur demiş biriyim. O kadar.” Demedi elbette. Onun yerine “Bunun sevmekle alakası yok Lale. Gelenek görenekle alakası var. Başka bir şey demeyeceksen izninle kapatıyorum. Yetiştirmem gereken siparişim var.” Dedi. Sakinleşmek için dudağının sağ köşesini ısırdı.
O sırada atölyeye giren bir kızın sesi duyuldu.
“Faris. Burada mısın?” diye sordu. Onu duyan sadece Faris değildei elbette Lale de duymuştu.
“Kim o Faris?” diye sordu. Sesinden kıskançlığın keskin kokusunu olduğu yerden alan adam iç geçirdi. Bu hiç iyi olmamıştı. Şimdi günlerce bu kız yüzünden başını şişirecekti.
“Buradayım Mehpare.” Telefonu kapatmadan Mehpar`yi cevapladı. Kapatsaydı nişanlısı günlerce trip atıp olmayacak yakıştırmalar yaparak aklını kaçırmasına neden olabilirdi.
Mehpare atölyenin biraz daha içine doğru gelerek onu gördü. Gülümseyerek
“He buradasın. Selam. Nasılsın?” diye sordu. Hattın diğer ucundan “Hıh. Sana ne ifrite? ” diye bir yorum duydu.
Faris nişanlısını duymazlıktan geldi. Kafasını sallayarak “İyiyim Mehpare. Sen nasılsın? Hayrola? Cemil nerede?” diye sorular sordu. Kızın neden onun yanına tek başına geldiğini merak etti. Onun bu ilgisi bir ağabey ilgisi olsa da Mehpare`nin hoşuna gitti.
“Cemil annemle teyzemlere gitti. Babam seni görmek istiyor. ” dedi. Mehpare`nin babası yatalak hastaydı. Geçirdiği ağır felç yüzünden sol tarafını kullanamıyordu. O yüzden yatağa mahkum kalmıştı.
“Bir şey mi oldu?”
“Bilmem bana Faris`i çağır dedi o kadar. Gelecek misin? ”
“Sen git eve geliyorum. ” Dediğinde Mephare kafasını sallayarak atölyeden çıktı. Genç adam derin nefes alarak nişanlısına cevap verdi.
“Gitti mi Mehpare Hanımm (!) ? ” diye sordu sinirli Lale.
“Gitti. Ben de gidiyorum. Kendine iyi bak Lale. ”
Lale adamın ses tonundan ileri giderse kendisi için kötü olacağını bildiği için öfkesini yuttu. Beş aydı nişanlanmışlardı ve az buz onun karakterini çözmüştü. Faris Karaduman sıkılmaya gelen bir tip değildi. Öyle kaba saba kadını aşağılayan biri olmasa da genç yaşına rağmen otorite sahibi bir adamdı. Belki böyle güçlü olmasına sebep, babasını çok erken kaybederek annesi ve üç ablasına bakmaya mecbur kalmasıydı.
“Tamam canım görüşürüz.” Diyerek telefonu kapatmak zorunda kalan genç kız aygıtı yatağa fırlattı. İçeri giren kuzeni Elnure yaptığı şeyi görünce kapıyı kapatıp ona yaklaştı.
“Bacı ne oldu? ” diye sordu. Ellerini kalçasına dayayan Lale öfkeyle tısladı.
“Ne olacak Faris Bey`le konuşurken içeri Mehpare denen o kız girdi. Evine çağırdı.” Gözlerini kısarak camdan dışarı bakan kıza kuzeni şaşkınlıkla baktı.
“Ne yaptın? Gitmesine izin mi verdin? ” diye sordu. Bakışlarını dışarıdan çeken kız ona baktı.
“Beni dinlemiyor ki? Kavga bile etmiyor. Yapacağı şeyi kısa ve net diyor konuşma bitiyor. ”
“Sana karşı geliyor o? Sana? Lale Turan`a ? ” Elnure sahte şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Lale`nin istediğinde ne kadar manipulativ biri olduğunu biliyordu. Adama mı gücü yetmemişti? Yok canım daha neler.
Lale yüzünde sinsi gülümseme ile kuzenine baktı.
“Onun saltanatı benim koynuma girene kadardır canım bacım. Ondan sonra onu peşimden köpek gibi koşturmazsam benim adım da Lale değil. ” kendinden emin cümleleri Elnure`yi güldürdü. Onun yanına giderek omzu ile omzuna vurdu.
“Azer`e yaptıklarını unutmadık kızım. Faris ne ki onun yanında?” dediğinde Lale`nin yüzünde kendini beğenmiş sırıtış belirdi. Kafasını sallayarak onunla aynı fikirde olduğunu belli etti.
“Aynen öyle bacı. ”
* * * * * * *
Aynada kendi yansımasına bakan adam görüntüsünü beğenmişti. Giyindiği siyah damatlık tam üzerine oturarak göz alıcı görünmesine neden olmuştu. Takımın özel dikim olduğunu sadece kendisi biliyordu. Geri kalan herkes damatlığını iki yüz elli manata bir mağazadan aldığını düşünüyordu.
Ah Nurane Hanım. Böyle giderse bu kadın başına bir iş açacaktı. Kaç kere söylemişti ona bana böyle hediyeler gönderme diye. Kadın tabii ki dinlemiyordu.
Adam üzerindeki takım elbisenin gerçek fiyatını düşünürken yanında duran hem arkadaşı hem sağdıcı olan Samir
“Seni de kaybettim birader. Şimdi ben kiminle geceleri Pes oynayacam?” diyerek dikkatini çekti. Yüzünde gözlerine ulaşmayan keder ifadesi vardı. Gülümseyerek kafasını iki yana sallayan Faris “Sen hiç büyümeyecek misin? ” diye sordu. Samir kardeşi gibi sevdiği adama bakarak ceketinin zaten düzgün duran yakasını düzeltiyormuş gibi yaptı.
“Asla. Ne büyüyeceğim, ne de evleneceğim gardaşım. ” diyen arkadaşının omzunu sıkan genç adam güldü.
“Hayır aslanım. Sen de evleneceksin. Hem de eşek gibi. Ben evlilikle boğuşurken senin gününü gün etmene gönlüm el vermez. ”
“Yaa beni nasıl düşünür canım gardaşım benim. Gözlerim yaşardı. ” diyerek gözlerini siliyormuş gibi yaparken oldukları odanın kapısı açıldı. İçeri gireni gören her iki adam da kendine çeki düzen verdi.
“Gözün aydın Refika teyze. Allah mübarek etsin. Mutlu olsunlar. ” Dedi damatlık giyen oğluna dolu gözlerle bakan kadına. Refika Hanım bakışlarını oğlundan ayırarak Samir`e baktı.
“Sağ ol oğlum. Allah sana da kısmet etsin. ” Diyerek tekrar oğluna baktı. Faris annesinin dolu gözlerinde mutluluğu ve gururu görünce sevmeyerek de olsa bir aile sahibi olduğu için sevindi. Çünkü onu babasız büyüten fedakar annesi için her şeyi yapardı. Hem belki şu an Lale`yi sevmiyor olabilirdi fakat ileride bir şeyler hissedebilirdi. Bunu sadece karısının annesine olan tutumu belirleyecekti. Belki ileride başına bir iş geldiğinde ardında bir evlat bırakırdı. Annesi hiç olmasa onunla avunurdu. Genç adamın kimsenin bilmediği tehlikeli bir işi vardı. Plastik kapı pencere işini göstermelik yaparak asıl işini saklayan adam görünürde kazandığından çok daha fazla para kazanıyordu. Gerçi yaptığı işin parasını asla düşünmüyordu. Tek istediği sevdalısı olduğu vatanının ilelebet payidar kalmasıydı. Bugün çok fazla düşündüğünü fark ederek kendine gelen adam annesine doğru yürüdü. Elini uzattığında hemen karşılık alan adam annesinin onu kendine çekerek sıkıca sarılması için eğildi.
“Sana kurban olurum oğul. ” dedi ağlamaklı sesle. Geri çekilen Faris annesinin ıslak yanaklarını sildi. O sırada annesinin arkasında kalan Samir dışarı çıkıyorum işareti yapınca belli belirsiz kafasını salladı. Samir gittikten sonra tek kalan anne oğul bir birine gülümsedi.
“Deme öyle ana. Ben sana kurban olayım. ” der demez annesi omzuna vurdu.
“Bir daha ağzından öyle şey çıkarsa yaşına başına bakmadan alacağım ayağımın altına eşek sıpası. ” Annesinin azarlamasına gülümseyen adam elini kavrayarak etrafında döndürdü.
“Onu bunu bırakın da siz fazla mı güzel olmuşsunuz Refika Hanım? Düğünde kaç adamı sakat bırakmam gerekecek? ” diyerek annesine sataşan adam üzerindeki lacivert elbise ve aynı renk tülbendini gerçekten sevmişti. Tülbendin kenarları küçük taşlarla çevriliydi ve annesinin nasıl olur da bunu taktığını anlamıyordu. Yıllar evvel babası ve dayısını kaybeden adam annesinin asla süslü ve taşlı şeyler giyinmediğini biliyordu. Kesin ortanca ablası Gülnar`ın ısrarı yüzünden giyinmişti. Onun bu iltifatından sonra nazlanan kadın oğluna gözlerini süzerek baktı.
“Sıradan elbise işte oğlum. Hepsi o Gülnar`ın başıma açtığı işler. İlle bu taşlı şeyi başına bağlayacaksın dedi. Bir tanecik oğlunun düğünü diyerek ikna etti beni sıpa.“ dediğinde adam tahmininde yanılmadığını öğrendi.
“İyi yapmış ana. Yıllardır hep siyah giydin. Şimdi en mutlu günün ve güzel giyinmek gerekirdi. ” Diyen adamın tıraşlı yanağını okşayan kadın gözlerinin içine baktı.
“Sen iyi evlatsın Faris. Rabbim seni her iki cihanda mutlu etsin. Benim sözümle hiç tanımadığın kızla evleniyorsun. Allah senden razı olsun. ”
“Ana artık bu konuyu kapatalım. Kaç kere konuştuk. Sen nene olmak istiyordun benim de sevdiğim yoktu. Senden kendim kız bulmanı istedim. Sen de buldun çok sağ ol. Şimdi de evleniyorum. Oğlunun mutlu günü hanım. Her şeyi unut ve buna odaklan. ”
Ona hak veren annesi bir şey demeden bir kere daha sarıldıktan sonra gelini getirmek için gelin odasından çıktılar. Az sonra karısı olacak Lale`nin bir hafta önce gelen çeyizleri ve mobilyalar eve yerleştirilmiş ve ev güzelce süslenmişti. Damat evinde arabalar uzun konvoy halinde gelin arabasını takip ederek bahçeden çıkarken gelin evinde onların yolda olduğu haber alındı. Lale aynada son kez kendine baktı. Uzun balık model gelinliği yeni ve göz alıcıydı. Şehir merkezinde tüm gelinlikçilerde gelinlikler kiraya verildiği için giyilmiş oluyordu. Lale onları giyinmek istemediğin kesin dille müstakbel eşine belirtince adam gelinlikçiye yenisini getirmeleri için sipariş vermişti. Onun ilk kaprisini yerine getiren adamı artık avucunda gördüğü için içten içe mutlu olmuştu. Adam kendisinin internetten bulduğu gelinliğin aynısını Bakü`den getirttiğinde Lale etrafındaki kızların haset dolu bakışlarının tadını çıkarmıştı.
“Gelinliğin sırtını görünce Faris`in yüz ifadesini merak ediyorum. ” diyerek sinsice sırıtan Elnure`ye aynı karşılığı kardeşi Sürme vermişti. Faris bir hafta önce gelen gelinliğin sırtını kapattırarak giymesini kati dille istemişti. Fakat o nişanlısının dediğini hiç yapmamıştı.
“Neden yapsın ki? Azer ne kaybettiğini görsün. Pislik. ” diye fısıldayan Sürme`ye uyarıcı bakış atsa da tam da aynı şeyi düşünüyordu. Dudakları yukarı doğru kıvrılırken düğünde onu göreceği için heyecanlanmıştı.
“Saçmalamayın adam evli. Susun ve bir daha ağzınızı açmayın. ” yanlarına gelen Zehra öfkeyle her üç kızı da paylamıştı. Kardeşi Elnure ve kuzeni Sürme`ye kısa bakış atsa da bakışlarını gelin olan Lale`nin üzerinde sabitledi. “Karısı da orada olacak Lale. Ve Faris cin gibi bir adam. Aynı yöne birkaç kere bakarsan merak edip sorular sorabilir. Aranızın daha ilk geceden bozulmasını istemiyorsan sakın öyle bir ahmaklık yapma canım. Tamam mı? ” diyerek elini sıkan amca kızına gülümsedi Lale. Sözleri hoşuna gitmese de haklıydı. Şimdi durduk yere kocası olacak adamla arasını bozmaya değmezdi. Hem de bitmiş bir mesele için hiç değmezdi.
“Geldi benim dürüstlük abidesi ablam. ” diyerek ablasına sataşan Elnure onun gerçeği söylediğini elbette biliyordu.
“Kes kız. Yolarım saçını. ” ona gözlerini belerten Zehra yanlarından uzaklaşarak evden çıktı. Dışarıdan konvoyun evin bahçesine girdiğini belli eden korna sesleri herkesin kendine çeki düzen vermesini sağladı. Birazdan elinde bir demet çiçek ile damat içeri girecek ve gelini götürme merasimi başlayacaktı. Elnure hızla kapıya koşarak kapattı ve arkasında durdu. Kızlar gülüşerek olacakları beklediler. Faris evin kapısına yaklaştığında önünde duran Elnure`e baktı.
“Hoş geldin enişte. ” Dedi gülümseyerek. Onu karşılıyormuş gibi görünse de niyetinin ne olduğunu adam elbette biliyordu. Zaten kız da niyetini saklamıyordu. Elini ona uzatarak bahşişini vermesini istiyordu.
“Hoş gördük Elnure. ” diyerek elini cebine atan Faris`i kızın sözleri durdurmuştu.
“Yarini hemen görmek istiyorsan cimrilik etmemeni tavsiye ediyorum enişte. Aksi taktirde burada kalacaksın. Benden söylemesi. ” dediğinde gözlerini deviren adam cebinden çıkardığı yüz manatı kıza uzattı. Mor renkli parayı gören Elnure zaferle gülümsedi. Onun gülümsemesini gören Samir
“Oğlum düğün mü soygun mu belli değil ha. Az önce de konvoyun önünü kesen veletlere kaç manat verdin zaten. ” diye söylendi. Elnure ona gözlerini devirirken Faris
“Yeterli mi? Girebilir miyiz artık? ” diye sordu. Onu daha fazla zorlamaması gerektiğini ses tonundan anlayan Elnure kafasını sallayarak kapıyı açtı. Açılan kapıdan içeri giren damat tarafı herkesle selamlaştı. Refika Hanım gelinine yaklaşarak alnını öptü. Gözleri mutlulukla parlayan kadına sıkıca sarılan Lale kaynanasının gönlünü hoş etmesinin işine yarayacağını daha ilk buluşmasında nişanlısından duymuştu. Annesi Faris için çok önemliydi. Hatta önemli olan tek kişiydi.
“Mutlu olun kızım. Lafınızı boğazından geçirmeyi bilin hep. Bir birinizi çok sevin, saygı duyun. Biz de bakıp gurur duyalım.” Diyerek dileklerini ilettikten sonra kızının getirdiği takı setinin kutusunu açtı. Altınlarını bir bir geline takan kadın kenara çekilerek görümcelerine geline sarılma fırsatı vermişti. Faris elinde demetle ablalarını beklerken Lale ile göz göze geldi. Müstakbel karısı gözlerinin içine mutlulukla bakıyordu. Kendisi de yapacağı evliliğin sorunsuz sürmesini temenni ediyordu. İnşallah da öyle olurdu.
Etraftan mutluluk dilekleri yükselirken Samir kırmızı kuşağı üç kere kadının belinden geçirip düğüm attı. Azerbaycan geleneklerine göre bir erkek evlenirken evlendiği kadının beline kuşağı damadın erkek kardeşi bağlarmış. Faris tek erkek çocuk olduğu için en yakın arkadaşı, kardeşi gibi sevdiği Samir onun gelinine kuşağı bağlamıştı.
Samir kuşağı bağlarken kadınlar gelenek olan maniyi söylüyorlardı.
Anam bacım qız gelin
Eli ayağı düzgün gelin
Yedi oğul isterem
Birce tane qız gelin
“Refika teyze. ” dedi Samir kuşağı bağladıktan sonra. Refika oğlunun arkadaşına baktı.
“Efendim oğlum. ”
“Çocuk sayısında haksızlık var bence. Üç kız üç oğlan olsun. Anlaşalım. ” diyerek herkesi güldüren Samir kız çocuklarını çok sevmesi ile biliniyordu. Köydeki küçük kızlar da onu seviyordu. Faris onun omzunu sıkarak teşekkür ederken Lale nişanlısına bakarak gülümsüyordu. Şimdiden gece olacaklar için heyecanlanmıştı.
“Ay oğul çocuğu onlara Allah verecek. Sağ salim olsun da kız erkek fark etmez. ”
“Orası öyle teyzem. Önce paçaları sıvayalım da sonra dereyi geçeriz. ”
“Hayırlısı oğlum. Hem seni de göreceğiz evlenince. ” diyen Refika Hanıma gülümseyen Samir
“Ben evlenmeyeceğim teyzem. ” dedi.
“Ağabeyin de öyle diyordu. Bak az önce gelinine kuşak bağladın. Sen de evleneceksin. İnşallah. ”
“Ben şehit olacağım Refika teyze. ”
Genç adamın ağzından çıkan cümle ortamı buz gibi yapsa da hemen toparlandılar.
“Saçmalama oğlum. Savaş mı var? Niye şehit olasın? Haydi bakalım alalım da gelinimi gidelim buradan. ”
Merasimin sonrasında müstakbel eşinden çiçek demetini alan Lale`nin babası yanan lambanın etrafında onu dualarla yedi kere dolaştırıp damadına teslim etti. Lale adamın yanına geldiğinde yüz ifadesi sakin olsa da gözlerindeki memnuniyetsizliği fark etti. Sırtını görmüştü. Gülümseyerek koluna girdiği adam bir şey demeden onu gelin arabasına doğru götürdü. Onlar aşağı indiklerinde başlarından aşağı serpilen gül yaprakları ve paralar eşliğinde arabaya yaklaştılar. Gelini ön sağ koltuğa bindiren Faris Samir`in kulağına eğilerek “Anahtarı bana ver gardaş. Kendim kullanacağım. ” dedi. Garibine gitse de itiraz etmeyerek cebinden çıkardığı anahtarı arkadaşına uzattı.
“Al ağabey. ”
“Sağ ol aslanım. Bu arada içeride söylediklerinin hesabını vereceksin uygun zamanda. Haberin olsun. ”
“Başımla beraber ağabey. ”
Gelin arabası ilk hareket ederek bahçeden çıkınca konvoy onu takip etti. Lale`nin evinden uzaklaşınca yüzüne bakmadan konuşan genç adam
“O gelinliğin sırtı ne Lale?” diye sordu. Lale adama çoktan hazırladığı cevabı verdi.
“Ya aşkım kapattık sırtını ama o zaman da gelinliğin tüm havası gitti. Zaten duvağım uzun sırtım pek belli olmuyor. Bu kadar kıskanmana gerek yok canım. Ben zaten seninim. ” diyerek sustu. Yalvarmaklı sesle söylediği sözlerin nişanlısına etki etmesini bekledi. Faris bakışlarını bir saniyelik yoldan ayırıp genç kadına baktı. Bakışları hemen yola dönerken konuşmaya başladı.
“Ben kıskancım evet ama seni kısıtlayacak kadar geri kafalı değilim. Senden istediğim iki şey var. Birlikte dışarıdayken hareketlerine dikkat et. Ve bedenini sergileyecek kadar açık giyinme. Benim görmem gereken yerleri başkası görsün istemiyorum. Benim senden beklentim bu. ”
Lale elinde olmadan irkildi. İyi ki adam ona bakmıyordu.
Benim görmem gereken yerleri başkası görsün istemiyorum.
Cümle birkaç kere zihninde yankılandı.
O bedeni daha bir ay öncesine kadar...
Kendine o adamı düşünmeyi yasakladı. Ondan nefret ediyordu. Korkak herif.
“Tamam canım. Sen nasıl istersen öyle olsun. ”
“Teşekkür ederim Lale. ”
* * * * * * *
Düğün çadırında herkes eğlenerek dans ederken Faris damadın dostları için ayrılmış masada garip bir şeylerin olduğunu fark etti. Çünkü Samir kafasını kaldırarak kararmış surat ile önce yanında kuzenleri ile gülerek konuşan Lale`ye sonra da kendisine baktı. Onlar bakışırken diğerleri; Azer ile Seymur Cavit`in gülerek bir anlattığı şeye gülüyorlardı. Genç adam Samir`e kaşlarını çatarak kafasını iki yana salladı. Samir sonra der gibi kafasını sallayınca o da olur der gibi kafasını salladı. Samir konuşana kadar beklemek nedense çok zor gelmişti. İçine sebepsizce kurt düşmüştü bir kere.
Dakikalar sonra masadan kalkan Samir arkadaşına onu takip etmesi için bakış attı. Deminden beri gergin bekleyiş içinde olan genç adam oturduğu sandalyeden kalktı. O sırada kendisine bir şey söylemek isteyen Lale`ye “Geliyorum. ” dedi. Samir çadırdan çıkarak aynı bahçede olan annesinin evinin avlusuna doğru yürüdü. Onu takip eden Faris kolunu kavradı.
“Ne oldu? Bu halin ne gardaş?” diye sorduğu arkadaşı aniden öfkeli gözlerle kendisine baktı. Dikkatle o gözlere baktığında orada büyüyen öfkenin kendisine olmadığını anladı. Neler oluyordu?
“Ağabey. ”
“Söyle aslanım. ”
“Bazı insanlar neden bu kadar şerefsiz? ”
“Samir! Çarpacağım bir tane ha. Adam gibi de ne diyeceksen. ”
Samir arkadaşının gözlerine bakmaya utanarak arkasını döndü. Sanki az önce öğrendiği rezilliyi kendisi yapmıştı. Onların yerine utanıyordu. Faris içinden sabır çekti.
“Hava almak için çadırdan dışarı çıktığımda elma ağacının orada iki üç kişinin gölgesini gördüm. Onlara dikkat etmeden sigaramı içmeye başladım. ”
“Ee? O üç kişi ne konuşuyordu? ” Faris artık çok kötü şeylerin olmuş ve bundan sonra olacağını keskin hisleri ile sezmişti.
“Biri sarhoştu ve o birine sence Faris karısından zevk alacak mı diye sordu. ” aniden nefesi kesilmiş gibi susan Samir devam etti. “Soru sorulan kişi anlamazlıktan gelerek ne diyorsun oğlum diye sorunca sarhoş arkadaşı kes ulan salağa yatmayı dedi. Sanki biz Lale`yi daha bir ay öncesine kadar si- yani şey yaptığını bilmiyoruz. Bu Faris de bayağı saf çıktı ha. Bir de cin gibi diyorlardı onun için. burnunun dibinde olanlardan haberi yok zavallının. Gerisini anlatmam ağabey. Dedikoduya girer. ” diyerek susan Samir fazla sakin olan adama baktı. Fakat bakışları buluştuğunda onun hiç de sakin olmadığını beyazı kızarmış gözlerinden anlamıştı. Faris elini saçlarından geçirerek onları hırsla yoldu.
“Hangisi? ” diye sordu. Derin nefes alan Samir sorusunu
“Azer. ” diye yanıtladı. İki elini de yüzüne kapatan adam besmele çeker gibi yüzünü ovdu. Elini indirip kafasını iki yana salladı.
“Azer demek. Amca oğlum, çocukluk arkadaşım. ” acı acı gülümsedi. “Ne derdi eskiler? Sırtını kime döndüğüne dikkat et. Hançerin kimden geleceği belli olmaz. Ne kadar haklılarmış. ”