Lara'dan Sahilin zifiri karanlığında arabanın yansıttığı farın ışığında Suat'ın sert suratı dediğimle daha da sertleşti. "olmaz.... olmaz öyle şey. Bunu Tuncay'ın bilmesi lazım." Sesi zar zor çıktığında olacakları ona tam olarak anlatamamış olduğumu fark edince biraz yüzüne doğru yaklaştım. "Sen anlamıyorsun galiba? Şimdi söylersem, gebeliği sonlandırmam için beni ikna eder. Ve ben biliyorum... ona dayanamam kabul ederim." "Etmelisin de zaten. Bu şekilde olmaz. Daha kan pıhtısıyken ondan vazgeçip senin hayatını düşünmeliyiz." Kafamı acı çeker gibi iki yana salladım. "Olmaz... olmaz.. o Tuncay'dan bir parça. Asla ona zarar vermeyeceğim." Çaresiz bir şekilde nefes alıp verdi. "Senin hayatını kurtardığımızda yine bebeğiniz olur. Ama sana bir şey olduğunu düşün. Tuncay mahvolur."

