BÖLÜM 5

1405 Kelimeler
  “12 yaşımda ailemi kaybettim. Evimizde çıkan bir yangında öldüler. Kardeşim yoktu. Hem ailemi hem de evimi kaybetmiştim ve yalnızdım. Akrabalarım vardı ama kimse beni yanına almadı. Ayyaş bir amcam vardı. Mecburen onun yanında kalmaya başladım ama bunun işkenceden hiçbir farkı yoktu” Birden daldı gitti gözleri, sonra devam etti. “Amcamın alkolikliğiyle başa çıkamayacağımı anladığımda onun yanından ayrıldım. Küçüktüm ama onun yanından başka her yerin daha iyi olduğunu düşünüyordum.  Kendim büyüdüm ve büyürken hiç de masum kalamadım. Yaşamak için, aç kalmamak için, ölmemek için ve hayatta kalmak için yanlış şeyler yaptım, yanlış insanlara bulaştım. Güçlü insanların ayak işlerini yaptım. Bütün bunları yaparken sadece masum insanlara dokunmadım. Bütün pisliğin içinde iyi bir yanım kalsın da istiyordum. Yaklaşık 10 yıl geçmişti. Her şey yolunda giderken yanında çalıştığım adam polis baskınında öldü. Yine tek başıma kalmıştım. Zor günler yeniden başlamıştı. Çalışmıyordum, neredeyse açtım. Sokaklarda yatıyordum. “ dediğinde için acımıştı. “Çok üzüldüm” diye iç çektiğimde elimi tutup konuşmaya devam etti. “Bir gece yine sokakta bir köşede yatarken 3 adam başıma dikilip orada yatamayacağımı söyledi ve beni çekiştirip oradan çıkarmaya çalıştı. Kaybedecek bir şeyim olmadığı için ben de onlara kafa tuttum. Kavga etmeye başladık. 3 kişi olmalarına rağmen iyi dayanıyordum ki biraz ileriden bağıran birinin sesiyle adamlar durdular. Bağıran Allen’di. Arka kapısında yattığım barın sahibi. Tabi görünüşü bardı.  Allen’in aslında bar görünümlü bir dövüş kulübü vardı ve asıl parayı bu işten para kazanıyordu. Benim de onunla çalışmamı istedi. Beni adamlarıyla kavga ederken görmüş. Cesaretli oluşumun hoşuna gittiğini ve dövüş için uygun bir yapım olduğunu söyleyerek beni işe aldı. “ dediğinde “Evet mükemmel bir vücut yapın var” dedim boş bulunarak. O ise önce şaşırdı, sonra utandığımı fark ederek duymazdan geldi ve bıyık altı gülerek konuşmaya devam etti. “Allen beni toparladı ve onun için çalışmaya hazır hale getirdi. Onunla anlaşma yaptık ve ben de dövüşmeye başladım. Ama karşı karşıya geldiğim kimseyi öldürmedim Elisa, inan bana…” durdu ve nefes aldı. Ona kocaman açılmış şekilde bakan gözlerime baktı ve sonrasını ne kadar merak ettiğimi anlamış olacak ki anlatmayı sürürdü: “Her şey çok iyi gidiyordu. Ben hiç yenilmiyordum. Bu arada o dünyada beni herkes ‘Milan’ diye bilir.” dediğinde bu isim bana tanıdık gelmişti birden. “Milan mı?” dedim. “Evet, ne oldu ki?” dediğinde hayatıma dair hiçbir şey bilmediği aklıma geldiği için geçiştirdim ve  “Hiç, tanıdığım biri vardı onu hatırladım” dedim. Ama bu isimler benim için hiç de yabancı değildi bundan adım gibi emindim. Allen, Milan, John… Düşünmeyi bırakıp onu kuşkulandırmadan anlatmaya devam etmesini istedim. “Allen adımın Gerard olduğunu biliyordu sadece ve hakkımda başka hiçbir bilgisi yoktu. Zamanla en iyi ben olmuştum ve şöhretim herkes arasında yayıldıkça yayılıyordu. Son maçımda karşıma oldukça güçlü birini çıkardılar. Adamın ellerinde çivili eldivenler vardı. Bunun gibi şeyleri uzun zaman yenilmeyen her oyuncuya yaparlardı, duymuştum. Bu duruma müdahale etmedim. Ringde bir kural vardır; çıktın mı ya mağlup olarak ineceksin ya galip. Vazgeçmek yasak. O zaman müdahale ederler ve işin biter. Bu umurumda değildi, ben ne olursa olsun elimden geleni yapacaktım. Maç çok zor geçti. Çivilerden dolayı çok yara aldım ama sonunda adamı devirdim. Maçtan sonra duş almak yerine Allen’le bu konuyu konuşmak için odasına doğru yürürken içeriden gelen konuşmaları duydum. İçeride başka biri daha vardı ve tartışıyor gibiydiler. ‘Onu ortadan kaldıracaksın Allen! Ringde olmadıysa başka şekilde halledeceksin bu işi.’ diyordu diğer adam. ‘Bunun bu kadar kolay olduğunu mu sanıyorsun John!’ diye karşılık verdi Allen.  İçeridekinin John olduğunu anladığımda merakım daha da arttı çünkü John pisliğin tekiydi. Kulüpler kötüdür ve illegaldir ama John’un tüm işleri bütün bu yolsuzluklardan daha kötüdür. Her neyse, ben dinleyeme devam ettim. ‘Onu içimize kadar sokan sensin, nasıl anlayamazsın. Her şeyi tehlikeye attığının farkında mısın? Bu iş bitecek Allen. Sen hiçbir şeye karışmayacaksın ve bu işi ben halledeceğim. Ringde olmadıysa dışarda. Unutma çeneni kapalı tutacaksın ve hiçbir şeye karışmayacaksın’ dediğinde kapıya yöneldiğini anlayıp saklandım. John çıkar çıkmaz Allen’in yanına girdim. Ona neler olduğunu sorarken birden kimliğimin ve cüzdanımın Allen’in masasında olduğunu gördüm. Eşyalarımın orada ne aradığını sordum ama bana cevap vermedi. Çok zorladım ama yanıt alamadım. Bana sadece dikkatli olmamı ve hala sağken oradan çok uzağa gitmemi söyledi. Mutlaka bir şeyler dönüyordu bundan emindim ama ne olduğunu çözemiyordum. Bunun yanıtını bana ancak John verebilirdi. John’un barının nerede olduğunu biliyordum. Onunla konuşmaya gittiğimde köpeklerini üzerime saldı. Çok kalabalıklardı, bu yüzden direnemedim. Vücudumdaki yara izlerinin ve morlukların nedeni bunlar. O gece bara yakın bir yerde saklandım ve bekledim, içerideki herkes gittikten sonra barı ateşe verdim. En büyük sermayesi oydu. Barın içinde kulübü de vardı ve yanması John için büyük bir darbe olacaktı. Nedenini bilmediğim bir şekilde beni öldürmek isteyen adamın barını yaktım, ama Tanrı biliyor ki o adam başına gelen her şeyi hak etti. Tam iyice yıkıldığını izlemek için bekliyordum ki o sırada beni fark edip peşime düştüler. Yaralanmam da bu şekilde oldu” dedi ve ikimizde derin bir sessizliğe gömüldük. “Yani şiddet bağımlısısın?” dedim birden. Anlattığı bu kadar şeyden bu sonuca varmam beni bile şaşırtmıştı ki Gerard’ın ağzı açık bana bakması çok normaldi. “Hayır Elisa değilim.” diye çıkıştı. “Ama o işteydin” “Yaşamak için başka çarem yoktu! Tanrı aşkına Elisa anlattığım bu kadar şeyden bu sonuca mı vardın?” dedi hiddetle. “Hayır, birçok fikrim var fakat ilk aklıma gelen buydu” dedim. "Ahhh Tanrım! Böyle başladıysak gerisini merak ediyorum” dedi bezgin bir sesle. “Neden yasa dışı işlere bulaştın ki? Neden bu işi tercih ettin?” “Ben tercih etmedim, mecbur kaldım” diye yanıtladı. “Kendine başka bir yol çizebilirdin?” dedim sesindeki sinire aldırmadan. “Sen tek başına yaşamanın nasıl bir şey olduğunu bilmiyorsun. Evim yandı, ailem öldü ve bana sahip çıkan kimse olmadı Elisa. Yolumu çizmek istedim evet ama okula gitmem için param yoktu. Çalışmak istedim ve bir kereste atölyesine girdim. 3. gün bana ne yapmak istediklerini inan bilmek istemezsin” “Kendini koruyabilecek yaşa geldiğinde de o yolu bırakmamışsın” “Bir defa başladın mı devam edersin. Sen bıraksan da seni bırakmazlar.” diye anlatırken aslında haklı olduğunu düşündüm. O yola girenlerin çıkması çok zor olurdu… Ben düşünürken o devam etti “Yasa dışı işlerde çalışmış olabilirim ama unuttuğun bir nokta var. O yolda masumlara zarar vermedim!” diye itiraz ettiğinde ona gömleğimin altında kalan şişmiş ve morarmaya başlamış olan kolumu açıp gösterdim. Gözleri kocaman açılmış bir şekilde kolumu ellerinin arasına aldı. “Aman Tanrım bunu sana nasıl yaptım? Elisa ben… Özür dilerim” “İşte bahsettiğim bu. Öfke kontrolüyle ilgili sorunların var bence. Ben sana yardım ettiğim halde bile bana böyle davranıyorsun. Tabi benim masum olmadığımı düşünmüyorsan eğer…” derken sözümü kesti. “Sen masumsun. Bense sadece tedirginim. Arkamdan sessizce geldiğinde bir an John ve adamları gelmiş gibi hissettim. Günlerce kaçtım Elisa, günlerce gecelerce onlardan kaçıp saklandım. Peşimde bir sürü adamın olması ve ölümün nefesini ensemde hissetmemin beni hasta ettiğini düşünüyorsan, olabilir, bu olası bir ihtimal. Bir de bu durumu hazmedemiyorum. Yaralı olmasam onlardan kaçmazdım. John denen o pisliği gebertecek gücü kendimde bulana kadar kaçmak zorundayım. Ama bu bile içime sinmiyor. Onurumun lekelendiğini düşünüyorum” dedi. “Hayır” dedim birden. “Böyle düşünme Gerard. Onurunu zedeleyecek bir şey yapmıyorsun sen. Hele o pisliklere karşı kendini asla böyle hissetme.” dedim onu destekleyen bir sesle. “Sen karşıma çıkmamış olsaydın asla başaramazdım. Ya kendim ölürdüm ya da onlar beni bulup öldürürlerdi.” diye yanıtladı beni “Bunları düşünme. Buradasın ve iyileşeceksin. Artık uyuman gerek. Bugün fazlaca yoruldun” dediğimde gözlerinde garip bir parıltı vardı. Farklı bakıyordu, içten samimi ve sıcacık. “Sen de dinlenmelisin. Uykusuz kaldın ve güçsüzleştin. Dinlenmeye ihtiyacın var” dedi şefkatle. Onu bakışlarımla onaylayıp koltuğa uzanmasına yardım ettim. Üzerini örterken: “Sen nerede yatacaksın?” diye sordu. “Ben yukarıda odamda yatacağım.” dediğimde bir an yüzü düştü. “Yanımda da kalabilirdin aslında.” dedi. Yanında yatmamı istiyordu. Bu fikir reddedilebilecek bir fikir asla değildi ama o an için benim çok fazla rahat bir yatağa ihtiyacım vardı. “Gerard, benim gerçekten dinlenmeye ihtiyacım var. O yüzden odamda yatsam daha iyi olacak” dedim nazikçe. “Tabi, haklısın. Ben düşüncesizlik ediyorum. Hadi sen gidip uyu ve yarına bütün gücünü toplamış ol, çünkü benim gibi bir kaçakla uğraşacağın yeni bir gün olacak” dediğinde güldüm. Koltuğa yaklaşıp saçlarının arasından başını öptüm ve iyi geceler dileyerek buraya gelirken hayalini kurduğum muhteşem yatağıma girmek için üst kata giden merdivenlere tırmanmaya başladım… “İyi geceler meleğim…” dedi fısıltıyla. Arkama bakıp gülümsedim “İyi geceler kaçağım…” dedim ve merdivenlerle olan mücadeleme devam ederek odama doğru yol aldım..
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE