6. ERKEK ARKADAŞIM EMİR

2095 Kelimeler
“Kusura bakmayın ağam hastaları bitirmeden gelemedim.” Zenan, odaya girdiğinde Emir hâlâ Rüya’nın elini tutmuş halde oturuyordu. ‘’Asıl sen kusura bakma habersiz geldim daldım kadınların arasına onları da zor durumda bıraktım.’’ Zenan’ın yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. ‘’Onların şu an aralarında fısıldadıkları tek şey sizin benim kliniğime yanınızda bir kadınla gelmiş olmanız.’’ Emir imayı anladığında sinirlenmek yerine gülmüştü. ‘’Konuşsunlar elbet bir yerde susarlar. Zenan, Rüya’nın gördüğü halüsünasyonlar kendi hayatından gerçekler olabilir mi?’’ ‘’Bundan emin olamayız ağam. Yaşadıklarını da görmüş olabilir ama durumdan dolayı tamamen hayalde görmüş olabilir. Yaşadıkları benim uzmanlık alanım değil sizde hastaneye götüremeyeceğinizi söylüyorsunuz ben yardımcı olabilecek bir arkadaşımla görüştüm verebildiğim bilgilerle bir tedavi süreci oluşturdu. Kabul ederseniz her gün düzenli gelip bir ilaç yapacağım. Bedenini alıştıra alıştıra kullandığı madde ya da ilaç her neyse ondan temizleyeceğiz.’’ ‘’Zor mu olacak?’’ diye sordu Emir. Farkında olmadan tuttuğu elin üzerini okşamıştı. ‘’Biraz ama bugünkü krizin belirti düzeyine bakarsak normal bağımlılarda olduğu gibi şiddetli bir durumla karşılaşmayız. Sadece bu tedavi hafızasını etkilemeye devam edecek. Vereceğim ilaç belli bir düzeyde zihnini uyuşturacak, etkisi altına alacak.’’ Emir tam anlayamamıştı. ‘’Hafızası hiç düzelmeyecek mi?’’ Zenan hemen açıkladı. ‘’Düzelip düzelmeyeceğini bilemem ama eğer düzelecekse bu durum ben ilaçları vermeyi bitirene kadar olmaz.’’ ‘’İyi olsunda varsın bir kaç ay geç hatırlasın.’’ Emir, genç kızın yüzüne bakarken aralanan gözlerle firuze ışıltıyı gördü. ‘’Sabah oldu mu?’’ diyen Rüya yattığı yerden kalkarken eli sargılı başındaydı. ‘’Akşam oldu.’’ Emir gülerek konuşmuştu. ‘’Nasılsın?’’ ‘’Başımın ağrısı geçmiş.’’ Elini Emir’in elinden çekip öne uzattı. ‘’Ellerim titremiyor.’’ Alnına dokundu. ‘’Minik minik ter damlaları yok.’’ Saçını geriye çekip kulağını açığa çıkardı. ‘’Sesler de yok.’’ Yüzünde güzelliğini artıran geniş bir gülümseme belirdi. ‘’Bence iyiyim.’’ ‘’Rüyacığım ben yarın yanına gelip sana tekrar ilaç vereceğim anlaştık mı? Bunu yapmazsam yine bugünkü gibi olursun.’’ Rüya başını aşağı yukarı sallayarak söyleneni onayladı. Oturduğu yerden kalktığında Emir’in elini tutup çekti. ‘’Gidelim acıktım.’’ Emir gülmesine engel olamamıştı. Ayağa kalktığında Zenan’a, ‘’Teşekkür ederim borcum neyse…’’ dedi ama sözü yarıda kesildi. ‘’Estağfurullah ağam lafı olmaz.’’ Klinikten çıktıklarında arabaya bindiler. Konağa döndüklerinde ev halkı akşam yemeği için bir araya toplanmaya başlamıştı. Beyza geldiklerini görünce koşar adım yanlarına ulaştı. ‘’Ağam kusura bakmayın…’’ ‘’Tamam işine bak sorun yok.’’ Emir, Beyza’yı gönderdiğinde Rüya ile yemek masasının olduğu salona gitti. ‘’Kaçağı yakalamışsın.’’ Rezzan güldüğünde ağabeyi sert bir dille, ‘’Rezzan!’’ diye uyardı. Rüya biraz çekingen Emir’e yaklaşınca Emir kardeşini göstererek. ‘’Kız kardeşim Rezzan, konuşmalarına alışırsın.’’ diye tanıttı. ‘’Abbim.’’ diyerek arkasından sarılan kollarla kardeşini yanına çekti. ‘’Bu da erkek kardeşim Tuğrul.’’ Tuğrul, Rüya’ya dikkatle bakıyordu. ‘’Oyuncak bebek mi aldın?’’ diyerek Rüya’ya dokunmaya çalıştığında genç kız elini vurarak itti. ‘’Sensin oyuncak.’’ ‘’Konuştu.’’ diyen Tuğrul’un gülmesi herkesi güldürmüştü. ‘’Oyuncak bebek olur mu koçum senin benim gibi insan.’’ Emir, kardeşinin sandalyesini çekip oturttu. ‘’Kardeşin tuhaf biri.’’ Emir bu defa Rüya’nın sandalyesini çekip oturttuğunda kulağına fısıldadı. ‘’Tuhaf değil zihinsel engelli konuşmalarına kızma içinde kötülük yok sadece idare et.’’ ‘’Emir baba.’’ Mihriban, annesiyle içeri girdiğinde Emir’e doğru koştu. ‘’Bugün öğretmenim pekiyi verdi.’’ Emir, yeğenini kucağına alıp burnunu hafifçe sıktı. ‘’Aferin sana prenses böyle devam et sakın halana benzeme.’’ ‘’Taş yine bana çarptı.’’ Rezzan önündeki şerbet dolu bardağı alıp birkaç yudum içti. ‘’Gel kızım.’’ Süreyya, kızını alıp yemeğini yemesi için yerine oturttu. Emir, Rüya’nın yanına oturmuştu. Genç kız sessizce konuştu. ‘’Sen evli misin?’’ ‘’Hayır.’’ dedi Emir. ‘’Sana baba dedi, o kadın da belli ki annesi.’’ ‘’O kadın benim yengem, ağabeyim Mihriban doğduğunda vefat etti. Büyürken yanında ben vardım bu yüzden baba diyor.’’ ‘’Evli olsaydın bir daha elimi tutmana izin vermezdim.’’ Bir anda saçını tutup çekti. ‘’Bu da bana dokunduğun için cezandı.’’ Emir’in, Rüya’nın söyledikleriyle kaşları çatılmıştı ama Rüya umursamazca aldığı ekmeği ısırıp yemekle meşguldü. “Hayırlı akşamlar.” Kudret Bey yanında eşiyle geldiğinde masadaki yerlerine oturdular. Rüya parmaklarını tek tek açarak masadakileri saymaya başladı. “Çok kişisiniz.” dedi çocuksu neşesiyle. Emir, Rüya’nın her haline gülmeden duramıyordu. “Bu az halimiz iki kız kardeşim daha var ama onlar evli kocalarının evindeler. İkisi de kocalarıyla, çocuklarıyla geldiklerinde gör sen kalabalığı.” “Acaba benim kardeşim var mı?” Rüya iç çekerek önüne konulan yemekten bir kaşık yedi. “Belki vardır zamanı geldiğinde hatırlarsın.” “Belki de evliyimdir, çocuğum vardır eğer öyleyse şimdi anne diye ağlıyordur.” Rüya tam ağlamak üzereyken Emir elini tutup gösterdi. “Evli olsaydın parmağında yüzük olurdu.” Bu düşünceden fazlasıyla rahatsız olmuştu. “Olmayacak şeyleri düşünmek yerine yemeğini ye.” “Yiyeceğim zaten.” Yemeğinden büyük bir lokma daha ağzına tepti. “Ağabey.” diyen Rezzan gülerek Emir’e baktı. “Okuldan gelirken sokakta kadınların kendi aralarında konuşmalarını duydum; Emir ağa manken gibi sarışın genç bir kızla Zenan’ın kliniğe girmiş… devamını babamın yanında söylemeyeyim.” Neziha Hanım, meraklı bakışlarını oğluna çevirdi. “Oğlum, yoksa Rüya?” “Yok öyle bir şey kimliği yok diye hastaneye götüremedim Zenan baksın diye ona götürdüm.” Rüya konuşulanları dinlemek yerine iştahla yemeğini yemeye devam ediyordu. “Öyle tat yok, böle ye.” diyen Tuğrul ekmeği tabağındaki kavurmanın yağına batırıp ağzına alarak nasıl yediğini Rüya’ya gösterdi. Rüya ekmeği gösterildiği gibi koparıp tabağındaki etin yağına batırdı. “Böyle mi?” dediğinde ekmeği ağzına tepti. Tuğrul gülerek, “Eveet.” deyip bir lokma daha ağzına attı. Bütün aile yemeğini yerken Emir göz ucuyla sürekli Rüya’yı izliyordu. Tuğrul ile iyi anlaşmıştı ve onun anlayacağı şekilde konuşmakta zorlanmıyordu. Bu küçük detaylar hafızasını kaybetse de gerçekte nasıl biri olduğunu yansıtıyordu. Evdeki yardımcılarından olan Emine, Tuğrul’un ilaçlarını getirdiğinde her gece olduğu gibi içmemek için türlü bahaneler bulmaya başlamıştı. “Olmaz koçum bu ilaçlar içilecek.” Emir ikna etmeye çalışıyordu ama Tuğrul sandalyede arkasını dönmüş söylenen her şeye omuz silkiyordu. “Oğlum ilaçlarını iç.” diye bağırdı Kudret Bey. “Tadı pis içmem.” Emir, kardeşinin omzuna dokundu ama kardeşi geri itti. “Tuğrul, ağabeyciğim hadi ilaçlarını iç sonra beraber kuşlarından yaparız.” “İçmem.” “Hadi paşam.” Neziha Hanım'da araya girmişti ama Tuğrul’un inadı tutmuştu yine. Rüya oturduğu yerden kalkarak masanın diğer tarafına geçip Tuğrul’un sandalyesinin yanında dizleri üzerine çöktü. Emine’nin elindeki haplardan birini alıp Tuğrul’un yüzüne doğru tuttu. “Bu ilaç göz bebeğinle aynı boyutta neden korkuyorsun ki?” “Ben korkak değilim.” Tuğrul sinirlenmişti. “Korkmasan içerdin. Bugün doktor bana iğne yaptı ama hiç korkmadım sor ağabeyine o yanımdaydı hiç korktum mu Emir?” “Çok cesurdun.” dedi Emir. Rüya, Tuğrul’un kolunu tutup sıktı. “Çok da güçlü görünüyorsun ama bu küçük haptan korkuyorsun.” “Korkmuyom işte.” Tuğrul öfkeyle hem Rüya’nın elindeki hapı hem de Emine’nin elindeki çay tabağında tuttuğu diğer hapları alıp hepsi birden ağzına atıp suyla yuttu. Ağzını açıp Rüya’ya gösterdi. “Bak hepsini yuttum. Korkmuyom ben!” “Çok cesurmuşsun, çok etkilendim her akşam ilaçlarını içerken seni izleyip ne kadar cesur olduğunu görebilir miyim?” Tuğrul’un yüzündeki öfke gülümsemeye dönüştü. “Olur izle, izin verdim.” “Teşekkür ederim.” Rüya, Tuğrul’un yanağından öpüp tekrar yerine oturdu. Tuğrul aldığı öpücükle sesli şekilde gülüyordu. “Siz yalvardıkça o naz yapacaktı.” Rüya Emir'e fısıldamıştı. Emir de aynı şekilde kulağına doğru sessizce konuştu. “Bu tür şeylerden iyi anlıyor gibisin.” “Bilmem.” diyerek omuz silkti Rüya. “Öyle aklıma geldi yaptım işte.” “Teşekkür ederim ama öpmene gerek yoktu.” Emir içindeki kıskançlığı bastırmaya çalışıyordu. “Kardeşin küçük bir çocuk, ödül öpücüğü vermem de sorun yok.” Yemekleri bittiğinde herkes masadan bir bir kalkınca Emir, Rüya’yı alıp odasına götürdü. Pansuman malzemelerini alıp yanına oturdu. Başındaki bandajı açarken, “Bir daha evden kaçma.” dedi. “Evden kaçmadım peşimdekilerden kaçtım. Buradaydılar, beni zorla tutup iğne yaptılar.” Rüya başındaki yaranın üzerine sürülen kremle uflamıştı. “Bu evde sana zarar verecek biri yok. Gördüklerin gerçek değil, Zenan o hayalleri görme diye düzenli olarak gelip ilaç verecek ama olur da görürsen evden gitmek yerine evdekilerin sana yardım etmesine izin ver.” “Sen de gitme yanımda kal.” Emir aldığı yeni bandajı yaranın üzerine sardı. “Evde kalamam işler için gitmem gerek seni de yanımda götürüp o kadar erkeğin arasına sokamam.” “Ne olacak ki hepsiyle tanışırım.” Rüya’nın rahat konuşması huzursuz etmeye yetmişti. “Benim tanıştırmadığım hiçkimseyle konuşma ve emrimde çalışan ya da çalışmayan herhangi bir erkekle tanıştırmayacağım.” Rüya firuze renkli gözleriyle Emir’in yüzüne bakıp gülümsedi. “Sen kıskanç mısın?” “Ne ilgisi var?” Emir başını çevirdiğinde Rüya eğilip tekrar yüzüne baktı. “Kıskançsın.” Gülerek Emir’in saçını çekti. “Bu bana dokunduğun için cezandı. Ben senin kız arkadaşın değilim beni kıskanmana gerek yok ki.” “Hafızan geri gelip bu konağı terk edene kadar benim himayemdesin bu yüzden sözümü dinle.” Gülmeye devam ederken, “Tamam ağabey sözünden çıkmam.” deyince Emir iyice delirmişti. “Ağabey ne Rüya ağabey ne? Ben senin ağabeyin miyim? Ben Rezzan’ın ağabeyiyim, Tuğrul’un ağabeyiyim ama senin ağabeyin falan değilim.” “Ağabeyim değilsin, erkek arkadaşım da değilsin o zaman neden her şeyime karışıyorsun?” Ayağını yere vurup küsen çocuklar gibi dudaklarını büzdü. “Sana karışabilmem için bunlardan biri olmam gerekiyorsa erkek arkadaşın olurum.” Rüya’nın yüzüne bakmadan pansuman malzemelerini alıp odadan çıktı. Avludaki taşlığa adım attığında bir basamak yükseklikteki tahtalarla yapılmış kamelyaya geçip yere konulmuş sedire oturdu. “Beyza nargileyi getir.” dediğinde çok geçmeden önüne hem nargilesi hemde kahvesi geldi. Kahveden bir yudum içip nargileyi tüttürürken gözlerinin önünde beliren firuze gözlerle başını iki yana salladı. “Kendine gel lan dün bir bugün iki ne düşünüp duruyorsun?” Nargileden bir nefes daha çekti. “Dün bir bugün ikiymiş! Dört aydır her gecem Rüya ile dolu düşünmeyip ne yapacaktım?” “Kendi kendine ne konuşuyorsun?” Emir, babasının sesiyle nargileyi bırakıp yayılarak oturduğu yerden doğruldu. Kudret Bey, oğlunun yanına oturup dizini sıkarak nargileyi kendi eline aldı. “Emir ağa hele de bakalım benim soyum ne zaman devam edecek?” Emir üzerindeki gömleğin yakasını çekiştirdi. “Torunların büyüyor.” diye geçiştirme bir cevap verdi. “Kız çocuklarımdan olan torunlarım babalarının soyunu devam ettirecek, oğlumdan olan torunumda kız çocuğu benim soyumu sürdürmek yerine zamanı geldiğinde koca evine gidecek. Tuğrul da evlenmeyeceğine göre geriye soyumu devam ettirecek kim kaldı?” “Bu konuyu açma demiştim baba!” Emir'in sözleri babasına çok şey anlatıyordu. “Senden olacak erkek bir torun istiyorum Emir. Git nasıl yapıyorsan yap ama bana soyumu devam ettirecek torunu ver yoksa bugüne kadar davrandığım gibi yumuşak davranmayacağım. Kaç yaşına geldin yeter artık insanların ağzına laf verdiğin.” Emir gidecekken, “Otur geri konuşacaklarım bitmedi.” diyen babasıyla sessiz kalıp kalktığı yere oturdu. “Harun ağaya tamam dedim oğluyla Rezzan’ı evlendireceğim. Konuş okulundaki öğretmenlerle gitmeyecek bir daha.” “Konuşmaya gerek yok bu hafta okulun son haftası yine sınıfta kaldı atılacak okuldan.” “İyi uğraştırmasın bizi, evlensin yuvasını bilsin. Kaç yaşına geldi Mihriban’dan daha çocuk. Okumana izin vereceğim diye diye şımarttın çıkardın tepemize.” Emir iç çekti. “Keşke okusaydı da seni karşıma aldığıma pişman etmeseydi. Başka çocuklara gelince kesenin ağzı açık gitsin okusun kendi çocuklarına gelince izin vermiyorsun.” “Bozkıran’ın ağasıysam ihtiyaçlarını karşılamak boynumun borcu. Kimseye gidip çocuğunu okutma diyemezsin kendi aileleri kendi sorumlulukları ama yardım isterlerse geri çevirmeden kesene sokacaksın elini.” “Mükemmel ağa gaddar baba.” Emir söylediği sözle başına sert bir şaplak yedi. “Hergele ağalığı babandan alıp babana ağalık mı taslıyorsun? Bana laf yetiştireceğine git torun yap.” “Hayırlı akşamların olsun baba.” Emir kaçarcasına babasının yanından ayrıldı. Torun muhabbeti uzamadan gitmek istemişti. Odasına girdiğinde yarım ay şeklindeki taş balkonuna çıkıp sigarasını yaktı. Dumanını savurduğunda hemen yan taraftaki balkonda kendisine bakan firuze gözleri gördü. “Sigara içme.” dedi Rüya. “Neden?” “Erkek arkadaşımsın ya sigara içersen erken ölürsün yalnız kalırım.” Emir az önceki gerginliğini unutup gülmüştü. “Hafızan tam olarak nasıl işliyor? Adını hatırlamıyorsun ama sigaranın zararlı olduğunu hatırlıyorsun.” Rüya omuz silkti. “Bilmem konuşurken öylece biliyorum işte.” Başını hafif yana eğdi. “Ama içmeye devam ediyorsun?” Emir bitmek üzere olan sigarasını balkondan aşağı attı. “Oldu mu?” Genç kız başını aşağı yukarı salladı. “Oldu erkek arkadaşım Emir ama bir dahakine çöpe at yere değil.” “Özür dilerim Rüya Hanım uyamadım bir türlü asil standartlarına.” Rüya söylenenlere tebessüm etti. “Bence ben senin standartlarına uydum.” “Uydun hem de ne uymak!” diye kendi kendine fısıldadı Emir. “Duyamadım.” Rüya balkonun kenarına yaklaştı. “Diyorum ki; Saat geç oldu yatıp dinlen çabuk iyileş.” “Haklısın ben iyileşince erkek arkadaşım olmaktan kurtulacaksın ve hasta bir kızla uğraşmak zorunda kalmayacaksın. İyi geceler.” Rüya arkasını dönüp odaya girdiğinde Emir ardından bir sigara daha yaktı. “Kurtulmak isteyen kim acaba?” Sigarasından derin bir nefesi içine çekti.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE