2-Doğum günü
Bugün benim için sıradan bir gün değildi. Takvim, hayatımın en özel anını işaret ediyordu: On sekizime giriyordum. Çocukluğumdan beri hayalini kurduğum tıp fakültesini, dostum Tunçla birlikte kazanmıştık. Esin ise gönlünün peşinden giderek eğitim fakültesine yerleşmişti. Hepimiz için yeni bir başlangıç, bambaşka bir hayat kapıdaydı.
Ama bütün bunlardan öte, bu günün benim için bambaşka bir anlamı vardı. Çünkü Poyraz gelecekti. Uzun zamandır görmediğim, aklımdan ve kalbimden bir an olsun çıkaramadığım Poyraz. Onu öyle çok özlemiştim ki… Resimler, eski videolar, anılar… Hiçbiri içimdeki boşluğu doldurmuyordu. Gözlerini görmem, sesini duymam, o kendine has kokusunu içime çekmem gerekiyordu. İçimdeki sabırsızlık günlerdir beni uykusuz bırakıyordu.
Kutlama iki aşamalıydı. Önce evde ailemizle, ardından gece kulübünde arkadaşlarımızla. Esinle sabah alışverişe çıkmıştık. Elime aldığım siyah, straplez kesim mini elbise sanki beni bekliyordu. Kestane rengi saçlarımı açık bıraktım, abartıya kaçmadan hafif bir makyaj yaptım. Ve elbette kırmızı rujum… O benim imzam gibiydi. Aynada kendime baktım; dolgun dudaklarım ve yeşilin en gizemli tonunu taşıyan gözlerim bana yabancı değildi. Poyrazın da en çok gözlerimi sevdiğini bilirdim. Belki bu gece, bakışlarımız kesişecek ve beni fark edecekti.
Tam son dokunuşları yaparken Esin çığlık atarak odama girdi.
“Tatlım, nefes kesiyorsun!” diyerek boynuma sarıldı.
“Bence sen de öyle,” dedim gülerek. Gerçekten de Esin güzelliğiyle herkesi büyüleyen bir kızdı.
O anda gözleri parladı:
“Yeşil! Artık on sekiz yaşındayız. Üniversiteye başlıyoruz. Bu yıl bizim yılımız olacak, hissediyorum!”
“Ben de öyle düşünüyorum. İçimde çok güzel şeyler olacakmış gibi bir his var,” dedim.
Esin dudaklarını büküp bana imalı bir bakış attı.
“Her şeyini bilirim ama gönül işlerinden hiç bahsetmezsin. Lise boyunca okulda sana âşık olmayan kalmadı. Ama sen dönüp kimseye bakmadın. Yoksa kalbinde biri var da bana söylemiyor musun? Bunu yaparsan kırılırım, biliyorsun biz can kardeşiz.”
Gülümsedim. Onun gözlerine baktım ve yanağına kocaman bir öpücük kondurdum.
“Bir gün hayatımda biri olursa ilk sana anlatacağımı bilmiyor musun?”
Tam o sırada annemin sesi yankılandı:
“Kızlar! Çabuk olun, herkes sizi bekliyor!”
Merdivenlerden koşarak indik. Esin anneme sarıldı:
“Geldik Sevinç Sultan!”
Ben de hemen araya sıkıştım. Annem ve Esinin annesi Gülay Teyze, bizi hep kendi kızları gibi görürlerdi. Bu bağ bana hep güven vermişti, ama gelecekte bunun bazı yaralar açabileceğini hiç düşünmemiştim.
Salon cıvıl cıvıldı. Masada babam, abim, Hilmi Amca, Gülay Teyze… Hepimiz bir aradaydık. Ortadaki dev pasta üçümüzü sembolizme ediyordu. Her şey kusursuz görünüyordu. Ama benim için asıl önemli olan hâlâ ortada yoktu: Poyraz. Gözlerim sürekli kapıya kayıyordu. Her çalan zilde yüreğim hızla çarpıyordu. Ama gelmiyordu…
Derken Hilmi Amcanın telefonu çaldı. Kısa bir konuşmadan sonra masaya döndü.
“Poyrazla konuştum, gelemeyecekmiş,” dedi sakin bir sesle.
O an, bütün neşem söndü. İçimdeki umut bir anda karardı. Bu, onsuz geçireceğim ikinci doğum günüydü. Gözlerimden taşacak hüznü kimse fark etmesin diye kendimi toparladım. Çünkü herkes mutluydu, kimsenin sevincini gölgelemek istemiyordum.
Mumlar üflendi, dilekler tutuldu. Hilmi Amcanın konuşmasıyla kahkahalar yükseldi. Annem, babam, Esin, Tunç, abim… Herkes o kadar keyifliydi ki. Ama benim içimde kocaman bir boşluk vardı. Eksiktim.
Derken babam, “Hediyeleri verme zamanı!” dedi. Heyecanla bize küçük kutular uzattılar. Açtığımızda gözlerimize inanamadık: On sekizinci yaşımıza özel olarak bize araba almışlardı! Sevinçten Esinle birbirimize sarıldık, “Hoş geldin 18 yaş!” diye bağırdık.
Geceyi kahkahalar, hediyeler ve mutlulukla tamamladık. Saatler 10’u gösterdiğinde arkadaşlarımızla buluşmak üzere kulübe doğru yola çıktık. Her şey harikaydı. Ama içimdeki eksiklik hâlâ dipdiri duruyordu. Poyraz yoktu. Ve ben, onsuz hiçbir mutluluğun tamamlanmayacağını biliyordum.Yanağım araba camına dayalı dışarıdaki bir yandan karanlığı bir yandan ışıkları seyrediyorum. Bu gün yanımda olmanı o kadar çok isterdim ki sevmek mutlulukla birlikte hüznü de kalbinde taşımakmış yaşayarak öğreniyordum….