18-Korku

1059 Kelimeler
Poyraz Arabayı öyle sürüyordum ki direksiyon ellerimde zangır zangır titriyordu. Gözlerim yola değil, zihnimde defalarca canlanan o tek görüntüye odaklanmıştı: Naz ve Emre. Onların birlikte olma ihtimali bile damarlarıma kor ateş gibi yayılıyordu. “Olmaz… Benim gözlerimde kendini bulan o kız, nasıl başkasının yanında güler, nasıl vakit geçirir?” Bir anda frenlere asıldım. Araba yol kenarında keskin bir gıcırtıyla durdu. İçimdeki öfke nefesime sığmıyordu. Yumruklarım direksiyona inerken damarlarım kabarmış, kalbim göğsümden fırlayacak gibiydi. Telefonumu çıkarıp onu aramak istedim ama parmaklarım titredi. Hayır… Böyle olmazdı. Telefonla asla. Motoru yeniden çalıştırıp hızla şehir merkezine sürdüm. İçimde tek bir düşünce vardı: Onu görmeliyim. Hemen, şimdi. Yol boyunca kafamın içinde sadece Naz vardı. Düşünceler beynimi parçalıyordu. Direksiyon başında kalbimin savaş alanında kaybolmuştum. Sonunda Nazın evinin olduğu sokağa geldim. Motoru susturdum ama arabadan inemedim. Ellerim dizlerimde, başım öne eğilmişti. Nefeslerim kontrolden çıkmış, boğazım düğümlenmişti. Ya Emre doğruysa? Bu ihtimal, boğazıma görünmez bir ip gibi dolanıyor, beni sıkıyordu. Delirmenin eşiğindeydim. Ama sonra kalbimden yükselen o lanet ses bastırdı her şeyi: Biz zaten imkansızdık. Naz bana yasaktı. Direksiyonu öyle sıkı kavradım ki parmak eklemlerim beyaza kesmişti. İçimdeki kıskançlık, öfke ve sahiplenme birbirine karışmıştı. Ne karar vereceğimi bilmiyordum. Ne gidebiliyordum ne de ondan vazgeçebiliyordum. Bu kargaşa beni tüketiyordu. Ama yapamadım. Onu delicesine görmek istesem de yapamadım. Sabahın ilk ışıklarına kadar arabada oturup ne yapacağımı düşündüm. O geceden sonra birkaç gün kendimde değildim. Ama hafta sonu Selimlerle buluşma planı vardı. Onları ikna edip hep birlikte görüşelim dedim. Bu bahaneyle Nazı da görecektim. Naz Akşam odama çekilmiş, ders çalışmaya çalışıyordum. Kitap önümde açık olsa da gözlerim satırların üzerinde kayıyor, aklımda Emre’nin sözleri dönüp duruyordu: “Senin aklını başından almayı gerçekten istiyorum.” Onun yanında olduğumda gerçekten gülüyordum. İçimde uzun zamandır hissetmediğim bir hafiflik, huzur vardı. Poyrazı daha az düşünür olmuştum. Ama yine de… Kalbim Poyrazın ellerindeydi. Onu böyle severken başka biriyle olabilir miydim? Bu, ona haksızlık olmaz mıydı? Tam bu düşünceler beynimi kemirirken telefonum çaldı. “Efendim, Esinciğim?” “Kuzum, hazır mısın? Çıkalım.” “Ne? Nereye?” dedim telaşla. “Gece kulübüne gidiyoruz ya!” “Benim haberim yok.” “Selim abi aramadı mı seni?” “Hayır. Herhalde unuttu.” “Hadi hazırlan, bekliyorum Nazım!” Hızla ayağa fırladım. Duş alıp hazırlanırken aynada kendime baktım. Kahverengi deri bir şort, krem rengi bir crop üst ve uzun kahverengi botlarla kombinimi tamamladım. Esine mesaj atıp ailemle vedalaştıktan sonra dışarı çıktım. Arabada hep birlikteydik. Esinle arkada oturuyor, önde Tunç ve Elifin tatlı atışmalarını izliyorduk. Tunç’un Elife yaptığı iltifatlar gözlerimizin önünde adeta küçük bir film gibiydi. Gıptayla bakıyorduk onlara. Nihayet kulübe vardık. İçeri girer girmez ışıklar, müzik ve kalabalık beni büyüledi. Bu gece doyasıya eğlenmeye kararlıydım. Bizimkilerin olduğu masaya doğru ilerledik. Tüm ekip oradaydı. Timin bütün üyeleri, Poyraz, Selin, abim Selim, Neşe abla… ve gecenin sürprizi: Emre. Onu görünce yüzümde kocaman bir tebessüm belirdi. Emre’ye gülümsediğimi gören Poyraz ve Canın yüzleri bir anda gerildi. Kalbim sıkıştı. “Abim, beni unuttun,” dedim sitemle. Selim mahcup bir gülümsemeyle, “Kusura bakma güzelim. Yoğunluktan aramayı unutmuşum,” dedi. Emre’nin yanına oturdum. Poyrazın gözleri ise üzerimizden hiç ayrılmıyordu. Emre sürekli bir şeyler anlatıyor, beni güldürüyordu. Ama göz ucuyla Poyrazın her geçen dakika daha da sinirlendiğini görüyordum. Abim de bize dikkat kesilmişti. Sadece bizden sonra Can çok durgunlaştı ve bu durum beni çok üzdü. Onun benden dolayı üzülmesi istediğim son şeydi. Can ve Poyraza rağmen gece çok güzel geçiyordu. Gece ilerledikçe herkes kendi eğlencesine dalmıştı. Abimle Neşe abla sahnede kumrular gibi dans ediyor, Tunç ile Elif sarmaş dolaş eğleniyordu. Grubun en eğleneni kesinlikle onlardı. Timin geri kalanı ayrı bir eğlencedeydi. Serkan’la Esin gizli bakışlarla köşe kapmaca oynuyorlardı. Herkes mutluydu. Bir tek Poyraz… O gece başladığından beri durmadan sinirli sinirli içiyor, yanındaki Selin’e bile yüz vermiyordu. Emreyle saatlerce dans ettik. Emre bir dakika bile yanımdan ayrılmıyor, sürekli beni güldürecek şeyler anlatıyordu. Hep birlikteydik ama herkes kendi eğlencesindeydi. Bu gece çok fazla içki tüketilmişti. Arada abim uyarıyordu: “Başka yok.” diyerek. Saatler ilerledikçe hareketli müziklerden daha slow müziklere geçildi ve romantik danslar edilmeye başlandı. Emre ile uzun bir süre dans ettik. Sonra biraz nefes almak için Canın yanına oturdum. “İyi misin?” dedim endişeyle. “İyi olacağım, Naz,” dedi kısık bir sesle. “Bu senin suçun değil. Sana beni tercih etmediğin için kızamam.” “Ben kimseyi tercih etmedim,” dedim kararlılıkla. “Öyle görünmüyor… Emreyle sevgili gibisiniz.” “Arkadaşım sadece,” dedim. Sözlerimi Poyrazın da duyabileceği kadar yüksek söyledim. Ama Can hüzünle gülümsedi. “Şimdilik,” diyerek bara doğru yürüdü. O sırada etrafıma baktım. Poyraz yoktu ve Selin suratını asıp oturuyordu bütün gece yaptığı gibi. İçkim fazla gelmişti. Lavaboya gitmek istedim. Ellerimi yüzümü yıkadım, aynada kendime baktım. Tam dışarı çıkarken bir el ağzımı kapatıp beni yandaki küçük bir odaya çekti. Kalbim korkudan deli gibi atıyordu. Çığlık atacakken burnuma alkol kokusuna karışmış o tanıdık koku geldi: Poyraz Delirdim, tam anlamıyla delirtti beni. Bu gece yine harika olmuştu, o kadar güzel görünüyordu ki… Ona bakan her gözü oyabilirdim şu an. Ve o kadar çok özlemişim ki onu. Hepimize kısa kısa selam verirken Emre piçini görünce yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Bu beni daha da delirtti. Bütün gece birlikte eğlendiler, sanki nispet yapar gibi… İyice kafayı yedim. Kızı kendimden uzaklaştıran bendim, uzak kalınca deliren yine bendim. Bütün gece dikkat çekmemeye çalışarak ikisini seyrettim. Yeşilim gerçekten mutlu görünüyordu. Ama bu mutluluğun başkasıyla olmasını bile kıskandım. Sonra gözüm Cana takıldı. Nazı Emreyle görünce epey morali bozulmuştu çünkü hâlâ umudu vardı. Yapma oğlum, bunu yapma… Ne zaman yüzü düşse bu çocuğun, içim dağlanıyordu. Abisi geliyordu aklıma. Bazen yanlış kişiye âşık olmak insanın hayatını alt üst ediyordu. Gece, Selinin söylenmeleri ve surat asmalarıyla devam etti. Ve tabii Esinle Serkan da vardı. O mevzuyla daha sonra ilgilenecektim. Aralarındaki durumu bilmediğimi düşünüp köşe kapmaca oynuyorlardı benimle; ben de onları biraz daha süründürecektim. Serkan’ı çok sever ve güvenirdim. Kardeşimi ondan iyisine emanet edemezdim. Ama onlar henüz bunu bilmiyorlardı. Kendileri gelip açılsınlar diye bekliyordum. Bir süre daha içmeye devam ettim. Bir ara bara gidip uzaktan Yeşili izledim. Canla konuştuktan sonra durgunlaşmıştı. Kimseye de kıyamaz, güzelim benim. Bir süre tek başına oturdu. Emre piçi yoktu ortalıkta. Naz lavaboya gidince arkasından gidip bekledim. Lavabodan çıkınca çığlık atmasın diye ağzını kapatıp küçük odaya çektim. Ama o kadar korkmuştu ki tir tir titriyordu. “Benim, sakin ol,” dedikten bir süre sonra elimi ağzımdan çekti. Gözlerindeki korkunun yerini bir anlık rahatlama aldı. “Konuşmamız gerek, Yeşil. Hem de bu gece,” dedim gözlerinin içine bakarak.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE