Son damlasına dek içti çorbanın. Masanın üstündeki tüm ekmeği bitirdi. Küçücük şey neresine yedi şaşılır doğrusu.
" E anlat bakalım, neden bu mevsimde sokaktasın?"
Başına diktiği çorba kasesini indirip son kalan ekmek dilimine utana sıkıla uzandı, kasenin porselen boyasından başka bir şey kalmamasını rağmen sıyırdı. Ağzı dolu dolu yerken konuştu
" Sen hangi mevsimi önerirsin sokakta kalmak için?"
Tuhaf hem sinirlendirip hem de güldürüyordu... Çok zeki, pratik zekası var! Pat pat yapıştırıyor lafı!
" Bu mevsim hariç" dediğimde yüzüme salakmışım da bana bunu itiraf etmek istemezmiş gibi baktı.
" Keşke bunu yurttaki müdire hanım da bilseydi"
Yurt mu? Yetiştirme yurdu mu?
" Yetiştirme yurdundan mı bahsediyorsun?"
Başını salladı tabağımdaki ekmek dilimine gözünü dikerek.
Baktığı noktaya çevirdim başımı
" Yemeyeceksen....?"
Ciddi mi, hakikaten ciddi!
Önümdeki ekmek parçasını kapıp kopararak yemeye başladı.
" Kaç gündür açsın sen?"
Utandı sanırım. Yani herhalde utandı. En azından vücut dili öyle diyor malum yüzünün kirinden pasından bir şey belli olmuyor
" Şey ben... üç "
Karşımda savunmasız gencecik bir kız, kir pas içinde... sokakta!
" Devlet size para vermiyor mu çıkarken?"
Güldü, karnını tutarak güldü. Ağrıdı tabi o kadar ard arda yerse
" Verdi verdi, sağolsunlar. Bankaya yatırdım, vadesini bekliyorum. Bir kısmı ile de kredi çekip ev alacağım"
Hadi bakalım, ne yapmalı... Onu bırakıp gidemem de!
Masaya yemek ücretinin fazlasını ödeyip
" Hadi, düş önüme kokarca" deyip ayağa kalktığımda oturduğu yerden kaşlarının altından o masum bakışı attı.
Kir pas içinde ama masum!
" Nereye?"
Evet, nereye Poyraz efendi?
" Yürü belli ki başıma bela olacaksın. Bende kalacaksın, yarın da bakacağız bir çaresine. Seni böyle sokakta bırakamam"
Tereddüt mü o bakışındaki. Gözü tek tek üstümde dolandı. Boyumu, posumu süzdü, omuz genişliğime baktı. Bildiğin beni şuan süzüyor..
" Ne oldu yediklerin yetmedi, şimdi de beni mi yiyeceksin" deyip kalkmamakta ısrar eden kokarcanın kolundan tutup kaldırdım
" Yavaşsana be"
Carlıyor, hala carlıyor " Bak kızım gece gece başıma bela oldun, kapa çeneni zaten sinirim burnumda. Düş önüme"
Arabaya yürürken arkamı dönüp baktığımda çalışanların kızın oturduğu koltuğu sildiğini, etrafa ise parfüm sıktığını görmüştüm.
Neyse ki 2 katı para ödedim de arkamdan rahmetli anneme sövmeyecekler. Onlar yine kurtuldu, bir de ben bu kokarca ile eve gideceğim aynı arabada!
İşkence gibi geçen bir yolculuğun ardından sonunda eve gelmiştik ki askeri eğitimin önemini ve hayat kurtarıcılığını bir kere daha anladım.
Asansöre bindik... evet... yanımda bu kokarca ve o çöp kokusu ile toplasan 8 metrekareyi geçmeyecek asansörde eve çıkıyorduk ve o korktuğum şey oldu
Asansör 6. kata geldiğinde durdu.. Şansımı sikeyim! Kapının açılması ile asansörün önünde önce dumura uğramış birkaç yüz, ve burunlarını tutarak kapıdan uzaklaşan bizim yavşakları gördüm
" Komtanım kimyasal bir silah üzerinde mi çalışıyorsunuz" dedi tipini siktiğimin birisi
Diğeri ise " E tabi adam dağda o kadar barbunya yedi ki"
Arkama saklanmış kir pas içindeki kokarcayı görmediler tabi.
"Kaybolun lan"
Bir ton küfür eşliğinde kapattım asansörün kapısını ve çıkmaya devam ettik.
Evet, tut nefesini oğlum, az kaldı...
Kapıyı hızlıca açıp kızı eve girdirdim.
Yeterince rezil oldum zira İstanbul'a, bu kadarı benim için bile fazlaydı.
" Çekmesene be"
Yok arkadaş, sabır sınavı bu kız!
Kolundan sürükleyerek banyoya soktum..
" Napıyorsun manyak" deyip kaçmaya çalışması ile belinden tutup duşakabine soktum
" Kes lan, al bak buna su diyorlar, bu da sabun, iyice yıka kendini de şu üstündeki kanalizasyon kokusu gitsin"
Ardıma bakmadan çıktım.
Derin bir nefes aldım... Al verr, All verrrr... Al.... ve masanın üstünde düğün davetyesini gördüm... onun düğün davetyesi... sektir et oğlum Poyraz, vermesen de olur!
Mutfağa geçip kendime içki bakındım, son bir umut sağı solu yokladım! Yok şansımı sikeyim , bir damla yok!
Söylene söylene bir kabın içine fındık fıstık ekleyip koltuğa kurulduğumda çoktan maçın 2. Yarı tekrarı olmuştu...
Ve yine şampiyon olamadık... rekor kırıyor yine fenerim!
Televizyonu kapatıp boş kaseyi masaya kodum. Uyumadan önce bir duş almalı...
İçeri girmemle bir çığlık, kafama isabet eden bir sabun kalıbı
" Ne oluyor lan , ne oluyor "
" çok dışarı sapık"
Sapık, ben?Af buyur!
Kapıyı hızla kapatıp kafamı ovalarken siktir unutmuşum." lan manyak mısın bunca saat napıyordun banyoda"
" üstüme giyecek bir şey mi var salak" diye bağırdı içeriden.
" haaa!"
" yaaaa!!!" diye çemkirdi yine... le havle... şeytan diyor ... le havle!
" bekle orda getirrim şimdi bir şeyler" diyerek yatak odasına gittim.
Babamın dillere destan dolabı vardı eş dost arasında ama bende öyle mi şort ile tişörtten oluşan bir dolap.
Elime bir şort bir de tişört alıp banyo kapısını önüne bıraktım.
" salona gidiyorum ben, kapıyı arala al giy şunları"
Salona geçip koltuğa oturmamla kapının açılıp hızla kapanma sesimi duydum
Gerçekten bu tuhaf varlık, ona bir şey yapacağımı mı sanıyor?
Bir süre sonra lambadan gölgesi düştü salona. Holde beklediği belli
" girsene içeri davet mi bekliyorsun"
Hava ufaktan aydınlanıyor. Sabah olacak bir damla uyumadım şansımı sikeyim!
Girdi, elleri ile şortu çekiyor, tişört desen diz kapağına inmiş...
" O kadar kısasın ki tişört yetermiş" dediğimde şortu çeken elleri ile donup kalmış, kaşının altından sürdürdüğü dudakla bana dik dik bakıp " Sen fazla uzun olmayasın" diye diklenmeyi de ihmal etmedi yine...
" muhtaç birisine göre fazla cesursun. Kapa çeneni canımı sıkma da sokağı boylama"
Televizyona tekrar döndüğümde bu defa bana laf yetiştirmediğini fark ettim.Şimdiye çoktan sağlı sollu saldırması gerekti
Çekimser bir bakış attığımda bir eli şortu tutarken bir elinin tersi ile gözünü sildiğini gördüm.
Ah Poyraz, hayvan Poyraz!
" Hadi sana yatacağın yeri göstereyim"
Evet ne güzel bir özür dilemek o öyle. Kızı kapının önüne koymakla tehdit et kır, sonra yatacağı yeri lütfet...
Çaresizlik, bu kızda gördüğü şeydi.
Yanına yaklaştığımda fark etmiştim, yüzündeki kir pas silinece ... insana benzemiş. Aynen insana benzemiş.
Küçük misafir odasını gösterdim
" yedek çarşafla var üstteki çekmecede ama kimse yatmadı temiz öyle yarabilirsin " dediğimde kızın çöplükte yattığını hatırladım tekrar
" gerek yok uyurum ben öyle"
Bakışım yüzünde dolandı, neden hala yaşarıyor gözleri... " bekle burada"
Odama gidip küçük odanın anahtarını alıp geldim. İçeriden anahtarı kapının üstüne taktım
" ben çıkınca kapatırsın, acıkır ya da susarsan mutfağın yerini biliyorsun" diyerek odadan çıktım. Kızın hemen yan odasında kalıyordum.
Daha dışarı adımımı atmam ile kapanan kapı ve ard arda dönen kilit sesi...
Bu dandik kapının beni tutabileceğini sanıyor salak!
Neyse, kendimi güvende hissetsin de.
Odama geçtiğimde ise asıl sorunla baş başa kaldım.
Ben ne yapacaktım bu baş belası kokarca ile?
Davetiye yollamış, Ümit Besen'e selam olsun. Nikahına beni çağır sevgilim de çalarlar artık bir kuple!
Tarihe not düşülsün, şansımı tekrar sikeyim!