28 Eylül ( 24 saat önce)
Yiğitalp
Toplantı odasında iki suçlu gibi yan yana oturmuş bekliyorduk. Tam karşımızda Mete başkan, Cenk albay ile Masal vardı. Demir ise başımıza dikilmiş.
Sanki kaçacağız. Hayır insanın elini sabit bir yere kelepçelerler. Ne bileyim masa ayağına, sandalyeye...
Bizi neden birbirimize kelepçelediniz ki?
" Sizce de bu durumda bir tuhaflık yok mu?" deyip birbirlerine kelepçeli ellerini kaldırıp gösterdim. Yanımdaki huysuz ise homur homur homurdanıyordu. " bari sabit bir yere kelepçeleseydiniz. Kaçmak istesek kaçarız" deyip isyanımı noktaladım.
Mete başkan pis pis sırıtarak " bok kaçırsınız, nereye kelepçelersem kelepçeleyeyim siz iki hanzo kırardınız ama şimdi biriniz doğuya gitse biriniz batıya gider... Bir yere kaçamazsınız"
Bir an bileklerimizdeki kelepçeye baktım sonra da beni öldürecek gibi bakan huysuz ihtiyara göz göze geldim. Haklı adam. Buna " Gel yol bu tarafta" desem yamaçtan kendini atar yine benimle aynı yoldan gitmez.
Arkadaş bu adam bana kızını nasıl verecek ya? Birlikte adam öldürmeye gittik, bir yaşamışlığımız var.. Bir geçmişimiz... yok, NATO mermer NATO kafa.
Daha çocukluktan yağ çekmeye başladım ben bu adama ileride kızını alacağım diye ama yok, aksine bana uyuz oldu! Ne yapsam ters tepti.
" Adam öldürmeye gitmek nedir?" diye sordu Mete başkan bağırarak.
Masal'sa " hiç üstelik haber de vermeden. Siz en çok neye sinirlendiniz başkan? size söylemeden gitmelerine değil mi?" deyip Mete başkanı süzüyordu. Var bir ima ama dahiler arasında, bu zeka ile o topa girmeyeyim ben. Onlar kendi aralarında bir dilde konuşuyor
Amaaa doğruya doğru bu kız fena, kayınpeder falan dinlemiyor vallahi! Her eve lazım bundan
" Sen sus küçük sincap sana daha gelmedim"
Cenk albay ise bambaşka bir noktaya takılmıştı
" Oğlum ben senin baban değil miyim? böyle halt yemeye kayınpeder ile gidilir mi? Bana niye demiyorsun eşek sıpası?"
" Kim lan o kayınpeder, kayınpeder kim? kim size kız vermiş de kayınpeder olmuş"
Ayağa kalkmış bas bas bağırırken bir taraftan da elleri ile saldıracak gibi yapıyordu Volkan amca
Tabi bir kolunda benimle kelepçelendiğini unutup kolunu öyle savuruyordu ki ben de beraberinde savruluyordum.
" ya yeter bir dur be adam... " kolumu ovarak çektim.
Bir müddet baktı yine yüzüme cins cins sonra yine homurdana homurdana oturdu.
Bizim aramızdaki bu laf dalaşını Demir bozdu. Tam tepemizde dikildiği yerde tepinerek
" ya beni delirtmeyin, adam öldürmeye gitmişler siz sanki maça gitmişler de haber vermemiş gibi davranıyorsunuz bunlara?"
Öyle bir bağırmıştı ki herkesin bakışı Demir'e dönmüştü
E haklı çocuk ama herkesten küfürlü bir tepki yiyince sindi bir köşeye.
" Peki ya sana ne demeli?" Tüm gözler yine Masal'a döndü.
" Teşekkür edebilirsiniz, arkanızı kolladığım için minnettar olabilirsiniz. Heykelimi dikebilrsiniz mesela yemekhaneye. Ağzımdan su püskürttüğüm bir heykel olabilir. Tabi eğer bir şey yapmış olsaydım. Kılımı kımıldatmadım"
Mete
Seni sincap seni!
" Evlerin elektrikleri kesilmiş" dedi Cenk gözü minikte
Ellerini koynuna bağlamış dikti burnunu
" Faturalarını ödememişlerdir"
" Mahallenin de ışığı gitmiş, sokak lambaları da kapanmış" dedi Demir gözlerini kısarak sincaba
" Belediye çalışmıyor belediye..."
" evin güvenlik sistemleri arıza yapmış, bunlar içeri girerken kayıt yok, çıktılar yok! akıllı evde yangın çıkmış yangın söndürme fiskiyeleri çalışmamış" dedim sesimi yükselterek
Bir müddet düşündü.
" İşte güvenliği allahtan beklemez gavur icadından umarsan böyle olur"
Yok arkadaş, kız sabır sınavı! Ulan Yalçın, senden nasıl çıktı bu?
Yiğitalp
Sadece başkan ve diğerleri değil, biz de kısmış gözümüzü sinirle soluyarak bakıyorduk pişkin sincaba ki içimizden birisi patladı
" Senin bu gelinin yüzünden adamı öldüremedik" diye isyan etti Volkan amca. Yok adamın içi soğumadı.
E bir yerde haklı adam! kaldı yani içimizde.
Poyraz
Labaratuvarda sonucun çıkmasını beklerken İvan ile bir an göz göze geldik. Her halinden çok iyi eğitim aldığı belliydi.
Eli sürekli tetikte. Gözünü tehdit olarak algıladığı hedeften asla ayırmıyor
" Biz ülkemizin güvenliği için buradayız Komtan. Bu anlaşılabilir bir durum gibi görünüyor?" diye eğilerek arkamda masaya oturmuş Tuna'ya baktı.
Adama öyle kötü bakış atıyordu ki, sanki ikimizeydi bu söz
" doğrusu merak ettim, sizi bu kadar üst notada alarma geçirecek kadar gizli nasıl bir bilgiyi sizden çekti?"
İlk defa yüzünde bir ifade gördüm. Öfke ile seğirdi yüzü. Birkaç saliselik nerede ise yakalaması imkansız bir tepki.
Göz bebeği hızla büyüyüp küçüldü. Öfkelendi. " Mesele ne aldığı değil, bizden o bilgi çalındı. Buna göz yumacak değiliz"
Elbette değilsiniz, ama bir şey var? büyük bir şey görebiliyorum.
" Peki ya bulamazsak" dediğimde bakışı derinleşti. " Var olan hrşey arkasında bir iz bırakır. Olmayan da..." diye eklemeyi ihmal etmedi.
Şimdi de o beni tartıyordu. Sahte izlerden şüphelenmeye başladığına eminim
" Umarım buluruz da özlediğiniz ülkenize bir an önce kavusunuz"
" Hiç endişeniz olmasın, ben de bulacağımıza inanıyorum"
İşte bu gerçek bir blöf... Ne var elinde?
Hangi kozla bu blöfü yaptın. Bana siz değil biz bulacağız iması yapıyordu.
Ne karıştırıyor bu adamlar?
" Sonuçlar çıktı" dediğinde personelin yanına gidip bakmaya başladık.
Evet... şimdi görselde Cenk amcamın bize gösterdiği gözlüklü sıska çocuğu görmemiz gerekiyor
Dna eşleşmesi son buldu görmemiz gerekiyor... lan artık görmemiz gerekiyor neden görünmüyor ?
" sorun ne?"
" Üzgünüm sistemde kayıtlı değil, suç geçmişi yok"
İşte şu an tepkilerimi saklayamayacak kadar şaşkındım. Plan değişmedi, suç geçmişinde adı çıkacaktı biz de onun peşine düşecektik
Ne demek yok?
" Bakıyorum da çok şaşırdınız komutan, neden? yoksa siz bu kaçağın suçlu dna veri tabanında çıkacağına emin miydiniz?"
İşte bu gerçek bir blöf!
Sakin ol Poyraz, anksiyete kontrolü.
" sadece sinirliyim, iş giderek zorlaşıyor"
Elimden geldikçe ifadesiz hatta sinirli bir ifade ile söylemeye çalışmıştım.
" biz sizi yalnız bırakalım da siz nerede hata yaptık diye düşünün, belki bulursunuz?"
Odayı terk edene dek ellerim masanın kenarını sımsıkı kavramış parmak uçlarımı kıracak kadar sert sıkıyordum.
Adamın çıkması ile masayı savurarak attım bir köşeye
" Ne demek yok lan, nasıl olmaz veri tabanında?"
Personelin yakasına yapışmış adamı kendi masasının üstüne yatırıp üstüne kapanmıştım
" Komtanım yapmayın, adamın ne suçu var?"
Bilmiyor, kimin ne suçu var bilmiyorum umrumda bile değil ama artık onları yemleyemeyiz ve belli ki gerçek bir iz peşindeler
Ellerindeki her neyse ucu sincabıma dokunuyor olabilir.
Tuna ellerime yapışmış adamı bıraktırmaya çalışırken yenilmişliği kabul ederek çekildim adamın üstünden. Başımdaki maskeyi çıkartıp bir sandalye çekip oturdum.
Telefonumu çıkartıp babamı aradım
Sincabımı nasıl koruyacağım, ne yapacağım şimdi ben?
" efendim oğlum"
" Yemi yutmadılar, veri tabanında dna eşleşmesi olmadı. ellerinde bir iz var. Peşinden gidiyorlar"
Derin bir sessizlik oldu.
" Tamam yuvaya dönün. Gerisi bizde. Buraya gelmende fayda var"
Neden, yine ne oldu?
" sorun mu var?"
" Senin kemirgen, Volkan, Yiğitalp!"
Derin bir iç çekerek gözümü kapattım.
" allahım sen sabır ver"
" amin" diye bir ses yükseldi telefondan ve kapandı.
Birbiri ile hiç alakası olmayan bu üçlüyü aynı cümleye ne getirmiş olabilir?
Her neyse öğrenecektim, şimdi ne karıştırdı bakalım.
" Toparlanın, yuvaya dönüyoruz"
Tekrar maskemi takıp ekibi de alarak bizi bekleyen zırhlı araca doğru yola koyulduk.