Sabah uyandığımda kendimi daha iyi hissettim. Sanki rutine giriyormuş gibi. Durumumu tam olarak kabullenemedim ama yapacak birseyim de yok. Ayağa kalkıp gidemiyorum bile.
Huri abla uyandığımı fark edip yanıma geldi
: Günaydın canim rahat uyudun mu? Ağrın sizin var mı?
" Yok ablacım iyiyim ilaçlar iyi geliyor şimdilik "
hafifçe gülümseyip elimi sevdi gene. Allahın bir lutfu Huri abla. O olmasa biz üç kadın ne yapardık bu hastane odasında.
Doktor gelmeden altımı değiştirdi. Nasıl utanıyorum anlatamam. Yüzüm alev almış yanıyor Huri ablaya bakamıyorum gözlerim etrafta dört dönüyor.
Halimi anlayan ablacım şakacı tonda "namusunu kirlettim artık evlenmek zorundayız"
dedi.
Biran çok kısa bir an beynimde şimşekler çaktı. Kafama Ağrı girince gözlerimi kıstım.
Huri abla " Ne oldu canını mı yaktım ? İyi misin güzelim?" deyince kendimi toparlayıp iyiyim abla bir an kafama Ağrı girdi ama şimdi geçti iyiyim yani" deyip gülümsedim.
Biz işimizi bitirince içeriye doktor girdi. Doktorla birlikte Songül ile Esma abla da uyandı. Tek tek kontrollerimi yaptı. Boyunluğumu çıkardılar. Songül ve benim çıkışımızı verdiler.
Yatakta oturur pozisyona gelip Songül e baktım. O da bana bakıyordu.
" Eee ne yapicaz şimdi isimsiz?" dedi. Kasları istemsiz çatıldı sonra ağzımdan bir kıkırtı çıktı. Songulde gülmeye başlayınca kahkalarımız odayı inletmeye başladı. Bizim bu kadar çok gülmemiz Esma ablayı bile güldürmüştü.
Rahat nefes almaya başlayınca "bana bi isim bulmamız lazım böyle canim cicimle olmaz" dedim.
Huri abla da dahil hepimiz düşünmeye başladık.
" En çok neyi seversin?" dedi Songül.
" Bilmem ki aklıma gelmiyor "
Songül " öyle değil şuan zorunlu ihtiyaçlar dahilinde sana ne getirsinler istersin ?"
Biraz düşündüm bana ne getirsinler isterdim.
" Şey kitap ile çiçek olabilir ya da parfüm bilemiyorum sanki bunlar olsa hoş olur gibi"
Huri ablada düşünüyordu
" Kitap çiçek ve hoş koku seviyorsun o zaman "
Kırkırdayarak " Galiba evet dedim"
Esma abla " Masal, Öykü, Reyhan,Çiçek benim fikrim bunlar sevdiklerine uyuyor" dedi.
kulağa çok güzel geliyordu.
" Evet hepsi çok güzel "
Songül " Çiçek isimleri de olur Açelya, Melisa,Mine,Gül "
" Bunlar da çok güzel Songül. eee ben hangisini seçicem şimdi " Birazcık dudaklarımı bulmuş olabilirim.
" Dur kız hemen üzülme benim fikrim Masal olsun. Bundan sonraki hayatın Masallar gibi olsun. Hep mutlu son" gülümseyip göz kırptı.
" Bence Reyhan olsun gittiği yerlere hoş kokusunu salsın insanları mest etsin hayran bıraksın " dedi Sema abla.
Songül " Yok cin Ali olsun cin gibi olur" deyince hepimiz kahkaha attık.
" O zaman adım şimdilik Masal olsun. Reyhan ı da birilerini etkilemek istersem söyleyeyim " deyince hepimiz güldük.
" Güldük eğlendik bitti şimdi ne yapıyoruz Masal " dedi Songül. Gerçekten biz şimdi ne yapicaz. " Doktor çıkış verdi sosyal hizmetler dedi ama kimse gelmedi"
" Ben o işi hallettim sen ve Songül benim eve geçiyorsunuz hastaneden tekerlekli sandalye istedim sagolsunlar verdiler. iki gün daha burda Sema ile kalıp sonra yanınıza gelicem. Merak etmeyin komşulara haber verdim size yemek falan getirecekler"
Huri abla dolaptan bir çanta çıkarttı ilk önce Songül e çiçekli bol bir elbise giydirdi. Ayaklarına terlik geçirip saçlarını lastikle topladı.
Bana da siyah bir elbise geçirip saçlarımı topladı. kapının yanında duran tekerlekli sandalyeye oturmaya yardım etti. Sema ablaya dönüp
" Ben iki saate kadar gelirim. Kızlar eve yerleşsin eşyaların yerlerini göstereyim komşulara haber edeyim hemen gelicem." Sema abla kafasını salladı
" Allah senden razı olsun Huri ne muradın varsa versin. Sen olmazsan biz ne yapacaktık burda "
Elini bosver dercesine salladı Huri abla
" Aman ne olacak sanki Esma ben hasta olursam sende bana bak ödeşelim. Amann düşündüğün şeylere bak" deyip benim sandalyemi itmeye başladı.
önde biz arkamızda Songül Mersin Devlet hastanesinden çıkıp taksiye bindik.
Yirmi dakikalık yolculuğumuz taksicinin geçmiş olsun başınız sagolsun Allah bir daha göstermesin dilekleriyle geçti. Ben nezaketen teşekkür falan ettim ama Songül usul usul ağlarken ağzının içinde sağol falan dedi duyuldu mu duyulmadı mı hiçbir fikrim yok.
Huri ablanın evi tek katlı minik bir bahçesi olan küçük bir ev. Dış boyası yeni yapılmış gibi demir kapıyı açıp beni sandalyemle salona kadar götürdü.
" İşte kızlar burası da benim fakirhane. Çok birsey yok ama idare ediyorum"
" Estağfurullah abla olur mu hiç öyle şey. Allah senden razı olsun"
" Sizden de razı olsun Masal görünümlü Reyhan. İçeriye yataklarınızı yapıyorum. uyumak isteyince yatarsınız. Komşum birazdan yemek getirecek onu mutfağa koyarım. Körler sağırlar birbirini ağırlar bir birinize iki gün bakın sonra ben Sema ile gelirim"
Biz koltuğa oturmaya çalışırken kapı çaldı. Huri abla hemen koşup açtı. içeriye 10 yaşlarında bir kız çocuğu geldi.
" Geçmiş olsun. Ben yan komşu Haticenin kızı Defne annem size yemek yolladı. Babam öğlen yemeğine geldi gidince annemde gelicek"
Çok tatlı ve güzel bir kızdı. Konuşurken gözlerinin içi gülüyor.
" Teşekkürler Defnecim zahmet oldu"
" Yok ablacım ne zahmeti ben neye yardım edeyim"
Hepimiz bir güldük. öyle bir görev bilinciyle gelmiş ki hemen işe koyulmak istiyor.
" Benim adım Masal bu ablanın adı da Songül. Şimdilik bir ihtiyacımız yok çok teşekkürler. İstersen evine gidebilirsin"
Biz gülünce mahçup oldu küçük kız biraz da utandı. " Yok Masal abla ben burda oturayım annem gelince giderim"
"Otur bakalım cadı Defne. Kızlar bu kızın böyle masum durduğuna bakmayın. Mahallede dövmediği çocuk kalmadı. Hergun biri şikayete geliyor"
" Yaa Huri teyze onlar da bana sürekli bulaşıyorlar. Ne yapayım yani aferin mı diyeyim"
" Deme kız isteyene çak yumruğu. Aferin sana ezdirme kendini"
" Babamda öyle diyor döv kızım acıma diyor"
Hepimiz bir güldük. Çok şanslı bir kız Defne babası ne güzel koruyup kolluyor. İçimde bi sızı oluştu. Acaba babam beni korumuyor muydu?
Huri abla komşusu Hatice gelince bizi Hatice ablaya emanet edip hastaneye döndü.
HURİ:
34 yıl önce İstanbulda doğdum. Annem ev hanımı babam devlet dairesinde işçi. iki kardeşiz. Benden 2 yas küçük bir kız kardeşim var. İstanbulda yaşıyor evli ve bir çocuğu var. Kendisi öğretmen eşi de Hemşir. İstanbul gibi bir yerde geçinmek zor ama mutlu mesut yaşıyorlar.
Peki ben neden ailemden ayrı Mersin de yaşıyorum. Tek başıma.
Hayatımın 20 yılı çok güzel geçti. Okulumda hep başarılı arkadaşları ve ailesi tarafından sevilen mutlu bir insandım. Özellikle Serkan ın sevgisi ömrüme bedel.
Liseden mezun olur olmaz Yıldız Teknik Üniversitesi İnşaat Mühendisliğini kazandım. Serkan 4. sınıfta bu yıl mezun olacaktı ama onunla bir yıl bile olsa aynı üniversiteye gitmek muhteşemdi.
Kendimi bildim bileli Serkanı sevdim. O da beni ama üniversiteye gidene kadar hiç sevgili gibi olmadık. okul dönüşlerin beraber yürümeler hafta sonları mahalle arkadaşlarıyla buluşmalar kaçamak bakışlar. Saf bir sevgiydi aramızdaki.
Ben üniversiteye başladığımda üniversitenin kapısından içeri girerken elimden tuttu gözlerime baktı kalbim heyecandan duracak diye ödüm koptu. O ela gözlerini gözlerime dikip " Artık benimsin Hurim. Herkes de bunu bilmeli " dedi. Yüzünde memnun bir gülümse kulağıma eğildi " Nefes al Hurim bana canlı lazımsın " dediğinde heyecandan Nefes almayı unuttuğu fark ettim.
Derin bir nefes alıp birlikte üniversiteye girdik. İlk önce arkadaşlarının yanına gittik. Hepsiyle beni tanıştırdı. Sonra ders programımı alıp ders saatlerine ve anfilere baktık. Beni dersime uğurlayıp kendide dersine gitti.
İlk yıl birlikte okuduk. Serkan mezun olunca hemen stajina başladı. 6 ay stajdan sonra işe alındı. Ben ikinci sınıfı bitirince birlikteliğimizi ailelerimize söyledik. Serkan askerden dönünce yüzük takalım benim okulum bitince de düğün yaparız diye konuştuk.
Serkan ben üçüncü sınıfıma başlarken askere gitti. Kısa dönem askerlik yapıp gelecekti. Ama hiç gelmedi daha doğrusu canlı gelmedi.
Ne cenaze törenini gördüm ne de mezarını ne mevlüdünü bütün bu zaman boyunca ben hastanede sinir krizi geçirip sakinlestiriciler ile yatıyordum. Hastaneden çıkınca uzun süre kendime gelemedim okula gidemedim. Heryer Serkanı hatirlatıyordu nasıl giderim.
Aylarca evden çıkmadım. sonrada yaşamak için yaşadım öylesine sıradan hevessiz. Hayat benim için sadece nefes alıp vermekten ibaretti.
Yıllar geçti ama içimdeki Serkan hiç geçmedi. Acıtmıyor ama güldürmüyor da.
Kardeşimin o zamanlarda ki sevgilisi şimdiki kocası hastanelerdeki rekatcisi olmadan yatmak zorunda olan hastalardan bahsetti . " Abla belki sana iyi gelir hastalarla ilgilenmek ister misin böyle bir iş " dedi. Düşündüm olabilir dedim.
İki yıl Istanbulda hastanede çalıştım. Ben halimden memnundum ama mahalledeki üç beş dedikoducu yüzünden ailem biraz mutsuzdu.
Hakkım da neler dememişler ki " Yok efendim üniversiteyi okuyamayınca zengin koca avına çıkmışım, yok efendim ben zaten üniversite bile okumamışım yıllarca Serkan ile kırıştırmışım" falan filan.
Ben bunlardan annemi sabahın sekizinde bakkalın önünde kadının birinin üstünden alınca öğrendim. Tabiki gene çok üzüldüm. İşi de bıraktım. Bir gün babam karşıma geçti
" Bu hayat senin Huri üç beş kendini bilmeze kendini ezdirme kızım. istersen buradan taşınalım ya da sen kendine yeni bir hayat kur. Hiç birsey için geç değil. Mersinde dedenlerden kalan ev vardı. onu tamir ettirdim. Her yeri tertemiz küçük bir ev. İstersen hep beraber gidelim istersen kendin git ama artık kendin için birseyler yap be kızım " dedi.
Onları taşınmasına gönlüm razı gelmedi. " Ben gidip bir deneyeyim bakalım basarabiliyor muyum?" dedim dalgınca.
Babam ellerimi tuttu " Ben inanıyorum Huri sen istersen her yer bahar olur çiçekler açar kızım "
Yanında ağlamak istemedim kendimi kastım odama gidene kadar dayandım. Odama girer girmez yere çöküp sesimi içime gömüp sabaha kadar ağladım. Kendim için değil ama sırf babam mutlu olsun beni deniyor görsün diye Mersine geldim. Altı yıldır da buradayım.
Şimdi evimde iki yaralı kuş var yaralarımız aynı yerden olmasa da acımız aynı sevdiğini sevdiklerini kaybetme. Elimden geldiğince destek olup yardım edicem. Bunun bana bize iyi gelecek olduğunu biliyorum.