4-Bana Yardım Et

1495 Kelimeler
Araç yola çıktıktan sonra hem rahatlamış hem panik olmuştum. Ama araç yola devam ettikçe biraz sakinleşmiş ve daha mantıklı düşünmeye başlamıştım. Öncelikle Asmin dışında hiç kimse bu araca bindiğimi bilmiyordu. O da kolay kolay satmazdı beni. Hem mecbur kalıp söyleyene kadar da ben epey bir uzaklaşmış olurdum zaten. Kredi kartımı kullanmayacaktım ama kendi adıma olan banka kartımda param vardı bir miktar. Çantamda biraz nakit ve nişan yüzüğümde vardı ki onu da satabilirdim gerekirse. Kafamda bu planlarla iki büklüm devam ediyordum yolculuğa. Korkudan sesimi çıkaramıyor ve hareket edemiyordum. Ne kadar gittik bilmiyorum ama telefon çalmaya başladı. Önce kendi telefonum sanıp panikle kalbim tekledi ama sonra Serhan’ın telefonu olduğunu anlayınca derin bir nefes aldım. ‘’Efendim?’’ ‘’Yoldayım evet.’’ Sesi ne kadar güzel bir tona sahipti. Sıcak, tok ve akıcı konuşuyordu. ‘’Ben iyiyim, düğün karıştı ama benlik bir durum yoktu, çıkabildim yola.’’ Benim düğünümden bahsediyordu ama kime?’’ ‘’Sorma ya, eski nişanlısıymış, kadını gebe bırakıp nişan atmış ve kadın düğünü basıp adamı acımadan vurdu. On metre ilerimde oldu her şey. Damat hastaneye götürüldü, durumu ağır diyorlardı.’’ Bir sessizlik ve sonra, ‘’Gelinin kız kardeşine bakılırsa kızı töre yüzünden zorla vermişler. İki aile arasında köklü bir husumet varmış evet, barışmak için ayarlanmış bir nikah ama kız adamı istemiyormuş.’’ ‘’Valla bence de kurtuldu ama damat hayatta kalırsa ne olur bilmiyorum. Ya da damat ölürse kızı karşı aileden bir başkasına vermeye kalkabilirler, emin değilim. Buralarda töreler çok acayip oğlum.’’ Kalbim tekrar hızlandı. Bu yabancı adam bile akıbetimi az çok tahmin ediyordu, hem de töreleri hiç bilmediği halde. Kaçmakla ne kadar iyi yaptığımı daha iyi anladım o an. Fırat ölse bile beni onun bir akrabasına verebilirlerdi gerçekten de. Sırf aileler arasındaki husumet tekrar başlamasın diye yaparlardı bunu. Off! Beni kesinlikle bulmamaları lazımdı. Gürcistan sınırına fark edilmeden bir varırsam araçtan çıkıp kendi imkanlarımla geçebilirdim diğer tarafa. Evet, yapabilirdim bunu. Sonra da anneannemin yanına gitmenin bir yolunu elbet bulurdum. Serhan konuşurken sesten faydalanarak ayaklarımı yavaşça diğer koltuğun önüne doğru uzattım. Bu taraf karanlıktı nasılsa. Biraz öyle kalıp tekrar toplayacaktım dizlerimi. ‘’Tamam, sabaha doğru Artvin’de olurum. Gürcistan’da işlerimi bitirince biraz dinleneceğim. Dönüş yolunu tur olarak ayarladım. Görmek istediğim birkaç yer var. Kısa bir tatil bana da iyi gelecek.’’ Demek sabaha anca varacaktık oraya. Ben dayanabilecek miydim peki onca saat bu koltuk arasında? ‘’Peki, görüşürüz.’’ Telefon kapanınca araba az önceki seyir sessizliğine döndü. Birbirimize yarım metre yakınlıktaydık ama onun benden haberi yoktu, benim de ondan saklanmam gerekiyordu. Fakat içten içe garip şekilde onu seyretmek istiyordum. Araba sürerken nasıl göründüğünü görmek istiyordum mesela. Zaten yakışıklı olduğunu görmüştüm ama daha fazlasını arzuluyordum. Bir nefes uzağımdaki bu yabancı adamı tanımak istiyordum. Ondan saklanmak yerine aslında onunla konuşarak devam etmek istiyordum yolculuğa. Bu düşüncenin çok saçma olduğunu, beni gördüğü an babama haber vereceğini de biliyordum ama işte hayal etmeye engel olamıyordum nasıl olurdu diye. Bir ara radyoyu açtı ve müzik sesi biraz da olsa sıkıntıma iyi geldi. Şükrettim bunu akıl etmiş olmasına. Sessizlik içinde saklanmak güç oluyordu çünkü. Biraz daha gittikten sonra yoldaki ışıklar artmaya başladığında bir yerlerim yerine geldiğimizi anladım. Aracın karşı camından sokak lambalarının ışığına yüksek binaların ışıkları eklendi. Hangi şehre gelmiştik acaba? Telefonumu kullanamadığım için tahmini güzergaha bakamıyordum. Ama bol ışık demek, benim görülme ihtimalim demek olduğundan bacaklarımı usulca tekrar topladım kendime doğru. Karnımın acıkmaya başladığını, hatta susadığımı fark etmeye başladım bir müddet sonra da. Açlığa bir süre dayanabilirdim ama ya susuzluğa? Kafamı koltuğun arkasında tutarak etrafa bakındım ama arka tarafta su şişesi falan yoktu. Sonra bir umutla iki koltuğun arasında, onun içtiği bir su şişesi var mıdır diye düşündüm. Binalar tekrar azalıyor, sokak lambaları da seyreliyordu. Araca dolan ışıklar azaldıkça bu benim işime yarıyordu. Kafamı milim milim uzattım öndeki iki koltuğun arasına doğru. Nefesimi tutmuştum. Onun yola dalmış olmasını umut ederek kafamı görüş sağlayacağım kadar uzattım ve evet, orda bir kısmı biraz içilmiş bir su şişesi olduğunu görünce çocuk gibi sevindim. Ancak şişeyi nasıl alıp yerine koyacaktım? Elimi görmese bile şişenin hareket ettiğini görmez miydi? Serhan’ı profilden gördüm, tüm dikkatini yola vermişti. Doğru anı bekleyip yan tarafa falan dönerse alacaktım şişeyi çünkü boğazım kurumuştu heyecandan. Pusuda sakince bekledim. Bir ara Serhan tam da istediğim gibi aracı sola doğru çevirirken dikkati yan aynaya kayınca hızla ve refleksle uzattım elimi su şişesine. Şişe elimle geri geldiğinde kalbim duracak gibi atıyordu. Beş on saniye bir şey olacak mı diye bekledim. Hayır, kimse arakaya bakıp beni suçüstü yakalamadı. Şişeyi usulca açtım ve minik minik içmeye başladım. Şimdi aynı yere bırakmam lazımdı şişeyi. Deminki gibi yapacaktım, pusuda bekleyip Serhan’ın dikkat başka tarafa kaydığında hemen bırakacaktım yerine şişeyi. Kafamı yine hafifçe uzatıp doğru anı beklemeye başladım. Birkaç dakika geçti ama Serhan önüne baktığı için cesaret edemiyordum elimi uzatmaya. Birkaç dakika daha geçti ve Serhan tekrar kafasını hafifçe sola doğru çevirince elimi hiç düşünmeden uzatıp şişeyi yerine bırakmak için hamle yaptım. Bunu yaparken bir anlığına görüş alanım kapandı, şişeyi tahmini olarak bırakacaktım aldığım yere. Tam da başarmış elimi çekiyordum ki sıcak bir el benim elime temas ediverdi. Parmakları elimin üstüne ve parmaklarıma dokundu. Sadece iki saniye sürdü ama kalbim o an duracak sandım. Elimi yanmış gibi kendime doğru çekmiştim çekmeye de beni fark etmiş miydi? Ben onun teninin sıcaklığını fark etmişken onun fark etmemesi mümkün müydü? Araç yavaşlayıp durduğunda ben fark edilmemiş olmak için dua ediyordum hala. Aracın içindeki ışık yandı ve bir el şapkamı çıkarıp aldı. Şapka kafamdan çekilince refleks olarak kaldırdım yüzümü ve bunu yapan elin sahibine baktım. Araç lambasının aydınlığında Serhan Hazarlı’yla göz göze geldik. Koyu mavi şüpheci ve şaşkın gözler kısılmış halde bana bakıyordu. Hiçbir şey diyemeden bakmaya devam ettim çünkü minik bir utanç şoku içerisindeydim. Muhtemelen fener tutulmuş tavşan gibi görünüyordum iri mavi gözlerimle. Ne utanç verici bir an yarabbim! Düştüğüm hallere bak. ‘’Sen? Ama nasıl?’’ dediğinde artık yakalandığım için, ‘’Lütfen! Açıklayabilirim. Babamı aramayın lütfen!’’ diyebildim telaşla. ‘’Öncelikle oradan çıkar mısınız? Neler oluyor bilmek istiyorum?’’ Dudaklarımı ısırdım. Sıkıştığım yerden zorlukla çıkıp arka koltuğun ucuna oturdum iğreti şekilde. Merakla ve biraz da temkinli bir ifadeyle bana bakıyordu. Yutkundum. ‘’Özür dilerim, hiç hoş bir durum olmadığını biliyorum ama…’’Sustum, derin bir nefes aldım ve dudaklarımı ısırdım tekrar. ‘’Siz kaçmak için benim aracımı kullandınız değil mi? Kız kardeşiniz beni oyalarken bindiniz arabaya? Tabii ya.’’ ‘’Asmin’in bir suçu yok. Beni kurtarmaya çalışıyordu. Telefonda kendiniz söylediniz, Fırat ölmezse bu nikahı yine kıyacaklardı, ölürse de beni bir akrabasına vereceklerdi çok büyük ihtimalle. Kaçmak zorundaydım. O aileye gelin olmak istemiyorum. Ben evlenmek bile istemiyorum!’’ sesim bir feryada dönüşmüştü. Bir iki saniye yüzüme baktı ve ardından, ‘’İyi ama şimdi her yerde sizi arıyorlardır. Benim aracımda kaçtığınızı er ya da geç öğrenirler ve bu benim açımdan hiç iyi olmaz.’’ ‘’Babamdan mı korkuyorsunuz? İşiniz bozulur diye?’’ dedim aniden Bu sözlerimden hoşlanmamış gibi yüzü değişti. ‘’Babanızdan veya aşiretinizden korkmuyorum Yasmin Hanım. Kendimce planlarım vardı ve şimdi onlar yerine sizin kaçmanızla alakam olmadığını kanıtlamak zorunda kalmakla uğraşacağım.’’ Bir şey demeden bir iki saniye durdum ve sonra, ‘’Evet, biraz tatil yapacaksınız. Özgürce, kimseye hesap vermeden ve aileniz tarafından istemediğiniz bir evliliğe zorlanmadan. İmrendim doğrusu. Çünkü gördüğünüz gibi ben henüz 22 yaşındayım ve yurt dışında eğitim kariyerime devam etmeyi planlarken birkaç saat önce hiç istemediğim bir adamla evlendirilmek üzereydim. Beni anlamanızı da beklemiyorum elbette. Sizi de zor durumda bırakacak bir şey yaptım, haklısınız da. Ama başka çarem yoktu, diri diri bir mezara kapatılmaktan kaçmak zorundaydım.’’ Dudaklarım titremeye başlamıştı. Sesim de giderek çatallaşıyordu. Düştüğü zor durumu analiz ediyordu. Bir şey demeden önce dikkatli olmaya çalıştığının farkındaydım. ‘’Peki, benim aracıma binerek nereye gitmeyi planlıyordunuz?’’ ‘’Sizin gittiğiniz yere, Gürcistan’a.’’ Şaşırdı. ‘’Neden Gürcistan?’’ ‘’Rusya’ya geçecektim oradan bir şekilde.’’ ‘’Rusya? Hıım, anneniz mi gönderdi sizi yoksa?’’ ‘’Hayır, annemin bu işle ilgisi yok, hatta kaçtığım anlaşıldıysa çılgına dönmüştür. Asmin ve benden başka kime bilmiyor nereye kaçtığımı.’’ ‘’Bu doğru değil. Kaçarak bu işi daha da zor hale getirirsiniz. Babanızla konuşalım ve çözüm yolu bulmaya çalışalım, olmaz mı? Hatta babamdan rica ederim, o konuşur.’’ Yüzüm asıldı ve, ‘’Anlamıyorsunuz değil mi? Babam kendi karar veremez buna. Aşirette işler öyle yürümez. Babam ikna olmak istese bile çoğunluk kabul etmezse onları çiğneyemez. Lütfen. Beni ihbar etmeyin. Bana yardım edin.’’ ‘’Ama ya benim aracıma binerek kaçtığınız ortaya çıkarsa? Gürcistan’a gittiğimi babanız biliyor, sizin Rusya’ya gittiğiniz güzergahı öğrenirlerse benimle gittiğinizi de öğrenirler. Bu kez sizin ve benim ailem arasında gerilim yaratır bu.’’ Aklıma bir şey gelmiş gibi telefonumu cebimden çıkarıp mesaj veya arama var mı diye baktım. Asmin 36 dakika önce yazmıştı. ‘’Senin duş alıp uyuduğunu söyledim. Sabaha kadar kimse kaçtığını fark etmez. İlk fırsatta bana mail üzerinden mesaj at.’’ deyip mail adresini yazmıştı. Akıllıca, wp veya diğer uygulamalardan mesajlarına bakabilirlerdi ama mailine bakmak akıllarına gelmezdi. ‘’Asmin yazmış, aileme uyuduğumu söylemiş. Sabaha kadar kimse fark etmeyecek kaçtığımı. Biz de o vakte kadar Artvin’e varmış oluruz ve ben sizden ayrı olarak geçerim sınırdan. Lütfen, bana yardım edin. Yalvarıyorum. Yoksa gecenin karanlığında arabadan çıkıp otostop çekeceğim bu ıssız yerde. O aileye gelin olmaktansa bunu yapıp başımı belaya sokmayı tercih ederim.’’ Serhan Hazarlı dudağını kararsız şekilde ısırıp ki bunu yapınca çok seksi göründü gözüme, ‘’Bu hiç iyi olmayacak. Ama tamam, yardım edeceğim.’’
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE