üç gündür evde düşünüyordum düşünüyordum ve düşünmekten öteye geçip uygulama aşamasına varamamıştım. Ne mi düşünüyordum?
Ahmet ile sevgili olmayı nasıl başaracağımı!!!!
Hadi ama sizde boş vermem gerektiğini düşünüyorsanız eğer, yanılıyorsunuz zira, ben kararımı verdim ve verdiğim bu kararda asla pes etmek, yılmak, vazgeçmek ve kaybetmek yok.!!! Tabi bunun için küçük bir sorunum vardı. küçük, o kadar küçük ki, minnak minnacık olanlardan. Siki durun acikliyorum. Bir planım yok!!! of böyle dediğimde küçülmüyor ki, üç gündür beynimi yedim bitirdim ama yok, olduğum yerde sayıyordum hatta rüyalarımda fazla mesai yapıp düşünüyordum ama yine yok.
bizden biri olmayınca, bizden derken hani şu güzelliğim karşısında dibi düşenlerden olmayan, tam tersi, yüzüme bakmaya tenezzül bile etmeyen bir adamı kendinize nasıl aşık edebilirsiniz?
"cevap veriyorum, hiç bir fikrim yok,"
sahi bu adam nasıl yaşıyordu, okul dışında neler yapıyordu, hiç kız arkadaşı olmaması ne demektir. bir erkek neden kız arkadaş istemez ki? ayyyy bunları düşünmekten plan kuramıyorum.
Evde boş boş oturup düşünmekten beyin devrelerimin yanacağı kanaatine vardığımda, Okula gitmeye karar vermiştim. hem belki benim birşey yapmama gerek bile kalmazdı, o gelip konuşurdu ayağımın nasıl olup olmadığını sorardı.
ne yapıyoruz, okula gidiyoruz da, ayağım üstüne basmamla sızlaması bir olmuştu. bu ayakla ancak buradan karşıda ki koltuğa gidebilirdim.Ama evde oturup delirmeyi göze alamadığım için acıya katlanma pahasına gitmeye karar verdim. 2 gündür onu görmemiş olmam ve delice özlemem de ayrı bir sebepti. lütfen bu şimdilik aramızda kalsın çünkü bunu henüz kabullenmiş değilim.
Fidan teyze Murat amcaya söyler misin okula gideceğim ben.
Taaa derinlerden duyduğum "tamam" sesi ile hazırlanmak için ayağımı fazla zorlamadan dolabıma ulaşıp, üzerime giymek için bir şeyler baktım, mini etek olmaz, bu elbise olmaz, bunun sırtı açık, bu çok kısa, ay benim niye hiç kıyafetim yok.
"ah deli kız kıyafetler dolaptan taşıyor, "
"fidoş sen misin? ben de kıyafet bakıyorum ama bunlar olmaz ki."
"neden yavrum her zaman giydiğin şeyler"
"benim biraz kapalı hanım hanımcık giyinmem lazım, yani dolapta olmayanlardan"
"ne o hayırdır, sevgili mi yaptın kıskançlık kavgaları falan mı diyorsun"
"Fidoş, senden de hiçbir şey kaçmıyor. Keşke olsa" diye bir iç çektim.
"bak kızım kıskanmayan erkekten hayır gelmez, erkek dediğin kıskanması lazım"
sahi Ahmet beni kıskanır mıydı ki?Onun beni kıskanma fikri ile birden ağzım kulaklarıma kadar ulaşmıştı.
"bunu giy kızım"
beyaz sıfır kollu uzun elbisem, olabilir aslında.
"bu sana çok yakışıyor, hemde tam mevsimi baharlık, "
"sağol sultanım, üzerine de kot ceketimi giyerim." der demez Fdoşun yanaklarını sarılıp sıkmaya başlamıştım.
"dur kızım boğulacağım,"
"tamam kurabiyem, hiç de kendini sevdirmez huysuz şey"
"canım kızım benim, Allah yüzünü her zaman böyle güldürsün, neşen hiç eksik olmasın"
"sağol huysuz dadım, datlımmmmm" kocaman öpücük almıştım tontoş yanaklardan.
canım dadım benim, ellerinde büyüdüm beni hayatta en iyi anlayan,anne yarım,
ayaklarıma giydiğim beyaz babetlerim ile, hazırdım, topuklu ayakkabılarıma bir an önce kavuşmak için sabırsızlanıyordum.
zar zor ulaştığım okulun kafesine oturmuş kızları bekliyordum.
"senin ne işin var okulda?"
"sinem unuttun mu bende burada okuyorum"
"ay Lal onu mu diyorum, sakat sakat ne işin var"
"Ben tahmin ediyorum da fikrim bana kalsın"
"bence de sılacığım."
"evde çok sıkıldım, sizi özledim geldim."
"biziiii,"
"evet sizi Sıla,"
"hmmm yani o gelen kişi ile alakası yok yani,"
"kiminle, kim Ahmet mi, omu geliyor, kızlar saçım nasıl, güzel miyim, buraya baktı mı, beni gördü mü, cevap versenize kime diyorum, niye gülüyorsunuz?"
"Selam kızlar"
"Can!!!!!!!!"
"Cem canım, Cem."
"Cem ismini sevmediğimi söylemiştim, hem ne fark eder, Ha Cem Ha Can. biz ayrılmadık mı, ne oldu?"
"Lal, beni dinlemen gerekiyor, hemen kestirip atamazsın"
"of ya ayağım sakat benim. Ben burada can çekişiyorum adam ne derdinde. Ayıp ya insan bir nasıl oldun diye sorar bir ihtiyacın var mı der. İyi ki ayrılmışım senden. Senin gibi düşüncesiz biri ile hiç olmazdı zaten"
tam cevap verecekken, Sinem araya girmişti.
"Gel Can'cım, ay pardon Cem'cim" diyerek Sinem koluna girip bay kalası yanımdan uzaklaştırmıştı.
"kimseyi dinlemeyeceksin dimi"
Ve heves kursakta bırakma profesörü sevgili arkadaşıma da gün doğmuş bulunmaktaydı.
"Evet Sıla'cım."
"Sonunda hayal kırıklığı olmaz umarım, bu arada Müjde, beklediğinde geliyor"
"Gerçekten mi?"
Evet, geliyordu her zamanki gibi başı önünde, sakin ve o ona has yakışıklılığı ile yürüyordu. nasıl bir asaletti, nasıl bir yakışıklılıktı ve nasıl bu kadar mütavazı ve kendini soyutlamaktı. onu izleyen gözlerin farkında bile değilmiş gibi. yüreğimde kopup gelen bu özlem, içimden gidip boynuna sarılıp kokusunu içime çekme isteği,
"kızım yavaş gel"
"ya biz neden sevgili olamıyoruz ya ama bu haksızlık değil mi?"
"olamazsınız."
"Neden ama ya?"
"Lal, sen aşık mısın?"
"galiba aşık oluyorum"
kolumun sarsılması ile kendime gelmiştim.
"lal, dışından konuşuyorsun, o konuştuğun iç sesin değil benim"
"hıııııı, dışımdan mı konuşuyorum?"
"evet, kızım mala bağladın farkında mısın?"
"fakında değilim Sıla, ben ben gerçekten özlemişim."
"kimi?"
"gel Sinem, bizimki yılın itirafını yapıyor da, Can'ı naptın?"
"ay boş ver onu, ne kaçırdım ben siz onu anlatın"
"kızlar ben gidip konuşacağım"
"Ay ne oluyor burada, kiminle konuşacaksın?"
"Lal gidemezsin?"
"kimse beni durdurmasın? sadece teşekkür edeceğim zaten."
"Lal gidemezsin"
"of Sıla niye gidemez mişim gidiyorum işte" ayağa kalkmam ve ağzımdan çıkan inilti ile oturmam bir olmuştu.
"gidemiyormuşum"
"Ay ne oluyor burada?"
"pencere kenarına bak anlarsın ne olduğunu Sinem"
"kızlar gidiyor, bir şeyler yapın gitmesin"
"ne gibi canım? Sinem sen zekisindir saçmala bir şeyler dikkatini çek"
Ben onu görmek için sakat ayağımla okula kadar geliyordum, o ise beni görmeden bakmadan nereye gidiyordu ki? kızlara bakıyordum ama ikisi de süzme salak gibiydiler, iş başa düşmüştü.
"AAAA ayağım çok kötü benim, kırıldı galiba" bağırmamla kafe de ki bütün kafalar bana dönmüştü.
"ne oluyor Lal iyi misin?"
"kızlar ben hiç iyi değilim, yardım edin ayağıma ağrı girdi."
"ay ne oldu durup dururken" diye eğilen Sinemin duyacağı şekilde fısıldadım.
"Sinem,sen saf mısın numara yapıyorum burada"
"haaaa" diye suratıma bakan arkadaşıma aldırmayıp son bir çığlık attım"
"ayağım çok kötü"
"boşuna numara yapma gitti" dedi Sıla alayla.
"aaa gerçekten gitmiş"
"ne gitti mi?Evet gidiyordu, o kadar dikkat çekmeme rağmen."
5 saat sonra odamda,,,,
"ayı, öküz ya insan bir merak eder gelir yardımcı olmaya çalışır adama bak ya arkasına bakmadan gitti"
"daha kaç kez tekrar edeceksin aynı cümleyi,
"144 kez tekrar etti kaldı 6 tekrar"
"haaaaa?" diyerek Sılaya bakıyorduk.
"en son lise sonda son anda Mert seni ekince bir cümleyi 150 kez tekrar etmiştin de"
"yuhhhhh!!!!!!! saydın mı???????" diyen sinemdi.
"Soru o değil Sinem, mert beni terk mi etmişti?"
"evet" diyen iki arkadaşıma baktım.
"aman neyse, boşverelim onu." Asıl konumuza dönelim.
"Ayı, öküz ya insan..............."