Hale ağabeyinin mesajını alır almaz, gülerek annesi ve babasına gösterdi. Kısa bir gülüşmenin ardından ise Hale kalkarak ağabeyinin yanına gitti. Odaya girdiğinde Hakan, tekli koltukta oturmuş onu bekliyordu.
“ Hale, Yasemin’e mesaj at buraya geri gelsin hemen! Elin adamıyla yazlıklarda falan işi yok! “
“ Dur bismillah ağabey, neden emir verir gibi konuşuyorsun? Ayrıca mesaj falan da atmıyorum! “
“ Dediğimi yap Hale. Konuşup durma! “
“ Öncelikle ağabey, benimle düzgün konuşmadığın müddetçe sana asla yardım etmem. İkincisi, elin adamı dediğin kişi sen gittiğinden beri bizim yanımızda. Acısında üzüntüsünde hep destek oldu yengeme. “
“ Abartma Hale, ben düğün günü de söylemiştim kendisine zaten ne acısı bu zamana kadar? “
“ Sen, sen gittiğinden beri bu kızın senin için üzülüp bittiğini mi düşünüyorsun? “
“ Kendin dedin üzüntüsünde kederinde yanındaydı diye. Benim gidişimin üzüntüsünü başkasının omuzlarında ağlayarak çıkarmış işte. Ama ben döndüm. Artık ağlarsa da benimle, üzülürse de. “
“ Ah, ağabey sen beni yanlış anladın. Sen gittiğinden beri adın geçmedi bile evde. Hele yengemin olduğu yerde bahsetmedik bile. “
“ Neden üzüldü bu kadar o zaman? “
“ Çünkü düğün günün gecesi hem babasını hem de halasını kaybetti. Öldü ikisi de. “
“ Ne? Ne diyorsun sen? “
“ Evet ağabey. Düğün gününün gecesinde eve geldikten sonra yengemin babası aramıştı bizi, araba bozuldu tamirci bekliyorum diye. Sonra bir haber geldi, arabasına çarpmışlar adamın hastaneye kaldırılmış. Bir gittik durumu ağır yoğun bakımda. Bir kaç saat sonra öldü zaten. Halası da öldüğünü duyar duymaz kalp krizi geçirdi. O da o şekilde öldü. Yengem kaç üç ay sonra anca gülebildi ağabey. O da Koray sayesinde. “
“ Ben bunları bilmiyordum. Neden bana haber vermediniz? “
“ Haber versek ne olacaktı ağabey? O kadını bırakıp gelecek kadar umurunda olacak mıydı? “
“ … “
“ Ben de öyle düşünmüştüm. Sen şimdi bana emir falan vereceğine bu kadının kırık kalbini nasıl tamir edebilirim diye otur da düşün. Çünkü ben olsam hiç affetmezdim seni. Ama biliyor musun? Senin o Melis denen kadından ayrıldığını duyunca bir umut beklemişti gelmeni. Ama gelmedin. Geçen hafta Antalya’ya babamın bir arkadaşının kızının düğününe gittiler Koray’la orada seni bir kadınla görmüş yengem. Yine çok üzülmüştü. Senden de artık vazgeçtiğini, boşanmak istediğini söyledi babama. Babam o yüzden boşanmanızı istiyor. “
Hakan kardeşin konuşmasından sonra çöker gibi oturdu koltuğa. Bu kadını ne kadar çok üzmüştü? Yüzsüz biri olduğunu düşünmüştü ilk zamanlar ama o sadece aşıkmış kendisine. Geç anlamıştı bunu. Çok geç. Ama ne olursa olsun, vazgeçmeyecek karısının kalbini geç de olsa kazanacaktı!
Bütün bunlar olurken Yasemin Koray’la birlikte şilede bulunan yazlık evine gidiyordu. Kenan beyin neden birden bire kendisini zorla bu tatile gönderdiğini anlamamıştı ama biraz dinlenmek hem bünyesine hem beynine hem de bedenine iyi gelebilirdi. Hale’nin nişan elbisesini falan seçmişlerdi zaten. Nişan da evin bahçesinde bir organizasyon tarafından yapılacaktı. Yiyecekler içecekler de organizasyona aitti. Tabii kesecekleri pastayı Hele’nin kendisi yapacaktı. Sonuçta bir pastanesi vardı. Her şeyi halletmişlerdi geçen iki günde. Kendine güzel bir elbise alması gerekiyordu sadece Yasemin’in. Onu da Koray’la hallederlerdi nasıl olsa Şilede. Sohbet ederek yazlığa vardılar. Arabadan eşyalarını alıp içeri geçtiler. Odalarına yerleşip, yüzmek için anlaştılar. Yasemin güzel bir bikini almış, giymeyi çok istiyordu. Kahverengi beyaz desenli straplez bir bikiniydi. Üzerine de çok yakışmıştı. Beyaz tenli olduğu için koyu renkler güzel duruyordu üzerinde.
Havuzun yanına vardığında Koray’da havlusuyla geldi. Son bir kaç yıldır vücut çalışıyordu Koray. Çoğu genç kızın hayali bir vücut yapmıştı. Beraber havuza atlayıp bir müddet şakalaşarak yüzdüler eğlendiler. Ardından havuzdan çıkıp şezlongda uzanıp güneşlendiler. İçecek hazırlayıp içtiler, meyve hazırlayıp yediler. Sohbetleri her zaman çok güzel oluyordu ikisininde. Akşama doğru da beraber yemek hazırladılar, mükemmel bir sofra kurup karınlarını doyurdular. Geceye kadar da film izleyip uykuları gelince odalarına çekilip uyudular.
Hakan ise odadan hiç çıkmamış, yemeğe bile inmemişti. Hale, Yasemin ve Koray’ın beraber çekindikleri resimleri bulmuş kıskançlıkla onlara bakıyordu. Çoğu resim sadece Yasemin ve Koray’a aitti. Genç kadın hepsinde de öyle güzel gülmüştü ki, Hakan bir zamanlar bu kadar güzel gülen bir kadını nasıl üzdüğünü düşünüyordu. Hem de değmeyecek biri için.
Melis ile izmire ilk gittikleri zamanlar her şey çok güzeldi aslında. Ama zamanla Hakan şirkette işlere fazla vakit ayırmaya başlayınca, araları bir tık açılmıştı. Melise fazla vakit ayıramıyordu ve kadın bu durumdan oldukça şikayetçiydi. Bir gün sevgilisini güzel bir yere akşam yemeğine götürmek için eve erken geldiği bir vakit Melisin yaptığı bir telefon görüşmesine şahit olmuş ve anında ondan ayrılmış, kadını kapı dışarı etmişti. Kendisini hiç sevmediğini sadece parası için birlikte olduğunu, hatta hem İzmir de hem de İstanbul’da her fırsatını bulduğunda kadının aldattığını acı bir şekilde öğrenmişti. Annesine ve babasına kafa tuttuğu kadının iğrenç biri olduğunu geç de olsa görmüştü ama geri de dönmemişti. O zamandan itibaren de çoğunlukla tek gecelik takılmış ciddi bir ilişki yapmamıştı bir daha. Keşke o zaman geri dönseydi. Bu kadar güzel bir karısı varken başkalarına bakmazdı o zaman.
Hakan ilk etapta bariz olarak, Yasemin’in güzelliğinden etkilenmişti ama yakında onun kalbinin de güzel olduğunun farkına varacak ve ona sırılsıklam aşık olacaktı. Bunun henüz farkında değildi sadece. Nergis hanım ve Kenan bey bir gün bunun olacağından adları kadar eminlerdi. Ama Yasemin Hakan’ı ne zaman affederdi işte orasını kimse tahmin edemiyordu. Ya da affedecek miydi?
Ertesi gün olduğunda ev halkı erkenden uyanmış kahvaltılarını ediyorlardı. Hakan da masaya gelerek herkese günaydın dedi ve yerine oturdu. Kahvaltısını yaparken Hale’ye baktı.
“ Hale. “
“ Efendim ağabey. “
“ Şu Yasemin’in yazlığının adresini mesaj atar mısın bana? “
“ Neden ki ağabey? Ne yapacaksın yazlığın adresini? “
“ Ne yapacağım kızım adresi, oraya gideceğim için istiyorum tabii ki! “
“ Şey ağabey, yengeme sormadan veremem adresi kusura bakma. Seni görmek isteyeceğini sanmıyorum çünkü. “
“ Buna sen mi karar veriyorsun küçük hanım? Sen ver adresi ben görünmem ona merak etme! Şöyle bir uzaktan bakınıp döneceğim sadece. “
Hale babası ve annesine bakarak ne yapması gerektiğini mimikleriyle sordu, onlarda adresi vermesi konusunda kafalarını salladılar. Hale onayı alınca telefonundan ağabeyine yazlığın adresini mesaj attı. Hakan adresi alınca hızla yerinden kalkıp kapıdan çıkıp gitti. Ev ahalisi arkasından kahkaha atarak baktılar.
Yasemin gözlerini huzurla yeni bir güne açtığında burnuma mis gibi menemen kokusu geldi. Elini yüzünü yıkayıp odasından çıktı ve mutfağa yöneldi. Koray ocağın başında durmuş menemeni karıştırıyordu. Sofrayı hazırlamıştı bile.
“ Günaydın şefim. “
“ Günaydın güzelim. Bende az sonra, menemeni masaya koyup, seni uyandırmaya gelecektim. Nasılsın? Güzel uyuyabildin mi? “
“ Hem de ne uyumak. Acayip dinlenmiş hissediyorum kendimi. “
“ Bugün Hale’nin nişanı için bana elbise bakmaya gideceğiz bu arada. Unutmadın değil mi? “
“ Senin hakkında hiç bir şeyi unutmam ki ben güzelim! Gideriz kahvaltıdan sonra. “
“ İyi ki varsın be Koray. Sende olmasan ben ne yapardım? Ayrıca kahvaltıdan sonra havuz keyfi yaparız biraz sonra gideriz. Öğlen sıcağında yanarız dışarıda. “
“ Haklısın güzelim. Dediğin gibi yaparız. Senin dediğin her şey bana uyar biliyorsun. “
İkili tatlı sohbetleriyle kahvaltılarını yapmaya başlarken, Hakan da yazlığa gelmişti. Arabanın içinde bir müddet durup kafasını toparladı. Ardından inerek bahçe kapısına vardı. Kapıyı açıp içeri girdi. Yan tarafta görünen bir yol vardı büyük ihtimalle ön bahçeye gidiyordu. O yolda ilerledi. Duyduğu kahkaha sesleriyle kaşları çatılarak görünmeyecek bir yere geçip bakmaya başladı. Bulunduğu yerden havuzu ve mutfağı görebiliyordu. Koray ve Yasemin gülerek kahvaltı ediyorlardı. Birden Yasemin yerinden kalkıp gülerek evin içine doğru kaçmaya çalışırken Koray onu yakalayıp kucağına aldı ve bahçeye çıkarak havuza attı. Bu sırada da Koray gülüyordu. Yasemin suyun yüzüne çıkıp elini Koray’a uzattı çıkmak için. Koray elini tutunca da hızla çekerek onun da havuza düşmesini sağladı. Yüzeye çıkan Koray, gülerek Yasemin’i kovalamaya başlarken, Hakan ise sinirle izliyordu olanları. Koray, Yasemin’i tam kolundan yakalamıştı ki, kadının ayağı kaydı. Koray refleksle düşmemesi için, Yasemin’i kolundan kendine doğru çekip, diğer eliyle de belini sardı. Bu pozisyonda yakınlıkları neredeyse sıfıra inerken, Koray, Yasemin’e yutkunarak baktı. Yasemin ise gülerek Koray’a teşekkür ediyordu, düşmesine izin vermediği için. Hakan’ın bu manzarayla sabrı iyice taşmıştı. Koray karısına aşıktı belliydi bu her halinden. Hakan telefonunu çıkartarak Hale’ye, Yasemin’i acil araması gerektiğine dair bir mesaj attı. Az sonra Yasemin’in telefonu çalarken ayrıldı ikili. Yasemin havuzdan çıkıp telefonunu açarken, Koray da arkasından bakıyordu öylece. Hakan’ın ise zaferle kıvrılmıştı dudakları.
Hale annesi ile küçük bir plan yaparak Yasemin’i geri çağırmaya karar vermişlerdi. Hakan ile er ya da geç karşılaşacaklardı zaten. Hakan’dan Hale’ye gelen mesaj ile de anında planlarını devreye soktular. Hale Yasemine gelip kendisine elbise konusunda yardımcı olmasını, ilk seçtikleri elbisenin pek içine sinmediğini söylemesi üzerine, Yasemin tamam diyerek onu onayladı ve bir kaç saate orada olacağını bildirdi.
Yasemin olanları Koray’a anlatıp ortalığı toparlayıp hazırlandılar ve arabaya binerek İstanbul’a doğru yola çıktılar. Hale’ye elbise bakarlarken, Yasemin kendi içinde bakacaktı.
Hakan da onların bir kaç araba gerisinde takipteydi. Koray tehlike arz ediyordu ve karısını bu adamla baş başa bırakamazdı.