2.BÖLÜM

3202 Kelimeler
Olanları Şayeste Teyzeme anlatınca ilk çok şaşırdı, sonrada çok sevindi. Gerçekleri gizlemiştim Suat’ın bana âşık olduğunu evlenmek istediğini bilmesi, böyle sanması yeterliydi. “Bak ben sana demedim mi, dertlerinden bir çırpıda kurtuldun. Kısmet buna derler, güzelim sen bu adamı seviyor musun?” Bana yardım edebilecek başka biri olsaydı Suat’ın garip evlenme teklifini asla kabul etmeyeceğimi biliyordum. Gerçeği söylesem Şayeste teyzem üzüntüden mahvolurdu “İyi bir erkek, bana çok kibar davranıyor benim için şu an en önemli olay babamın bakımı için olan para, çok yüklü miktar, devamlı da artıyor. Ne kadar sürerse sürsün ödeyeceğini söyledi” “Nikâhta keramet var derler zaman içinde sende seversin, bende Haluk amcanı sevmeden evlendim, sonradan sevdim” “Severim herhalde” gerçekleri söyleseydim, Suat’ın kocalık yapacak vasıfta biri olmadığını bilseydi teyzem ne tepki verirdi acaba? **** Kararımı kesinleştirdikten sonra, saatler su gibi akıp gitmişti. Suat’ın ilk işi hastaneye olan borçlarımızı kapatmak ve babama devamlı onunla ilgilenecek hemşire tutmak oldu. İçim çok rahatlamıştı. Yeni gelinin yeni kıyafetleri olur diye beni alışverişe çıkardı Tuncer de bizimle beraber alışverişe geldi. Kendimi kız arkadaşlarımla geziyor gibi hissediyordum, kıyafetlerimi beraber seçiyorlar arada bir kavga bile ediyorlardı. Çok neşeli ve uyumlu bir çiftti. İlk garip gelse de onların arasındaki uyumu görünce boş verdim. Alışveriş merkezindeki kadınların gözleri yanımdaki iki yakışıklı erkeğin üzerindeydi, onların ilgisini çekebilmek için göz süzenleri bile görmüştüm. İkisine de şöyle bir alıcı gözüyle baktım. Suat ince yapılı orta boylu, sarı saçlı ve kahverengi gözlüydü. Yüz hatları çok düzgündü. Sırım gibi denen tiplerdendi. Tuncer esmer karakaş, kara göz erkeklerdendi. Uzun boy.  Geniş omuzlar ve kaslı bir vücut yapısı. Kadınların onlara yiyecek gibi bakmasına şaşmamak gerekiyordu. Kendimi daha fazla tutamadım kahkahayla gülmeye başladım, ikisi de çok şaşırdı.  Suat dayanamadı “Ne var, niye bu kadar gülüyorsun?”  Yavaş sesle neden güldüğümü söylemek zorunda kaldım “ Burada olan birçok kadın. Sizi tavlamak için ne yapacaklarını şaşırıyorlar, göz süzenleri bile gördüm. Bana kıskançlıkla bakıyorlar” Bu sözlerim üzerine onlarda gülmeye başladı, hatta Tuncer bir kadına göz bile kırptı. Alışveriş merkezinden gülerek çıktık.  Bir karar vermiştim ve bu kararımdan asla pişman olmayacaktım. ***** İki gün sonra Hikmet dedenin karşısındaydım, ellerim titriyordu. Suat yavaşça elimden tuttu “Sakin ol, inan dedem küçük kızları yemez. Boğaya benzese de sen ona aldırma, artık saldırmıyor” Dedesini boğaya benzetmesi beni güldürdü. Rahatladığımı hissettim elini daha sıkı tuttum. “Gel kızım şöyle karşıma otur, Suat sende hanım kızımın yanına otur bakayım” Dedenin evi ile bizim oturacağımız evi ufak bir koruluk ayırıyordu. Ağaçların çokluğundan iki ev birbirini görmüyor serbestlik sağlıyordu. Suat’ın dediğine göre dedesi özel mimar getirterek çizimini yaptırmış. Oğluyla gelininin rahat etmesi için tüm imkânlarını seferber etmişti. Evin içi müze gibiydi, varaklı koltuklar,  kocaman aynalar. Yerlerde ipekten İran halıları, kocaman şamdanlar ve avizeler. Bir köşede eski gramofon, üsten ahizeli telefon.  Bir yerlerden fes takmış erkekler, ferace giymiş kadınlar çıkacak gibiydi. Duvarlarda çok güzel tablolar vardı. Devasa salonda olan şöminenin üstünde, çok güzel bir kadının yağlı boya tablosu asılıydı. Hikmet bey tabloya baktığımı fark etti. “Benim eşim Rümeysa Hanım, o da senin gibi güzeldi” “Çok güzel bir bayan, ben asla onun kadar güzel değilim” Dedenin iltifatı beni utandırmıştı. “Aynalara dargın olma, sende çok güzelsin. Torunum seninle evlenmek istediğini söyledi. Bu haber beni çok sevindirdi. Senelerdir evlenmesini istiyorum, bir türlü ikna edemiyordum. Suat benim tek torunum evlenmeli, soyumuzun devamı için çocukları olmalıydı. En nihayet bu isteğim gerçek olacak. Hemen düğününüzü yapalım çok geç olmadan torunumun çocuklarını görmek kucağıma alıp sevmek istiyorum” Şimdi bu yaşlı adama ne söylenirdi, yüzüm söylenecek yalanlardan dolayı kızardı. Adam onaylamamı bekler gibi yüzüme bakıyordu. Suat elimi sıktı yüzüme bir şey söyle der gibi baktı. “Nikâh istediğiniz zaman olsun, biliyorsunuz babam yoğun bakımda yatıyor, büyük bir düğünü asla kabul edemem. Aile içinde nikâh kıyılsın” “Çok haklısın kızım, tek torunuma anlı şanlı düğün yapmayı çok isterdim kısmet değilmiş. Ama hemen bebek isterim ona göre” “Dede Irmak daha çok genç, şimdiden korkutma sevgilimi” “Irmak bildiğim kadarıyla yirmi üç yaşında, babaannen on sekiz yaşında babanı doğurdu, annen seni yirmi yaşında kucağına aldı. Hiç erken değil sağlığım gün geçtikçe bozuluyor bu isteğimi çok görmeyin, Kızım bu yaşlı dedenin ısrarını hoş gör” Adamcağız ne çok bebek özlemi içindeydi, yüreğim burkuldu. “Allah isterse olur efendim” demekten başka çarem kalmamıştı, Hikmet bey derin bir oh çekti, sözlerim onu çok sevindirmişti. Ah dedeciğim ah bir gerçekleri bilsen diye düşündüm. “Suat Irmak kızımın babasının ödemelerini yapıyorsun değil mi?” “Tabi dede her şey senin istediğin gibi kontrolüm altında, hadi Irmak bir an önce gidelim, nikâh için gün alalım” “Ne bu aceleniz oğlum, yarın alırdınız. Hem tanıdıklarım var benim uğraşmayın” “İmza isterler, bir an önce nikâh işlemlerini başlatalım” “Senelerdir evlen diye başının etini yedim, başarılı olamadım. Irmak gelinim seni adam etmişe benziyor” Suat elimden çekerek kaldırdı, niye bu kadar acele ediyordu anlamamıştım. Dedesinin sözünü kesmiş, konuşmasına izin vermemişti. Kalkmaktan başka çarem yoktu, sık gelme tembihinden sonra dışarı çıktık. ***** Bir hafta sonra artık evli bir kadındım. Nikâhımız evde kıyılmıştı. Gelinlik giymedim, yalan bir nikâhın, yalancı gelini olmak istemedim. Düz gösterişsiz beyaz bir elbise seçtim. Suat karşı çıksa da aldırmadım. Her genç kız gibi gelinlik benim için özeldi. Sevdiği kişiyle evlenirken giyilmesi gerekiyordu. Belki çok zaman sonra, bende sevdiğim âşık olacağım bir erkekle evlenirken. Hayallerimin gelinliğini giyebilirdim. Nikâhımız da Suat’ın şahidi sevgilisi Tuncer olmuştu. Benimde Şahidim Haluk Amca. Ağlanacak halime gülmüştüm. Balayımız muhteşemdi, ayrı odalar ve Tuncer. Benim gibi balayı geçiren bir kişi daha varsa alnından öpecektim. İlk olarak Hollanda sonrasında, Belçika’ya gittik bu ülkelerde eşcinsellere serbestlik tanınıyordu. Benim yaşamam gereken balayını Suat ve Tuncer yaşıyordu. Çoğu zaman onları yalnız bıraktım, ikisi de benimle çok ilgileniyorlar sıkılmama müsaade etmiyorlardı. Onların sayesinde hem eğleniyor hem de hiç görmediğim yerleri görüyordum, bana ve birbirlerine hediye alma yarışına girmişlerdi. Hayatımda olmadığı kadar çok kıyafetim, çantam, ayakkabım, takılarım olmuştu. Bir dediğim iki edilmiyordu. Her gün babamı arıyor durumunda değişiklik var mı diye soruyordum. Her seferinde aynı cevabı alıyordum “Yok efendim” bu söz bana acı verse de bir gün iyileşeceğinden umudumu kesmiyordum, eninde sonunda babam bana geri dönecekti. ***** Üç haftalık balayı gezimiz bitmişti, Hikmet dedenin rahatsız olmasından dolayı Suat işleri başıboş bırakmak istememişti. Dedenin evlilik hediyesini görünce şaşkınlığımdan ne diyeceğimi bilemedim. Kırmızı spor BMW. Sırf bu kadarla da kalmadı rahmetli eşinden kalan elmas gerdanlığı bana verdi.  İtiraz ettim “ Benim gelinim her şeyin iyisine layık “ deyince.  Suat’ın yüzüne baktım başını sallayarak onayladı, kolunu belime doladı. Dedenin yanında gerçek eş gibi davranmaya karar vermiştik. “Sağ olun hiç gerek yoktu” “Sen bebek haberini bana verdiğin gün çok daha fazlası senin olacak” “Benim hiçbir şeyde gözüm yok tek isteğim babamın bir an önce iyileşmesi” “Biliyorum kızım, hepimizin dileği o” ***** İyi niyetli bir adamdı ama takıntılıydı. Zaman geçtikçe daha fazla çocuk için ısrar eder oldu. Devamlı babamın yanına gidiyordum. “Ah babacığım bir uyansan. Tekrar bana geri dönsen. Öyle acayip bir durumun içine girdim ki. Boğulmak üzereyim” Sıkıntıdan ne yapacağımı bilemiyordum. Ev kocamandı temizlikçiler her gün geliyor, özel gelen aşçı hem bizim hem de dedenin yemeğini pişiriyordu. Yapacak hiçbir şey bulamıyordum. Suat limitsiz kart vermiş istediğini almakta özgürsün demişti. Rahattım, istediğimi alıp, istediğim gibi dolaşabiliyordum. Çoğunlukla kendi evimde kalıyor dede için haftanın iki günü eve geliyordum. Bu zengin görünüşlü ev bana hiç ilginç gelmiyordu. Girip çıkmadığım oda kalmamıştı. Bir tek çatı katında ki odayı görmemiştim… Suat sık sık çatı katında ki odaya çıkıyor sonra kilitliyordu. İçeride ne olduğunu çok merak ediyordum… Çatı katına çıktım… Kapı yarı aralıktı, içinde eski eşyalar olmalıydı. Tekrar kapatmak istedim merakım baskın geldi. Bir göz gezdirmenin zararı olmazdı. İçerisi loştu, elektrik düğmesini bulmaya çalıştım… Işık yandığında çığlık atmaktan kendimi alamadım… Odanın duvarlarında yüzlerce fotoğraf vardı, dört bir duvar ayni erkeğin fotoğraflarıyla kaplanmış hatta tavana bile fotoğraflar yapıştırılmıştı. Elim ağzımda şaşkınlıktan kalakalmıştım. Suat’ın âşık olduğu adam olmalı diye düşündüm. Başka bir şey aklıma gelmiyordu. Bu ne biçim bir tutkuydu. Tüylerim ürperdi.  Bir köşede devasa bir televizyon vardı. Önünde de bir koltuk. Başka hiçbir şey yoktu. İçeri girdim bu kadar tutkunu olduğu adamı merak ediyordum. Yakışıklıydı, gerçekten çok yakışıklıydı. Değişik zamanlarda çekildikleri belliydi. Fotoğraflar sağdan sola doğru öyle düzenli yapıştırılmıştı ki. Adamın gençlikten olgun yaşlara varan halini görebiliyordum. İlk resimlerde Suat’ta vardı. Çok genç ve mutlu gözüküyordu. Yarım duvar sonra Suat’ın yüzü asılmıştı neden olduğunu fark etmemek mümkün değildi. Sevdiği adamın kollarında sarışın bir kız vardı.  Orta duvara geçtiğimde Suat tekrar gülüyordu kız yoktu. Sonra resimlerden çıktı. Birinin üstüne kocaman harflerle seni seviyorum Yalçın yazmıştı. Onlarca değişik sarışın kızla çekilmiş resimleri vardı. Bazılarının üstü kırmızı siyah kalemle çizilmiş, bazı kadınların gözleri oyulmuştu. Bir an kendimi korku filminde gibi hissettim. Hemen odadan çıktım. İyi ki de çıkmışım. Suat gelmişti, ceketini çıkartıp koltuğun üzerine fırlattı aynı yere oturup başını arkaya yaslayıp gözlerini kapattı. “Hoş geldin, yorgun görünüyorsun” Yan tarafında ki tekli koltuğa oturdum, gerçekten evli olmuş olsaydım… Kocamın yanına oturur kollarının arasına girerdim. Mutsuzdum çok fazla mutsuz… Suat gözlerini açmadan “Bu gün işler yoğundu dedeme uğradın mı?” diye sordu… “Gitmedim, daha doğrusu gitmek istemedim, beni her gördüğünde çocuktan bahsediyor” Huzursuzdum dedenin ikide bir çocuk muhabbeti beni mutsuz ediyordu. Aynı mutsuzluğu Suat da yaşıyor olmalı ki, hızla koltukta doğruldu mini bara gidip kendine viski doldurup bir yudumda içti... Belki gelecekte ben çocuğuma kavuşabilirdim ama Suat hayatını yaşayabilmek için, resmen dedesinin ölümünü bekliyordu. “Sen neler yaptın”  Ne yaptığımı sorarken bile umursamazdı, gerçekten ne yaptığımla ilgilenmediğini biliyordum. Bende aynı umursamazlıkla cevap verdim “Biraz dolaştım, babama gittim. Karnın aç mı?” “Değil Tuncer’le birlikteydim” Yüzünde keyifli bir ifade oluştu, gecesinin çok güzel geçtiği, yorgunluğunun iş yorgunluğu olmadığı dudaklarında dolaşan parmaklarından belliydi. İşte konuşmamız bu kadarla sona ermişti “İyi o zaman ben yatıyorum” yanından kalktım, ne bir iyi geceler ne herhangi bir bakış. Odama çıktım, kocamın bile bir sevgilisi vardı vaktini gayet güzel geçiriyordu. Ah bu parasızlığın gözü kör olsun. Babama baktırabilecek gelirim olsaydı böyle bir evliliğe evet der miydim? Rüyamda yukarıda ki odayı gördüm. Resimler canlanmış üzerime geliyorlardı. Korkuyla ter içinde uyandım. **** Birkaç gün sonra dayanamadım, sanki o odaya çekiliyordum. Baştan başlayarak tek tek resimlere baktım. Televizyonun altındaki DVD’yi açtım. CD’ ler de ne var çok merak ediyordum. Üzerlerinde numaraları vardı. İlk CD’yi oynatıcının içine koyarak televizyonun karşısında ki koltuğa oturdum, kumandasın düğmesine bastım çalıştırdım. Görüntü geldi. İngilizce konuşmalar. Oldukça kalabalık bir ortam, yürüyenler, koşanlar, oturanlar geniş açıyla kameraya çekilmişti. Yabancı bir okulun bahçesiydi…  Film gibi izlemeye başladım, gençlerin neşesi bana da bulaşmıştı.” Yalçın buraya bak.” Suat’ın sesini duyunca yerimden hopladım. Çekimden geldiğini fark edince kendi kendime gülmeye başladım. Evet Yalçın Bey ortaya çıkmıştı. Okulun ilk senesi olmalıydı çok gençti. Yalçın gülüyor eliyle kamerayı engellemeye çalışıyordu “Çekme oğlum beni, uzak dur” Sesi ne kadar hoştu, kaçmaya çalışırken gülümsemesiyle yüzü aydınlandı. Gerçekten çok yakışıklıydı… Suat ısrarla peşinden gidiyordu “Bak ileride bana teşekkür edeceksin, hatıra olacak bu çektiklerim” Yalçın’ın yüzü asılmaya kaşları çatılmaya başlamıştı “İstemiyorum, git başkalarını çek” “Hadi Yalçın kendin hakkında bir şeyler söyle” “Of sıktın ama” Bıkkınlığı sesine yansımıştı, arkasını dönerek hızla yürümeye başladı, çevrelerinde olan birkaç genç onlara gülüyor Suat’ın kamerasının onlara yönelmesiyle kaçmaya çalışıyorlardı. Suat’ın “Konuşmazsan peşinde her an dolaşırım” demesi beni bile rahatsız etmeye başlamıştı. İnsanları zorlamak hiç hoş olmuyordu. “Bıktım senden, bak bu son olsun” Yalçın durdu…“Tamam, hadi konuş” Kameraya çok güzel bakıyordu, saçları uzundu eliyle düzelti. Suat’ın ısrarından sıkıldığı belli oluyordu. “ Okulda ki ilk senem, bu okula girdiğim ilk gün bu herife rastladım. Bir daha da kurtuluşum olmadı” “Ya benden değil kendinden bahset” “ Adım Yalçın Aydemir, Türkoğlu türküm. Maden mühendisliğinde okuyorum. Baba mesleğini seçtim. Boyum bir doksan, kilom seksen. Basket oynamaktan ve yüzmekten çok hoşlanırım. Yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim. Kamerayı kapatmazsa bu herifin kafasını kıracağıma söz veriyorum” Eliyle kameranın önünü kapattı. Tekrar görüntü geldiğinde kaçıyordu. Bu günlük bu kadar seyretmek yeterdi. Suat her an gelebilirdi. **** İş aramaya başladım. Hayatımda ki boşluğu bir şekilde doldurmak zorundaydım. Suat ‘çalışma, istediğin gibi gez eğlen, ya da benim yanımda çalış’ diyordu. Nedense istemiyordum. Evde yeterince onu görüyordum bir de iş yerinde görmek fazla gelecekti. Bana karşı çok iyiydi. Hiçbir hatası, kusuru, saygısızlığı yoktu. Mutlu olmam, kendimi rahat hissetmem için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyordu. Yine de rahat değildim… Hiç gereği yokken, sürpriz hediyelerle geliyor beni şaşırtıyordu. Sık sık sinemaya, tiyatroya gidiyorduk. Bazen Tuncer de bizimle birlikte oluyordu. Çoğu gece gelmediğinde onunla birlikte olduğunu biliyordum. Kocasının metresinden haberdar olan kadınlar gibiydim. Birçok kadın kocasının metreslerini bilmesine rağmen sessiz kalırlar. Ya kendilerine bakacak güçleri yoktur, ya da kocalarının zenginliğinin sefasını sürmek isterler. Alıştıkları hayattan kopmak istemezler, görmemezliğe gelirler. Ben de bu görmemezliğe gelenler arasına giriyordum sadece mecburiyetten girdiğim hapishaneydi. **** Bir haftadır çatıda ki odaya çıkmamıştım. Suat gece gelmeyeceğini söylemişti ikinci bölümü seyretme zamanıydı. Kendime mısır bile patlattım televizyonun karşısına geçtim. Yalçın kızgın görünüyordu, kamera uzaktan çekim yapmıştı. Bir gençle yumruk yumruğa kavga ediyordu. Sesleri az olsa da duyuluyordu. İngilizcem yeterli değildi, söylediklerini tam olarak anlayamıyordum. “ Sen ne dediğini bilmiyorsun, öldürürüm seni” gibi bir şeyler söyledi. Dövdüğü genci birkaç kişi zor elinden aldılar. Konuşması Türkçeye döndü… Hala kavga ettiği adamlara saldırmaya çalışıyordu “Bıraksaydınız da o herifi öldürseydim” “Değer mi elini kana bulamaya, bir sakinleş” Okulda Türkler fazla olmalıydı, yanına gelen iki genç daha sakinleştirmek için birkaç söz söylediler. Yalçın öfkeyle bağırdı “Ulan bana söylenecek laf mı?” “Ne dedi de bu kadar kızdın?” diyen genç,  Yalçın’ı kolundan tutarak zorla banklardan birine oturttu… “Söylediğini duyduğunda senin de çok hoşuna gidecek Reşat” “Ne dedi söylesene oğlum” Yalçın el kol hareketleriyle konuşuyor, söylediği sözlerin anlamını fazlalaştırmaya çalışıyordu “Okula geldiğinizden beri sizi takip ediyorum, grubunuz çok güzel bende eşcinselim beni de aranıza alın dedi” Yüzünde ki iğrenme ifadesi yanında sanki söylediği söz ağzını kirletmiş gibi yere tükürdü. Ah Suat, nasıl tutulmuştu bu adama… Reşat denilen  “Yuh, çüş nerede bu karı kılıklı herif, ben öldüreyim sen zahmet etme” diyerek çevresine bakınmaya başladı… Yalçın öfkeli olmayı bırakmış kahkahayla gülmeye başlamıştı “Nadir sana göz koymuş haberin olsun” Nadir dedikleri genç adam gülmeye kıvırtarak yürümeye başladı “Kısmetlerimin çok olduğunu biliyordum. Beni kıskanmayın ayol”  Bir süre gülüşmeler takılmalar oldu. Görüntüler bozulmaya başladı, Suat bu sözlere nasıl dayanabiliyordu? Reşat “Nasıl böyle şeyler düşünebilmiş, anlamadım. Arkadaşlarımız arasında öyle biri yok” dedi. Yalçın tekrar öfkeyle yerinden kalktı… “O kırık herifi yakalayıp tekrar sormak lazım ” Nadir “Artık kolay kolay yanımıza yanaşamaz, uzak dursun bizden” diyerek cevap verdi. Çok umursamaz duruyor hala poposunu kıvırtarak taklit yapıyordu. Suat’ın duyduğu acıyı hissedebiliyor gibiydim… Reşat, daha aklı başında gibi duruyordu, kızgınlıkla Nadir denen çocuğa baktı. Yaptıklarından hoşlanmadığı belliydi. Nadir omuzlarını silkti “Kampüste böylelerinden çok var Yalçın, geçen gün bir kıza göz koydum kız bir afet, seksi bir zenci, tam yanına yanaştım, ne haber deyip konuşma başlatacağım. Yanına bir kız geldi vücut mükemmel, zenciden vazgeçip bu güzelimi tavlasam diye düşünürken. Gelen kız yapıştı zencinin dudaklarına. Ortada kaldığıma mı yanayım.  İki güzeller güzeli kızın lezbiyen olmasına mı?” İki elini yumruk yapıp dövünür gibi dizlerine vurmaya başladı, Suat’ın pislik herif diye fısıldamasını duydum.  “Herkesin cinsel tercihi kendine, ister kadın olsun, ister erkek benden uzak dursunlar, ben onlara karışmam. Yeter ki bana musallat olmasınlar” Yalçın’ın ses tonu yüksekti… Reşat “Haklısın bu onların seçimi” diyerek konuşmaya son noktayı koydu. Hep birlikte yürümeye başladılar… Görüntüleri gittikçe uzaklaşıyordu. Kameranın görüş açısı yere doğru döndü. Suat hıçkırarak ağlamaya başladı. Görüntü aniden kesildi.  Aşk kavramı neydi. Doğru, yanlış neydi. Kime âşık olacağımızı seçebilir miydik? Böyle sıra dışı bir aşk yaşamadığım. Farklı cinsel duygularım olmadığı için şükrederek odama indim. *****  Bu sıralar kocamın aşkı rüyalarımda dolaşıyordu. O odaya girmekten vazgeçmeliydim. Kaç aylardır kapalı olan kapı neden açık kalıyordu. Bildiğim için benden çekinmemiştir diye düşündüm. Dedenin yemek davetini reddetme gibi bir lüksümüz yoktu. Masa çok güzel hazırlanmıştı yemek bitimi çay içmek için koltuklara geçtik. Dede çok zor yürüyordu koluna girdim yardım ettim. Nihayet çaylar geldi. “Bakın çocuklar evleneli bir seneniz bitti, her gün sizden çocuk müjdesi bekledim. Bir türlü bu müjdeyi bana vermediniz. Irmak bir problemin varsa doktora görünmeni istiyorum, senin de doktor kontrolünden geçmeni istiyorum oğlum. Sağlığınızda bir problem yoksa bebeğinizin olması gerek. İkiniz içinde randevu aldım. Eğer bilerek çocuk yapmıyorsanız mirasımı hayır kurumlarına bağışlamaya karar verdim. Bunu böylece bilesiniz. Ya bu sene bebek müjdesini verirsiniz ya da ikinizi birden beş kuruşsuz bırakırım. Sen Suat belki orada burada iş bulabilirsin, Irmak sende iş bulursun aldığınız para ne geçinmenize ne de babanın masraflarına yeter. İyi düşünüp taşının bu son ihtarımdır. Şimdi ikiniz de gidin. İstediğim haberi vermeden de gelmeyin” Suat bir şeyler söylemek istese de, dedesinin kesin el hareketiyle sustu. İkimiz de kendi düşüncelerimiz içinde eve geldik. Suat sonra konuşuruz diyerek evden çıktı. Dede çok ciddiydi, bu hayatı zaten yaşamak istemiyordum. Babama nasıl bakacaktım. Suat gelince ne yapacağımızı konuşurduk. Çatı katına çıktım CD seyredersem belki düşüncelerim dağılırdı. Karlı bir görüntü, herhalde kayak merkezlerinden birine gitmişlerdi. Beş altı kişi vardı. Birbirlerini karlara itiyorlar, kartopu savaşı yapıyorlardı. Kalın gocuklarından. Kim kimdir belli olmuyordu. Sadece hareketler ve gülüşmeler vardı. Aniden kamerada bir kızın yüzü gözüktü gülüyordu, dil çıkarıyordu. Tam o anda belinden biri sarıldı. Karların içinde yuvarlandılar. Sarılan erkek kapüşonunu çıkardı Yalçın’dı. Yere yatırdığı kızı öpmeye başladı. Suat’ın Kahrolası fahişe dediği kayıt edilmişti. Yerdeki çift nihayet kalktı. Kartopu savaşı yapanların arasına katıldılar. Sonra ki CD bir sene sonra çekilmiş gibiydi. Yalçın’ın saçları daha uzundu. Kolunun altında karda öptüğü kız vardı. Arkadaşları da aynı kişilerdi, okulun bahçesindeki yeşil alanda oturuyorlar gitar çalıp, şarkı söylüyorlardı. Bir anda Alinda diye tempo tutmaya başladılar. Şarkı söylemesini istiyorlardı. Kız çok nazlanmadan romantik ezgili bir şarkı söylemeye başladı. Sesi oldukça güzeldi. Şarkı bitimi kendisini Yalçın’ın kollarına attı. Öpücükle ödüllendirildi. Bir sonra ki görüntü odanın içinde başlıyordu Yalçın arkadaşlarıyla birlikte odanın içindeydi. Film seyretmeye hazırlanıyorlardı. Alinda ve Suat’ta görüntüdeydiler. Kameranın gizli çekim yaptığını anladım. İsmi Nadir olan genç korku filmi seyreder miyiz dedi. Hepsi de kabul ettiler. “ Ya kasetinin üstünde korku filmi yazıyor ne çıkarsa bahtımıza” makineyi çalıştırdı. Film başladı yatak sahnesiydi sevişen iki kişi, gülmeler başladı tam o anda sevişen kişilerin yüzü ekrana yansıdı. Alinda ve gençten bir adam çırılçıplaktı… Yalçın öfkeyle bağırınca… Alinda yüzünü kapadı koşarak odadan dışarı çıktı. Reşat “Bu adiliği kim yapmış olabilir “diye söylendi. Yalçın oturmuş başını ellerinin arasına almıştı. Suat çekim yapan kameraya döndü gülümsedi. Öyle sinsi bir sırıtmaydı ki tüylerim ürperdi.  Sonrasında ne olduğunu çok merak etmiştim… Başladı uzaktan çekimlerdi, basket oynuyorlardı. Yalçın gülüyordu birden çok sevindim. Maçı kazandılar birbirlerini suyla ıslatmaya başladılar. Formasını çıkardı gençken bile ne kadar yakışıklıymış diye düşündüm. Sonrakinde hastane görüntüsü vardı. Kolu ve bacağı sarılıydı. İçim acıdı bir çocuk Erdinç yazarak koluna imza atıyordu. Nadir’de yanındaki yatakta bacağı kırılmış halde yatıyordu. Ne olduysa ikisi de zarar görmüştü. Reşat  “ Sizi Allah korumuş motorlarınız haşat halde, bir daha yarış yapmaya tövbe edersiniz herhalde” deyince. Anladım, kaza geçirmişlerdi. Yalçın öfkeyle yatağa vurdu “Asla vazgeçmem,  o Noel’in havasını bitecek” Nadir “ Bende” diye bağırdı. Reşat, kafasını iki yana salladı “İkinizde adam olmazsınız, yaşınız büyüyor beyniniz küçülüyor” Yalçın, Reşat’ın sözlerini duymamış gibiydi. “Bize yaptıkları cezasız mı kalacak, bir iyileşeyim faturasını çok yüksek keseceğim” derken Nadir yumruğunu havaya kaldırdı… Görüntü kesildi… Yaramaz çocuk geçmiş olsun dedim. Bu gece seyretmek yeterliydi. İyice uykum gelmişti. Yatağıma onu düşünerek yattım.  Rüyamda yatağının başında elini tutuyordum. Bana çok güzel gülümsüyordu. *****
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE