Yatağımdan ter içinde titreyerek uyandım. Gördüğüm kabus, o kadar gerçek ve canlıydı ki, hala etkisinden kurtulamamıştım. Rüyamda Naz ve benim başka bir alfa arkadaşım arasında gelişen tuhaf ilişkiyi görmüştüm. Naz'ı eşim olarak reddettikten sonra teselli etmeye çalışırken, aralarında beklenmedik bir aşk doğmuştu. Rüya gerçeklikle rüya arasındaki sınırları bulanıklaştıran karmaşık bir hikayeydi.
Bu rüya, içime işlemişti. Naz, sanki bana ait bir parça gibiydi ve ay tanrıçasının özel bir hediyesi gibi hissettiriyordu. İnsanlardan hoşlanmasam da, sahip olduğum şeyleri kimseyle paylaşmayı sevmiyordum. Bana ait olan birseye el uzatıldıginda ben artık ben olmaktan çıkıyordum. Rüyanın yarattığı duygusal karmaşa içinde kaybolmuş, gerçeklikle hayal arasında gidip gelerek zorlanıyordum.
Zihinsel labirentlerde kaybolmuş gibiydim. Naz'ın reddedişimin ardından duyduğu acıyı hafifletmeye çalışıan arkadaşım beni , kendi içimdeki çelişkilerle yüzleşmek zorunda bırakmıştı. İçsel dünyamın derinliklerinde dolaşırken, duygusal iniş çıkışlarla boğuşuyor ve rüyanın etkisinden kurtulamıyordum.
Bu rüya, beni düşündürmeye devam ediyordu. Belki de bilinçaltımda saklı kalmış duyguları yüzeye çıkarmaya çalışıyordu. Gerçeklikle hayal arasında gidip gelirken, rüyanın anlamını anlamaya çalıştım.
Titreyen ellerimle yataktan kalktım. Kalbim hızlı bir şekilde çarpıyordu ve hala o rüyanın etkisi altındaydım. Odanın sessizliği, düşüncelerimin gürültüsünü daha da belirgin hale getiriyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum, bu kıskançlık duygusu içimi kemiriyordu ve beni esir almıştı. Bu hissiyatla baş etmek için ne yapacağımı bilemiyordum. O an, odanın köşesinde duran aynaya bakıp, kendi yansımamla göz göze geldiğimde, içimdeki karmaşık duygular daha da derinleşti.
O kızı sevmiyordum, gerçekten sevmiyordum. Ancak, onun benim için Ay tanrıçası tarafından bana verilmiş özel bir hediye olduğunu ve benim bu hediyeden aklimdaki planı devreye sokana kadar oynayamacağım anlamına gelmiyor.
Ben doğam gereği paylaşmayı sevmeyen biriyim. Dolayısıyla, ilişkimizdeki her anı özenle korumayı ve onunla geçirdiğim her anı daha derinlemesine hissetmeyi tercih ediyorum. Onun varlığı, hayatımda daha büyük bir anlam ve değer kazanmış durumda.
Evet böyle hissetmeli ona böyle hissettirmeliyim. Sonrasında sonra bakicaz ben planı tamamlayınca o zayıf insandan yer yüzünde eser bile kalmayacak kimse adını bile bilmeyecek. Diye geçirdim içimden ve şimdi başlamak için güzel bir an olduğunu düşünüp aklimdakileri devreye soktum.
Ve şimdi benim olanı almalıyım, bu işin sonunda o insan a ne olacak aman kimin umurunda. kazananın ben olduğum sürece de pek önemli değil. Sonuçta, bu süreçte benim için önemli olan kendi haklarımı korumak ve hakkım olanı elde etmek. Bu durumda, kararlılığımla ve içimdeki güçle hareket ederek, kendi hakkımı savunacağım.
Büyük bir hırsla odayı terk edip zindana ulaştım. Zindanın ağır kapısını açarak içeri girdim. Odanın daha net görünebilmesi için kurdumu yaklaştırarak odayı taradım. Titizlikle her köşeyi kontrol ettim ve sonunda gözüme küçük bir insan müsvedesi ilişti.
Büyük bir yatağın içinde, vücuduyla neredeyse kaybolmuş gibi duran minik bedeniyle derin bir uykuda mışıl mışıl yatıyordu.Ancak artık bu uykunun sona ereceğini biliyordum. Gördüğüm rüyanın etkisiyle, duygulardan soyutlanmış ve içsel bir arınma hissiyle dolu bir şekilde hızla yatağa doğru ilerledim.Yatağın kenarına gelip üzerindeki silteyi sertçe çekip kaldırdım.
Korkuyla gözlerini açıp, "Ne oluyor?" diye sordu. Ancak söyledikleri beni hiç etkilemedi. Kararlı bir tavırla, kolundan sıkıca tutarak zindandan çıkardım. Ben hızlı adımlarla ilerlerken, onu sürüklemeye başladım o kadar cılız bir haldeydiki çoğu zaman zayıf bedeni yere yığılıyordu. Elim kolunu o kadar sıkı tutuyordu ki, herhangi bir direniş ya da hareket durumunda kolunun kırılacağından emindim. Gerçekten zayıf bir durumdaydı ve bana karşı gelmeye çalışsa bile başarılı olması pek mümkün görünmüyordu.
Nazdan
O adamın gitmesinin ardından içine düştüğüm garip trans hali, beni derin bir karmaşaya sürükledi. Ne olmuştu bana? Hiç tanımadığım bir adam karşısında olağanüstü bir çekim hissediyordum. Bu çekim o kadar güçlüydü ki kendimi adeta ona teslim ederek onu öpmüştüm. Ancak ben de insanım işte, adamın kokusu köhneleşmiş, küf tutmuş odayı orman kokularıyla doldurmuştu. O adamın kokusu her nefes aldığımda içime hapsediliyormuş gibi hissediyordum, sanki büyülenmiştim. Ona doğru atılmak, onun kollarına sığınmak istiyordum ve bu isteğimi gerçekleştirdim. Fakat adam, benden kaçtı. İçimden bir ses, "Kaçar," dedi, "kaç gündür bu pis kokulu yerdeysin, leş gibi kokuyorsun." Kendime güldüm, "Yine ne saçmalıyorum ben," dedim. "Şu halime bak, düşüncelerime bak. Neler oluyor bana?"
Aman siktir et suanki halim ile bunları düşünmem cok saçma hem daha adını bile bilmiyorum benimki tam bir delilik.
Sonunda kendime gelerek bulundig8m durumdan kurtulmaya çalıştım. Gerçi bir yanım bu adamın yanında olmak istiyor kurtulmak değil tamamen onun olmak istiyor.
"Adam'a yetişmeye çalışırken bir yandan da bağırmaya başladım. 'Sen kendini ne zannediyorsun, bırak beni. Nasıl muamele bu, dağ ayısı mısın sen?' dedim. Birden durup bana baktı, 'Hayır, ayı değilim. KURT ADAMIM,' dedi. 'Ne kurt adam mı? Ha oldu canım, bende karlar kraliçesiyim,' dedim aynı ciddiyetle.
Adam gözlerime bakarak 'İster inan ister inanma ama ben bir kurt adamım, sende yakında kurt adam olacaksın,' dedi. Bu son söylediği sözlerle olduğum yere çakıldım kaldım, ayaklarım beni taşıyamıyordu. Beni zorla sürükleyen adam artık yürümek için hiçbir çaba sarf etmediğimi görünce sinirle bana döndü. 'Yürü' dedi. Bir süre kaybolan sesimi aradıktan sonra gözlerimi benden epeyce uzun olan adamın yüzüne bakmak için gözlerimi kocaman açıp kafamı yukarı kaldırdım. Hiçbir mimikini veya hareketini kaçırmak istemiyordum. Çünkü az önce söylediği sözlerde çok ciddi gibiydi ve benim de bunun doğruluğunu öğrenmem gerekiyordu.
"Kurt adam olduğunu iddia eden bu adamla karşılaşmam, hayatımın en tuhaf anlarından biriydi. Onun söyledikleriyle ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. O an neye inanacağımı, neye inanmayacağımı kestiremiyordum. Ancak kafamda bir sürü soru vardı. Acaba gerçekten kurt adam mıydı? Yoksa sadece deli miydi? Belki de bir tür tuzakla karşı karşıyaydım ve bu adamın tuhaf iddiaları beni kontrol altında tutmak için bir araçtı.
Bir yandan da içimde bir heyecan vardı. Eğer gerçekten kurt adamsa, bu hayatımın en büyük macerası olabilirdi. Ancak bir yandan da korkuyordum. Eğer doğruysa, benim de yakında kurt adama dönüşeceğimi söylemesi beni dehşete düşürmüştü.
Adamın yüzüne tekrar baktım. O sırada yüzünde tuhaf bir gizem vardı. Gözleri benimkilerle buluştuğunda bir an için derinlere bakıyormuş gibi hissettim. Bir içgüdü, onun söylediklerinde bir gerçeklik payı olduğunu hissettiriyordu.
Bu sıradışı yolculukta neyle karşılaşacağımı bilemiyordum. Ama bir şey kesindi, bu olağanüstü olay beni hayatımın en unutulmaz deneyimlerinden birine sürükleyecekti."
"Bu sıra dışı olayın içinde kaybolmuşken, etrafımdaki atmosferin değiştiğini hissediyordum. Havada bir gerginlik vardı, sanki doğa bile bu tuhaf gerçeği kabullenmekte zorlanıyordu. Rüzgarın uğultusu, ağaçların hışırtısı, her şey sanki bu konuşmanın ağırlığını hissediyordu.
Adamın sözleriyle dört bir yandan sarılmış gibiydim. İçimdeki korku ve merak birbirine karışmıştı. Eğer gerçekten kurt adamsa, bu dünyanın bilmediğimiz yönlerine bir pencere açabilirdi. Ama aynı zamanda, bu bilinmeyenin ne getireceğini de bilemiyordum.
Kafamı kaldırıp ona doğru bakarken, gözlerindeki derinlik beni içine çekiyordu. Sanki bana anlatmak istediği bir hikaye vardı, ama henüz o hikayenin ilk sayfasını bile okumamıştık.
O an, hayatımın dönüm noktalarından birinde olduğumu biliyordum. Karşımdaki adamın gerçekliğini sorgularken, aslında kendi gerçeğimi de sorguluyordum. Belki de bu bulmacanın parçaları bir araya gelince, hayatımın anlamını bulacaktım. Ya da tam tersi, her şey daha da karmaşık hale gelecekti."
Kafamı hafifçe yukarı kaldırarak, "Az önce ne dedin sen?" diye sordum, sesimdeki ciddiyet hissediliyordu. Karşımdaki adam sadece sessizce başını sallayarak bana bakmaya devam etti. "Burası bunları konuşmanın yeri değil," dediğinde sesi soğuk ve kesindi. Bir an için duraksadık, ardından kolumu acımasızca sıkıp beni koridor boyunca sürüklemeye başladı.
Adımlarını hızlandırdıkça beni daha da zorlayarak ilerliyordu. Yaklaşık 3-4 dakika boyunca sessizce yürüdük, adımlarının yankısı koridorda yankılanıyordu. Sonunda hızlıca bir kapıya ulaşıp beni içeri itekledi. Aniden fırlatılmamla dizlerim üzerine çöktüm, etrafımda dönen odanın içinde kararsızca bakındım.
Arkamda onun varlığını hissedebiliyordum, nefesini ensede hissediyormuşum gibi. "Kalk yerden!" diye emretti, sesi öncekinden çok daha yüksek ve tehditkar bir hal almıştı. Koridorda dişlerini sıkarak konuşan adam şimdi adeta cehennemden gelmiş bir iblis gibi bağırıyordu. O korkunç bağırışlar karşısında içim ürperdi, adeta donup kalmıştım.
Korkuyla titreyen ellerimle zorlukla ayağa kalktım. Bu adamın ne kadar tehlikeli ve korkutucu olduğunu daha net hissediyordum. Gözlerim titreyen ellerimle bir anlığına karşılaştı, karanlık bakışları içimi dondurdu. Endişe dolu bir nefes alıp, bir sonraki adımı nasıl atacağımı düşünmeye başladım.
Alfa'dan: "Az önce sinirle kıza her şeyi söylemiştim. Oh be, ne kadar da kolaymış böylesi. Daha önce ona alıştıra alıştıra anlatmayı düşünen kafamı ben neyse öğrendi işte, ama sözlerinde bir inkar vardı, besbelli bana inanmıyordu. O farkında değil ama üzerindeki insan kokusu gitmiş, tamamen normal bir kurt gibi kokuyor.
Yakında kurt du beyninin içinden ona seslenmeye başlayınca anlar, ne kadar gerçek olduğumuzu. Belki de o zaman gerçekliğimizin önemi anlaşılır. Benim varlığımın onun hayatındaki yeri, onun için ne ifade ettiğimi hissedecek. O an, belki de kendi içindeki karmaşık duyguları anlamaya başlayacak. Belki de onun için bir tehdit oluşturuyorum, belki de bir kurtuluş yolu. Ancak ne olursa olsun, gerçekliğimle yüzleşmesi gerekiyor. Ve o zaman anlayacak ki, ben sadece bir hayal değilim, ben gerçeğim."
Neyse, daha fazla zırvalıklarını dinleyecek vaktim yok. Tekrar kolundan tuttuğum gibi onu odama sürükledim, kapıyı açıp onu içeri fırlattım. Kurt adam olmuş muş. Her ne kadar kurt adam olursa olsun, insandan bozma bir kurt olduğu açıkça belli oluyordu; çünkü düştüğü yerden kalkamıyor bile, zayıf, iğrenç, mide bulandırıcı insan bozması kurt. Biraz bekledim, yerden kalkmasını ama nerdeeee, kalk diye emrettim. Titreyerek yerinden kalktı ve hiç kıpırdamadan öylece beklemeye başladı. Az sonra başına geleceklerden habersiz bir şekilde olduğu yerde dondu kaldı. Artık planlarımı devreye sokmadan vakti geldi. "E hadi başlayalım o zaman," dedim içimden. Yüzümde ise pis bir sırıtış vardı.
Bana dön diye emir verdim. Yavaş hareketlerle bana doğru döndü. Kaç gündür zindan da olmasından dolayı leş gibi kokuyordu üstü başı kır içindeydi. Elimle banyo yu göstererek git güzelce yıkan dedim. Dediğimi anlamamış gibi yüzüme bakıyordu. Zaten tepemde olan sinirimle tekrar bağırdım NE BAKIYORSUN AVAL AVAL GİR YIKAN DEDİM . Bu sefer de hiç konuşmadan direk banyo ya gitti.