-3-

1401 Kelimeler
Bende diğerleri gibi sıraya girmiş bekliyordum. Oldukça tedirgindim ve sürekli etrafı seyrediyordum. Onlarca melez bir arada korkuyla birbirini seyrediyorlardı ve herkes çok sessizdi. Hafızamı yoklamaya çalışıyordum. Geleceği gördüğümde henüz sekiz yaşındaydım. Şimdi ise 20... Gördüklerimi resimlerime çizmiştim o kadar... Yinede zamanla çoğu şeyi unutmuştum. Bir kişi hariç... Çocukluktan itibaren her gün, onu göreceğim zamanı düşleyip durdum... Oysa şimdi ondan korkuyorum. Gerçekten aşık olacak mıyım ona? Ya da sevecek mi beni... Ya Elena... Brad... Aynı acıları tekrar yaşayacağıma emin olmak beni derin bir sessizliğe sürüklüyordu. Bütün bunlar çok zor olacaktı. Yinede bildiğim bir şey varsa, o da Bruce'un bütün bunlara değecek birisi olmasıydı. Tıpkı geleceğimde gördüğüm gibiydi her şey. Şuan ondan nefret ediyordum ve korkuyordum hepsi bu... Dalıp gittiğim yerde birinin sertçe korkumdan tutması ile çığlık attım. Kafamı hızla çevirdiğimde bu Bruce'tu... Saçlarım yüzüne çarpmıştı ve oldukça öfkeli görünüyordu. Kolumu daha çok sıktı ve yürümeye başladık. İşte şimdi başlıyoruz... " Canımı acıtıyorsun, yavaş olsana! " Diye haykırdım ve çekiştirdim kolumu. Hiç bir şey söylemedi. Herkesin koluna birer vampir girmişti ve etraf bir hayli kalabalıktı. Tek sıra halinde yürüyorduk. Peki benim yanımda neden Bruce vardı bilmiyordum. Oldukça uzun boyu ve heybeti gözümü korkutmaya yetiyordu. " Nereye gidiyoruz, neler oluyor? Ne istiyorsunuz bizden? " Diye bağırdım ve Bruce'un yüzündeki ciddiyet bir anda kayboldu. " Sizden değil, senden bir şey istiyorum... Benimle geliyorsun... Onlarla gitmiyorsun! " Dedi ve bir anda sıradan ayrıldık. Neye uğradığımı şaşırdım o an. Sersemlemiştim. Bruce hızlı adımlarla sıradan uzaklaştırdı beni ve karanlık bir koridora soktu. Böyle bir şey yoktu... Ben böyle bir şey hatırlamıyordum. O sırayı takip etmemiz gerekiyordu... " Nereye götürüyorsun beni? " Diye sordum. " Elena seninle görüşmek istiyor. Test sonucunda onu şaşırtıcı bir şeyler keşfetmiş. Bakalım neymiş o sonuç..." Dedi ve gözlerim irileşti. Ne demek oluyordu bütün bunlar? Test sonucum ne alakaydı şimdi? Titremeye başlamıştım. Derin derin nefes alıyordum. Bruce ciddiyetini hız bozmadan hareket ediyordu. Epey bir yürümüştük. Bütün koridorda ölüm korkusuyla ilerlemiştim. İçimde çok kötü bir his vardı. Nihayetinde koridorun sonunda bir ışık yandı ve beyaz bir kapı göründü. Kapının önünde Harry duruyordu. Yüzünde maskesi vardı fakat saçlarından ve boyundan hemen tanımıştım. Onu görünce bir nebze olsun rahatlatmıştı içim. Hemen boynuna atlamak istedim ama yapamadım. Bruce beni iterek Harry'e doğru adım atmamı sağladı. " Biraz sonra gelip onu alacağım. Elena'ya söyle çabuk hareket etsin! " Dedi Bruce ve arkasını dönüp yavaş adımlarla yoluna devam etti. O arkasını döner dönmez ben Harry'nin boynuna atladım ve sıkıca sarıldım ona. " Çok korktum Harry... " Dedim fakat o bana sarılmıyordu. Ters giden bir şeyler vardı. Yavaşça geriye doğru gittim ve gözlerine doğru baktım. " Üzgünüm Kristen, beni affet... " Diye fısıldadı. Ne demekti bu şimdi? " Harry... Neler oluyor söyler misin? " Diye sordum telaşla. Aynı zamanda da Bruce'a bakıyordum. Sesimiz oldukça kısıktı. " Abim senin yüzünden ölecek Kristen... Onu kurtarmanın tek yolu senden kurtulmak. Üzgünüm... " " Harry sen neden bahsediyorsun? Ne demek istiyorsun hiç bir şey anlamıyorum! " " O gece abimle evlenmeseydin, abim sana aşık olmasaydı, bunların hiç birisi olmayacaktı. Bu yüzden bu işi en başından halletmem gerek... Elena'ya... Elena'ya senin insan olduğunu söyleyeceğim... Ona test sonuçlarının anormal olduğundan bahsettim... Beni affet Kristen... " Dedi titreyen sesiyle. Donup kalmıştım. Gözlerim irileşti, kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Hareket edemedim ve dolup gelen gözlerimi Harry'e sabitledim... " Harry yapma... Ben onu kurtarmak için tekrar buraya geldim... Onun için... Ben yaşayacağım onca acıyı göze aldım! Yapma..." Diye fısıldadım fakat Harry kapının şifresini girdi... Nefes alışlarım hızlanmıştı ve yutkunarak döndüm Bruce'a. Kapı saniyeler sonra yavaşça açılmaya başladı ve ben bir anda Bruce'a bağırdım... " Bruce! " Tam üç kere haykırdım adını ve Bruce olduğu yerde kaldı. Yürümeye devam etmedi. Bama doğru döndü. Aramızda baya bir mesafe vardı. Bir kaç saniye bakındı öylece. Kapı tamamen açılmıştı. " Artık çok geç..." Diye fısıldadı Harry... Kapı açılır açılmaz Elena ile göz göze geldim... Elinde bir enjektör ve renk değiştiren gözleri ile bana bakıyordu. Harry beni içeriye sokmak için koluma girdi ve yalvarırcasına bakıyordu gözlerime. Bruce hızlı adımlarla bana doğru gelmeye başladı. Ağlamak istedim o an... Ben hep bu anı bekledim. Onu kurtaracağıma söz verdim... Her şeyi düzeltececeğime yemin ettim! " Gir artık şuraya Kristen! " Diye bağırdı Harry ve kolumu sıkmaya başladı. Direnmeye çalışıyordum, bütün gücümü ortaya koymuştum. Bruce'un adını haykırmaya devam ettim ve bağırıyordum. O kapıdan içeriye girmeyecektim, asla! Elena meraklı gözlerle çırpınışımı seyrediyordu fakat hiç bir müdahalesi yoktu. Sadece gülüyordu. Onunla bir kez göz göze gelmiştik. Onda da " zavallı..." diye fısıldadı... Saniyeler sonra Bruce bize doğru yaklaşmıştı. " Bırakın! " Diye bağırdı birden. Harry o an çekti ellerini kolumdan. O kadar canım açımıştı ki ağlamaya başladım. Çok zoruma gitmişti, çok korkmuştum... Bana bunu nasıl yapardı... Acıyla baktım suratına. Beni bile bile ateşe atmaya çalışmasını yediremedim kendime paramparça oldum sanki... Bruce' un gelmesiyle Elena'da odadan çıktı. Hepimiz ona bakıyorduk... Kızaran kolumun acısıyla inlerken Göz yaşlarımı silmeye çalıştım. " Seni lanet yaratık! Hemen içeriye gir! " Diye bağırdı Elena ve bana elini uzattı. Hemen öne doğru kaçtım ondan ve Bruce'a doğru yürüdüm. " Neler oluyor burada? " Diye sordu öfkeyle. Yaşlı gözlerime şok olmuş bir şekilde bakarken bir ara bakışları tuttuğum koluma doğru kaydı ve bir kaç saniye baktı. " Neyi bekliyorsunuz soksanıza içeri şunu! " Diyen Elena Harry' e emir verdi fakat gitmek istemedim. Bruce'a doğru korku dolu bir kaç adım daha attım. Nefes nefeseydim ve kendimi zor tutuyordum. Bruce yüzündeki ciddiyetten bir an olsun vazgeçmezken aklımdaki şeye odakladım kendimi... Güçlü olmaya çalıştım. Bruce'un dibine kadar girdiğimde kalp atışlarım daha fazla artmaya başladı. Yüzüne bakamıyordum, olmuyordu... " Bruce ben..." Diye fısıldadım korkuyla hepsi bana bakıyordu. Elena gittikçe öfkeleniyordu farkındaydım. " Sen? " Dedi Bruce. Nefes alışlarımı ayarlamaya çalıştım ve sakinliğimi korumaya çalışarak gözlerine baktım. O sırada Elena hızla çıktı odadan. Öfkeli bakışları ile saçlarıma yapıştı. Çığlık attım, canım o kadar yanıyordu ki. Saçlarımı yoluyordu sanki. Biraz sonra yoluma kel olarak devam edecektim. Elena suratıma doğru bir tokat attı ve adeta beynim yerinden oynadı. Yere yığıldım o an. Dizlerimin bağı çözüldü. Ağzımdan kan geliyordu farkındaydım fakat açamadım dudaklarımı... Gözlerim kararmaya başlamıştı. Kan yutuyordum... Kusacak gibi oldum, nefes alamadım. Elena elini çekmişti üzerimden fakat bağırmaya devam ediyordu. Acınacak haldeydim o an, titreyen elimi Bruce'a doğru uzattım. Oysa sadece suratıma bakınmakla yetindi... İçim içimi yedi sanki. Çok büyük bir pişmanlık kitlendi ruhuma... Doğru mu yapmıştım... Bu acılara değecek miydi gerçekten... Bruce kılını dahi kıpırdatmadı ve ben yerden destek alarak kalktım ayağa. Bir elimlede ağzımı kapattım. Üzgün bir şekilde bakıyordum Harry'e. Niye yapmıştı bunu bana... O benim kardeşim gibiydi... Öyle olması gerekiyordu... Canım o kadar acıyordu ki ağzım kan doluydu... -BRUCE Göz yaşları bir boncuk misali gözlerinden inerken birden sendeledi ve bayıldı. Ani bir hareketle tuttum belinden ve kollarımın arasına düştü. O an dudağından kanlar süzülmeye başladı ve donup kaldım. Gözleri kapalıydı, saçları sallanıyordu. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Hareket edemedim bir müddet. Tuhaf hissettim kendimi, panikledim. Beyaz yüzünden süzülen kanlar çenesinden ve yanaklarından damla damla düşmeye başladı... " Al şunu artık! " Diye bağırdı Elena ve maskeli görevli bana doğru yeltendi. Fakat el işareti ile durmasını söyledim. Hafif doğruldum ve onu usulca kucakladım... Küçücüktü. Bembeyaz teni, kırmızı ve ıslak yanakları, alnındaki saçları ve uzun kirpikleri ile bana birini anımsatıyordu ama kimi bilmiyordum... " Bruce ne yapıyorsun? Hemen bırak onu! Lanetli belli ki! " Diye bağırdı Elena. Öfkeyle bakıyordu gözlerime fakat dinlemedim onu ve arkamı dönüp yürümeye başladım... Kucağımda Kristen arkamda Elena devam ettim yoluma... Kuş gibi hafifti ve neredeyse kucağımda yok gibiydi. Hızlı adımlarla yürüyordum. Onu revire götürecektim neyi vardı anlamam lazımdı. Adımlarım arttıkça gözden kaybolduk ve Elena'nın sesi bizden uzaklaşmıştı. Bir kaç dakika sonra ise Kristen sayıklamaya başladı. Adımı sayıklıyordu... " Bruce, Bruce, Bruce... " Sonunda revirin kapısına gelmiştik. Fakat birden elini boynuma sardı. Duraksadım o an. Neler yapıyordu böyle? " Uyansana! " Diye seslendim. Sadece sıkıca boynumdan tutuyordu ama ses vermiyordu. İşaret parmağımı yanağına dokundurdum ve onu dürttüm. Gözlerine düşen saçları beni rahatsız etmişti. Geriye doğru çekmek istedim ve elimi yüzüne doğru uzattım. Biraz tereddüt etmiştim. Yinede elim saçlarına değdi. Tuhaf hissettim, rahatsız oldum bu durumdan ve bir anda çektim ellerimi yüzünden. " Ben Elena'dan başka kimseye dokunamam! " Diye söylendim kendi kendime fakat bu sözün üzerine Kristen bir anda açtı gözlerini. Kahverengi gözlerini gözlerime sabitledi ve bana çok yakındı. Nefesini yüzümde hissedebiliyordum. Elini yavaşça çekti boynumdan. Sıcak nefesi soğuk bedenimde kırılıyordu sanki... İri gözleri hala ıslaktı. Titreyen dudaklarını araladı sonra... Ağzından kanlar gelirken de konuştu... " Yeniden ama bu kez bile bile bunlara katlanacak olmak, o kadar zor olacak ki... Umarım bütün bunlara dayanabilirim... Umarım ki bu böyle olur... "
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE