Onur Alp Aktaş
Kahvaltımı yapıp hızlıca hazırlandım ve çıktım yurttan.
Oğuz okula geldim diye mesaj atmıştı. Geldiğimde nerede olduğunu sordum ben de.
# Geldim kardeşim, neredesin? #
# Kantindeyiz bizimkilerle, her zamanki yerde #
# Tamam iki dakikaya oradayım #
Telefonu cebime koyup kantine geçtim. Şimdi bunlar içecek bir şeyler almıştır en iyisi ben de alayım.
Önde bir kaç kişi vardı. En öndeki kız yanlış kahve vermişsiniz diyor, kantindeki görevli de bu kahveyi istediniz eminim diye cevap veriyordu. Ufak çaplı bir tartışma vardı aralarında. Bir kahve için de tartışılmazdı.
Beklememek için diğer tarafa geçtim ama çay henüz hazır değilmiş mecbur kahve sırasını bekleyeceğiz. Yürürken bir yandan da telefona gelen mesaja bakıyordum.
# Hadi nerede kaldın? Kurtar şu Merve'den beni #
# Kantindeyim içecek bir şey alıyorum #
Başımı kaldırdığımda çok geçti artık. Deminki kahve kavgası yapan kızla çarpışmıştık.
Yere dökülen kahveyi görünce bir küfür edesim geldi. Demin kantinciyle kavga ediyordu şimdi benle de edecekti kesin.
Gözüm hızlıca üzerini taradı. Allah'tan yanmadı bir de yansa buracıkta boğardı sanırım beni.
Yüzüne baktığımda ' s*tir ' demişim içimden. Lan oğlum şu surata bak bir de demin ki yaptıklarına.
Bu güzellik nasıl bu kadar çirkef olabilir. Su gibi dup duru bir yüzü vardı. Beyaz teni hafif pembemsi yanakları ve kumral saçlarıyla tam bir afetti bu kız.
" Ya dağdan mı indin dikkat etsene "
İşte tam da beklediğim laflar. Bir yanım uğraşma al bir kahve gitsin diyor diğer yanım da biraz sinir edip eğlenmek istiyordu.
" Asıl sen ettiğin kelimelere dikkat et bence. "
Tabiki ikinci yanımı seçtim. Bir daha görmem nasılsa biraz eğlensem ne olur. Zaten ben sussam o susmayacaktı belli ki.
" Ne varmış dediğimde, hem bana çarpıyorsun hem de üste çıkmaya çalışıyorsun. "
Bilerek çarptık sanki? Son saniyede gördüğüm kadarıyla gözleri etrafı arıyordu önüne bakmayan tek ben miydim?
Yanına kapalı ela gözlü biraz minyon gibi bir kız geldi. Adı da Duygu' ymuş. Lan yoksa Oğuz'un kardeşi Duygu olmasın bu? Az biraz da benziyor sanki. Yok yok değildir. Şimdi Oğuzun yanındadır o yada sınıftadır.
" Kahve mühim değil ama bu dağdan inme benden özür dilesin Betül "
Demin yanlış kahve yüzünden kavga eden o değilmiş gibi bir de kahve mühim değil diyordu.
Bir de ben dağdan inmeymişim. O zaman sen de katır inatlısın Duygu hanım.
" Bak ya hâlâ ağzı bozuk konuşuyor. Kızım ben sana değil sen bana çarptın. Asıl özür dilemesi gereken sensin bence. "
Sen inatsan ben daha inadım. Dağdan inme lafını sana yedireceğim görürsün.
Tamam ben de önüme bakmıyordum haklı ama kendisi de masum değildi sonuçta.
" Hiç özür falan dilemeyeceğim, suçunu kabul edip sen dile o özrü. "
Bak sen şuna, zeytinyağı gibi üste çıkmaya çalışıyor. Normalde başkası olsa özür diler meseleyi uzatmazdım ama şu an bu kıza karşı içimden karşı konulamaz şekilde bir zevkle uğraşmak geliyordu.
" Suçlu olduğumu düşünmüyorum dilemeyeceğim "
Ellerim belimde bir şekilde cevapladım;
" Ben de dilemiyorum "
Hadi bakalım hodri meydan Duygu hanım. İyi olan kazansın.
Birbirimize delici ve sinir olmuş şekilde bakarken arkadaşı özür dileyip kantinden sürükleyerek çıkardı Duygu'yu.
Arkalarından bakarken çalan telefonumu cevapladım.
" Ne var lan ikiye bir nerdesin deyip duruyorsun geliyorum işte. "
Sakız gibi yapıştı galiba yine Merve.
Kahve de yalan oldu.
Açık alan ve kapalı alanı ayıran cam bölmedeki kapıyı geçince başımı kaldırıp her zamanki tarafa baktım.
Köşedeki kamelyada oturmuşlar sohbet ediyorlardı.
Yanlarına geçip hepsiyle tokalaştım.
" Merve izin ver de kardeşimle de tokalaşalım "
" Tabi Alp " deyip Oğuz'un yanından kalkınca hemen yanına geçip tokalaştım ve fırsattan istifade ikisinin arasına oturdum.
Oğuz yaklaşıp;
" Nerede kaldın? Bir an gelmeyeceksin zannettim "
" Anlatırım kardeşim anlatırım. "
Başını sallayıp çocuklara döndü ve biz de sohbete dahil olduk.
-----------
İlk yıldan kalan ders için amfiye geçmem lazımdı. Sırf part time işte çalışacağım diye devamsızlıktan kalmıştım. Geçen yıl da memlekete gitmem gerektiği için ilk yılın dersini verememiştim yine.
Kapıdan girince orta sırada yine sabahki ikiliyi gördüm.
Yanındaki arkadaşı neydi adı? Ha Betül'dü. Betül beni görünce ilk bir gülecek gibi oldu ama toparladı hemen kendini. Sonra arkadaşına beni gösterdi.
Bana dönen kızı görünce keyifli bir şekilde güldüm aklıma gelenle ve hemen önlerindeki boş sıraya geçince ardıma dönüp;
" Sen de mi burdasın katır inatlı " diye eğlendim.
Betül gülmemek için kendini zor tutarken Duygu sinirden kıpkırmızı olmuş şekilde dik dik bana bakıyordu. Aynı dersi de aldığımıza göre çok eğlenecektim sanırım.
" Ben de buradayım dağdan inme "
Çarpık bir gülümseme belirdi yüzümde.
Hoca gelince önüme döndüm. Bir süre ders devam etti. Hava yaz günü gibi sıcaktı hâlâ. Boynum terleyip rahatsız olunca gömleğin üstten bir düğmesini açıp biraz geriye attım.
Ara ara ardımda homurdanan Duygu'yu da duyuyordum ama tepki vermeden sadece dinliyordum. Sanırım bu yıl da kalacağım dersten çünkü dikkatimi vermemiştim kız yüzünden.
Ders bitimine doğru Oğuz'dan mesaj geldi.
# Kapının önündeyim. Seni kardeşimle tanıştırayım. Hem, o da burada belki görürüm bu sayede #
İki yıldır tanıyoruz birbirimizi ama abimden farkı yoktu Oğuz'un. Kardeş gibiydik.
Pek kimseye karışmayan, kendi halinde ama sıcak kanlı, sürekli boş vakitlerinde kitap okuyan biriydi.
Kardeşiyle okula kayıt yapmaya geldiğinde bir kız görmüş, sonra taşındıkları mahallede komşuları çıkmıştı kız.
Adam şimdiye kadar dönüp bir kıza bile bakmadı ama ilk kez birini gördü ve gönlünü verdi, üstüne bir de komşu oldu kızla. Şundaki şans bende olsa daha ne isterdim ki.
Ders bitince toparlanıp çıktım amfi'den.
Oğuzla tokalaşırken;
" Sabah ne oldu anlatmadın hâlâ? "
" Sorma ya sabah .... "
O sırada yanımıza Duygu ve Betül yaklaştı.
Oğuz, zaten sabah olaylı tanıştığım kızı kardeşim diye tanıttı. Dikkatli bakınca birbirlerine benzediklarini geçte olsa fark ettim. Şüphelenmiştim ama gelipte beni bulacağını nereden bilebilirdim ki.
Demek o tutulduğu kız da Betül'müş.
Sonuçta arkadaşımın kardeşi deyip elimi uzattım.
" Memnun oldum "
Dik dik bakarken imalı bir şekilde;
" Bende memnun oldum " dedi o hokka burnunu havaya kaldırırken.
İçimden bir la havale çektim.
Duygu'ya uzatmışken Betül'e de uzattım elimi ama başıyla onayladı elini uzatmadan. Böyle şeylere dikkat eden biri sanırım bir daha elimi uzatmam diye aklıma not ettim.
Duygu ellerini bağlamış hâlâ dik dik bakarken Oğuz ikimize bakıp;
" Siz daha önce tanıştınız sanırım " demişti. Bilmiyor ki sabah çarpıştığım kendi kız kardeşiymiş.
Biz birbirimize sinir olmuş delici bakışlar atarken Oğuz ve Betül aralarında konuşuyordu duyuyordum ama şu an bana sinir olmuş şekilde bakan Duygu'yu daha çok sinir etmek için bende ona o şekilde bakmaya başladım.
" Sabah kantinde tanıştık diyelim ama ismen şu an tanışıyoruz "
" Sabahki tanışma tatsız olmuş anlaşılan "
" Biraz öyle oldu "
Bahaneyle Betül'le de konuşmuştu Oğuz.
" Neyse, kardeşim görüşürüz" deyip Duygu'dan bakışlarımı çekip Oğuz'a elimi uzattım.
Başımızı tokalaştırdıktan sonra kızlara da baş selamı verip ayrıldım.
------
Duygu Öztürk
Bu ne arıyor şimdi burada. Bir de gelip hemen önüme oturdu.
Katır inatlıymışım. Hıh, göreceğiz katır mı keçi mi bilmem ne bey. Bunun adı ne ki?
Hayır bir de sinsi sinsi sırıtıyor karşımda. Sinir oldum daha iki dakikada. Şeytan diyor arkadan enseye bir tane yapıştır.
Yapıştır demişken, kankam ne yapıyor acaba? Bi mesaj yazayım bari.
Telefonu alıp masanın altında hızlıca mesaj yazdım Furkan'a.
# Bir tanecik kankam ne yapıyor bakalım? #
# Hayırdır nerden aklına geldim? Bugün okulun ilk günü değil miydi nasıl gidiyor? #
# Önümde bir gıcık oturuyor da ensesine yapıştırasım geliyor deyince aklıma sen geldin sjsjsjsjsjs #
# Sana bulaştıysa gelirim hemen #
Dediğine gözümü devirdim. Antalya'dan buraya geleyim diyordu. Ne zaman biri bulaşsa hemen olaya dahil olup beni korurdu.
İlk Berke'yle tartıştığında her zamanki bulaşık çocuklar gibi zannetmiştim ama sonradan tanıdıkça anladım özünde çok iyi bir çocuk olduğunu Furkan'ın.
# Aman be iyi ki bi kaslısın sende hemen çözümü şiddette buluyorsun. Merak etme ben halledeceğim 😈 #
# Ovvvv, ne yaptı da içindeki şeytan çıktı ortaya? #
# Sabah kantinde kahve alıyordum çarpıştık özür de dilemedi inat ettim bende dilemedim sonra iş büyüdü #
# Kızım sana bulaştığı için şimdiden acıdım çocuğa ben. Bilmiyor ki o masum yüzünün altında bir şeytan var ahahahah #
# Defol Furkan, bir de dalga geçiyor #
# Tamam başımın belası tamam. Olaylar hakkında yaz bana merak ettirme #
# Tamam görüşürüz #
# Görüşürüz baş belası #
Telefonu bırakıp dersi dinlemeye geri döndüm. Amfi kalabalık olunca hoca fark etmemişti.
Bu ne azim hocam ya daha ilk günden böyle ders mi işlenir. Bir eliyle yazıp bir eliyle siliyor. Umarım Betül not almıştır kaçırdığım kısımları.
Önümde oturan dağdan inme terlemiş olacak ki gömleğin yakasını arkaya attı.
Burnuma parfümünün kokusu geldi o an. Tanıdık bir marka değildi ama çok hoş bir kokusu vardı.
Sonra gözüme ensesinden biraz aşağıda olan küçük bir ben takıldı.
' Kendine gel duygu saf mısın çocuğa diktin gözünü. ' deyip başımı saladım düşüncelerimden çıkmak için.
Betüle baktığımda pür dikkat dersi dinliyordu. İyi bari fark etmediğine şu an çok sevindim. Dalga konusu olmak istemiyordum.
Ders bitiminde toparlanıp çıktık. Abim gelmiş kapıda bekliyorum demişti.
Kapıdan çıkınca gördüğüm şeyle şaşırdım. Yoksa abimin ara ara bahsettiği o zaman çokta umrumda olmayan arkadaşı bu çocuk muydu? Umarım değildir.
Betül bir de senin dağdan inme demiyor mu iyice ifrit olmaya başladım bu çocuğa. Nerden benim oluyor acaba?
Kısaca tanıştırdı abim.
Oda bana sinir olmuş sanırım aynı şekilde bakışlarla bana karşılık veriyordu.
Neyse ki çok aynı ortamda durmadık. Bir kaç dakika sonra gitti Alp bey. Adını da öğrenmiş olduk. Gerçi abim bahsederken söylemişti Alp şöyle Alp böyle diye ama tabi o zaman umrumda olmamıştı. Keşke abim anlatırken dinleseydim de şimdi biraz hakkında bilgim olsaydı.