bc

GEÇMİŞTEN GELEN KARDEŞLER**TAMAMLANDI!! **

book_age12+
474
FOLLOW
1.5K
READ
others
mystery
spiritual
like
intro-logo
Blurb

Ben kendimi tek çocuk sanıyordum. Bir gün hayatımın şokunu yaşadım. Eğer öğretmenim bayılmamış olsa hiçbir zaman öğrenemeyecektim. Eve erken gelince duyduklarımla olduğum yerde dondum, soğuk soğuk terledim. Meğer bir ablam ve bir abim varmış. Şimdi ne zamanı mı? Tabii ki onları bulma zamanı.

Alıntı:

Naz dönüş yoluna koyulmuştu. Dalgın dalgın ilerliyordu. Eve vardığında okul çantasını sırtından çıkardı, çantasının küçük gözünden anahtarını alıp kapının kilidine taktı ve çevirip kapıyı araladığı sırada içeriden gelen sesler ile donup kaldı. Eli ayağı titriyor, içeri girip girmemekte kararsız kalıyordu. Hem anne ve babasıyla yüzleşmek hem de duymamazlıktan gelip olayı sindirmek istiyordu. Bir müddet daha dinledikten sonra duymazdan gelmeye karar verdi ve kapıyı sessizce kapatıp, evin yakınındaki parka koştu. Daha okulun bitiş saatine çok vardı. Biraz kafasını dinlemek istedi. Yaşının kaldıramayacağı kadar ağır şeyler yaşayan bu kız, şimdi de aynı ağırlıkta bir tartışmaya şahit olmuştu. Tartışma zamanına dönersek. Naz kapıyı araladığında ilk duyduğu kelimeler babasından oldu.

Yılmaz, Hamide'ye "sen benden bir kızın olduğunu sakladın, bunu nasıl affedeyim. Önceki evliliğinden olan kızını." diyordu. Ardından Hamide "senin de benden aşağı kalır yanın yok. En azından ben Ayça'yı babasına bıraktım. Beş yaşına kadar da yanındaydım" dedi. Baktım demeye yüzü yoktu. Çünkü çocuk bakamadığı, Naz'ın halinden belliydi. Hamide devam etti "sen ise eski kırığın hamile olduğunu söylediği halde bırakıp gitmişsin. Kızın mı var oğlun mu belli değil. Kim bilir kaç yaşında? Sen hiç düşünüyor musun kendi yaptıklarını? Şimdi gelmiş bana ahkam kesiyorsun. Önce kendine bak" diye bağırıyordu. Yılmaz "ben yaşını da biliyorum, oğlum olduğunu da biliyorum. Asıl mesele, sen bunu nasıl öğrendin? Bu olayı abim bile bilmiyor." diye bağırdı. Hamide ser verip sır vermedi...

chap-preview
Free preview
Bölüm 1 - Akşama misafir var
"of Naz, ne olur 5 dakika bizimle takılsan. Ev işleri bir yere kaçmıyor ya" dedi Seda. "Seda, gitme kızın üzerine annesini biliyorsun. Sonra kızın burnundan getirir." diye atladı hemen gamze. "Seda tatlım, biliyorsun temizlik bana bakıyor. Ayrıca yemeği de yetiştirmem lazım. Akşam babam erken gelecek, misafirler varmış" diye neşeli bir şekilde konuştu Naz. Kızlar bu duruma şaşırdı, Naz neden bu kadar neşeliydi ki. Seda dayanamadı ve sordu "Naz, hayırdır ne bu neşe" "Akşama amcam gelecek ablam ve abim de gelmiş olacak. Biliyorsunuz annemden babamdan daha çok değer verirler bana. Amcam amca değil de baba gibi. Yengem annem gibi. Abim ve ablam ise öz kardeş gibi davranır bana. Sadece onlar yanımdayken ailem varmış gibi hissesiyorum. "dedi Naz sevinç ve hüzün karışımı bir ses ile. Gamze ise başka bir noktaya takılmıştı." Naz, canım. Anlamadığım bir şey var. Daha 9 yaşındayız, sen ne yemeği yapmaktan bahsediyorsun" diye sordu. Kendileri annelerine ev işlerinde yardım ediyorlardı tabii ki. Ama asla Naz gibi tüm evin işini tek başlarına yapmadıkları için tuhaf karşılasalar da, zamanla bu duruma alışmışlardı. Şimdi ise yemeği de yemek yaptığını da öğrendikten sonra iyice şaşırmışlardı. "Gamze'm, tüm evin işini ben yapıyorum biliyorsun. Yemek yapma mı takıldın? Bu arada hiç sormadım siz yapmıyor musunuz?" diye sordu. Anlamaya çalışıyordu. Kızlar aynı anda "yoo" dediler. Gamze hemen söze girdi "tabii ki anneme yardım ediyorum. Ama sedece yardım. Asla tek başıma yapmama izin vermezler. Yemek konusuna gelirsek anca kurabiye, makarna, yumurta gibi şeyler yapmama izin var. Annem elimi keserim falan diye bıçakla uğraşmama izin vermez" dedi. Seda da Gamze'ye katıldığını belli eder şekilde kafasını salladı. Seda "ya babana anlatsana. Baban belki annenle konuşur. Sen de biraz rahat edersin" dedi. Gamze "saçmalama ya, adam kendi kızına soyadını bile vermemiş. Annesiyle mi konuşacak" diyince, Naz bazı şeyleri artık anlatmasının zamanının geldiğinş düşündü. "kızlar size olayın aslını anlatırım ama kesinlikle aramızda kalacak" diyince, kızlar kabul etti. Naz "tamam ama benimle yürümeniz lazım. Malum annem 'servise para veremem. Okula giderken ve gelirken yarım saatlik yürüş yap, hem sana spor olur' dedi. Konuşma bitene kadar benimle yürüyün sonra otobüse binersiniz. Olur mu?" diye teklifte bulundu. Kızlar da kabul edip ailelerini aradılar. Naz'ın zor durumda kalmaması için de, ailelerine arkadaşlarıyla parkta cips kola eşliğinde azıcık sohbet edeceklerini, hava kararmadan geleceklerini söyleyip izin aldılar. Ve Naz anlatmaya başladı "annem, babamla tanıştığında evliymiş. Ama hiç mutlu değilmiş. Zamanında bu adamla evlenmek istediğinde ailesi karşı çıkmış. Bu adamın tam bir pislik olduğunu söylemiş. Annemde adama kaçmış. Böylelikle evlenmişler. Ama zamanla adam değişmiş. Sürekli annemi dövüyormuş. Annem boşanmak istediği halde adam zorla annemi elinde tutuyormuş. Öldürmekle tehdit ediyormuş. Neyse sonra babamla tanışmışlar. Aralarında 15 yaş fark varmış. Bunu ne babam ne de annem umursamamış. Birbirlerini sevmişler. Annem bana hamile kalınca adam boşamış. Ardından babam hemen nikah kıymak istemiş. Ama annem tutturmuş illa gelinlik ve düğün isterim diye. Babam da önceden evlenip boşanmış. O yüzden anneme daha önce bir kere düğün yaptığını, ikinci kere yapamayacağını, yapmak istese bile maddi durumunun olmadığını söylemiş. Eğer sadece nikahı kabul ederse, evlenebileceğini söylemiş. Annem ise ilk evliliğinde kaçarak evlendiği için düğün ve gelinlik giyme hevesinin içinde kaldığını, eğer olmazsa evlenmeyeceğini söylemiş. Bu şekilde inatlaşmışlar. Sonra ben doğmuşum. Babam benim kimliğim çıksın diye nikah olayını yine gündeme getirmiş. Ama annem yine, o lohusa haliyle gelinlik ve düğün diye tutturmuş. Yıllar geçmiş ikisi de inadından vazgeçmemiş. Benim okula yazılacağım zaman ise babam yine annemle konuşmuş yine aynı muhabbet dönmüş. Babam sinirle bağırmış çağırmış evden çıkmış. İkinci günü, babam dayanamamış, sırf benim için anneme düğün yapmaya karar vermiş. Araştırıyormuş. Akşam eve geldiğinde annemin karşısına attığı kimlikle şok olmuş. Meğer babam düğün planları yaparken annem benim kimliğimi dedemin üzerine çıkartmış. Anne adım Hamide, baba adım ise Süleyman olmuş. Yani dedemiş adı olmuş. Soyadım da KIR olacakken HASOĞLU olmuş. Babam da sinirlenmiş, düğün planlarından bahsetmiş. Annem pişman olmuş ama iş işten geçmiş. Babam da düğünü sırf benim kimliğim olsun diye yapacak olduğundan, bu olay yüzünden iptal etmiş. Ya işte böyle. Ama bakın söz verdiniz. Kesinlikle aramızda kalacak. " diyince, kızlar bir süre cevap veremediler. Donup kaldılar. 'Bu nasıl olur. Bu nasıl bir olay. Allah düşmanıma vermesin' diye düşünerek yola devam ettiler. Bir süre sonra ise evlerine gitmek için ayrılıp otobüslerine bindiler. Naz ise bu olayı en azından iki arkadaşına anlatmanın, içini dökmenin verdiği rahatlamayı iliklerine kadar hissederek evine gitti. Eve vardığında mutfakta yığılı dağ gibi bulaşıkları, odalardaki dağınıklığı, salonda yerdeki çekirdek kabuklarını alışık olduğu gibi buldu. Hiç şaşmadan hergün okuldan geldikten sonra düzenli olarak evi bu şekilde bulurdu. Üzerini değiştirip direk işlere girişti. Bütün evi temizledikten sonra hemen yemek yapmaya girişti. Amcası musakkaya bayılırdı. O yüzden hemen musakka için gereken malzemeleri çıkarttı. Bir güzel yıkayıp yemeğini yapmaya başladı. Bu sırada piriçleri de güzelce yıkayıp bır kabın içinde suya bıraktı. Musakkayı kısık ateşe aldığı gibi pilavı yapmaya başladı. Pilavın altını kıstığı gibi yanına da salata hazırladı. Yaşından beklenilmeyecek şekilde hamarat ve eli çabuk bir kızdı. Öyle de olmaya mecburdu. Çünkü annesi yemek yapamazdı. Daha Naz 2 yaşındayken acıktığını söylediğinde, annesi biberona meyve suyu veya süt doldurup eline verir ve onunla doymasını beklerdi. Eğer yengesi ve kuzeni farkedip kızı yanlarına almasalar kim bilir Naz ne halde olurdu. Naz zamanla gördüğü ilgiden yengesine anne demeye başlayınca Hamide kıskançlıktan Naz'ı geri aldı. Allahtan kız yengesinde kaldığı sürede kendini bir hayli toparlamıştı. Akşam oldu ve Naz'ın kıymetlileri geldi. Kapı çalınca Naz adeta uçarak gidip kapıyı açtı "annem, amcam, ablam, abim hoşgeldiniz. Sizi çok özledim" diyerek boyunlarına atladı. Kokularını içine çekerek hepsini uzun ve sesli şekilde yanaklarından öptü. "dur deli kız yanaklarımı sündürdün. Bu ne aşk. Ben de seni çöz özledim yavrum benim" Diyerek yengesi kahkaha attı ve ardından aynı şekilde Naz'ı yanaklarından öptü. Naz'ın nazının geçtiği, en kıymetlileri onlardı. "hani amcanın en sevdiği yanaklar, getir bakalım biz de nasiplenelim" dedi amcası da ve Naz'ın yanağını uzatmasıyla amcası önce yanaklarını bebek yanağı gibi sıkıp ardından sarılarak öptü. Amcası için Naz, kendi çocuklarından farksızdı. Rabia ve İbrahim onun için neyse Naz da öyleydi. Naz kuzenleriyle de sarıldıktan sonra herkes elini yüzünü yıkayıp sofrada yerini aldı. Hamide diken üstündeydi, çünkü yenge bu kadını oldum olası hiç sevmemişti. Haksız da sayılmazdı. Hamide'nin sevilecek bir yanı yoktu. Nesi sevilsin. Kendi öz evladına bakmayan, aç bırakan, her kızdığında kendi evladına 'park çocuğu' diyen kadından ne beklenir ki. Naz daha küçük olduğu için anlamıyor. Parka gitmeyi sevdiği için annesi öyle diyor sanıyor. Ama gerçek bambaşka. Annesi Naz'a parkta hamile kaldı. Naz'ın hiç bir etkisi olmayan bu olayı bile çevirip, hakarek sıfatı oluşturabilecek bir kadın. Yemekler yendikten sonra Naz sofrayı toplarken bu kez tek değildi. Rabia da Naz'a yardım etti. Bulaşıkları beraber tıkayıp yerleştirdiler. Beraber kahve yaparlarken de sohbet etmeye devam ettiler. Rabia da annesi ve babası gibi Naz'ı kendi ailesinden sayıyordu. Kahveler içilirken sonra Naz uyuklamaya başlamıştı. Yengesi "bebeğim sen yat. Bizi bekleme. Bak yarın okulun var. Uykusuz kalırsan kafan hiç bir şeyi almaz" dedi. Hamide durur mu "yenge ne yatması daha kahvelerimiz bitmedi. Beklesin biz bitirince toplayıp yıkasın öyle yatar" demesiyle yengesinin gözleri Hamide'ye döndü. Öyle bir bakıyordu ki gözleri ateş saçıyordu sanki. Alevler gözlerinden çıkıp Hamide'yi yakacak gibiydi. "sen benim sözümün üstüne söz mü söylüyorsun. Sen kimsin be. Ben git yat dediysem yatacak. Daha çocuk o uyuyacak dinlenecek. Ben bunları Rabia'ya yıkatacaktım. Ama madem bu kadar heveslisin Hamide hanım sen yıkayacaksın ve bitene kadar da başında bekleyeceğim. Yoksa sen sabah uyandığı gibi bu kıza yıkatırsın. Adım gibi eminim." dedi yenge, öldürücü bir sakinikle. Hamide el mahkum kızını yatmaya gönderdi. Naz yorgunluk ve amcası ile yengesini görmenin, abla ve abi sohbetinin verdiği haz ile yatağına girdiği gibi kendini uykunun kollarında buldu.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

FİRUZE (KARADAĞLI SERİSİ I.)

read
11.3K
bc

ARİYA

read
9.4K
bc

Muhteşem Hayatım (!)

read
1.0K
bc

KARANLIK | Texting

read
1K
bc

SOMUT- UYANIŞ

read
5.6K
bc

Mafyanın Esiri (+18)

read
30.8K
bc

Karanlığın Sesi Serisi

read
1.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook