bc

Mavi Köşkün Türk Gelini

book_age18+
2.2K
FOLLOW
24.9K
READ
one-night stand
love after marriage
second chance
dominant
badboy
mafia
drama
tragedy
bxg
school
like
intro-logo
Blurb

Tıp öğrencisi Umay ve İtalyan Mafyası Petro'un tehlike dolu aşk hikayesini yaşamaya hazır mıyız?

Ve tavşan kurtun inine girer...

Evlilik aşamasında olan Umay isteme merasimine gelmeyen sevgilisini bulmak için Samsun'a gider. İsteme ve nişan merasiminde olması gereken Eren, motosiklet yarışında şampiyonluğunu kucağında ki kız ile öpüşerek kutlarken Umay onları görür.

İliklerindeki kanın çekildiğini düşünür, bedenini arsız bir titreşim sarar, gurur vücudunu talan eder ve Eren'in kucağındaki kızı saçlarından çekip yere serer. Umay'ı gören Eren ilk saniyeler afallasada suratına inen tokata mani olamaz...

Yeni kararlar aldı ve yeni yeminler etti Umay!

Her şeyi göze alarak sevdiklerini ve memleketini hiç düşünmeden terk ederek İtalya'ya gittiğinde bilmiyordu artık hayatının bir mafya babasının iki dudağı arasında olduğunu...

chap-preview
Free preview
Tanıtım
***MAVİ KÖŞKÜN TÜRK GELİNİ*** Siz hiç sevdiğiniz tarafından kandırıldınız mı? Ben kandırıldım! Siz hiç yoğun aşk ve sevgi ile yoğurulup, göklere bulutlara çıkartılıp sonra hiç acınmada yerlere çakıldınız mı? Ben çakıldım! Siz hiç ‘artık hasretine dayanamıyorum sensiz aldığım nefes acı veriyor’ diye tatlı sözlerle kandırıldınız mı? Ben kandırıldım! Ailenizin istememisine rağmen ailenizi zorla da olsa ikna edip söz kesileceği akşam gelecek diye beklediğinizin gelmemesi ile ailenize rezil oldunuz mu? Ben oldum! İşte öyle lanet bir aşk ve hüsrana uğrayan kalbim ile babamın yüzüne bakamaz oldum… Hayatımda hiç bu kadar küçük düşürülmemiş, hiç ailemin yüzüne bakamayacak kadar utanmamıştım. Ben Umay Kosovalı bu gece Eren Günay tarafından tüm bu rezil duyguları ilk defa itina ile tattırıldım. Sanmayın ki odama çekilip hüngür hüngür ağladım. Ben bir Kosovalı kızıyım öyle ayağıma takılan ilk engelle yere düşmezdim. İlk uçakla Samsuna gidip onu kucağında bir sürtükle, motor şampiyonasını kutlarken görünce iliklerime kadar nefret ve kin ile doldum. Kucağındaki sürtüğü saçlarından kavrayıp yere layık olduğu yere yapıştırdım. Hayattaki o çok değer verdiği sürat motorunu herkesin içinde bir levye ile paramparça edip narin bedenimin soylarımdan aldığı güçle suratına en sağlamından tokatı basarak, onu orada hem yüreğimden hem de hayatımdan tamamen sildim… Sonra ne mi oldu tek hayalim olan uçak mühendisliği bölümünü Erenin de tıp okumasından dolayı, ısrarları sonucu ilk tercihime tıp yazmıştım. Şuan halen daha Cerrahpaşa tıp fakültesinde eğitimimi alan başarılı bir son sınıf öğrencisiydim. Son üç senedir yurt dışında okulumuzu temsil etmemi isteyen hocamın kararını her zaman ‘ama ben seni çok özlerim’ diyen Erenin sözlerinden dolayı ret etmiştim. Ani bir şekilde hocamın halen geçerli olan teklifini kabul edip İstanbul’dan kalkan ilk uçakla soluğu İtalya da almıştım. Nerden bilebilirdim ki hayatımın kontrolünün burada kaldığım son gece değişip amansız bir İtalyan mafyasının iki dudağının arasında olacağını. Ben, Umay Kosovalı, ailem ile birlikte senelerdir Kıbrıs da yaşıyoruz. Ailem Kırım Türkleri soyundan geliyor. Babam Kürşat Kosovalı, Kıbrıs da hâkimiyeti olan bir mafya lideriydi. Benimle birlikte üç abim vardı ve ben en küçükleriydim. Abilerimde bu gücün içinde yer alıyor ama babam beni bir sır gibi bu kötü dünyamızdan saklıyordu. Herkes Kürşat Kosovalının bir kızı olduğunu biliyor ama asla o kızın benim olduğumu bilmiyorlardı. Bir nevi beni koruyordu. Ailemizin ada da sayısız kumarhanesi ve otelleri vardı. Kumarhaneler ve oteller babamın görünen yüzüydü, ama o Ortadoğu ve Batıda sözü geçen bir liderdi. Kıbrıs’ın stratejik konumu ile Cebelitarık’tan geçen her bir geminin gözetimi ve Akdeniz deki strateji ağı babamın kontörlündeydi. Hakan Kosovalı ise büyük amcamdı. Oda İstanbul’da, bu sözü geçen ve onun izni olmadan boğazlardan bir tek geminin değil, kuşun bile geçişine izin verilmeyen, babamın aksine tanınmış ve namı ile insanların içine korku salan bir silah kaçakçısı olan mafya lideriydi. Evet, bunları ve ailemizin kirli işlerinin hepsini biliyorum ve aile soylarımız yani atalarımız bile yüzlerce senedir bu son derece tehlikeli ve riski yüksek işlerle uğraşıyorlardı. Biliyordum ki atalarımız ve ailem bu işi yaparken ülkemizin menfaatini gözetiyordu. Bir nevi düşmanlarımızın ülkemize sızmasını ya da kurulacak bir iç savaşın önüne geçmek, ülkemizden zorla kopartılacak küçük kızların fuhuş ağının eline düşmesine engel olarak batıdan gelecek olan uyuşturucunun da ülkemize girmesine izin vermiyordu. Tabi ki bundan devletimizin de haberi vardı. Çünkü ailem bir nevi devletin kirli işlerini yapan yetkili mafya bakanlarıydı. Gün dönüp suçlu duruma düştüğümüzde, devletimizle aramızdaki gizli bağın ortaya çıkmaması için, ailemizin erkeklerinde bulunan yüzüğün içindeki gizli zehri içip hayatlarına son vermede de biran tereddüt etmiyorlardı. Evet, itiraf ediyorum hiçte normal bir hayatım yoktu. İşte bu yüzdendi ya babam Ereni damadı olarak kabul etmek istememişti. Her ne kadar benim tehlikeden uzak, normal bir hayat yaşamamı istese de gün sonunda beni güçlü bir aileye teslim etmek istiyordu. Eren Günay, anne babası öğretmen emeklisi olan bir tıp öğrencisiydi. İşler bir gün rayından çıkarsa beni avlamaları çok kolay olacaktı. Ama ne var ki yüzümdeki hüzne dayanamayan babam, bu söze lanet ederek onay vermişti. *** Petro Lorenza, dedesinin kurduğu İtalyan baronlarının masasında etkin rol sahibi olan ve masanın en genç mafya babasıdır. Oda tıpkı Umay gibi mafya bir ailede doğmuştur. Değişme ve ya ayrılma gibi bir lüksü yoktur. Petro Lorenza’nın tam bir İtalyan erkeği formu vardır. Uzun boyu, yapılı geniş omuzları ve esmer kavruk teni, dikkatleri üzerine toplamaya yetiyordu. İtalyanlardan tek farkı ise ananesinden aldığı yeşil gözleridir. Petro işine aşırı derecede bağlı bir adamdı. Çevresinde herkes onun bir mafya babası olduğunu biliyordu ama resmi gelirinin kaynağı İtalya’nın Toskana bölgesindeki verimli üzüm bağlarından elde ettikleri dünyaca meşhur şaraplarıydı. Şaraplarının lansımanlarına katıldığında tüm genç kızların yüreğini hoplatıyordu. Lorenza ailesi yabancılardan gelin almaz ailelerinde gözlerinin önündeki kızları seçerlerdi. Tabi ki ananesi Nazlı bu duruma hoş bakmıyordu ama aile gelenekleri bu şekildeydi. Lorenza erkekleri bir kadın ile medyaya yansıyorsa bu Lorenza gelini olarak adlandırıldı. Petro’nun tabi ki çapkın bir karakteri yoktu ama oda nede olsa genç sağlıklı bir erkekti buda kızlarla yakınlaşmasını engellemiyordu. Tek sorun yaşadığı kısa süreli ilişkilerin medyaya yansımamasıydı. Yoksa Lorenza gelini diye adlandırılsa onunla evlenmek zorunda kalacaktı. Bu işi ise kuzeni ve en güvendiği adamı Alptekin hallediyordu. Petro, İtalya ve Avrupa’nın güçlü mafya liderlerinin toplandığı bu masada ki görevi lojistiği sağlamaktı. Yani yapılan tüm sevkiyatların sorunsuz adreslerine ulaşmasını sağlıyor ve ortaya çıkabilecek tüm sorunları tek tek ortadan kaldıran ayrıntılara takılı bir liderdi. Tabi ki bu masada Umay’ın amcası Hakan Kosovalıda vardı. Özellikle Akdeniz’deki kaçakçılık işlerinde Hakan ve Petro ortak hareket ediyorlardı. Petro’nun aklı hesaba kitaba, stratejiye ve bürokratik işlere çok iyi çalışıyor, yeri geliyor sert kişiliği, yeri geliyor sempatik mizacı ile karşısındaki kişiden istediğini kolaylıkla alıyordu. Bu yüzden Petro Lorenza bölgesinde hem sevilen sayılan hem de gölgesinden bile it gibi korkulan bir liderdi. Bazen tüm bu aşırı hassas ve riskli işlerden yorulduğunda Kıbrıs’ın Girne mevkisin deki büyük dedesinin yaptırdığı Mavi Köşke gelip üç dört gün kafa dinliyordu. Nedense burası ona o hiç uğramayan huzuru veriyordu. Yemyeşil Beşparmak dağlarının masmavi Akdenize uzanması ona resmen bir görsel şölen sunuyordu. Petro’nun annesinin babası olan Paulo Paolides adaya iş için geldiği bir vakitte burada kalbini, Kıbrıslı Türk bir dilber güzeli olan Nazlı’ya kaptırmış ve sırf buraya onu gelip görmeye bahanesi olsun diye Mavi Köşkü yaptırmıştı. Tabi bir süre sonra Nazlı da onun çapkın kahve gözlerine daha fazla kayıtsız kalamamış ve bir gece kendisini yakışıklı esmer tenli Paulo’nun koynunda bulmuştu. Her ayın dört gününü adada geçiren Paulo’yu yatını gizlediği koyda bekliyordu Nazlı. Aylarca süren bu gizli buluşmaları sırasında adada Türk Rum savaşı patlak verdiğinde Nazlı hamile olduğunu yeni öğrenmişti ve ailesi ile askerlerin gösterdiği saklanma yerine kaçmaktansa bu hamilelik haberini sevdiğine bildirmek için Paulo’nun olmadığını bildiği halde Mavi Köşke sığınır. Oradaki yardımcının eline bir mektup verir ve bunun ona ulaştırmasını ve bu sürede de bu köşkte kalacağını bildirir. Paulo çıkan savaştan habersizdi ve adaya gideceği günü bekliyordu. Paulo nun yardımcısı çıkan savaştan dolayı mektubu patronuna bir türlü ulaştıramamış ama Nazlıya da gözü gibi bakmış, köşke yaklaşmaya yürekleri yetmeyen rum askerlerinden ise onu bir sır gibi saklamıştı. Adaya gelme vakti gelen Paulo İtalya’dan yatı ile ayrılmış adaya Nazlıyı görmeye gidiyordu. Sahile yaklaştıkça yanan evlerin dumanlarını ve kulak delen silah seslerini duyunca yüreği acı ile sıkışmıştı. Hemen Köşke gizli geçitle çıkar ve orada karnı hafif çıkmış ve yanakları pembenin en tatlı tonuna sahip sevdiğini görünce onun yaşadığı için tanrıya şükürler etmişti. Nazlı ona olan biteni ve karnında çocuğunu taşıdığını söylemesi ile Paulo Nazlıyı hemen elinden tutarak tüm servetini bu köşkün gizli yerlerine saklamış olmasını bile umursamadan gizli geçitten geçerek yata binerler ve istikametleri Sicilya adası olmuştur. Tabi katı kurallı İtalyan ailesini bu Türk geline ikna etmesi uzun sürmüştü ama aileye verdiği erkek torun ile ortalık tatlıya bağlanmıştı. Yani Petro’nun ananesi bir Türk’tür. Dedesinin sıklıkla söylediği bir söz vardı ‘ bir gün sırtını birine emanet edeceksen bu muhakkak bir Türk olmalı. Çünkü bir Türk asla arkandan saldırmaz ve sırtını yasladığı kişiye ihanet etmez.’ Bu yüzden Ananesinin yeğenlerinden olan Alptekin’i ile çocukluğu birlikte geçmiş ve şimdi sırt sırta verip birlikte ilerliyorlardı bu tehlikeli yolda. Savaş bittikten sonra bir daha Mavi Köşke gelmeyen dedesi ona burayı torunu Petro’ya miras bırakmış ve buraya iyi bakmasını tembihlemişti. Paulonun vasiyeti eşi Nazlı tarafından saklanıyordu. Ne zaman ki Petro evlenecek o zaman eşi Paulonun Mavi Köşke sakladığı gizli hazinesinin anahtarını Mavi Köşkün Gelinine emanet edecekti. Bu vasiyetten haberi olmayan Petro’da hem dedesinin arzusunu gerçekleştirmek için hem de burada kendini tüm sıkıntılarından arındırmak için aynı dedesi gibi ayda dört gün Mavi Köşke geliyordu.. Tabi Petro da gönlünü Kıbrıslı Türk dilberi Umay’a kaptıracağından habersiz son günlerini yaşıyordu…. Yazar Pınar Kurt..

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

BARUT KOKUSU

read
10.3K
bc

Patika

read
6.4K
bc

Gökten Düşen Aşk

read
2.3K
bc

EFRUZ ŞAHSUVAR (TÜRKÇE)

read
6.7K
bc

SAKIN SEVME

read
2.4K
bc

Geceler Kadar Siyah

read
16.7K
bc

Bir Dizi İz (2. Kitap)

read
1.3K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook