3. BÖLÜM: GİTMİYORSUN

1471 Words
ARSLAN DEMİR KARA; . .. . İçeride Su'yun "hayır hayır" diye bağırmadından bir süre sonra bir şeyin kırılma sesini işittim. Benim sesime birkaç hemşire ve Su'yun psikiyatri doktoru gelmişti. Tek bırakmamalıydım. Benim yüzümden olmuştu. Beynimi kemiren düşüncelerle kapıyı ellerimle olabildiğince yumruklayıp seslendim. Kollarımdan tutan hemşirelere zarar vermemek için "içeride... Su içeride kırılma sesi geldi" dediğimde hemşireler hemen kolumu bırakıp doktora döndüler. Doktor hemşirelere birkaç bir şey söylemişti ama kulağım hiçbir şey duymuyordu. Aklıma gelen fikirle hemen geri adımlayıp hızlı bir şekilde omzumla kapıyı kırdım. Su köşede bacaklarını kendine çekmiş kanlı ellerine bakarak ağlıyordu. Daha fazla bakmaması için bir elimle ellerini tutup diğer elimi sırtına koyup sarıldım. Birkaç dakika sessizce böyle kaldık,ağlaması durmuş hıçkırıkları iç çekmeye dönmüştü. "bır... Bırak.. ma beni lüt...fen" dediğinde ancak yanımıza iğneyle yaklaşan hemşireden sonra anlamıştım ne demek istediğini. Ellerini serbest bırakıp yüzünü kapatan saç telini alıp kulağının arkasına koyup kulağına yaklaşarak "bırakmayacağım" diyerek güven vermek için diğer elimi de sırtına koydum. Yanımıza gelen hemşireye göz ucuyla bakıp gitmesi için başımı salladım. Tek kaldığımız da Su kendini geri çekip başını öne eğip tekrar ellerine bakarak "deli değilim ben" dediğinde tekrar ağlamaya başladı. "hayır değilsin" dediğimde gözyaşları durmuş yüzüme bakıyordu. Ellerine gözüm kaydığında kaşlarım çatıldı. "ellerine ne oldu" ellerine baktığında ağzından bir inilti kaçtı. Kafasıyla bir yeri işaret edince kafamı çevirip baktığımda sıkıntılı bir nefes verdim. Baktığım yerde ayna darmadağınık her yer cam kırığı olmuştu. "kalk hadi pansuman yaptırmalıyız ellerin kötü gözüküyor" kalkmaya çalışırken dengesini sağlayamayıp düşeceği sıra belinden tutup kucağıma aldığımda yüzüm istemsiz buruşmuştu. Çok hafifti kemikleri ellerime batıyordu. Bir an önce bir şeyler yiyip kendini toparlaması gerekiyordu. Hemşire pansuman yapıp odadan çıkacağı sıra bizde dönüp "10 dakika sonra Su Hanım'ın psikiyatri doktoru konuşmak istiyor" dedi. "tamam peki" dedikten sonra su'ya döndüm. "neden böyle bir şey yaptın Su" sesim olabildiğince kızgın çıkmıştı. Ya yetişemeseydim, ya daha büyük bir şey başına gelseydi. Bunları düşünmek beynimi yemek gibiydi. Oturduğum yerden kalkıp pencereye doğru ilerleyip camı araladım. O sırada su'yun sesi kulağıma ilişti. "ben öyle yüzümü görünce..." sözünü yarıda kesen hıçkırıkları olmuştu. Haklıydı çünkü çok kötü durumdaydı. Psikiyatri doktoruyla konuşmam gerekiyordu. Su'yun bi süre aynaya bakmamasını söylemeliydim. Camı kapatıp su'yun yanına gideceğim sıra odanın kapısı açıldı. Elinde ki kağıt ve kalemle pskiyatri doktoru Eda Hanım içeri girdi. "merhaba demir bey bize biraz müsaade eder misiniz su hanımla biraz muhabbet edelim" yüzümü su'ya çevirdiğimde isteksizce yüzüme bakıyor heran ağlayacakmış gibi duruyordu. "su kapının önündeyim" heran onu bırakıp gidecekmişim gibi gözleri dolmuş bana bakıyordu. Onun ağlamasına fırsat vermeden odadan çıktım. Biraz daha kalsaydım ağlayacaktı. .. .. .. .. RÜYA SU YILDIZ; Ağlamamalıyım... Ağlamayacağım... Diyerek kendi kendime teselli verip doktoruma döndüm. "ben eda yılmaz doktorunuzum" diyip elini uzattı. Ellerimde yeni yaralar açtığım için "memnun oldum Eda Hanım bende Su kusura bakmayın ellerim yara" doktorum bana  sıcak bir gülümseme yollayıp elinde ki kağıda bir şeyler karalayıp tekrar bana döndü. "su hanım benimle bir arkadaş gibi her şeyinizi paylaşabilirsiniz emin olun sadece ikimizin arasında kalacak üçüncü bir kişi öğrenmeyecek" Yani demirden bahsediyordu. "ben bilmiyorum ne anlatayım ki" birisi sormadığı sürece anlatamıyordum başımdan geçenleri aslında anlatmakta istemiyordum. Zaten her gece o anıları tekrar yaşıyormuş gibi zihnim bana oyun oynuyordu gözümü her kapattığımda tekrar bana vurmalarını bana işgence uygulamalarını tekrar yaşıyordum. "bana kaçırıldığınız zamanda olan olayları anlata bilirsin" bu pekte mümkün değildi. Çünkü ben kendimde değildim. Gözlerimi kaçırdığımda başka taraflara bakmaya başladım Benim cevap vermeyeceğimi anladığında tekrar konuştu "şuan kendini nasıl hissediyorsun" berbat kendimi bu doktor yüzünden bunalmış hissediyordum. Sanki duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Ben anlatmak istemedikçe zorluyor ve benden bir cevap alamayınca başka bir soru sorup duruyordu "konuşmak istemiyorum" dedim bu sorulara biraz daha tahammül edemezdim. "uyumak istiyorum" diye ekledim. Doktor anlayışla karşılayıp "bir daha ki seansa görüşmek üzere tekrar geliceğim ve  konuşacağız uzun uzun" diyerek son cümlesinde ki 'uzun uzun' kelimesini bastırarak söyleyip gitmişti. Yeni kapı kapanmıştı ki tekrar açıldı. Kim diye merak etmeme gerek kalmadan demirin görüntüsü gelmeden sesi geliyordu "yarın taburcu oluyorsun" dediğinde içim burkulmuştu. Ama bir yanımda bu habere sevinmişti. Anneme kavuşacaktım. Annemle konuşmam gerekiyordu beni çok merak etmiştir. "telefonunu kullanabilir miyim" dediğimde. Pantolonun cebinden çıkarıp bana uzattı. Hiç sorgulamamıştı. Ellerim yara olduğu için telefonu elimde tutamıyordum. "numarayı söyle ben yazayım" dediğinde anlamıştı durumumu itiraz etmeden elimde ki telefonu ona uzattım. "numara 05........." deyip aramasını bekledim. Telefonu kulağıma verip odadan çıktı. Yalnız kalıp rahat konuşmam için gitmişti. Kulağıma annemin sesi geldiğinde rahatlamıştım. Annemin sesi huzurdu, huzur kokuyordu. Bütün yaşadıklarım aklımdan bi an silindi. " alo kimsiniz" dediğinde kapatmadan konuşmam gerekiyordu. Ama bi türlü doğru kelimeyi bulamıyordum. "anne ben... Ben Su" dediğimde annemin ağlama sesi ve babama sesleniş sesi kulağımı doldurdu. "alo kızım nerelerdesin kınalı kuzum... Seni çok merak ettik" benim kurtulmam ve ölmemem için teröristler tehdit etmişti. O yüzden ailem şikayet edememişti. "güzel kızım orda mısın?" bi süre sessiz kaldığım için annemin sesi telaşlı gelmişti. "burdayım anne,yarın geleceğim" annem telefonu hoparlöre almış olmalı ki babam konuştu. "kızım neredeysen söyle bize biz abinle almaya gelelim" "yok baba ben şuan hastanedem yarın taburcu olacağım" babam yine razı olmamış olacak ki tekrar itiraz etti "hastanenin adını söyle seni çok merak ettik kızım annen de merak ediyor seni sabaha kadar bekleyemeyiz" haklılardı merak ediyorlardı. Ama ben daha nerede olduğumu bile bilmiyordum. "anne ben bilmiyorum hangi hastanede olduğumu söz veriyorum yarın sabah erkenden geleceğim sen bana en sevdiğim ıspanaklı böreğinden yap" annem bu konuşmama sevinmişti. Ama beni gördüğünde üzüleceğine emindim. "olur annem ne istersen ben onu yaparım" yüzümde uzun zamandır olmayan bir gülümseme olmuştu. "yok annem yorulma sadece börek yap yeter" tansiyonu olduğu için yorulmasını istemiyordum. Odanın kapısı açıldığında demirin geldiğini anlamıştım "anne görüşürüz yarın" deyip kapattım. Demir elinde simit ve meyve suyuyla başucumda ki sandalyeye oturdu. "iyi gözüküyorsun, bunları yersen daha iyi olacaksın" gülen yüzüm düşmüştü bi anda yiyecek gibi değildim. Ani yüz değişimimi farkeden demir "yüzünü düşürme bunlar yiyilecek bir an önce iyileşmen gerekiyor" eline aldığı bi parça simiti ağzıma koyup tekrar konuştu "hem yersen daha çabuk iyileşirsin" sanki ben bilmiyordum. Bir lokma daha ağzıma koyduğun da doymuştum. Meyve suyunu yaklaştırdığın da başımı yana çevirdim biraz daha mideme bir şeyler girerse kusacakmış gibi hissediyordum. "hayır daha fazla yiyemeyeceğim yoksa kusarım üzerine" belki iğrenir yedirmez diye düşünürken hiçte düşündüğüm gibi olmamıştı "bir şey olmaz bunlar bitmeden uyutmayacağım seni istersen kusabilirsin serbest" İğrenç ben olsam iğrenirdim. Herhalde alışık olmalıydı. Yalandan öğürünce gözlerini kısıp beni izlemeye başladı. İnanmamıştı. Bozuntuya vermeden konuşmaya çalıştım ne kadar becerebildiysem "bak gördün mü midem bulanıyor" kendimi acındırmak için biraz da yüzümü buruşturdum. "tamam öyle olsun ama bu simit bitecek su itiraz istemiyorum" gerçekten midem almıyordu. Bu adamın anlama sorunu vardı ya da bilerek yapıyordu. "anlamıyor musun demir midem almıyor kusacağım" oturduğu sandalyeye iyice yayılıp konuştu "su bahane uydurma bana görünen köy kılavuz istemiyor zaten el kadar bir şeysin bunları bitir hatta daha fazla ye" bu bana alttan alttan laf mı sokmuştu. Gözüm bi anda kendi bedenime kaymıştı. Zayıftım ve bu olaylardan sonra biraz daha halsizleşmiş ve kilo vermiştim ama midem almıyordu. Yiyecek yerim de yoktu biraz daha yersem kusacakmışım gibi hissediyordum. "al hadi son 2 lokma" deyip ağzıma bir parça daha simit sokmuştu. Ağzımda büyüyen simiti zorlukla yuttuktan sonra demire kötü bir bakış fırlattım "tamam bu sondu artık yiyemiyorum uyuyacağım müsaadeniz var mı DEMİR BEY" Bilerek demir bey diye hitap etmiştim bunu anlamış gibi bana yaklaşarak kulağıma doğru "iyi geceler uyuya bilirsin RÜYA" kulağıma sıcak nefesini verip geri çekildiğin de ben hala olayın etkisinden çıkamamıştım. Az önce o bana Rüya mı demişti bu ismimi söylediğimi hatırlamıyorum. Bu konuyu daha sonra konuşacağımı aklıma not edip gözlerimi uykuya teslim ettim. ... ... ... ... SABAH RÜYA SU YILDIZ; Gözlerimi bir kaç defa kırpıştırıp tamamen güneşe alıştığında öyle araladım gözlerimi. Gözüm yana kaydığında Demirin beni izlediğini fark etmemle bi anda irkildim dün de ben uyurken bana bakıyordu. Şuan da aynı konumda bana bakıyor. Bu adam hiç mi kıpırdamaz yerinden ya da uykusuda mı gelmez. Ben bunları düşünürken demirin sesi kulağıma ilişti "sonunda uyandın uykucu saat 10 oldu sen hala uyuyorsun anlamadım bi de akşam o kadar erken uyudun" Evet haklıydı bu sıralar uyku ihtiyacım çok fazlaydı. Aklıma bi an annem geldi ben ona söz vermiştim sabah erken geleceğim diye aklıma bu gelince bi anda yerimden irkildim bunu farkeden demir hemen bana yoğunlaştı "noldu bir şey mi var" diye soru sordu tabi ya ben dün demire de söylememiştim. O sırada demir ayağı kalkmış başımda bana soru dolu gözlerle bakıyordu. "demir ben anneme dün söz vermiştim.." nasıl söyleyeceğimi düşünürken tekrar demir konuştu "ee.. Taksit taksit söylemesen de hepsini birden söylesen" Bende nerden buldum o cesareti bilmiyorum ama bi anda söyledim "Yarın erkenden geleceğim dedim beni bekliyorlar götürür müsün beni" evet kızım şimdi hapı yuttun. Demir ellerini başında birleştirip etrafında tur atıp ofluyordu. Ne demiştim eve bırak demiştim. Eğer bırakmayacaksa ben bi taksi çağırırdım. "sen niye önce bana sormadın" hiç düşünmeden cevapladığım için bin pişman oldum "neden soracaktım ki bırakamayacaksan ben taksi çağırırım" "gidemezsin" bu ne demekti şimdi neden gidemeyecektim. "ne demek gidemezsin" benim konuşmamdan sonra hızla bana dönüp sinirli bi şekilde "hiç bir yere gitmiyorsun su" "GİTMİYORSUN DEDİM BİTTİ" 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD