bc

Bazı Dilekler Tutar (3 bölümlük kısa hikaye)

book_age12+
327
FOLLOW
1K
READ
love-triangle
love after marriage
goodgirl
comedy
sweet
bxg
office/work place
royal
lonely
sassy
like
intro-logo
Blurb

Tüm dileklerin gerçek olduğuna inanılan gecede yıllardır inatla dilek dileyen ve hiçbir dileği gerçek olmayan 23 yaşındaki Alora.

Gerçekleşmeyen tüm dileklerine inat, son bir umutla kolları sıvayıp hayatının son mucizesi için bir dilek dilerse ve bu dileği gerçekleşirse?

Ya da gerçekleşmezse?

Kimsenin bizi duymadığını, görmediğini, anlamadığını hissettiğimiz o çaresiz anda birilerinin bizim dileklerimizi gerçekleştirmek için çaba sarf ettiğini söylesem... Ah gerçekten öyle, biz daha farkına varamamış olsak da...

Sihirli dokunuşlarla hayatımız bir peri masalına dönebilir.

chap-preview
Free preview
⛄ Noel de bir dilek
Alora, bütün hafta boyunca tatil başlayana kadar yetiştirmesi gereken işler için oradan oraya koşturup durmuştu. Çalıştığı büyük mağaza noel sebebiyle yıl içinde olmadığı kadar yoğundu. Tatil öncesi son dakika alışverişleri nedeniyle hiç kimse hiçbir yere yetişemiyordu. İşi olmamasına rağmen kasa görevlilerine bile yardım etmişti bu hafta sık sık. Sonunda işleri gece vardiyası için gelen arkadaşına devredip arkasına bakmadan kendisini sokağa attı. Yürürken tüm eklemlerinden akordu bozuk bir keman gibi kötü sesler çıkıyordu. Çantasının omzundan kayan uzun askını hafifçe kısaltmak için başını çantasına doğru eğdi. Birisi omzundan do notası çıkartacak kadar sert bir şekilde ona çarpıp özür bile dilemeden geçip gitti. Olduğu yerde durup elinde tuttuğu çantasını sert bir şekilde yere fırlattıktan sonra çatallaşmış sesiyle isyana başladı. ''Eğer bir kişi daha omzuma çarparsa kendimi yere atıp çocuklar gibi tepinerek ağlamaya başlayacağım.'' Kendisine en son çarpan kişinin henüz evden çıkmış ve parkasını iliklemeye uğraşan minyon tipli bir kız olduğunu gördüğünde iç çekti. Kızın üzerinde hemşire üniforması vardı. Nöbete gidiyordu muhtemelen. Kızmaktan vazgeçip en az kendine acıdığı kadar kıza da acıdı. Yüzüne düşen henüz yağmaya başlamış pamuk kadar yumuşak minik bir kar kristaline elini atıp almaya çalıştığında, kristal hemencecik eriyip eldiveninin yün iplikleri arasına karıştı. Tüm hayalleri, umutları ve dileklerinin her yıl yağan karla birlikte yeşerip, tüm ışıklar söndüğünde gecenin karanlığına karışması gibi... Elini yumruk yapıp birkaç blok ötedeki evine doğru yürüyüşünü hızlandırdı. Evini düşününce yüzünde bir burukluk oluştu. Her zaman büyük ve içi çocuklarla, arkadaşlarla, hepsinden önemlisi onu seven insanlarla dolu bir yuva dilemişti. Şimdi ise şehir merkezinde bir apartmanın 8. katında, küçük, kullanışlı stüdyo tipi, tek kişiye ancak yetecek bir daireye sahipti. Ne bir kocası ne de çocukları vardı. Kendisi gibi yalnız olan hiç arkadaşı yoktu, yarın geceyi birlikte geçirebileceği. Dalgınlığından kurtulduğunda asansörün içindeydi. Dairesinin bulunduğu kata geldiğinde asansörden inip soğuktan uyuşmuş ve karıncalanan parmakları ile anahtarlarını bulabilmek için çantasını karıştırmaya başladı. Bir yandan söyleniyor bir yandan çantasını karıştırıyordu. Anahtarlarını arama işi birkaç dakikaya kadar uzadığında sıkıntıyla ufladı. Elindeki eldivenleri çıkartıp montunun cebine soktu. Ufak bir araştırma sonucu bu kez anahtarlarına ulaşabilmişti. Bu esnada epeyce üşümüştü. Kapıyı açıp hızla artık ıslanmış montunu çıkartıp kapının dışına doğru salladı yerleri ıslatmamak için. Bir de ıslanan yeryüzünden yere yapışmayı kaldırabileceğini sanmıyordu. Montunu hemen girişte duran duvara monte edilmiş mini askıya asıp, bu askının da öncekiler gibi kırılmamasını diledi. Çantasını alıp Amerikan tipi mutfağına geçti. İnce ceketini çıkarttı. Çantası ile birlikte koltuğa bırakıp kumandaya uzandı. Evdeki sessizliği bastırması için işten döndüğünde ilk işi televizyonu açmak olurdu. Televizyonu açıp saçma yılbaşı eğlencesi yayınlayan birkaç programı atladıktan sonra sonunda yılbaşı ile pek de alakası olmayan bir kanal bulduğunda kanal değiştirmeyi bıraktı. Kumandayı kenara bırakıp mutfak kısmına birkaç adımda ulaştı. Bugün tabii ki hindi falan yemeyecekti. Bugün yarının tatil olmasından faydalanacak ve içecekti. Dolaptan bir gün önce pişirdiği tavuktan kalan iki budun durduğu basit cam tabağı çıkartıp mikro dalgaya attı. Sonrasında henüz açılmamış kırmızı şarabını alıp iki kadehle birlikte küçük masasına ilerledi. Birkaç dakika sonra tavuk ve şaraptan oluşan muazzam yemeği hazırdı. İç çekip iştahlı ve yemek düşkünü bir insan olmadığını hatırlattı kendine pek de iştah açıcı olmayan yemeğine bakarken. Kısık olan televizyonun sesini açtı. Koltuğa uzanıp sırtını yastıklarla besledikten sonra bir eline şarap kadehi diğer eline de bir peçete ile tuttuğu budu alıp programdaki yaşlı , yüzünde bile değişik dövmeleri olan pırıltılı giysiler giymiş, abartılı takılarıyla felaket görünüşlü kadını izlemeye başladı. "Tam bana göre, mükemmel." dedikten hemen sonra kadının dedikleri dikkatini çekti. "Noel baba yok evet. Bize bu güne kadar hiç hediye getirmedi. Uçan ren geyikleri de yok ama bir yerlerde saf kalbimizle dilediğimiz her şeyi duyan ve zamanı geldiğinde gerçekleştiren birisi var. Dileklerimiz biz dilemekten vazgeçtiğimizde kaybolur. Bir şeyin olmasını çok mu istiyoruz? O halde gönülden dileyelim." Alora kanalı değiştirmek için kanepenin yanında duran kumandaya uzanırken kadının söylediği cümlelerle iyice sinirlendi. Her yıl tüm kalbiyle diliyordu. Hep diliyordu. Şimdi bu kadın yeterince gönülden dilemediğini ima ediyordu. Hiçbir şeyden anladığı yoktu! "Bu yılki dilekleriniz gerçek olsun istiyorsanız dediklerimi uygulamanızda fayda var." diyen kadının sesini sonunda kapatabildiğinde, kararmış ekranın karşısında dikilirken elinde kemirilmiş ve kemiği kalmış bir but ile yarısı şarapla dolu bir kadeh vardı. Sonrasında evin içinde sıkıntıyla ve içerek geçen saatler boyunca dileklerin saçmalığı ve asla gerçek olmaması konusunda epeyce heyecanlı düşüncelerini kum torbasına aktarmakla geçti. Odasında asılı olan kum torbası onun gün içerisinde yaşadığı mutsuz şeylerin hepsini bilen tek şeydi bu gezegende. Derdini anlatabileceği kadar samimi olduğu bir arkadaşı yoktu. Hatırladığı bir ailesi de. psikiyatra gitmeye de parası yetmeyeceği için o da böyle bir çözüm bulmuştu. Kimi zaman eline kahvesini alıp bu torbaya saatlerce sinir olduğu mağaza sahibi Mordel'den ve onun saçma iş disiplini kurallarından bahsederdi. Kimi zaman küstah bir müşteriden, kimi zaman ise elinde şekerlemeyle kıyafetlere dokunan minik çocukların umursamaz annelerinden. Bazen ki bu çok nadir olurdu, mutlu olduğu bir olaydan. Arada sırada da işte bugün olduğu gibi eldivenleri giyer ve sevgili kum torbasıyla yumruklarını tokuştururdu. Tüm yorgunluğuna rağmen alkolün verdiği hissizlikle bilekleri ağrıyana kadar torbayı hırsla yumrukladı. Hızını alamayıp bir tekme salladığında dengesini kaybedip sırt üstü yere serildi. Henüz perdesini kapatmadığı pencereden dışarıyı gördü o vakit. Karanlık gökyüzü yılın hiçbir zamanında böylesine aydınlık olmamıştı. Işıl ışıl ışıkların pırıltısı neredeyse gökyüzüne kadar ulaşıyordu. Kar taneleri ışıklarla birlikte renkli kardan bir gökkuşağı gibiydi gördüğü çerçevede. İçine aylardır hissetmediği bir mutluluk dolarken oturdu. Alkol etkisini göstermeye başlamıştı işte. Aldığı şarabın markasını hatırlamaya çalışarak kendisine öğüt verircesine mırıldandı. ''Artık bu markadan şaşmak yok Alora.'' Güç bela ayaklanıp mutfağa döndüğünde telefonunun rahatsız edici klasik müzik çalan zil sesini duydu. Duyduğu sesle birlikte içindeki yalancı sevinç dalgası geldiği gibi kayıplara karıştı. Bu ses şefi Recent'in aradığını ve bir sorun olduğunu gösteriyordu çünkü. Telefonuna cevap verebildiğinde karşısındaki ses bağırarak onun konuşmasına fırsat vermeden hiç de hoşuna gitmeyen şeyler sıralamaya başladı. ''Mordel'in oğlu yarın akşam düzenlenen yılbaşı kokteyline katılacak. Bil bakalım ne olmuş. Nişanlısı onu aldattığı için ayrılmış. Bu partiye bir kızla katılması gerekli. Patron da o kızın sen olmanı istiyor çünkü kalbi kırık genç patronumuz bir günde bir kız bulamayacağını bahane ederek geceye katılmaktan kurtulmaya çalışıyormuş. Olaylar, olaylar! Bu bir felaket olur duyulursa. Kendi düzenlediği geceye katılmayan aile olarak boy boy resimleri çıkar tüm gazetelerde. Bu olursa hisse senetleri düşer ve mağaza batar; biz de işsiz kalırız. İşsiz kalmak ister misin Alora? İstemezsin. Erkek arkadaşın da yok. O yüzden yarın için hazırlansan iyi olur.'' Recent en sonunda sustuğunda tabiatına tamamen ters bir şey yaparak şefine karşı çıktı Alora. Katılmak istemediği bir partiye, nefret ettiği patronunun henüz hiç görmediği ve ne olduğu belirsiz züppe oğlu ile katılmayacaktı. ''Sevgilim olmadığını kim söyledi. Benim bir sevgilim var. '' dediği an zaferle gülümsemesi, duyduğu cümle ve ardından telefonun kapanması ile yüzünde dondu kaldı. ''İyi o halde, yarın o sevgilin ile birlikte seni partiye bekliyorum: Gelmezsen kovulursun. '' Telefon elinden kayıp düşmeden kendine az buçuk gelen Alora, bezgince bir nefes koyverdi. Bir gün içinde bir adam bulması gerekiyordu ve bu adamı onunla partiye gelmesi için de ikna etmeliydi. İşiyle vedalaşmak istemiyorsa Recent'e gösterebileceği bir sevgili bulması şarttı.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Her Triplet Alphas

read
7.0M
bc

The Heartless Alpha

read
1.5M
bc

My Professor Is My Alpha Mate

read
474.5K
bc

The Guardian Wolf and her Alpha Mate

read
521.1K
bc

The Perfect Luna

read
4.1M
bc

The Billionaire CEO's Runaway Wife

read
613.6K
bc

Their Bullied and Broken Mate

read
473.0K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook