1. Bölüm/ İlk Karşılaşma

1134 Words
1. Bölüm/ İlk Karşılaşma Yer: Arnavutluk, Mafya Baronu Edoni Köşkü. Temmuz 2004. Tüm Avrupa, Afrika, Ortadoğu, Akdeniz ve Asya baronlarının her sene bir liderin evinde, ailecek katılma davetine herkes gibi Türkiye lideri Hakan Kosovalı ve İtalyan lideri Angelo Lorenza da ailesi ile katılmıştı. Kürşad Kosovalı Amerika’dan buraya geçiş yapacağı için Hakan yengesi Aybüke ve küçük yeğenleri ile buraya gelmişti. Umay’ın babası Kürşad’ın uçağı arıza sebebiyle Paris’e zorunlu iniş yapınca bir gün geç katılmak zorunda kalmıştı. Arnavutluk’taki beyaz ahşaplarla yapılmış köşkün üçüncü katına özel olarak hazırlanmış odadaydı tüm liderler. Lider baronların toplandığı masada kritik konuşmalar ve gündemdeki sorunlar tek tek ele alınırken üst kattaki ultra seviye korumalı odaya bir kat bile yaklaşmak ölüm sebebiydi. Aile üyelerinin eşleri ve çocukları köşkün havuzlu bahçesinde sohbet halindeydiler. Amaçta buydu zaten Mafya liderleri işlerini hallederken aileleri ise birbirleri ile kaynaşacaktı. Küçük Petro merakla elinde tuttuğu macera kitabını okurken üzerine dökülen meyve suyu ile sinirle bakışlarını karşısındaki sakara çevirmişti. Ve İtalyanca “Ne yaptığını sanıyorsun” dedi. “Hadi gel oyun oynayalım” diyen İtalyan olmayan ama çat pat İtalyanca konuşan kıza baktı. Sarı teni, kumral saçları iki örgü yapılmış, mavi pörtlek gözleri ile kendisine bakan kızı incelemeye başladı. “Sen İtalyan mısın?” diye çocukça bir merakla sordu. “Hayır, Türküm” dedi küçük sarı saçlı mavi pörtlek gözlü şirin kız. Büyük bir gururla Türküm diyen kız ile yüzünde bir küçük bir gülümseme oldu. Çünkü ananesinde Türk’tü. Hiç ahlakı olmasa da elindeki kitabı düzgünce kenara bıraktı ve küçük kızın karşısında ayağa kalktı. “Ben Petro senin ismin ne?” “Adım Umay. Hadi gidip top oynayalım Peti bu aptallar beni oyunlara katmıyorlar” diye mızmızlandı Umay. “Ben varım merak etme” dedi Petro nedensizce bu kızın gülümsemesi hoşuna gitmişti ve onu mutlu etmek için kitabından vazgeçmişti. Başka bir top bulup Umay’la bir birlerine atmaya başladıklarında Petro her topu kaçırışında Umay’ın eşsiz kahkahası ormanda yankılanıyordu. Petro’da sırf bu yüzden topu yakalayamıyormuş gibi yapıyordu Umay dört yaşında şirin ve asi bir kızdı. Petro ise on yaşındaydı. Bu sefer topa daha sert vurdu Umay ve top ormanın biraz daha içine doğru gidince Petro topu almak için ilerledi. Arkasında da Umay geliyordu her adımında çıkan çatırdama seslerinden anlamıştı. Bu yüzden adımlarını yavaşlattı ve Umay’ı beklerken bir el ağzına ve eş zamanlı beline dolanmıştı. Korkmuştu ama bu korku Umay’ı görmemeleri içindi. Ama ağzını kapatan adamın acı inleyişi ile ağzındaki el aniden çekilmişti. Ne olduğunu anlamak için dönen Petro, Umay’ın adamın ayağını ısırdığını fark etti. Gördükleri ile gözleri kocaman açıldı küçük Petro’nun. Umay resmen bir pitbull gibi yapışmış bırakmıyordu. Başka bir zaman olsa bu duruma saatlerce gülebilirdi. Ama şuan durum vahimdi hayatları tehlikedeydi. Adamın Umay’a sertçe attığı tokadın sesi büyük ormanda yankılanınca küçük Petro sinirden ellerini yumruk yaptı. Bakışları hemen yüzü kıpkırmızı olmuş ama gözünden tek damla yaş akmamış kıza döndü. Ani bir hareketle küçük Petro sıkıca sarıldı Umay’a ve o adam ikisini de kucakladığı gibi arabaya soktu ardından hızlıca oradan uzaklaştı. Umay hiç durmadan çığlık atıyordu biliyordu ki abisi sesini nerede olsa duyardı. Ama o kadar uzaktı ki abisinden sesi ormanda yankılanıp duruyordu. Petro kulağına eğildi ve “Ağlama ve bağırma adamların elinde silah var Umay” diye konuşunca Umay adamların elindeki silaha dikkat kesildi. Artık bağırmıyordu ve ağlamıyordu ama korkuyordu. Gözyaşları için için içine akıyordu. Sıkıca yapıştı Peti’ sine sanki daha fazla sarılabilecekmiş gibi. İkisi de korkuyorlardı küçücüklerdi ve bu adamların ellerinde silahlar vardı. Petro hala sıkıca sarılmıştı Umay’a, iki küçük beden birbirlerine sarılmıştı ama korkudan titriyorlardı. Kısa süre sonra elleri ağzı bağlanmış ve bayıltılmış halde uçağa bindirip Moskova’ya götürüldüler. Yer: Moskova/Rusya “Patron istediğiniz gerçekleşti. Kimsenin ruhu bile duymadı.” Dedi Artem ukala bir şekilde. “Onun kılına zarar gelmeyecek Artem, çocuğa iyi bakın. Lorenza neden beni seçmediğine pişman olacak. Ama ilerideki iş ortağımla aram bozulsun da istemiyorum. Bu yüzden küçük beye dikkat edin” dedi memnun ve düşünceli şekilde uyuşturucu kaçakçısı Dimitri Telsenko. “Patron kızı ne yapacağız ayıktığından beri ağlıyor başımız şişti.” Diye veryansın etti Artem. Hayatının hatasını yaptığını bilmiyordu. Ömrü bir kelebeğin ömründen az kalmıştı Kosovalı kızını kaçırmasıyla. Dimitri’nin kaşları sertçe çatıldı ne diyordu bu ahmak koruma, ne kızı? Elindeki kristal bardaktaki viskisinden bir yudum alıp adamına baktı. “Hangi kız?” diye sordu. Umut ediyordu ki işlerini bozacak bir hareket yapmamıştır bu adamlar. “Kosovalı’nın kızı patron. Lorenza’nın oğlunu yakaladığımızda ikisi birbirine yapıştı ayıramadık yakalanmamak için onu da almak zorunda kaldık zira kız çok bağırıyordu.” Dedi Artem sıkıntıyla başını sağa sola salladı. Duydukları ile kan beynine sıçrayan Dimitri elindeki kadehi sertçe yere savurdu. “Lan ben size Lorenza’nın oğlunu alın demedim mi? Hayvanlar!” diye resmen kükredi. “Patron kız bacağımı ısırdı onu yere çarptım ama Petro’ya sarıldı ayıramadık.” “Lan eceline mi susadın sen Hakan Kosovalının yeğenini birde yere mi çarptın.” Dedi delirmek üzereydi Dimitri. “Nalet olsun nalet olsun. Ulan şerefsiz nerede görülmüş baronların kızlarını kadınlarını kaçırmak!” odanın içinde endişe ile yürümeye başladı. “O Kosovalı hepimizin kıçına tnt’yi sokar bizi de havada elli parçaya dağıtır.” Dediğinde sinirle elini pencere camına geçirdi. Cam bin bir parçaya ayrıldığında elindeki kanlar yere damlıyordu ama Dimitri’nin umurunda bile değildi. “Hemen Yakuza’yı ara. Ona şartlarını kabul ettiğimizi söyle.” Dedi çaresizce. “Patron emin misin? Adam bizim karın yüzde 75’ni istiyor.” “Ulan oruspu çocuğu. Yakuza’ya evet demesek, evet diyecek bir dilimiz olacak mı sence? Ahh artem siktim senin belanı, ahhh yaktın bizi amına koyum” diye elini belindeki silahına attığında Artem dahil odadaki tüm korumalar hızlıca odadan çıktılar. Biliyorlar ki o silah belinden çıkmışsa şarjördeki son kurşuna kadar sıkmadan geri yerine konmazdı. Artem deli gibi her yerde Aleksandıra’yı arıyordu. Patronun sinirini bir o alabilirdi. Dışarıdaki sıcak havuzda yüzen Aleksandra’yı görünce yüzü güldü. Ve havuz başına geçip eline havluyu aldı. O sırada üst kattan arka arkaya altı el silah sesi duyuldu. “Aleks patronun sana ihtiyacı var çabuk yukarı çık” dediğinde Aleksandıra seksi bir hareketle havuzdan üzerindeki beyaz renk bikinisi ile çıktı ve Artem’in elindeki havluya sarılarak hiçbir şey demeden üst kata çıktı. Kapıyı açıp içeri girdiğinde sevgilisi hala çok sinirliydi. “Ben sizin gibi ahmaklarla nasıl bu sektöre girdim lan! Sizin kafanızı kopartıp içinde viski içmeyen Dimitri’yi siksinler. Gerçi Hakan bizi sike sike gebertecek ya” dedi ve ne var ne yok her şeyi yerle bir etti. Bu durumdaki Dimitri, Aleksandra için azma sebebiydi. O da az manyak değildi. Hızlı adımlarla Dimitri’ye dokundu ve bakışları kesişti. Aleksandra Dimitri’nin gözü önünde yok sayılacak kadar küçük olan bikinisini çıkardı ve hiç beklemeden Dimitri’nin kemerini sonra fermuarını indirip kocaman erkekliğini eline aldı. İşte bundan sonrası bol gürültülü ve patırtılı sert bir seksti. Bir süre sonra bedeni rahatlamıştı Dimitri’nin ama beyni patlamak üzereydi. Tekrar başka bir kadehe viskisini doldurduktan sonra telefonuna gelen mesaj sesi ile anında eline aldığı telefon baktı ve okuduğu satırlar onu rahatlamıştı, çünkü Yakuza onun davetine olumlu cevap vermişti. Herkes iyi bilirdi ki Hakan Kosovalı ile Asahi Yakuza ebedi düşmanlardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD