İmkansız Aşk

2198 Words
Akşama kadar süren hazırlığa Ecevit de yardım etti. Karı koca Pırıl'ın güldürmek için çocuklarının başına gelen bir sürü olayı anlattılar. Biraz olsun mutlu olduğunu görünce seviniyorlardı. Sonunda işleri bittiğinde de akşam olmak üzereydi. Kapı sesi evi doldurduğunda karı, koca evlatları geldiği için telaşla kapıya koşturdular. Pırıl ise mutfakta kalmıştı. Sanki çıktığı anda Yunus'u görebilecekmiş gibi kalbi küt küt atıyordu. Elini kalbinin üstüne koyup 'belli etme' dedi. Adam onu tanımıyordu ve belki de umurunda bile olmayacaktı. Derin bir nefes alıp koridora çıktı. Yengesinin ve amcasının arkasında durup misafirleri bekledi. -Hoş geldiniz. Davut ve Gönül önde Bedir de arkalarında giriş yaptı. Kapıda kalabalık olmasın diye salona geçelim dediler. Burçin, Pırıl'ı görünce çok sevindi. Bakışları bile ürkek bakan kıza yaklaşıp sıkıca sarıldı. -Seni burada gördüğüme çok sevindim. Yılmaz karısının kuzenini en fazla iki kere görmüştü. Bir nişanda bir de düğünde. Öğrendiği kadarıyla ailesi pek görünmesine izin vermiyordu. Oysa diğer kuzenlerinin hepsini tanıyordu. -Nasılsın Pırıl? -İyiyim abi. Hoş geldiniz. -Hoş bulduk. Burçin ve Yılmaz yol açılsın diye devam ettiler. Alp kucağında Ezgi ve yanında nişanlısı ile girdi. Kuzenine yalancı bir sitemle bakıp "Sen gelmedin, ama ben geldim."dedi. Ürkek ve üzgün bakan gözleri görünce gülümsedi. Zaten kıyamıyordu bir de böyle bakınca kötü hissediyordu. -Asma suratını. Bak seni nişanlım ile tanıştırayım. Canım, Pırıl amcamın kızı. Derin hüzünlü bakan kıza gülümsedi. Nişan aile arasında olmuştu, ama düğünde de gördüğünü hatırlamıyordu. O zamanlar aralarında bir şey olmasa da bütün akrabaları görmüştü. Kıraç beklemekten sıkılıp çiftin önüne geçti. Pırıl'ı öpüp "Nasılsın kuzen?"dedi. -İyiyim abi. Sevgisini gösterip "Çağla."dedi. Sıra çok olduğu için de "İçeri de devam edelim."dedi. Hale ve Deniz'i de alıp içeri girdiler. Sıranın sonunda olan Bengü sonunda içeri girdiğinde "Kuzen!!" diye kucağına atladı. Aralarında iki yaş olduğu için çok iyi anlaşıyorlardı. Küçükken her fırsatta kaçıp oyun oynarlardı. Yengesi onu sevmese de sıkıntı değildi. Zaten hangi birini seviyordu. Onlara göre anne ve babaları çocuklarını çok yüz veriyordu. -Annen yok değil mi? Pırıl kuzenin sorusuna tebessüm etti. Annesiyle anlaşamadıklarını bilmeyen yoktu. "Yok." Bengü şaşkınlıkla bakıp "Yani seni tek başına yolladı. Ne oldu kafasına bir şey mi düştü?"dedi. Peşine birini takmadan göndermesi büyük olaydı. Pırıl sıkıntıyla nefes aldığın da keşke demek istedi. Bengü kuzenini kolunun altına alıp "Babama söyleyeyim amcamı ikna etsin. Biraz zaman geçirelim."dedi. Göndermiş olsalar da hemen almaya geleceklerini tahmin ediyordu. Pırıl ailesini bildiği halde teklif etmesine sadece gülümsedi. Sonra da kapıyı kapatmak için adım atmıştı ki beliren kişiyle kaldı. Karşısında iki kere gördüğü ve küçük kalbini etkileyen kişiden başkası değildi. Heyecanla elini çekip başka yöne baktı. Şu ana kadar gelmeyince yok galiba diye düşünmüştü. Yunus adımını atacağı anda gördüğü kızla durdu. Daha önce gördüğü biri değildi. Bengü'ye baktığında "Kuzenim Pırıl." demesiyle şaşırdı. Kaç kere gelmişlerdi, ama karşılaştıklarını hatırlamıyordu. Kaçan gözler merakını artırsa da elinde ki poşetleri koyup ayakkabısını çıkardı. -Kuzen benim telefon etmem lazım. Sen Yunus'a yardımcı olursun. Pırıl cevap veremeden kuzeni koşup gitti. Yüreği daha çok baskı uygularken içeri adım atan adama bakamıyordu. Utancı artarken göz göze gelse anlayacak diye korkuyordu. Uzaktan gördüğü adam şimdi yanındaydı. Geri adım atıp rahat bir alan bıraktı. Yunus da içeri girdiği halde öylece bekliyordu. Sessizlik acayip gelince "Mutfak neredeydi?"dedi. Bilmediğinden değildi. Ortamın havasını değiştirmek istediği anda kendine dönen gözler bir şey anlatmak ister gibiydi. Saniyeler ikisi içinde birçok anlam yükledi. İlk kaçan yine Pırıl oldu. Mutfağın yolunu gösterdi. Yunus ürkek ceylan gibi her an kaçmaya hazır kızı daha fazla tedirgin etmek istemedi. En ufak hareketinde gidecek gibi duruyordu. Yanından geçerken eşlik etmesini istedi. Aynı anda da neden bu kadar etkilendiğini anlamaya çalışıyordu. Pırıl da arkasından gitmemesi gerektiği halde biraz daha diyerek peşinden yürüdü. Belki bugün onu son görüşü olacaktı. Onun içinde her hareketini dikkatle izliyordu. Elinde ki poşetleri köşeye koyup döndüğünde yakalanmış gibi telaş yaptı. -Siz içeri geçin isterseniz. Gerisini ben hallederim. Yunus sesini ilk defa duyunca küçük bir heyecan yaptı. Seni bu zamana kadar nerede sakladılar dememek için kendini tuttu. Artık içeri gitmesi gerekiyordu, ama ayakları mıhlanmış gibiydi. Daha az önce adını öğrendiği kızdan kopmak istemiyordu. Duru güzelliği her saniye daha çok kalbine işleniyordu. Pırıl bakışlar altında utandığı gibi bedeni de hiç yardımcı olmuyordu. Yapma, yapmamalısın, olmaz dese de kalbine söz geçiremiyordu. Hele bu kadar yakınına gelmişken kopamamak gibiydi. Büyüklerin "Yunus nerede?"sorusu ile an bölündü. İkisi de başka yöne bakarken Yunus "Ben içeri geçeyim." dedi. Pırıl'ın onayını almak ister gibi de tekrar dönüp baktı. Dudakta beliren küçük bir tebessümü kabine hapsedip mutfaktan ayrılmak zorunda kaldı. Yaşadığı birkaç dakika aklını fazla dağıtmıştı. Bilmediği bir deryaya açılıyor gibiydi. İlk görüşte etkilenmeyi saçma bulsa da şu an tamda onu yaşıyordu. İçeri geçip oturduğunda gözü kapıya kaydı. Arkasından gelmesini bekliyordu. Biraz daha görmek, tanımak isteği ile yanıp tutuşuyordu. Fark etmeden dilinden her seferinde 'seni nasıl görmedim' dökülüyordu. Kalbine düşen ateşin karşılığı olur muydu bir an önce öğrenmesi gerekiyordu. """"""" Misafirler yorgun ve aç olunca yemek hazırlamak için kalktılar. Yunus bu sırada balkona çıkıp biraz hava almak istedi. Beki serin hava düşündüklerine yardımcı olurdu. Ellerini balkon demirine atıp etrafa bakarken mutfak penceresinden içeriyi gördü. Ayakları o tarafa doğru sürüklendi. Herkes bir telaşın içindeydi. Gözü birini aramaya başladı. Sonunda ocağın başına elinde tabaklar ile geldiğini gördü. Tencerenin kapağını açınca yüzünde oluşan küçük tebessüme gülümsedi. Masum olduğu kadar fazla etkileyiciydi. İçinde büyüyen duyguların yanlış olmaması için biriyle konuşması gerekiyordu. Yeni olsa da kapılıp gitmeden önce bir şeyden emin olmalıydı. Salona baktığında Kıraç ve Alp arasında kararsız kaldı. Aksi gibi göz göze gediği Bengü oldu. Sanki anlamış gibi de kalkıp yanına geldi. -Yunus iyi misin? Bengü geldiklerinden beri dalgın olduğunu fark etmişti. Konuşmalara dahil olmamıştı ve aklı başka yerde gibiydi. Misafiri olduğu içinde ilgilenmek istiyordu. Canını sıkan bir konu varsa da abilerini devreye sokardı. Yunus aklında gezinenleri söylemekte kararsız kaldı. Sonra da ne olacaksa olsun deyip "Sana bir şey sormam gerekiyor."dedi. -Tabi buyur. Alacağı tepkiden çekinerek "Daha önce de geldim, ama Pırıl'ı hiç görmedim. Neden?" dedi. Bengü dikkatle bakarken elbet başka bir şey olduğunu anladı. Gözü pencereye kaydığında Pırıl'a baktı. Tekrar Yunus'a döndüğün de "Anlaşılan dikkatini çekti." dedi. Anında telaşlanan gözler gülümsetti. Kendini savunma telaşına girmesin diye de yardımcı olmak istedi. -Rahat ol Yunus, ben yabancı değilim. Sonuçta akrabayız değil mi? Biraz olsun rahatlasa da yanlış anlaşılmak istemiyordu. "Yani ortada bir şey yok." Hem Pırıl hakkında da kötü bir şey düşünmesini istemedi. Sonuçta adam akıllı bir şey konuşmamışlardı. Bengü gülümseyerek "Zaten olması mümkün değil."dedi. Anında değişen yüzü görünce de açıklamak istedi. -Ya onun iki abisi var. Birde baba var, ama artık abilerinden ona sıra gelmiyor. Anlayacağın kıza nefes bile aldırmıyorlar. Onun için olma şansı yok dedim. Yunus tekrar mutfağa baktığında duyduklarına üzüldü. Belki de bu yüzden mahzun bakıyordu. Gözlerinde ki hüzün görünmeyecek gibi değildi. -Ailesi biraz kuralcı mı? Bengü dalıp giden bakışlardan anlıyordu ki Yunus baya etkilenmişti. Amcasının tamam diyeceğini bilse birlikte olmaları için elinden geleni yapardı. Kuzeni de mutlu olurdu. Yunus çok iyi biriydi. Bedir amca ile yaşasa bile mutlu olurdu,ama bunlar maalesef mümkün değildi. -Senden saklamayacağım. Amcam babamdan çok farklı. Kuzen liseden sonra okumadı. Gerek yok diyerek kızı evden çıkarmadılar. Şimdi de... Devamını getiremedi. Yunus merakla baktı. Duydukları bile çok üzücüydü. Daha fazlası olduğu da belliydi. Bir baba kızına bunu nasıl yapar anlamıyordu. Hem de Ecevit gibi bir adamın kardeşi. Demek kardeş bile olsalar düşünceler çok farklı olabiliyordu. -Şimdi de ne? -Ailesinin uygun gördüğü kişiyle evlenecek. Duyduğu saçmalığa sinirle güldü. Etkilenmesini geçmiş bir insana zorla bir şey yaptırılması hiç hoşuna gitmemişti. -Pırıl ne diyor buna? -Kıza soran mı var? Hem çocuk da kuzeni. Annesi ile teyzesi isteyince babası da ikna oldu. Yumruğunu sıktığında dilinin ucuna gelen küfürleri etmemek için kendini tuttu. Öfkesini bastıramıyordu. Sanki evlenecek olan annelermiş gibi onun adına karar vermeleri çok saçma geliyordu. -Hemen mi evleniyor? Bengü aklından ne geçiyor anlamıyordu. Yine de "Oğlan da bizim kız gibi birkaç ay sonra yirmi yaşına girecek. Askere gitmeden önce söz kesilecek. Dönünce de düğün düşünüyorlar."dedi. Rıdvan'ı bir kere görmüştü. Anne sözünden çıkmayan ve ne deseler yapan biriydi. Pırıl onunla evlenirse aslında annesinin etkisi altında bir hayat süreceklerdi. Yunus aklında ki birçok düşünceyle "Anladım."dedi ve içeri girdi. Bengü arkasından izlerken ne anladığını merak etti. Vaz mı geçmişti ki olması gereken buydu. Başka ne yapabilirdi? Aralarında bir şey olsa bile amcası izin vermezdi. Yunus içeri girince elini yüzünü yıkamak için banyoya yürüdü. Kapıyı açacaktı ki önünde Pırıl belirdi. Az önce konuşmanın etkisinden çıkmadan karşılaşmak şaşırtmıştı. Korkuyla sıçrayıp elini kalbinin üstüne koymasını ve nefesini kontrol etme çabasını izledi. -Seni korkuttum mu? O kadar güzel sormuştu ki boşluğuna gelip "Biraz." demişti. Sonra telaşla "Ama sıkıntı değil. Galiba siz girecektiniz." diyerek kenara çekilmeye çalıştı. Önünde dağ gibi duran adamın yanında nasıl davranacağını bilemiyor, kendini iyice küçük hissediyordu. Kalbi olmayacak bir sevgiye kapılmasın diye de kaçıyordu, ama anlaşılan bugün imtihanı olmuştu. Yunus öğrendikleri yüzünden dağılmıştı. Bir de böyle baktıkça kalbi ne olursa olsun daha çok etkileniyordu. Yana kayan kızdan gözünü alamıyordu. Saçma olsa da biraz konuşmak istedi. Mutfakta ki telaşını hatırlayınca " Sende yemek yaptın mı?" diye sordu. Utanan yüzü görünce ortam ona da sıcak geldi. Kaçak bakan bakışlar da fazla tatlı duruyordu. Onaylayan gözleri görünce heyecana kapılıp "Hangisini yaptın?" dedi. Pırıl konuşma devam ettikçe kalbi çıkacak gibi oluyordu. Babası ya da abileri duyacak olsa öldürürdü. Bunu bilse de kendini alı koyamıyordu. Konuşmak çok güzel geliyordu. -Pilav yaptım. Yunus cevapla birlikte biraz yaklaştı. Işıkla birlikte parlayan elaya yakın gözleri yakından görme isteği ağır basmıştı. Hayranlıkla "Özellikle tadına bakacağım." dedi ve sonra da kedini içeri attı. Yaptığına kızsa da yüzünde bitmeyen gülümseme içini iyice ısıtmıştı. Bundan sonrası delilik olacaktı, ama devam da etmek istiyordu. Çeşmeyi açıp yüzüne su çarptı. Aklından çıkmayan bakışlar sen yanmışsın dese de sıkıntı olarak görmüyordu. Pırıl kapı kapansa da donup kalmış bir yere gidememişti. Özellikle yiyeceğim demişti. Yaptığı pilavı yiyecekti. Elini yine kalbinin üstüne koydu.Sanki bastırmasa çıkıp gidecek gibiydi. Anlaşılan tüm akşam böyle gezecekti. Biraz daha kalırsa Yunus çıkacaktı ve yakalanacaktı. Toparlanıp kendini mutfağa attı. ~~~~~ Masa hazır olduğunda herkes oturdu. Pırıl da Bengü'nün yanına yerleşti. Sanki masanın sonunda oturan Yunus'dan saklanmaya çalışır gibi iyice küçüldü. Bakmadığını bilse de aynı ortamda olmak bile utanmasına sebepti. Yemek başladığında babalar ve anneler kendi aralarında konuşuyorlardı. Deniz ve Yılmaz baba adayı olarak eşlerinin yedikleri ile ilgileniyorlardı. Alp ve Kıraç da sevdikleri ile iyiydi. Bengü az önce konuştuklarından dolayı Yunus ile Pırıl arasında bakışlarını gezdiriyordu. Kuzenine baktığında kafasını kaldırmadan tabağına gömüldüğünü gördü. Yaklaşıp "Biraz daha uğraşırsan tabağa yapışacaksın." dedi. Kalkan bakışların saniyelik olsa da kaydığı yeri gördü. Bir şey döndüğü çok belliydi. Merak edip "Ne oluyor?" diye sordu. Pırıl kuzenin elini tutup "Lütfen mutfağa gidelim."dedi. Biraz daha kalırsa yerin dibine girecekti. Herkesin duygularını fark edeceğini sanıyordu. Yüzü iyice kızarırken etrafına da bakamıyordu. Bengü tamam diyemeden Yunus tabağını uzattı. "Ben pilav alabilir miyim? Çok güzel olmuş." Bu herkes için normal olsa da Pırıl için kalpten gitme sebebiydi. Kalktığı gibi mutfağa kaçtı. Yunus arkasından baktığında yanlış bir şey yaptığını sandı. Oysa dolaylı yoldan eline sağlık demek istemişti. Hem yüzünü de göremediği için belki bakar diye umut etmişti. Pırıl mutfağa girince elleri titrese de su koymaya çalıştı. Sürahi elinden kayıyor gibiydi. Yunus'un söylediklerini düşündükçe sıcak basıyor kalbi kuş gibi uçup duruyordu. Ne kadar yanlış olsa da kapılıp gidiyordu. Dudakları kuruyor ve her nefeste boğazı yanıyordu. Bengü kuzenin halini görünce yaklaşıp elinde ki sürahiyi aldı. Suyu koyup bardağı uzattı. İçerken titreyen eller ve kızaran yüz aslında birçok şeyi anlatıyordu. Onun için en güzelini istese de amcası ve abilerini düşündükçe işin içinden çıkamıyordu. -Canım iyi misin? Olmadığı belliydi, ama konuya nereden gireceğini bilememişti. Göz göze geldiklerinde dolan gözleri görünce kollarının arasına çekti. Sıkıca sarılıp "Yapma böyle."dedi. Kuzeninin çaresizliği çok ağır geliyordu. Neden bir şey yapamıyoruz derken de kendine kızarken buluyordu. -Bengü ben olmayacak bir şeyi istiyorum. Düşündüklerinde emin olurken kuzenin geri çekilişini izledi. Gözyaşları içinde "Ne yapacağım?" demesine üzüldü. Keşke bir çaresi olsaydı. Babasına söylese bile amcasının yapacaklarından korkuyordu. Daha önce de kuzenini istemeye geldiklerinde ortalığı ayağa kaldırmıştı. Bir de Pırıl'ın üstüne gidip nereden tanıyorsun diye burnundan getirmişti. Oysa oğlanın annesi görünce böyle bir işe kalkışmıştı. Amcası benim istediğim olacak diyerek adamları kapı dışarı etmişti. Neymiş bilmediği birine kız veremezmiş. Annesi de çok konuşmuştu, ama saçma bir şekilde inat ediyorlardı. Hele şimdi kızı verdikleri için kimseyi dinlemezlerdi. -Ondan etkilendin demek. Yunus'un da aynı olduğunu bilse de söyleyemiyordu. Bilirse kuzeni daha çok üzülebilirdi. Bakışları buluştuğunda Pırıl bu kadar belli ettiği için utanmıştı. Bir şey diyemeden de telefonu çalmaya başladı. Çıkardığında abisinin aradığını gördü. Sanki yakalanmış gibi korkuyla geri çekilip gözlerini sildi. Sesini ayarlayıp açtığında birkaç saniye dinledi ve "Tamam."dedi. Telefon kapandığında da "Gitmek zorundayım."diye ekledi. Bengü ısrar işe yaramayacağı bildiği için mecburen eşlik etti. Salona vardıklarında Pırıl "Amca abim gelmiş, ben çıkayım."dedi. Masanın ucunda oturan adama bakmak istese de yapamadı. Bu onu son görüşüydü. Birkaç güne sözlü bir kız olacağı içinde hiçbir şeye izin vermezlerdi. Ecevit ve Zehra ayağa kalktığında Yunus gideceği için kötü oldu. Fark etmeden ayağa kalktığında son kez göz göze gelmeye çabası içindeydi. Aslında bir daha görüp göremeyeceğini de merak ediyordu. Burada oldukları zaman içinde tekrar gelir miydi? Herkes sırayla vedalaştığında Pırıl çekinerek biraz uzağında bekleyen Yunus'a baktı. Bu gözleri ile veda etmek gibiydi. Kısa bir an hayatına girmiş ve hiç tanımasa da güzel duygular yaşatmıştı. Hayalinde ki sevdiğine bakarken "İyi akşamlar."dedi ve ayrıldı. Yunus arkasından sessizce 'sana da' dedi. Saatler önce ilk defa gördüğü ve birkaç kelime dışında konuşamadığı kız kalbinin ortasına oturmuştu. Gidişi ile de sanki yarım kalmıştı. Aldığı nefes yetmeyince kendini balkona attı. Kenara yaklaşıp aşağı baktığın da Pırıl'ın çıkışını gördü. Karanlıkta bekleyen adama yaklaşmış ve birlikte uzaklaşmışlardı. Aklı çok karışık olsa da ne istediğini biliyordu. Bir şekilde Pırıl ile konuşmalıydı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD