1.1

757 Words
Hikayeye başlamadan önce umut ışığını okumalısınız. 1 yazanlar umut ışığı devamı 2 yazanlar çocuklar üzerinden 3 yazanlar üçüncü kuşak üzerinden devam edecektir. keyifli okumalar. "Levent!" "Efendim aşkım." 'Bu ne?' deyip burnuna tuttuğum gömleği eline alarak 'gömlekkk' cevabını veren Levent'in yüzüne gömleği fırlattıktan sonra üzerine yürümeye başladım sinirle. Hem ahlaksız hem yüzsüz hem de üstüne utanmaz. "Gömlek! Ciddi olamazsın ya? Ben de bir saattir pantolon diye bakışıyordum kendisiyle." Levent gülünce iyice sinirlenmeye başlamıştım artık. "Lan gerizekalı bu gömlek neden kadın parfümü kokuyor onu açıkla bana." 'Aşkım ne parfümü ya? Olsa olsa senin parfümün olur o' diyip gömleği eline alan Levent, o parfümün benim olmadığını anlamış olacak ki yüzünün şekli değişti. "Aşkım yemin ederim bak bilmiyorum kimin parfümü o, benim bir alakam yok." "Tabi canım. Benim alakam var. Ne demek benim bir alakam yok? Senin gömleğin bu." "Aşkım bak vallaha bilmiyorum. Ya ne işi var benim gömleğimde başka parfümün?" "Ben de tam olarak onu merak ediyorum ya zaten?" diyerek kaşlarımı iyice çattım. Bir de zeytinyağı gibi üste çıkıyordu beyefendi. O bilmeyecekti de ben mi bilecektim acaba parfümün kime ait olduğunu! Levent 'Ya bak gerçekten bilmiyorum' diyip kendini savunurken, parfüm kokusunun sadece gömlekten gelmediğini fark ettim. Tamam, sanırım kafama bir huni takıp, Bakırköy'e doğru yol alma zamanım gelmişti de geçiyordu bile. Soran olursa 'Yakışıklı ve zengin kocasını kıskanmaktan delirdi.' dersiniz. "Levent!" "Aşkım bak gerçekten.." derken susturdum Levent'i. Ben konuşuyorum burada değil mi ama? "Bir sus be. Onu demeyeceğim. Sanki ev de parfüm kokuyor." "Ya sen iyice paranoyak..." diyerek bana laf sokma çabasına giren Levent de kokuyu almış olacak ki " Bir dakika ya, cidden kokuyor." diyerek bana baktı. Hıh! Sanki ben aksini söylemiştim. Levent'le birlikte banyodan çıkıp odaya geçince Serhat'ın beşikten sarkıp komodinden aldığı parfümlerin hepsini yere attığını gördük. Kırılan parfümler birbirine karışmış ve o yüzden de iğrenç kokuyordu.. "Serhat! Annecim ne yapıyorsun sen ya?" diyerek Serhat'ın yanına gidip beşikten aldım onu. Aynı babasıydı bu çocuk! Nerede fuzuli bir iş varsa ikisi de oradaydı. "Oğlum senin yüzünden adım sapığa çıktı be.. Aşkım sapık oğlunmuş, günahımı aldın." diyerek bana şirinlik yapan Levent'e sinirle bakarak Serhat'ı ona uzattım. "Sus da Serhat'ı al şurdan. Ben de şuraları temizliyeyim." "Tabi, işine gelmeyince sus Levent." diyen Levent beyimiz haklı çıkmıştı ya susacağı yoktu tabiki. Ama tabiki de Duru olarak onu susturmayı en iyi beceren insan bendim. "Levent.. Sen salondaki kanepeyi çok özledin sanırım." "Aman da aman. Hanimiş babasının oğlu." diyerek Serhat'ı alıp odadan çıkan Levent'in arkasından kahkaha attım. Onun susmak bilmeyen çenesi varsa, benim de tehditlerim vardı. Odayı temizleyip aşağı inince Levent'in imâlı bakışlarını takmayarak oğlumun yanına geçip oturdum. "Ama ben de psikopata bağlayacağım artık he. Varsa yoksa Serhat." diyen Levent'in ne dediğini anlamayarak baktım ona. Yine ne saçmalıyordu kendileri acaba? "Ne oldu gene ya?" "Niye gidip onun yanına oturuyorsun?" deyince gözlerim kocaman açıldı. Yok artık! O kadar da yapmazdı değil mi? "Yuh Levent ya. Yeminle diyecek bir şey bulamıyorum. Bizim oğlumuz o, farkındasın değil mi?" "Evet. Peki sen de onu benden çok sevdiğinin farkında mısın acaba?" 'Ama bebek o, senden daha tatlı.' diyemedim. Onda bu kıskançlık varken, sırf kendisini daha çok seveyim diye öldürürdü oğlumu mazallah! "Küçük kardeşini kıskanan çocuklara benziyorsun Levent. Insan kendi çocuğunu kıskanır mı ya?" "Bana ne" deyip çocuk gibi omuz silken Levent'e gülmeden edemedim. Ciddi ciddi kıskanıyordu ve bunu dile getirmekten de utanmıyordu malesef. Hayır kıskanıyorsun, çocuk gibi kalkıp da söyleme değil mi ama? "Tamam, hadi senin yanına oturayım." deyip yerde oynayan Serhat'ın yanına yastık koyduktan sonra Levent'in yanına geçtim. Küçücük çocuğa dil mi çıkarttı az önce o manyak? "Levent sen iyi değilsin biliyorsun değil mi? Bir psikoloğa falan mı götürsek ki seni?" diyerek şaşkınlıkla ona baktım. Yakında beni tutup Serhat'a 'Benim o, sadece benim.' der diye korkmuyor değildim hani. "Banane kızım ya. Ben anlamam. Sadece benimsin sen." Kafamı yukarıya kaldırıp 'Allahım sen akıl fikir ver' derken, Levent'te aynısını yapıp 'Allahım sen konuyu biliyorsun, amin' diyince bastım kahkahayı. "Neymiş o konu? Söyle de ben de bileyim." "Aramızda o, sen anlamazsın." "Hı hı." diyerek sarıldım Levent'e. Deli adam, ne isteyecekti ki benden başka? Beni tanımadan önce neler istiyor bilmiyordum ama beni tanıdıktan sonra başka bir şey istememişti o. Çocuk bile istememişti mesela. Ona her zaman sadece ben yetmiştim. Tek istediği bendim ve onu aldıktan sonra başka hiçbir şeyde gözü yoktu. İnsanlar böyle olmalıydı zaten. Her zaman daha fazlasını istemek yerine elde ettiğimiz anda mutlu olup yetinsek gerçek mutluluk her zaman bizi bulurdu. "Söylesene ya." dedim yalandan ısrar ederek. Biraz inatlaşmanın kimseye zararı olmazdı ne de olsa. "Yahu aramızda dedim ya." dediğinde kahkaha attım. "Ne?" "Komik." "Bunu yalnız kalınca tekrar tartışalım canım." dediğinde gözlerimi devirip başımı iki yana salladım. İçi pisti içi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD