bc

Yaz Yağmur'u

book_age4+
498
FOLLOW
1.5K
READ
drama
tragedy
comedy
sweet
like
intro-logo
Blurb

Hikayelerdeki üçüncü kişiyi kötü bildik hepimiz. Sevmedik onu, kabullenemedik bir türlü.

Peki ya bu hikayede size o üçüncü kişiyi daha çok seveceğinizi söylesem bana inanır mısınız?

Yalnız, şunu belirtmek isterim ki çok iyi bir yalancıyımdır. Ama yine de inanın bana siz...

chap-preview
Free preview
Her Şey Yeni Başlıyor
Geçti istemem gelmeni, Yokluğunda buldum seni; Bırak vehmimde gölgeni Gelme, artık neye yarar? Necip Fazıl Kısakürek Aslında her şey tam olarak burada başladı, ya da ben öyle sanıyordum diyelim. Her sonun, ya da son sandığımız her şeyin bir başlangıç olduğunu henüz bilmediğim zamanlardı bu zamanlar. Her şey bitti, ne yapacağım ben derken, gözümdeki yaşlar bir bir akarken ümitsizliğe kapılıp intihar edercesine, aslında her şeyin yeni bir başlangıç için bittiğini ve her göz yaşının ardından gelecek güzel günler için adeta temizlik yaptığını öğretecektim. Geç olacaktı ve kesinlikle çok güç belki de. Ama öğrenmek her insana iyi gelirdi neticede. Bu oturduğum bankta, denizi izlerken... Nereden bilecektim ki başıma gelecekleri? Hah! Ben başıma gelecekleri ne zaman tahmin edebilmiştim ki? Sevgilimin beni kankam dediği kızla aldatacağını tahmin edememiştim mesela, ya da her zamanki unutkanlıklarımdan birini yaşayarak nüfus cüzdanımın evde kalmasının bu kadar büyük olaylara yol açacağını... Ama şunu anladım ki, erkekler süprizleri sevmiyormuş. Ne? Bu da bir şeydir değil mi? Bunu uçağa binemeyince beni beklemeden geri dönen biricik sevgilime süpriz yapacağım zaman anlamıştım. Malum, beni yolcu ederken pek üzgün görünüyordu kendileri. Ama asıl süpriz benim eve girdiğimde gördüklerimdi. Sevinçle kapıyı açıp da yeni bi sakarlık yaparak anahtarı yere düşürmemle, "Kim var orada?" diye bir ses duymam bir oldu. Sevgilimin biricik kankasıydı bu, Deniz. Buraya kadar sorun yoktu aslında. Asıl sorun içeri girince gördüklerimdi, ikisinin de yarı çıplak bedeni ve Deniz'in dağılmış kırmızı ruju. Konuşamadım... Konuşacak kadar nefes çekemedim ciğerlerime. Zaten konuşsam ne diyecektim ki "Ne kadar da güzel iş çevirdiniz arkamdan, tebrik ederim." Mi? Oradan alel acele çıkarken, telefonuna gelen aramalara aldırmadım. Az önce oradayken bıçak açmayan ağzımı bir daha açtırmasalar iyi ederlerdi. Zaten aldığım nefes canımı yakıyordu şu an. Sonra kendimi bu banka attım. Tam şu an bulunduğum banka. Elimde küçük valizim, el çantam ve ben tam tamına dört saattir oturuyorduk burada. Ne kararan gün umurumdaydı ne de soğuyan hava? Umurumda olan tek şey bana bunu nasıl yaptıklarıydı. Tamam, çok güzel bir kız değildim. Deniz gibi açık saçık giyinip erkeklerin ilgisini çekmeyi de beceremezdim, biraz da sakar ve unutkan olabilirdim ama yine de öyle sevmişti Ahmet beni. Yani en azından bana söylediği yalanlar bu şekildeydi. Ne kadar da güzel yalanlar uydurup beni kandırmıştı öyle pislik herif! Sen dünyanın en güzel kızısın Yaz, ben seni onlara benzemediğin için seviyorum Yaz, Deniz sadece benim en yakın arkadaşım Yaz! Lüks bir yat yaklaşıp da içindeki yüksek müzik denizin sesini bastırınca o tarafa doğru döndüm. Icindekilerin hepsinin zengin olduğu ve fazlaca eğlendikleri her hallerinden belliydi. Benim ağlamaktan ıslanmış gözlerimin aksine, onların gözlerinden mutluluktan yaşlar akıyordu büyük bir ihtimalle. O sırada yağan yağmura gülümseyerek kafamı yukarı kaldırdım. Gözyaşı, ardından gelecek mutluluk için temizlik yaparmış derler, yağmurun bu hazırlığı da gökkuşağı için miydi acaba? Ya da bana kıyamayıp da ağladığımı kimse görmesin diye miydi bütün bu çabası? "Hasta olacaksın." diyerek şemsiyeyle tepemde dikilen sesin sahibine döndüm. Tabiki de yakışıklı kaslı bir erkek falan değildi. "Önemi yok." Çatallaşmış sesimle cevap verip omuz silktim. Kimsenin umurunda olmazdı nasılsa benim hastalığım. "Hadi gel yağmur dinene kadar içeride bekle." diyen kız tüm olumsuz yanıtlarıma aldırmayarak içeri götürdü beni, elindeki şemsiyeyi daha fazla ıslanmayayım diye benim de üzerime tutarken. "Dur sen burada." diyerek beni diğerlerinden ayrı bir yere oturtan kız "Havlu getireyim, saçların sırılsıklam." diye söylenerek çıktı oradan. "Fazla ilgili değil mi?" Yerimden sıçrayıp sesin sahibine dönerken, ayakta duran dalyan gibi çocuğu nasıl oldu da göremedim diye düşündüm bir an. Hah! Ben bu güne kadar gözümün önündeki hangi gerçeği görmüştüm ki? "Ben gerek olmadığını söyledim ama dinlemedi bile." diyerek karşımdaki çocuğa bakarken, o da gülümseyerek ıslak sıçana dönmüş halime bakıyordu. Iceridekilerin şık hallerine ve çocuğun üzerindeki kapri tişört ikilisine bakılırsa burada çalışan biriydi sanırım. "Öyledir Derin. Yardım etmeden duramaz." Adının Derin olduğunu öğrendiğim kız havlu getirince saçlarımı kuruttuktan sonra üzerimi de değiştirip az önceki ikilinin yanına geri gittim. "Teşekkür ederim her şey için." "Önemi yok. Sen iyisi değil mi?" diyen Derin dikkatle bana bakıyordu. Sadece göz altlarım şişmiş, gözlerim kızarmış, sesim kısılmıştı. Ah ek olarak artık bir evim yoktu ve nüfus cüzdanım da o evde kalmıştı. "Iyiyim." diyerek minik valizime attım elimi. "Tekrar teşekkürler." "Yağmur, kızı eve bırakırsın diye umuyorum." diyerek çocuğa dönen Derin'e bakıp gülümseyen, az önce adının Yağmur olduğunu öğrendiğim çocuk "Tabi ablacım." diyerek alayla güldü. "Yat kaptanlığından sonra özel şoförlük." "Çok konuşma da defol hadi." dedikten sonra tüm şirinliğiyle bana döndü Derin. "Kendini hiçbir şey için üzme." Hiçbir şey demeyerek ordan çıkarken, arabanın kapısını açan Yağmur'a bakarak "Beni bırakmana gerek yok, ben kendim giderim." dedim. "Ayakların olduğunu ben de görebiliyorum. Ama Derin en az üç gün konuşur ve benim onun dırdırını dinlemeye hiç niyetim yok, o yüzden biner misin şu arabaya artık?" "Tamam." diyerek arabaya binerken, Yağmur da valizimi arka koltuğa atarak sürücü koltuğuna geçti. "Nerede oturuyorsun?" diyerek arabayı sürmeye başlayan Yağmur'a bir süre boş boş baktıktan sonra "Hiçbir yerde." diyerek derin nefes aldım. "Herhangi bir yerde bırak beni, hem artık Derin görmez." "Saatten haberin var mı senin?" "Yok." Geçen saat, akrebin götünden ayrılmayan yelkovan falan umurumda değildi şu an. "Biliyor musun? Tam bir baş belasısın. Kızıl, çilli bir bela." diyerek arabayı hızla sürmeye başlayan Yağmur'a bakıp kaşlarımı çattım. Bu cümleyi hatırlıyordum, hem de çok iyi. Nasıl unuturdum ki lisedeki ilk aşkımı. Köpek gibi peşinden koştuğum çocuğu. Benimle dalga geçip tüm okulun önünde beni rezil eden çocuğu. Okulumu, ailemi, sevdiklerimi bırakıp da o şehirden gitmemi sağlayan çocuğu. Onun yüzünden okulumu değilde güzelleşmeye odaklandığım ve okulumu iki yıl uzatmama sebep olan yegâne pisliği. Tabi ya, Yağmur Korkmaz'ı nasıl unuturdum ben...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Leyl Tutkusu

read
307.8K
bc

HÜKÜM

read
136.7K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

Kalbimin Derininde

read
7.7K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.2K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook