Bir Pizza Yakabilir miydi Insanın Canını Bu Kadar?

926 Words
Yağmur'un dediği şeyden sonra bir süre her şeyi yüzüne vurmakla, susmak arasında kalarak en iyi yaptığım şeyi yapıp sustum. Bir evin önünde durunca ona doğru dönüp mal mal yüzüne bakmaya başladım. "Neresi burası?" dedim gözlerimi devirerek. Onunla bir dakika bile kalmak istemiyordum ama her şeyim kapıyı çekip çıktığım o evde kalmıştı. Mutlulukla girdiğim o kapıdan aceleyle koşa koşa geri çıkacağımın aklıma gelmemesi gayet doğaldır. "Benim evim. Merak etme seni eve atamayacak kadar klas bir insanım. Zevkime uymuyorsun bir kere." Konuştu haspam. Tabiki de 'sıçarım senin zevkine.' Kısmını içeriden söylererek "Aman ne mutlu bana." diye söylendim. "Otele falan bıraksaydın bay klası kendinden önemli bey." "Bu saatte seni otel köşelerine bırakacak kadar öküz de değilim. Şimdi iner misin şu arabadan, karnım aç." Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur derler ya, hah işte Yağmur resmen bunu anlatmak için gelmişti dünyaya. Hâlâ aynı katıksız öküzdü kendileri. Evden içeri girerken, değişmeyen başka bir şeyin de Yağmur'un zenginlik seviyesi olduğunu anlayıp gözlerimi devirdim. Zaten babası ceza olsun diye onu bizim okula yollamasaydı ancak dergilerde görürdüm onu. Hoş, bizim sınıfa gelmese benim için çok daha iyi bir lise deneyimi olurdu ya... Yine de... Aman ne bileyim? "Yemek yapmayı biliyor musun bayan baş belası?" diyen Yağmur'a bakıp bir kaç saniye cevap vermek için sakinleşmeyi bekledikten sonra "Hizmetçi olarak geldiğimi bilmiyordum dedim." "Hizmetçi diyen mi oldu sana? Sadece karnım acıktı." Tamam, çocuk sadece yemek istemişti. Neyin kızgınlığıydı bu? Yaşanmamış aşkının, okuldaki rezil oluşlarının, kendinden nefret etmenin, kilo vereceğim diye ölümün eşiğine gelmenin dedi içimdeki kırgın Yaz. Haklıydı... Belki onlardı, belki de ben o kadar şey yaşarken, Yağmur'un hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam etmesi. Belki de hepsi. Ben onu bir an olsun aklımdan çıkaramazken, onun beni çoktan unutmuş olması, ya da hiç hatırlamaması. Koyuyordu be insana, hem de çok koyuyordu. "Ne yapacaksın bana yemekte?" "Zıkkımın kökü, sever misin?" diyerek sinirle Yağmur'a baktım. Umarım severdi, ona uygun tek yemek buydu çünkü lügatımda. "Anladım. Sanırım iyi gününde değilsin. Neyse ben bir şeyler alıp geleyim o zaman." diyerek kalkıp giden Yağmur evden çıkarken, kendimi koltuğa attım ben de. Hayallerimin baş düşmanına bir de yemek mi yapacaktım yani, daha neler? Telefonu açıp açmamak arasında kalıp da en son kendimle verdiğim savaşa yenik düşerek açarken, ardı arkası kesilmeden gelen birdirim sesleriyle kahkaha atmaya başladım. Bu kadar mı çabuk pişman olmuştu o boyalı sürtükle beni aldattığına yani? Ya da annem telefonumun neden bu kadar süre kapalı olduğunu sorup ağzıma edecekti büyük bir ihtimalle. Telefonun ekranına dokunup gelen mesajlardan birini açarken, Ahmet'ten olduğunu fark ederek aynen geri kapattım mesajı. Hangi hakla, hangi akla hizmet mesaj atıyordu bana o hâlâ? Nasıl bir yüzsüzlüktü bu yahu? Telefonu sinirle koltuğa koyarken, çalmasıyla birlikte elime alarak aramayı reddedikten sonra annemi aradım. Ne de olsa hayatta beni gerçekten tek seven kişi oydu, koşulsuz şartsız. Annemle konuştuktan sonra gelen bir diğer aramayı da reddederek kapattım telefonu. Hayır, ağlamayacaktım. Yeterince ağlamıştım zaten. Şimdi değil. Belki gece, kimse görmezken. Şu an da kimsenin umrunda olduğumdan değil de, Yağmur'a rezil olmak istemiyordum bir kez daha, o her ne kadar önceki rezilliklerimi hatırlamasa da. Yağmur elinde poşetlerle içeri girerken, elindeki pizza ve kolayı masanın üzerine koyunca "Nerede yatacağım ben?" diye sordum. "Yemek?" "Istemiyorum." dedim çatallaşan sesimle. Yağmur bana odayı gösterince ışığı kapatıp gözümden akmak için bekleyen göz yaşlarıma izin verdim. Ilacimı çıkarıp derin nefes almaya başlarken göz yaşlarım daha da fazla akmaya başlamıştı. Pizza he? Pizza... Cidden yiyebiliyor muydu hâlâ gönül rahatlığıyla onu? Nasıl ya? Bu kadar mı değersizdim? Bu kadar mı yoktum ben? Odaya getirdiğim valizimden günlüğümü alarak hiç unutmadığım o tarihi bulup açtım. Gece lambasını açınca biraz daha iyi okuyabiliyordum. Okumasam da ezberlemiştim zaten. Kilo vermek için hastahaneye yattığımda her gün okumuştum o sayfayı, hiç bıkmadan. "Hadi Yaz sen de gel." Bu kadar sevinir miydi bir insan bir cümleye? Başıma gelecekleri bilmeden sevinçle "Olur." diyerek takılmıştım onların peşine. Yağmur beni de yanına çağırmıştı başka ne isterdim ki? Ne kadar geri zekâlı bir insansam zamanında, şu anda da öyleyim. Asla değişen hiçbir şey yoktu görüldüğü üzere. Hep aynı salaktım ben. Şu an düşünüyorum da, hiç hayatta olmamayı isterdim. Yok olmayı. Bakma bana öyle günlük? Intihar edecek kadar güçlü değilim ben. Keşke olsaydın diyorsun değil mi? Keşke... Bu gün, onlarla o pizzacıya gitmemek için sabah uyandığımda yatağımda ölü bulunmayı tercih ederdim. En azından rezil olmazdım bu kadar. Pizzaları söyleyip de herkes yemeye başlayınca ben de başladım. Nerden bilebilirdim ha söylesene? Bir pizza, sadece lanet bir pizzanın bir insanı bu kadar rezil edebileceği gelir miydi aklına? Benim gelmezdi. Yağmur'un bu kadar kötü biri olacağı da aklıma gelmezdi. Ne istedi ki benden? Hiç rahatsız etmemiştim oysa ki onu? O rahatsız olmasın diye onun olduğu tarafa dahi bakmıyordum ben. Tek istediğim iki dakikacık yanında oturup o Allah'ın belası pizzayı yemekti. Neydi ki benimle alıp veremediği? Neden ya neden? Söylesene neden kötü bu kadar insanlar? Ağlayarak yazdığım günlüğü, yine ağlayarak kapatırken, artık hangi olana ağlayacağımı şaşırmıştım. Ahmet'in bana yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de bu olanlar. Fazlaydı artık, çok fazla. Hadi Ahmet benden daha güzel bir kız bulmuştu diyelim, daha seksi ve en azından isteklerini yerine getirebilecek bir orospusu vardı artık. Ya Yağmur? O ne istemişti ki benden? Neydi derdi? 'Bakışlarından rahatsız oluyorum.' deseydi keşke, 'Dön öbür tarafa oburiks, midemi bulandırıyorsun.' demek yerine. Ya da her seferinde ona olan aşkımı yerle bir edip, fıkra malzemesi yapmasaydı ne olurdu ki? Elimde günlüğümle yatağın kenarında otururken, her şey için çok geç olduğunu düşündüm. Ahmet'le olanları geri çevirmek için, Yağmur'a hesap sormak için. Tek bir şey için geç değildi. Yapacaktım. Yarın. Evet evet yarın. Hiç bir şey olmamış gibi hepsinin karşısına çıkıp, dimdik ayakta duracaktım. Belki yine ağlardım gece olunca, ama gündüz... O tanıdık Yaz olmayacaktı hiç birinin karşısında.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD