bc

Bana Bir Sen

book_age4+
891
FOLLOW
3.1K
READ
comedy
like
intro-logo
Blurb

Bugün falımda sen çıktın ya da ben kürdanla çizdim, konumuz bu değil. Artık kaderimsin.

***

Sarelleyi ekmek arası değil, salatalık arası yiyenlerin, birbirini karşılıksız sevenlerin ve sevmekten asla vazgeçmeyenlerin hikayesi.

chap-preview
Free preview
Bölüm 1
Her nefes alışımızda, dünyadaki en az üç kişinin öldüğünü biliyor muydunuz? Duysanız da bir yerlerden, aldırmadınız büyük bir ihtimalle, canınızdan bir parçayı henüz toprağa koymadıysanız eğer. Ben de aldırmamıştım. Ta ki o üç kişiden ikisi kendi bedeniyle birlikte benim ruhumu da toprağa gömene dek. Sonra mı? Sonra, ya aldığınız her nefes pişmanlık veriyordu size. Ya da biraz daha yavaş nefes alıp vermeye gayret ediyordunuz, yeter ki o üç kişiden biri kurtulabilsin diye. Ben artık daha yavaş nefes alacaktım, bu sabahtan itibaren. Başımda durup "Bir iki üç." diyerek ellerini göğsüme koymuş kişinin sesiyle hafiften gözlerimi açıp, bulanık görsem de karşımdaki kişiye baktım. "Uyandı. Solunum cihazını getirin." Ne cihazı, ne saçmalıyordu bunlar? En son uyumamış mıydım ben? Rüya mı görüyordum yoksa? Deli gibi öksürmeye başlarken, rüyada bu kadar çok canımın yanıp yanmayacağını düşündüm. Rüya olsa da yanardı değil mi? Tekrar gözlerim kapanırken, bunun bir rüya olması için dua etmeye başladım. Gözlerimi açınca beyaz duvarlarla karşılamak, korktuğum şeyin gerçek olduğunu yüzüme vursa da, ayağa kalkıp odadan çıkmaya yeltendim. "Nereye gidiyorsun kuzum? Yat yerine." Her zaman bana destek olan Reyhan hocam buradaydı, peki ya annemle babam? Kardeşim? "Annem, annem nerede?" "Hadi önce bir yat." diyerek beni yatağa geri yatırarak, solunum cihazını tekrardan ağzıma kapattı Reyhan hoca. Cihazı tekrar çıkartıp "Neler oldu?" diye sorarken, öksürmeye başlayınca geri taktım. "Sobadan duman sızmış kızım. Eren de diğer odada yatıyor, zehirlenmişsiniz." Gözlerimden yaşlar akarken "Annem." diye sordum sessizce. Kelimeler boğazımda düğümlenip, büyük bir yumak oluşturdu. Göğüs boşluğumda oluşan acının gergin ip telleri tek tek kopmaya başlamıştı sanki, bir lastiği iyice gerip, birden bırakırcasına. "İkisini de kurtaramadık, başın sağ olsun." Durdum. Bir kaç saniye boyunca nefes almaya çalıştım. Her şey durmuş gibiydi. Kulaklarımda, diğer bütün sesleri bastıran bir uğultu vardı. Sesler, çığlık çığlığaydı. Ve bir o kadar da suskun. Ne kadar kolaydı o üç kelimeyi söylemek. Ne kadar basit çıkıveriyordu insanın ağzından. Başın sağ olsun! Hayatın karardı, diri diri toprağa gömdüler seni, başın sağ olsun. Bunda sonra asla göremeyeceksin aileni. Annenin boynundan koklayamayacaksın. Baban güzel kızım diyerek dokunmayacak omzuna. Bir daha asla gülemeyeceksin. Her şey gibi eksik kalacak o da, bir daha asla tamamlanmamak üzere. Ama, başın sağ olsun. Basit bir sobaydı oysa ki, küçücük, cansız. Biz canlılardan korkarken, küçücük bir soba parçasının bize zarar vereceği nerden aklımıza gelirdi ki? "Kardeşin birazdan gelir kızım, seni böyle görmesin etkilenir bak." O da, ben de, bir yaşına dahi girmemiş bir çocuğun benim ağlamamdan etkilenmeyeceğini çok iyi biliyorduk. Ama şunu da çok iyi biliyordum ki, onun için güçlü olmam gerekiyordu. "Ben, birazcık yalnız kalabilir miyim?" diyerek derin nefes aldım. Canımın acıması dumandan etkilendiğim için miydi yoksa artık annem ve babamsız aldığım her nefes böyle canımı acıtacak mıydı bilmiyordum, ama geçsin de istemiyordum. Canım yansın istiyordum, yansın ki daha çok ağlayayım. Hıçkırıklarım arasında nefes alamadığımı hissettiğim an, yanımdaki alet de ötmeye başlamıştı. Yanıma gelen doktor "Sakin ol." derken kolumdan hissettiğim küçük sızıyla birlikte hıçkırıklarım da azalmıştı. Bundan sonra hiçbir acı büyük olamazdı benim için. Ben, acıların en büyüğünü yaşamıştım zaten. *** "Bu gün hastaneden çıkabilir ama psikolojik yardım alması şart, yaşadığı olay kolay değil." Gözlerimi aralarken, duyduğum ilk cümle de buydu. Hah! Her şeyim tamamdı da bir psikoloğum eksikti zaten. "Gerek yok." diyen sesle birlikte amcamın da yanımda olduğunu anladım. "Ben işlemleri halledeyim." Ondan başkası bu kadar vurdumduymaz ve bu kadar düşüncesiz olamazdı. Sesini tanımasam bile söylediği cümleden tanıyabilirdim kesinlikle. Babama asla benzemezdi. Tam zıttı gibiydi. Hiçbir zaman sevememiştim onu zaten, tıpkı annemin de sevmediği gibi. "Kızım." diyen Reyhan hoca uyandığımı fark edip yanıma geldi. "On sekizini doldurmadığın için amcanda kalmak zorundasın ama merak etme, on sekizine az kaldı. Alacağım ben seni." diye fısıldadı kulağıma. "Önemli değil, kalırım." diyerek tavana baktım. Amcamın ne kadar paragöz bir insan olduğunu ve şu an tek derdinin babamın parası olduğunu tüm ilçe biliyordu ama benim umurumda değildi. Ona para falan vermezdim, ama parayı önemsediğimden değil, Eren okusun diye. Ben de bu yıl üniversiteyi kazanmıştım ama amcamın beni yollamayacağını adım gibi bildiğim için üstelemeyecektim. Zaten babam mutlu olsun diye o kadar çalışıp kazanmıştım üniversiteyi. Ben okuyamadım ama kızım okuyacak diyerek tüm paraları benim için biriktiriyordu, o yoksa okumamın da bir anlamı yoktu ki. "Saçmalama Firdevs. O adamın seni üniversiteye yollamayacağını biliyorum ama tabi ki de okuyacaksın, baban boşuna mı uğraştı bunca yıl? Kemikleri sızlar seni böyle gördükçe." Toprağın altındaki kemikleri... "Buradan çıkınca." diyerek yutkundum. "Onları ziyarete gideriz değil mi?" "Gideriz tabii." deyip saçımı okşadı hocam. Tekrar gözlerimden yaşlar süzülürken, annemin bir daha asla saçımı okşayamayacağı geldi aklıma. Ya da babamın ipek saçlı kızım deyip beni bağrına basmayacağı... "Şunları giyinecekmişsin." diyerek odaya giren Hasan'a bakarak kafamı salladım. "Eren?" "Hazır o, seni bekliyoruz." Elindeki poşeti alıp banyoya giderken, o eve gireceğim an her şeyin değişeceğinden adım gibi emindim. Hasan'ın hiç de hoş olmayan bakışları anlatıyordu zaten olacakları. Ama başka çarem de yoktu, kime gidip de beni evinize alın diyebilirdim ki? Eren olmasa kaçar giderdim belki, ama onu bırakamazdım. Zaten direnecek halim dahi yoktu. Sakinleştirici falan vermiş olmalıydılar. Düşünce yetimi kaybetmiş gibi olmamın sebebi o olmalıydı. Üzerimi giyinip banyodan çıkarken, kurbanlık koyun misali Hasan'ın arkasından yürümeye başladım. Eren beni görüp de "Anne." diyerek kucağıma atlayınca gözlerimi zorlayan yaşların akmasına izin vermeyerek ona sarıldım. Normalde de herkese anne der dolaşırdı ama artık anne kelimesi canımı yakıyordu. "Canın sıkıldıkça gel kızım." diyen Reyhan hoca yanımızdan ayrılırken, amcamın arabasına bindim ben de. Eren çoktan uyuklamaya başlamışken, eve geldiğimizi anlayıp indim arabadan. Kapıdaki yengem "Vah kadersizim." diyerek bana doğru gelirken yeni takma adımın da çoktan hazır olduğunu anladım.. Kadersiz. Eren'i odalardan birine yatırırken, yanına yattım ben de. Her şeyi örten gecenin karanlığı, tabiatına inat, daha da ışık tutuyordu acılara sanki. Bu yüzden, karanlık güzeldi. Çıkmak istemiyordum aydınlığa. Gündüzler, gecelerden daha korkunçtu artık.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Kalbimin Derininde

read
7.7K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
13.2K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
6.0K
bc

HÜKÜM

read
136.7K
bc

Leyl Tutkusu

read
307.8K
bc

Ufaklık | Texting

read
1.7K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
8.1K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook