3*

992 Words
Mavi Yılmaz Civan Bey kahve gözleriyle gülümseyerek bana iş şartlarını anlatsa da aklım olanlardaydı. Sanki ilk defa bir adam benimle tanışmak istemiş gibi heyecan yapmıştım. Tabi ki ilk değildi, her gittiğim yerde mutlaka salça olan birileri çıkmıştır karşıma. Patronun oğlu oluşu falan da değil, bu gibi durumlar çok geldi başıma. Güzel kadındım, bunun farkındayım. Uzun siyah saçlarım, parlak mavi gözlerim vardı. Dolgun dudaklarım ve ufak burnum yüzüme yakışıyordu. Boyum uzundu, fiziğim de gayet düzgündü. Bana bakan tekrar bir daha bakardı, bunlara alışıktım ama bu adam bana farklı bakıyordu. Çok farklı. Bakmamalıydı benim kimseye ayıracak vaktim yoktu. Başımda bin bir türlü dert varken bir de bu adamla uğraşamazdım. Buna devam ederse işi de bırakırdım. Bana başka iş mi yok? Yok! Doğru söylüyor yok. "Anlaştık mı Mavi? " derken sıcacık gülümsüyordu. Civan Bey esmer kahve rengi gözlere sahipti. Siyah saçları özensiz şekilde taranmasına rağmen keskin hatlara sahip yüzüne oldukça yakışıyordu. Tam bir beyefendiydi, çok kibar bir adamdı. Okulun müdür yardımcısı ve edebiyat öğretmeniydi. Okulun müdüresi ise Balçiçek Kandermiroğlu idi. Yani Afran beyin annesi. Nerden çıktı bu adam yine! Kış kış Afran kış kış, yallah Afran yallah! Düşüncelerimden sıyrılıp "Anlaştık Civan Bey," diyerek oturduğum kahverengi deri koltuktan kalkmamla o da benimle beraber ayaklandı. Elini uzatıp "Sadece Civan yeterli," derken kocaman gülümsüyordu. Uzattığı eli sıkarken "Tamam Civan Bey," dedikten sonra kırdığım potu fark ederek "Civan," diye düzelttim. Karşılığında kocaman gülümsemesiyle odadan ayrıldım. Koridorda Arya hanım ve Afran bana doğru hızlı adımlarla gelirken kalbim göğsümü parçalayacakmış gibi atıyordu resmen. Bakışlarımı ayaklarıma dikip hızla yanlarından geçip alt kata indim. Çalışma masama geldiğimde Kumru'nun sinsi bakışlarını üzerime dikmesiyle "Sus!" dedim öfkeyle. Ağzına fermuar çekip önündeki bilgisayara sırıtarak bakmaya başladı. Saatin beş olmasıyla hızla toparlanmaya başladık. İlk iş günü olan olayları saymazsak fena değildi. Öğle yemeğinde bize Civan Bey ve Arya hanım eşlik etmişti. İkisi de çok düzgün insanlardı. Arya hanım biraz daha eğlenceli bir tipti. Tam benim kafadandı, o yüzden onunla iyi anlaşmıştık. Öğrendiğim kadarıyla okulda ki öğretmenlerin bazıları akrabalarıymış. Bugün bize işi anlatan Ezo hanım ile kuzenlermiş. O Arya hanıma göre daha sessiz sakin bir kadındı. Okul güzeldi. Afran bir daha gelmese daha güzel olurdu muhtemelen. Ekru sırt çantamı omuzuma alıp Kumru ile kol kola okulu terk ettik. Otobüs durağında beklerken siyah bir Range Rover tam önümüzde durmuş camlarını indirirken hayranlıkla arabaya bakıyordum ki mavi gözlerle karşılaşmamla tedirginlikle zıpladım. "Gideceğiniz yere bırakabilirim," dedi kocaman gülümsemesiyle Afran. Sen yine nereden çıktın be! "İstemez," derken Kumru arabanın arka kapısını açmaya çalışıyordu, "Ne yapıyorsun," diye çıkıştım. Bana dil çıkartıp arabaya binmesiyle olduğum yere çakıldım. Afran, heyecanla arabadan inip ön kapıyı açtıktan sonra "Haydi," dedi koca gülümsemesiyle. İstemem yan cebime koy misali arabaya bindim. Kumru’ya ters bakışlarımı attıktan sonra bakışlarımı dışarıya diktim. Kumru, evi tarif edip arkasına yaslandıktan sonra "Nasılsınız," dedi Afran kaçamak bakışları beni bulurken. "İyiyiz Afran bey sizi sormalı?" dedi Kumru sırıtarak. Hain arkadaş! "Afran demen yeterli, iyiyim. Ya sen Mavi?" "İyiyim," dedim sessizce. Bu adama yakın olmak istemiyordum. Neden bilmiyorum ama farklı bir aurası vardı. Normalde hiçbir erkekten uzaklaşmaya çalışmayan ben, bu adamdan köşe bucak kaçmak istiyordum. "Nerelisiniz?" diye sordu bu sefer, bu adam da ne çok soru soruyor yahu! "İstanbul," diye cevapladı Kumru. Aslında bir yerli değildik. İstanbul'da geçmişti tüm hayatımız, bizde oralı olmuştuk. "Kardeşsiniz değil mi?" Sorusuna "Hayır," dedik Kumru ile aynı anda. Kardeş gibiydik ama kardeş değildik. "Anladım. Hangi rüzgar attı sizi buralara?" dedikten sonra ağzının içinden bir şeyler mırıldansa da pek anlayamadım. "Benim üniversiteden arkadaşım buralı, o çok övmüştü buraları bizde geldik. Hatta siz akraba oluyorsunuz sanırım," dedikten sonra omzunu dürtüp "Di mi kız!" "Ne bileyim ben, Allah Allah!" dedim ve öfkeyle elini ittirdim. Sanki adamın soy ağacını ben çıkardım. "Kim?" diye sordu Afran gülümserken. Bu adamda ne çok gülümsüyor. Amma da güzel gülümsüyor. Sus be! "Barzan Eroğlu," dedi Kumru. "Evet halamın oğlu, dayımın da oğlu," derken kaşları çatıldı ve alayla kafasını salladı. "Kuzeniz işte." "Duble kuzen," dedim gülümserken yüzümü ona çevirmemle mavileriyle karşılaştım. Mavilerinde bir süre kaldıktan sonra derince yutkundum. Dön önüne! Döndüm. Elim radyoya giderken güçlü elleri ellerime değmesiyle şaşkınlıkla tekrar ona baktım. O da aynı şekilde bana bakıyordu ki hızla çektim elimi geriye. Bir süre sessizlik olduktan sonra en sevdiğim şarkılardan biri ilişti kulağıma. Dur sakın bana bakma öyle Gücüm yetmez gözlerine Gördüğün rüya olmaya razıyım... Evin önüne gelmemiz ile hızla teşekkür edip onun bir şey söylemesine fırsat vermeden arabadan indim. Kumru'nun kolunu çekiştirerek apartmana soktum. Eve girer girmez, "Ne yaptığını sanıyorsun Kumru?!" diye çıkıştım. "Ne yapmışım ki," diyerek salona doğru ilerlerken peşi sıra onu takip ettim. "Niye biniyorsun adamın arabasına!" dedim öfkeme hakim olmaya çalışarak. Eski hardal renginde olan kanepeye kendini atıp "Ne var canım, hem adamın sana olan ilgisini fark etmemiş olamazsın," dedi alayla gözlerini devirirken. "Fark ettiğim için bu kadar kızgınım zaten," derken burnumdan soluyordum resmen. "Zeynep aş artık kendini, geçti bitti her şey, sende hayatını yaşa." "Ne güzel söyledin Kumru, bak benim adım bile sahteyken sen bana hayatını yaşa diyorsun. Yetimhanede bana verdikleri sahte ismimle yaşıyorum ben, kaçak hayatı yaşıyorum. Bilmem farkında mısın?" derken çoktan gözlerim dolmuştu. Hızla ayağa kalkıp ters bakışlarını üzerimde gezdirdi. "Hayatın hep bu şekilde ilerlemeyecek, bak iki sene oldu sesi sedası yok. Can’dan da bir haber yok, her şey bitti. Kurtuldun artık, kendi hayatına bak. Hayatına mutlu olabileceğin birilerini sok, zamanla anlatırsın o da anlayışla karşılar." dedi sanki ne yaşadığımı bilmezmiş gibi. "Tamam, diyelim hayatıma birini soktum; pat çıkıp geldi. Ondan sonra ne olacak?" derken gözlerimden bir kaç damla yaş yanaklarıma süzüldü. "Gelmeyecek!" "Kumru, ben adamı bıçakladım. Biliyorsun değil mi? O benim peşimi asla bırakmaz, hem o bıraksa bile ben tekrar bir adama güvenemem. Bu konuyu burada kapat ve üsteleme bir daha!" dedikten sonra tam odama gidiyordum ki kolumdan tutup beni durdu. "Neden Afran seni bu kadar etkiledi?" dedi keskin keskin gözlerime bakarken. "Ne etkilenmesi be! Dün bir bu gün iki, ne ara etkileneceğim adamdan?" deyip kolumu ondan kurtardım. "O zaman bana öyle geldi," dedi sessizce. "Aynen öyle, ben o şerefsizden sonra hayatıma birini sokupta onun da canını yakamam!" derken artık yaşlarım hunharca akıyordu. "Çünkü biliyorum, o beni tekrar bulup her şeyin hesabını soracak!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD