Bardaki Yabancı

1660 Words
Epey loş bir yerdi. Ara sokaklarda kalan yıkık dökük bir binanın ilk iki katını kiralamışsa da ek bir kat ekleyip toplamda 3 kata sahip olan - bunun sonucunda ise aşırı basık tavanlara sahip- salaş bir mekandı. Koltukları lekeli, ne kadar silsek de bazı lekeleri çıkaramıyorduk, yamalı ve rahatsızdı. Fiyatları bayağı da uygundu, bunda fıçının içine fazladan su eklememizin payı var mı emin değildim. Burada çalışmak aman aman istediğim bir şey olmasa gerekti. Yine de henüz reşit olmadığımdan ötürü beni düzgün hiçbir yer işe almamıştı. Benim ise bir şekilde para kazanmam şarttı. Burs alıyordum ancak bana yetmiyordu, ay ortasında paramı çoktan har vurup harman savurmuş oluyordum. Beş parasız sokaklarda dolaşırdım aylak aylak. Sonrasında ise başımı belaya sokmam an meselesi haline gelirdi. Burada çalışarak hem ek gelir elde ediyordum, beladan uzak duruyordum, hem de müşterilerden bedava alkol ikramı alıyordum arada. Kısaca daha iyisi olabilirdi ama buna da razıydım. Bugün derslerim erken bitiyordu - öğlene doğru. Bunu fırsat bilip ek mesai için bizim bara gelmiştim. Mekanın sahibi girişteki taburelerden birine oturmuş gazete okumaya çalışıyordu. Orta boylu kel bir adamdı. Bira göbeğine sahipti, o sıska taburenin onu nasıl taşıdığını merak ediyordum. Böyle bir yerde tüm gününü geçirip de nasıl hala mutlu olabilirdi ki? Belki alkolün etkisiydi belki de herif umursamazın tekiydi... Ya da insanları kazıklayarak aldığı paranın hesabındaydı sadece. En olası seçenek sonuncusu gibi görünüyordu. Günün sonunda sürekli sırıtan yağlı yüzünün bir maske olduğunu düşünmeden edemezdim yine de. Önlüğü belime takıp yukarı kata çıktım. O gün benimle beraber çalışan biri daha vardı. Yukarıda, bir masayı siliyordu. Zerrin. Kısa boylu zayıfça biriydi. Saçlarını turuncuya boyatmıştı yakın zamanda. Ona bu rengin yakıştığını düşünüyordum. Başımla hafifçe ona selam verip lavaboya girdim. İş yerinde görünüşüme ayrı dikkat etmem gerektiğine inanıyordum. Eğer çirkin ve pasaklı görünürsem insanların bana bıraktığı bahşiş -o da bahşiş bırakırsalar- çarpıcı bir şekilde azalıyordu. Para benim için tek önemli olan şeyken bunu nasıl göze alabilirdim? Kimsenin morarmış göz altlarımı ve kansız dudaklarımı alenen görmesini istemezdim. Aynada şöyle bir kendimi süzdüm. Dudak kremimi sürüp, göz altlarıma hafifçe kapatıcı çektim. Kaküllerimi ellerimle düzelttim. Saçımın arka kısmını ise ellerimle kabartıp dışarı çıktım. Daha iyi göründüğüme emindim. Belki mükemmel değildim ama artık ölü gibi durmuyordum. Bu saatte burası pek dolu olmazdı. Bazı işsizler, düşkünler gelirdi yine de. Bazen de boşluk bulup bunu değerlendirmek isteyen çömez gençler gelirdi. Şimdi ise iki tane müşteri vardı sadece. Zerrin ayakta, duvara yaslanmış telefona bakıyordu. Onlarla çoktan ilgilenmiş, olası bir başka sipariş için tetikte bekliyordu. Sıkılmışa benziyordu. Yanına gittim. "Bugün geleceğini bilmiyordum." dedi Zerrin. Telefonunu kapatıp cebine soktu. "Dersim erken bitti." dedim. "Sevgilinle mi yazışıyordun?" "Hala sevgilim mi bilmiyorum." Yüzünü astı. "Kafamı karıştırıyor birkaç gündür." "Yenisini bul." dedim gülerek . Aniden yüzü değişince "Şaka yapmıyorum." demek zorunda kaldım. "Altı senedir beraberiz Alp!" "Yuh. Kaç yaşındasın sen?" "23. Senin yaşında anlaması zor olabilir." "Kolay bence." "Laf yetiştirme, çarpıcam ağzın-" Durup şimdi içeri girmekte olan adamı işaret etti gözleri ile. Sonra sırtıma abla edası ile vurup beni itti. "Git siparişini al. Boş yapma müşteriyle. İki dakikaya buradasın!" "Hııığ." diye onayladım yanından giderken. Uzun boylu bir gençti gelen. En köşedeki koltuklardan birine yerleşti. Onu daha önce burada görmemiştim. Buraya gelen tiplere pek benzemiyordu. Bakışlarından farklı şeyler seziyordum. Toplumda bir yere sahipmiş gibi bakan gözleri vardı. Belki yüklü miktar parası vardı, belki de bir tanıdığı, torpilli... Veyahut kendine olan aşırı güveni....Bunu kestirmesi zordu ama öğrenebileceğimi düşünüyordum. Ona doğru yürürken tamamen beni süzdüğünü fark ettim. Kuruntu ediyor olabilirdim fakat benden bir şeyler umuyor gibiydi. Mönüyü masaya bırakıp gülümsedim. Yakından gördüğümde pek çok ayrıntı daha gözüme takıldı. Mor ışığın altında parlayan siyah saçlarını ortadan ikiye ayırmıştı, kısmen uzun saçları alnına düşüyordu. Gözlerine sürme sürmüştü, burnunu ve kulaklarını piercinglerle donatmıştı. Parmaklarında da epey bir yüzük vardı. Boynunda birkaç da kolye asılıydı. Bir bakıma havalıydı ancak gülmeden edemedim. İbne falan mıydı? Öyleyse eğlenceli olabilirdi. "Komik olan ne?" diye sordu yüzünü mönüden kaldırıp bana bakarak. "Söyleyin de biz de gülelim." dedim ansızın. "Ha?" durdu. Sonra sesini kadife gibi çıkmasına özen gösterir gibi devam etti. "Haaa. Sana öğretmenini mi anımsattım?" "Hayır." "O halde?" "Şimdi öğretmene benzediniz." dedim muzipçe. "Sana öğretecek bir şeyim yok maalesef." Gülümsedi. "Belki vardır." "Saygıdan mı bahsediyorsun? Senin gibi boş konuşan çocuklara önce saygıyı öğretirim." Dedi gözlerimin içine bakarak. Bir anlığına kafam bulanmıştı. Tekrar mönüye baktı. "Bir kadeh kırmızı şarap getir bir de tuborg bira." Beni süzdü. "Otuz üçlük." Bir şey demeden yanından ayrıldım. Ben bara ilerlerken zerrin beni süzüyordu. "İki dakikayı geçti." diye söylendi telefonda saatini gösterirken. Cevap vermedim. Kadehi çıkarıp bir bezle temizledikten sonra kırmızı şarabı doldurdum. Dolaptan birasını alıp yanına gittim. Masaya bırakırken o da sigarasını çoktan yakmıştı. Karşı koltuğu işaret etti eliyle. "Bana eşlik eder misin?" dedi. Tuhaftı. Ürperdiğimi hissettim. "Burada çalışıyorum." dedim. "Anladım onu. Buranın sahibi yakın arkadaşım. Ona Ayhan rica etti dersen bir şey demez." Yalan söylediğini hissetmiştim. Yine de içimdeki bir dürtü beni karşısına oturmaya ikna etti. Zaten ekstra çalışma günüydü. En kötü ne olabilirdi ki? "Adın ne?" dedi öne doğru eğilip. Birayı bana uzattı. "Senin için aldım bunu." "Alp." dedim ve ekledim. "Teşekkür ederim." "Hmm. Alp, pekala. Konuşmak istiyorum sadece rahatsız olmuyorsun değil mi?" "Hayır, bunu başlatan bendim zaten." "Buradaki çoğu kişiyle muhabbetin olur mu?" Sigarayı yüzüme üflememek için arkasını döndü. "Hayır, yani..." düşündüm. "Değişiyor." "Kriterlerin mi var?" Güldü. Sigarayı ciğerlerine çekti sonra havaya üfledi. "Beni sorguluyormuşsun gibi hissettim." "Aaaa..." dedi. Dalga geçiyor gibi görünüyordu. "Niye böyle bir şey yapayım ki? Önemli biri misin?" "Ne?" "Ne önemin var da sorgulayacağım seni? Kafanı çalıştır biraz sadece sohbet etmeye çalışıyorum. Beni eğlendirebilecek birine benziyorsun. Sence? Aramızda bir uyum yok mu sence de?" Şarabından yudumladı. Gözlerimi devirdim. Sikinin peşine takılıp buraya kadar gelen biri miydi? "Herhangi biriyle de uyumlu olabilirim." "Ne güzel. Orospusun yani." "Ne? Hayır!" "Az önce öyle dedin sandım. Yanlış anladıysam kusuruma bakma." Sırıtıyordu. "İyi." dedim. Biradan birkaç yudum aldım. "İyi." "Hmmm..." dedi. Sigarasını söndürdü. "Böyle bir yerde seni bulacağımı beklemezdim. Beni şaşırttın." "Reşit değilim." dedim. "Birkaç ay sonra reşit olacağım..." "Hah. Gittikçe daha garip birisi oluyorsun. Kız görünümde bir bar fahişesi. Parantez içinde: reşit değil ve erkek." Biraz bekledi. Gerilmiştim. Kaşlarım çatılmıştı. Ama bir sebepten ötürü kalkıp masayı terk edemiyordum. O devam etti sessizce. "Hoşuma gittin." "Fahişe değilim diyorum. Anlamıyor musun? Bunadın mı?" Güldü. "Senin hakkında tahminde bulunayım mı?" "Ne yapıyorsan yap şimdi! Bundan sonra gideceğim." "Tabii ," dedi. "Eğer istersen bundan sonra gidebilirsin. Bana kalmak istiyorsun gibi göründün ama." İçtikten sonra konuşmaya devam etti alaylı ses tonuyla. "Eminim babanla da sorunların vardır. Çok dövmüştür seni. Para da vermiyordur sana. Sen de böylesin işte, kendince evden uzakta. Senin yaşında çocuğu olan adamların yanında..." Bir anda sinirlerim oynadı, yüzüm kızardı. Nereden biliyordu? Kolumu beklenmedik bir kıvraklıkla tutup kendine çekti. "Sonra koluna çizikler atmışsın. Suçlu mu hissettin?" Tekrar sırıttı. Bundan ne tarz bir zevk aldığını anlamamıştım. "Bırak kolumu." dedim. "Öyleyse ne olmuş? Ne biliyorsun ki hakkımda?" "Her şeyi. Senin gibileri iyi biliyorum." Kolumu tutup sıkmaya başladı. "Piç!" dedim kolumu çekmeye çalışırken. O ise iyice kolumu sıkıp beni kendine çekti. Masaya dayanmıştım. Göz göze geldik. Nefesim kesilmişti. Gözlerini benden ayırmadan devam etti. Sesi öfkeli birinden ziyade zafer kazanmış bir yarışmacıyı andırıyordu. Heyecanlıydı. "Az sonra kalkıp gideceğim sen de köpek gibi peşimden geleceksin. Bunun garantisini ediyorum. Çünkü senin gibi fahişeleri çok gördüm." "Siktir git!" diye tısladım. Ayağa kalktı. Cebinden cüzdanını çıkarıp birkaç iki yüzlük banknotu masaya bıraktı. Sonra çirkin gülümsemesini takındı yüzüne ve arkasına bakmadan bizim kattan ayrıldı. Şarabının yarısını bile içmemişti. Küfür ettim. "Puşt!" Sonra kadehi kafama diktim. Yüzümü buruşturdum. Kalitesiz şarap! Banknotları cebime atıp arkama yaslandım. "Sikerler böyle işi." Önüme bakıp düşünüyordum. Bir yandan da bacaklarımı gergince salladığımı fark etmemiştim. Birden ayağa fırladım. Kafama yeni dank etmişti. Hızlıca merdivenlerden indim. Önlüğümü çıkarıp tezgaha koydum. "Nereye?" dedi zerrin merakla. "Ne konuşuyordunuz yarım saattir siz?" "Çıkıyorum." dedim. Çıkıyor muyum? Gerçekten ona istediğini verecek olsam bile peşinden gidiyordum! Peki neden? Bunu ben de bilmiyordum. Beni bir yerlerden tanıdığını fark etmiştim ve bunu sorgulayacaktım. Bir de... Ondan kırılan gururumun intikamını almak istiyordum. Onunla dövüşmek istiyordum... Boğazlamak istiyordum. İçimde nedense bir öfke vardı. Yüzleşmek istiyordum. Aptallık ettiğimi bilerek bardan çıktım. Sokağın hemen önündeki duvardaydı. Beni görünce güldü. Harbiden onu eğlendirebilecek bir tiptim anlaşılan. "Bak! Sana köpek olduğunu söylemiştim." dedi gülerek. Ona yaklaşıp ellerimi cebime soktum. "Evime benle gelmek ister misin? Merak etme sana zarar vermem. Kötü biri değilim. Eğleniriz sadece." dedi sırıtarak. Cebimden banknotları çıkartıp aniden suratına attım. Siyah gözleri kısıldı, ağzı gerildi. Güldü. Şaşkınlıkla ona bakıyordum, o ise eğleniyormuş gibi gülüyordu. Dehşete düşmüştüm. "Delinin tekisin." dedim. "Kimsin sen? Beni nereden tanıyorsun?" "Benimle gelirsen sana söylerim." dedi. Bir şey demeden önümden geçip gitti. Ellerim titriyordu. Yine bir ikilemde kalmıştım. O sola doğru dönünde çaresizce arkasından gittim. Bu adam beni tanıyordu. Belki babamın dostlarından biriydi belki de geçmişte kalmış benden nefret eden biriydi... Artık kimse kimdi! Onun peşinden gitmeye karar vermiştim. Sola döndüğümde arabasına binerken gördüm onu. Rengi siyah, spor bir arabaydı. Adımlarımı hızlandırıp ona yetiştim. Camı araladı. "Aferin aferin." dedi. "Beni hiç uğraştırmıyorsun." Bu sefer ciddiydi sesi ve kaşlarını çatmıştı. Korkunç görünüyordu. Şaşkınlık içinde bakakaldım. Tek kelime edememiştim. "Bin arabaya." dedi. "Ben...Ha." Durdum. "Hayır, dicektim ki-" "Oyalama beni." diyerek sözümü kesti. "Bineceksen bin, binmeyeceksen..." Kapıyı açıp yan koltuğa oturdum hızlıca. Kapıyı sertçe çarptım ve ona döndüm. "Kimsin?" dedim. Bana döndü yavaşça. Gülümsedi. Kendini üstün gördüğü her halinden belliydi. Beni aşağılıyordu. Sol eliyle uzanıp düğmeye basarak kapıları kilitledi. "Senin kim olduğunu ben daha çok merak ediyorum, Alp." dedi. Şaşkınlık içinde ona bakıyordum. "İşime duygularımı karıştırdığım çok nadir görülür." diye devam etti. Derin derin nefesler alıyordum. Birden bu adam ve bulunduğum durum - muhtemelen yaşımın getirisi olan hormonlarım yüzünden- beni fena halde tuhaf bir pozisyona sokmuştu. Yüzüm kızardı. Sikimin sertleştiğini fark etmemesini umuyordum. "Beni öldürecek misin?" dedim. Nasıl bir sapık olduğumu kendim bile kestiremiyordum. İçimde bir şeyler kabardı. "Hayır, ben katil değilim." dedi. "Ama sen...Aklı beş karış havada suçlunun tekisin." "Hmm..." dedim. Ona doğru eğilip yüzüne baktım. Elimi göbeğinden bacak arasına götürdüm yavaşça. Oradakini avuçladım. "Kocaman!" dedim. Saçlarımdan tuttu. "Hayır." dedi beni geri çekerken. "Vaktimiz yok." "Lütfen lütfen!" "Gerçi..." dedi duraklayıp. Saçlarıma götürdü ellerini. Sonra kendi kendine konuşurmuş gibi devam etti. "Senin gibi bir sapık bir daha ne zaman karşıma çıkar? Değil mi?" Fermuarını açtı. "Buna az da olsa vaktimiz var." dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD