Yaramazlık

1670 Words
Önümde anormal derecede kalın bir solucan varmış gibiydi. Bu tuhaf görüntüsü hoşuma gitmişti. Elimle biraz dürttükten sonra ağzıma alıp yalamaya başladım. Ağzımda gittikçe kabarıp büyüyordu. Onun elleri saçlarımda dolanıyor, arada hafifçe kafamı yönlendiriyordu. İnlemeler ile içten gelen farklı sesler birbirine karışıyordu. Sonunda derin bir nefesle kendimi geriye çektim. Ağzımdan salya akıp onun pantolona damladı. "Ne oldu?" dedi. "Tanrım..." dedim inleyerek. "Kürt falan mısın?" Dişlerini göstererek sırıttı. "Evet?" dedi. "Adın niye Ayhan o zaman?" "Şşştt..." diye fısıldarken saçlarımı okşadı. "Orayı karıştırma." "Arkaya geçelim." dedim heyecanla. Sonra tişörtümü çıkarıp ön koltuktan bir şekilde arkaya geçip uzandım. Onun da arkaya atlaması uzun sürmemişti. Tişörtünü çıkartıp ön koltuğun üstüne serdi. Vücudu son derece sıradandı fakat yapılıydı. Benim aksime onun sporla ilgilendiğini anlamıştım. Ardından pantolonunu çıkarıp onu da diğer ön koltuğun üstüne bıraktı. Bunların hepsi olanca hızıyla gerçekleşiyordu. İkimiz de acelemiz varmış gibi -belki cidden vardı bilemiyorum- hızlı davranıyorduk nefes nefese. Pantolonumu çıkarıp bir kenara fırlattım sonra o üstüme çullanırken bacaklarımı aralayıp belini sardım. Yüzümü inceledi biraz ve elini yanaklarımda gezdirdi. Demir yüzükleri sıcak yüzümü yakıyordu. Diğer eli ile bacaklarıma dokundu. "Kız gibi..." dedi sessizce. "Erkek olman daha çok hoşuma gitti." diye devam etti büyülenmiş bir ses tonuyla. Sanki ender rastlanan türleri bulmaya çalışan koleksiyoncular gibiydi. Elini boynuma götürdü. Sonra çenemden başımı geriye yasladı. Onun pantolonundan kemerini kabaca çıkardığını duydum. Kalbim güm güm atıyordu. Bir eli hala yüzümü sıkı sıkı tutuyordu. Köpek inlemesine benzer bir ses çıkardım. Kemeri ikiye katladı ve birden havaya kaldırıp göğsüme indirdi. Ağzımdan kesik bir inleme çıktı. Nefesim kesildi. Baş parmağını ağzımın içine sokup kolunu tekrar kaldırdı havaya. Gözlerimi sıkıca kapattım. Şak diye yüksek bir ses parladı ve kemer tekrar tenime vurdu. Vücudum tamamen acıyla kasılıp titredi. "Ah!" diye bağırdım acıyla. Yüzünü bana yakınlaştırdı. Siyah gözleri şevkle yanıp tutuşuyordu. "Hoşuna gitti mi?" diye sordu yüzüme nefesini verirken. Kafamı sallamakla yetindim. Konuşmadım. Kemeri bir kenara bıraktı. Avuçlarının arasında bacaklarım eriyor gibiydi. Sıkıp okşuyordu. Hemen sonra boxerımı indirip eliyle baskı yapmaya başladı. Önce parmağını sokup git gel yaptı. Sikim taş gibiydi. Zevkle dolup taşmıştı. Göğsüm hızla inip kalkıyordu. Çoktan kocaman olmuş aletini sonunda içime yavaşça soktu. Acıtıyordu ama verdiği zevkin bir parçasıydı. Yavaşça git gel yapmaya başladı. Az önce olanlara göre fazla centilmendi şimdi. Derinden inliyor, elini vücudumda gezdiriyordu. Arada bir bacaklarımı sıkıyordu, tırnaklıyordu. Her defasında zevkle inliyordum. Sonlara doğru sabırsızlanıp hızla ileri geri yapmaya başladı. Kafamı kapıya çarpıp bağırdım. Hem kıçım hem kafam acıyordu artık. Ancak bu onu göremeyecek kadar kendini kaptırmış durumdaydı. Yani kafamı birkaç defa daha kapıya çarpmıştım. Hem deli gibi gülüyor hem de acıyla inliyordum. Hayatımda yaptığım en iyi sekslerden biriydi! Önce ben ansızın onun üstüne boşaldım. Göğsünden aşağı meni yavaşça akıp karnına geldi. Güldü ve eliyle sildi. -Silemeyip dağıttı. Çok geçmeden o da geriye çekilip arabanın içine boşalmıştı. Sanki arabanın kendisini ikimiz sikmiş gibiydik. Arabanın camları buğulanmıştı. İçerisi iyice havasızlaşmıştı. Çekmeceden ıslak mendil alıp az önce silemediği meniyi sildi. Hala uzanarak ona bakıyordum. Yüzünden memnun olduğunu anlıyordum. O da eğlenmişti. Özensizce tişörtünü üstüne geçirdi. Sonra da pantolonunu giyip arabadan indi. Saçım başım birbirine girmişti. Dağılmış gibi hissediyordum. Bacaklarım kasılmaktan hissizleşmişti. Doğrulup boxerımı giyerken bacaklarımdan kanların aktığını fark ettim. Boxerı zar zor bacaklarımdan geçirdikten sonra yine uzandım. Hala nefes nefeseydim. Kalp krizi geçireğimden endişe ediyordum. Ayhan arabaya binip önce aynadan dağılmış saçını düzeltti. Sonra kontağı çevirdi. Nerey gittiğimizi bilmiyordum. Sanki önemsiyor gibi de değildim. Elimi bacaklarıma götürüp hala kurumamış kana dokundum. Parmak uçlarım kırmızıya boyandı. Oturup kafamı öne çıkardım. "Hehe." dedim. Parmaklarıma bulaşan kanı onun yüzüne sürdüm. Yanaklarından ağzına doğru bir kırmızı çizgi oluşturdum. Kolumu tutup itti aniden. "Napıyorsun?" "Kan!" "Otur düzgünce." dedi. "Senin hiç kafan çalışmıyor mu yoksa kendine çok mu güveniyorsun?" Arkama yaslandım. Saçlarımı karışırdım. O sırada elim yapış yapış oldu. Saçlarıma Ayhanın menisi bulaşmıştı. Gülmeden edemedim. "Anlamadım!" dedim hızlıca gülerek. "Seni resmen kaçırdım." dedi. Eliyle kanı silmeye çalıştı. "Islak mendili uzat." "Sen..." dedim. "Beni kaçırmadın. Ben kendi isteğim ile seninle geldim. İstemesem beni bu arabaya bindiremezdin." ıslak mendili ona uzatırken artık iyice ıssız yerlerde olduğumuzu fark etmiştim. "Ya?" dedi şaşkınlıkla. "Peki sana bu güven nereden geliyor?" "Sikimden." "Bıldırcınınki kadar aklın var." dedi gülerek. "Nerdeyse sana sempati duyacağım." "Ayhaaann." dedim inleyerek. "Sempati duymuyor halin bu iseeeğ..." Olabildiğince her kelimeyi ağzımda yayıp uzatmıştım. Olabildiğine sinir bozucu veledin teki gibi gözüktüğüme emindim. O cevap vermediği zaman surat asıp konuşmaya devam ettim. "Ayhaaan. Ayhan bey. Bey Ayhan... Bir daha yapalım." Sızlandım. "Bir daha. Ah. Sikin neden kocamaan? Keşke benimki de ultra mega büyük olsa! Ama eğer o kadar büyük olursa ilişkide kırılabiliyormuş!" "Hm..." dedi. "Ama sanırım seninki ideal uzunlukta. Eğer tecrübelerim beni yanıltmıyorsa...18 santim falan! Ihhh...Ayhaaan." Uzanıp kollarımı havaya kaldırdım. "Kürt siki!" Arabayı durdurdu. "Vardık." dedi. Sonra kolunu yan koltuğa yaslayıp bana döndü. "Burada ölmezsen söz." dedi. "Ne?" "Ölmezsen söz bir daha sikicem seni!" Güldü. "Yaşasın!" "Kıt beyinli." Arabadan inip arka kapıyı açtı. Pantolonumu üstün körü giyip dışarı çıktım. Yürürken kemerimi takıyordum bir yandan. Şehrin dışında konumlanmış büyükçe bir arazideydik. İki müstakil ev yan yanaydı. Az ileride de depo vardı. Bahçe gayet zevkli dizayn edilmişti. Bu heriflerin parası vardı. Tam o anda neden burada olduğumu sorgu sual etmeye başladım. Organlarımı mı alacaklardı? Hayır, bunun için bu kadar masrafa girmezlerdi. Sonuçta Ayhan'ı tutmuşlardı. Ayhan'ı...Ama onun kim olduğundan da bihaberdim. Herhalde başımı belaya sokacak bir şeyler yapmıştım da onu da hatırlamıyordum. Dümdüz ilerleyip deponun oraya geldik. "Bakayım şu bıldırcına bir daha." dedi Ayhan. Ona döndüm. Pişmiş kelle gibi sırıtıyordu. "İyi iyi!" dedi. Bunun bir veda olduğu hissine kapılmıştım. Böylece ona sarılmak için öne atıldım kollarımı açıp. Beni göğsümden hafifçe ittirdiğinde geriye sendeleyip afalladım. "O kadar samimi değiliz." Dedi. Somurttum. Yaşadığımız onca şeye rağmen bir sarılmayı fazla görmüştü. Üstelik ölme gibi bir ihtimalim varken! Ben bunları düşünürken o kapıyı açtı ve içeri girdi. Depoda birkaç melun tipli adam vardı. Kimisi genç kimisi orta yaşlıydı. Hepsinin bakışları gergin dahası korkunçtu. Daha önce onları görüp görmediğimden emin değildim. Ayhan''ın arkasından girdim yavaşça. Bacaklarımdan aşağı bir ürperti indi. "Çocuğu getirdim." dedi beni göstererek Ayhan. "Gerisi beni ilgilendirmiyor." "Erkek mi bu?" dedi sıska biri şaşkınlıkla. Kaşlarımı çattım. "Bizim peder oğlancı mıymış?" Yüzünü karanlıktan dolayı göremediğim biri konuştu. "Vay amk..." dedi biri aşırı içten bir şekilde. Her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki hiçbir şey anlayamamıştım. Bana doğru gelen çocuğun suratına tiksinerek bakarken arkasından sopayı çıkarıp kafama vurması bir oldu. Acıyla inleyip yere düştüm. Bilincim kapanırken Ayhan'ın şaşkınlıkla ona bir şeyler dediğini duymuştum. "Kaçmaya zaten niyeti yoktu!" *** Gözümü araladım zar zor. Oda etrafımda dönüyor gibiydi, midem bulanıyordu.Başım zonkluyordu fena halde. Tavandaki yanıp sönen güçsüz bir ampul odayı aydınlatan tek şeydi. Işığın sürekli gidip gelmesi bağ ağrımı şiddetlendiriyordu. Ellerim sandalyenin arkasında sıkı sıkıya bağlanmıştı. Hala ne bok yediğimi tam olarak hatırlamıyordum. "Siktir..." dedim. Kapı aralanıp içeri iki kişi girdi. Az önce kafama sopayla vuran herifin yanına biri daha eklenmişti. Kahverengi dağınık saçlı olan -bana vuran kişi- saçlarımı arkadan kavrayıp kafamı yukarı kaldırdı. Yüzüme tükürükler saçarak konuşuyordu. "Sedat babayı tanıyor musun?" diye sordu. Yüzümü buruşturdum. "Sedat..." dedim güçlükle. "Ona baba mı diyorsunuz?" "Senin gibi bir orospu ne der bilmi-" Suratına tükürdüğümde sözünü yarıda kesip geriye çekildi. Kan beynime sıçramış gibiydi. Adam yüzünü silerken yanındaki onun kolundan tuttu. "Sakin ol." diyordu. Sesimi yükselttim. "Orospu diyemezsin bana! Sedat'la üç ay beraber olan orospu mu olur?" "Kes sesini lan!" yakamdan tutup çekiştirdi. "Herkes biliyor ne bok olduğunu." "İtibarımızı zedeledin piç kurusu!" "Ne yapmışım?" dedim. "Nasıl bizim babamızı ayartıp..." kelimeler boğazında düğümlendi. Susup kenara çekildi. "Ah sedat baba...Sen bu olamazsın..." "Sus!" dedi diğeri. "Buna sen erkek mi diyorsun? Kadından daha kadın." "Ne istiyorsunuz benden?" dedim. "Sedat babanızın götünü siktiğimi itiraf etmemi mi? Heheh..." Çocuğun başından aşağı kaynar sular döküldü. Bir hışımla atılıp suratıma yumruğu çaktı. Acıyla bağırıp geriye savrulmuştum. "Burnumu kırdın!" Diye bağırdım. Sesim çatlamıştı bağırırken. "Daha kırılmadı, bekle!" Dedi. Tekrar vurmaya hazırlanırken daha fazla vurmasını engellemek için arkadaşı arkadan onu tutup çekiştirdi. İri yarı bir şey olduğu için arkadaşı zorlanıyordu onu dizginlemekte. Çocuk bağıra çağıra küfürler ediyor bu sırada tükürükleri her yere saçılıyordu. Bense gözlerimi onlara dikmiş ikinci bir yumruğu yemeyi bekliyordum. "Piç kurusu! Seni yatırıp çatır çutur sikmek lazım! İbne herif." Çocuk dayanamayıp arkadaşını sürükleyerek odadan çıkarırken mırıldandım. "Şakaydı...Sedat babanızı sikmedim." Kapının ardından ikisinin kavga edişlerini duyuyordum. Sıkılmış ve sinirlenmiştim. Bu sorgu hiçbir yere varmıyordu. Sedat ile ya da Sedat baba ile ilişkim vardı ama aylar öncesinden konuşmayı kesmiştik. Neden o zaman değil de şimdi peşime düşüyorlardı? Dışarıdan bir tok bir kadın sesi duyuldu. Az önce içeride olanlar için ikisine azar çekiyordu. Şak diye bir ses çıktı. Tokadı basmıştı biri. Sonra kapı açıldı ve içeriye girdi üçü. Bana vuran çocuğun sol yanağının kızardığını gördüm. Yüzünü asmış, bakışlarını yere dikerek yürüyordu. Gururu kırılmıştı. Kadını baştan aşağı süzdüm. Kaba bir yüzü vardı. Korkunç duruyordu. Kızıla çalan saçları omuzlarından sarkıyordu. Gözleri maviydi, çilleri hafifçe belli oluyordu. Üzerinde göğüslerini belli eden bir badi vardı. Altında ise siyah kot ve kalın topuklu botlar. Ben bir şey demeden söze başladı. "Abimle çoktan samimi olmuşsunuz." dedi. Odada bana vuran çocuğa baktım şaşkınlıkla. -Bana hala nefretle bakıyordu- Kadın o çocuğa bakıp sonra hemen bana döndü. "O değil..." dedi kadın. "Ayhan'dan bahsediyorum. Seni buraya getiren." "Yok artık." dedim. "Ne?" "O senin abin mi?" "Az önce söylediğim şeyi niye soruyorsun?" "Üzgünüm..." "Neyse..." dedi. Bir sandalye çekip önüme oturdu. "Sadede gelelim." "Sonunda." "Çaldığın belgeler nerede?" Ellerine vurdu. Şak şak... "Sedat'tan çaldığın belgeler nerede?" Birden beynimden vurulmuşa dönmüştüm. "Hangi..." derken güldüm. "Hangi bel-..." Oda benim kahkalarım ile yankılanıyordu. Nefessiz kalmıştım, konuşamıyordum. "Kafa mı buluyorsun lan benimle?" Dedi kadın bağırarak. "Sana şaka gibi mi görünüyorum ?" "Özür dilerim, özür dilerim! Hahahaha...Hangi...hah...hahah.. " Kadının yüzü gerilmişti iyice. Sabrının son damlalarıydı, biliyordum. Devam ettim. "Belge dediğin...world dosyasına yazılmış...hahahahah! Başlığı da çok gizli- haha!" Kadın kıpırdanıp cebinden silahı çıkardı birden. Sonra ayaklanıp saçlarımdan tutup alnıma dayadı. "Komik mi sence?" Silahla birkaç defa kafama vurdu. Gözlerimi kapattım. "Komik mi?" diye fısıldadı kulağıma. "Komik mi sence?" Yutkundum. "Biraz..." "Nerede onlar?" dedi sert bir sesle. "Yoksa mahalle arasında yeni boy gösteren eleman bu olmasın?" dedi az önceki sakin olan düşünceli bir ses tonuyla. Kadın arkasına döndü sonra tekrar bana döndü, bir cevap bekliyordu. "Aaah..." dedim. "Neden bahsettiğinizi anladım. Ama o ben değilim. Ben o tarz şeyleri yapamam...Hukuk okuyorum, biliyorsunuz." "Eeee?" dedi kadın. "Devam et." "Ben yapamam ehehe... ama Fikret yapabilirdi." Durdum biraz. "Belgeleri ona sattım." Sonra gülümsedim. -2. bölüm sonu.-
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD