2-ARSU

1229 Words
Bir pavyon şarkıcısının kızı olarak dünyaya geldiğimde aslında zor bir hayatım olacağı belliydi. Babamın varlığını, annem ölüm döşeğine düşene kadar bilmedim. Annem onun öldüğünü söyleyip konuyu kapatmıştı. Hiç fotoğrafı yoktu, ona dair fazla bir şey de anlatmazdı. Bir babanın varlığına, görüntüsüne ve sevgisine hasret büyürken annemin keskin tavrı yüzünden bunu hep içimde sakladım. Annem beni çok severdi ama otoriter bir kadındı ve kurallarının çiğnenmesinden hoşlanmazdı. Bu sadece bana karşı değil, etrafındaki herkes için böyleydi. O, gazinolarda şarkı söyleyen ve erkeklerin hayran olup deli gibi hediye aldığı, para harcayıp elde etmeye çalıştığı bir kadındı. Çok güzeldi. Uzun ve gür saçları, iri gözleri ve uzun boyuyla birçok adamın aklını başından almıştı. Ama hiç birine gönlü düşmemiş, hatta çoğuna köpek gibi davranmıştı. Sebebini ise çok sonradan öğrenmiştim. Bir kez çok sevmiş ve sevdiği adam tarafından yüz üstü bırakılmıştı. Bir daha da kimseyi sevememişti. Ya da belki bir daha kimseye güvenmemişti. O adamsa benim babamdı. Annemin ölene kadar sevdiği ve nefret ettiği tek adam. Anneme hep çok hayrandım. Güzeldi, güçlüydü ve korkusuzdu. Büyüyünce onun gibi olmak istiyordum. O ise benim okuyup iyi yerlere gelmemi istiyordu ve en korktuğu şey benim de kendi bataklığına düşmemdi. Beni kendi bataklığından uzak tutmak için de elinden geleni yapıyordu. Belki de adımı bu yüzden Arsu koymuştu. Beni su gibi berrak ve temiz görmek istediği için seçmişti adımı. Bazen babamdan bahsetmediği için ona kızsam da fazla diklenemez, çekinirdim hiddetinden. Bana bir kez bile vurmamıştı ama hoşlanmadığı bir şey olduğunda gözlerinde beliren ateş beni hep ürkütürdü. Ninem de beni birkaç kez uyarmıştı, ‘’Annene kızma yavrum, ne yaptıysa, ne yapıyorsa seni çok sevdiğinden. Sen onun bu hayattaki yaşama sevincisin. Sen onun bu hayatta kalma sebebisin.’’ O zamanlar bunu tam olarak anlayamasam da annem öldüğünde ve babamla ilgili gerçekleri öğrendiğimde onun için çok ağlamıştım. Annemin fedakarlığı ve yalnızlığı içime dokunmuştu. Bir kadın, hem de öylesine seven bir kadın bu hayatta böyle bir yalnızlığa terk edilmemeliydi. Ama edilmişti. Annem çok sevmenin bedelini hayatı boyunca bir daha sevmeyerek ve kalbinde hep affedemediği birinin yükünü taşıyarak ödemişti. Ben babam gerçekten öldü zannederken annem yaşayan bir cesedin mezarını taşımıştı yüreğinde. Kim bilir kaç kez açıp açıp bakmıştı o mezara. Kaç kez küfretmiş ya da ağlamıştı başında. Ah anneciğim, keşke ölmeden bilseydim çektiklerini, keşke seni hasta edecek kadar üzen bu acını hafifletecek bir şeyler yapabilseydim. Belki o vakit erkenden göçüp gitmezdin bu dünyadan ve beni böyle yalnız bırakmazdın kurtlar sofrasında. Bildiğim iki akrabam açgözlü manyak teyzem ve gariban sessiz anneannemdi. Annem geceleri çalışırken yanımda hep anneannem olurdu. Teyzemse tam bir sürtüktü. Nerde ipsiz sapsız adamlar varsa bulur, gidip bir süre onlarla yaşar, ya dayak yiyip ya da parasını yedirip gelirdi. Ninem duruma çok üzülürdü ama teyzem onu hiç sallamazdı. Annem, teyzemin korktuğu tek insandı. Onları sık sık kavga ederken görürdüm. Hatta annem birkaç kez dövmüştü teyzemi. Çok sonradan aslında annemin teyzeme de neden o kadar öfkeli olduğunu öğrendim. Ve teyzemi sildim. Annem ölüm döşeğine düştüğünde bana yıllarca sakladığı gerçeği öğrenmiştim. Babam yaşıyordu ve çok önemli konumdaki bir devlet memuruydu. Adını, soyadını, çalıştığı yeri bir kağıda yazmış ve bana vermişti. Babam evlenip bir düzen kurduğu için annem beni ondan, onu da benden yıllarca saklamıştı. 19 yaşındaydım ve annem ölürken, ölü bildiğim babamın yaşadığını öğrenmenin şokunu yaşıyordum. Annemin ölümü içimi yakıyor, babamın hayatta ve bizden bir haber yaşantısıysa öfkemi kabartıyordu. Bizi nasıl terk ederdi, nasıl annem gibi bir kadını yüz üstü bırakırdı. Onu bir türlü affedemiyordum. Annemin ölümünden sonra biraz sakinleştiğimde babamın iş yerine gittim. Üst düzey bir emniyet çalışanıydı ve onunla görüşmek kolay olmamıştı. Yıllarca aynı şehirde yaşamıştık ve benden haberi yoktu. Randevu almak için direk annemin adını soyadını ve kızı olduğum bilgisini vermiştim. Odasında, tam karşısında durduğum anı hatırlıyorum. Türk filmlerindeki gibi pencerenin önündeydi. Uzun boylu, yakışıklı ve hala etkileyici görünen bir adamdı. İçeri girdiğimde bana dikkatle baktıktan sonra, ‘’Seni dinliyorum.’’ Dedi kısaca. ‘’Annem öldü. Ve ölürken hala sana aşıktı baba. Ve senden hala nefret ediyordu.’’ Dedim. Cümlelerim onda bir tokat etkisi yarattı. Bir an ne diyeceğini bilemedi. O konuşana kadar başka bir şey demeden baktım yüzüne. ‘’Otur şuraya.’’ Dedi sakince ve kendisi de yerine geçti. Dediğini yapıp oturdum. Ardından, ‘’Başın sağ olsun. O çok…’’ dedi ama sözünü tamamlayamadı. Sonra ‘’Ama annenle bizim bir çocuğumuz yoktu. Baban ben olamam.’’ Dedi tereddütle. ‘’DNA testi yaptırırsak gerçeği sen de öğrenmiş olursun. Annem ölüm döşeğinde bana yalan söylemiş olamaz. Yıllarca bana öldü dediği adamın birden babam olduğunu neden söylesin?’’ Soğukkanlı görünmeye çalışıyordum ama ellerimi sinirden birbirine kenetleyip duruyordum. İçimde fırtınalar koparken babam olan adama karşı buz gibi görünmek zorunda hissediyordum. ‘’Arsu, bu burada konuşulacak bir şey değil. Benim bir hayatım, eşim ve çocuklarım var. Annenle yollarımız da yıllar önce ayrılmıştı. Daha sonrasında hiç görüşmedik. Ve şimdi sana neden baban olduğumu söylediğini de bilmiyorum ama bu mümkün değil.’’ Ayağa kalktım. Direk gözlerine baktım ve, ‘’Buraya, senden bana babalık yapmanı istemeye gelmedim. Annemi yüzüstü bırakmış ve kalbini parçalamış bir adama baba diyemem zaten. Ama bana borçlusun ve o borcu ödeyeceksin. Evliliğin, çocukların veya işin umurumda değil, onlar senin olsun. Hayatına girmek istemiyorum. Beni reddedersen mahkeme yoluyla kanıtlayacağım kızın olduğumu. Annem yıllarca beni büyütmek için çok bedel ödedi, sen de ödeyeceksin.’’ Dedim. ‘’Otur şuraya ve sakin ol. Beni tehdit etme.’’ Gözlerinde korku vardı ama bunu saklamaya çalışıyordu. ‘’Seni tehdit etmiyorum baba. Gayet makul bir şey teklif ediyorum. Annem öldü ve ne param ne de işim var. Bana bir ev alacaksın ve çocuklarına sunduğun güvenli geleceğin bir benzerini de bana sunacaksın. Bu kadar küçük bir istek benimki. Ben de bir iş bulup yaşamıma senden uzakta devam edeceğim. Şimdiye kadar olduğu gibi.’’ ‘’Arsu, istediğin şey hemen olacak bir şey değil. Ben öyle zengin bir adam değilim. Bunu daha uygun bir zamanda konuşalım ve ne yapabilirim bir bakalım olur mu? Bana numaranı bırak, seni arayacağım.’’ Bana git artık diyordu. Yıllar sonra bir çocuğu olduğunu öğreniyor ama ona sarılıp hasret gidermek yerine başından savıyordu. Aslında ona ne kadar kızgın olsam da yanına giderken belki benim varlığımdan haberdar olunca mutlu olup bana sarılır diye umut etmiştim içten içe. Bir babanın sevgisi ve sıcaklığını görmek istemiştim. Onun yerine beni kabul etmek istemeyen ve bahanelerle başından savan korkak bir adamla karşılaşmıştım. Annemin ne kadar acı çektiğini anlayamazdım belki ama bu adam benim de kalbimi parçalamıştı. ‘’Merak etme, gidiyorum. Beni aramazsan da ben seni ararım. Numaran, evinin adresi ve başka birçok şeyini biliyorum.’’ Yüzüne bakıp nefretle tebessüm ettim. ‘’Evimi aldığın gün, seni babalıktan sileceğim Hakan Özüdoğru. Babamı öldü diye bilmek, onun korkak ve acınası biri olduğunu bilmekten iyi çünkü.’’ Yüzüne tükürsem o kadar etki etmezdi muhtemelen. Yutkundu ama bir şey diyemedi. Bir şey demesini de istemiyordum aslında. Ondan her şeyimle nefret etmiştim. İçimdeki kırıntıları da silip atmıştı. Annem hayatını böyle bir adam için heba etmişti. Ne sevilmeyi ne de yasının tutulmasını hak etmeyen bir korkak için. Odasından çıktım ve parçalanan kalbimin sesini kimseler duymasın diye buz gibi bir ifadeyle çıktım binadan. O gece ilk kez alkol aldım. Erkek arkadaşımın evinde kaldım ve içip içip ağladım. Hayatım boyunca hiç o kadar ağlamamıştım. Annem öldüğünde bile. Çünkü annem öldüğünde babamın yaşadığını öğrenmiş ve içimde bu dünyada bir akrabam olduğu hissiyle bir umut sahibi olmuştum. Oysa şimdi o umut yok olmuştu. Çok şey için ağlamıştım. Annem, kendim ve ondan sonraki hayatıma dair korkularım için. Ama en çok da babamın bana bir kez bile sarılmak istememesine ağlamıştım. Çünkü gece boyunca erkek arkadaşım beni teselli etmek için bana sarıldığında anlamıştım ki bir kız çocuğu için hiçbir adamın sarılması, babasının sarılmasının yerini tutamayacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD