4- Onun Evi

1687 Words
O, motoru uygun bir yere park ederken ben hızlıca apartmana girdim. Anahtarımı doğalgaz cihazının üstüne saklamıştım ve hala oradaydı. Kapım kapalıydı. Adamlar içeri girmemiş miydi acaba? Çekine çekine anahtarı kilide sokup açtım kapıyı. Koridorun ışığını yakıp etrafa kısa bir göz attım. Hiçbir dağınıklık yoktu. Eve girilmemiş gibiydi. Telefonumu mutfaktaki bardak rafında şarja takmıştım. Yerinde duruyordu. Hemen şarj cihazıyla birlikte aldım telefonu. Yatak odama koşup çantamı kontrol ettim. Kimliğim ve karlarım içindeydi. Dokunulmamış gibiydi. Etraf da bıraktığım gibiydi. Oysa ben dağıtılmış bir ev bekliyordum. Şükürler ederek hemen dolabımı açtım ve siyah bir kot pantolon çıkardım. Üzerimdeki büyük beden eşofmanı sıyırıp pantolonu giydim. Üzerimdeki swet ve tişörtü çıkarıp kendi siyah tişörtümü ve siyah kot ceketimi giydim. Sırt çantamı kapıp içine birkaç iç çamaşırı, çorap, iki tişört ve iki pantolonla bir eşofman altı tıkıştırdım. Banyodan diş fırçamı, tarağımı alırken çişimi de yapmadan çıkmadım. Tüm gece büyük bir stres altındaydım ve çişimi bir süredir tutuyordum. Nihayet tuvaletimi yapınca gelen rahatlama biraz olsun iyi gelmişi ama maskeli kurtarıcım dışarda beni beklemekten vazgeçebilir korkusuyla hızlandım. Nereye gideceğim hakkında fikrim yoktu ama burada kalamazdım. Adamlar bir nedenle eve girmiş ama girdiklerini belli edecek bir şey yapmadan gitmişlerdi. Benim geldiklerini fark etmeyip burada kalmamı istemiş olabilirlerdi. Bu tekrar gelecekleri anlamına geliyordu muhtemelen. Maskeli adam beni nereye götürecekti, ya da bir otelin önünde falan mı bırakacaktı, bunu da bilmiyordum. Cebimdeki para destelerini sırt çantama doldurmuştum zaten ama yine de evsiz barksız mı kalacaktım artık. Bir kaçak olarak nasıl yaşayabilirdim? O cinayet mahallinden kaçarken bunları hiç düşünmemiştim işte. Çünkü evime gelebileceklerini akıl edememiştim o şok ve korkuyla. Acaba katilin ben olduğumu mu düşünüyorlardı? Tabii ya, salak Arsu, başka kimden şüphelenecekler? Kıyafetlerini odada bıraktın, patronları ölüydü ve sen ortalıkta yoktun. Acaba kimden şüphelenecekler başka? Evde daha fazla oyalanmadan ışıkları kapatıp çıktım. Apartmandansa beni bırakıp gitmiştir korkusuyla nefes nefese fırladım. İlk etapta motoru göremeyince yaşadığım paniği anlatamam. Sokağa çıkıp sağa sola baktım. Birisi, ‘’Pişt!’’ dediğinde apartmanın diğer köşesinden bana bakan maskeli yüzü görünce gelen rahatlamayı bir bilseniz. Sırtımda çantamla ona doğru koştum. Neredeyse boynuna sarılacaktım beni bırakıp gitmediği için ama elbette öyle olmadı. ‘’Nerede kaldın? Beş dakika demiştim.’’ ‘’Üstümü değiştirdim, tuvalete gittim. Altıma mı yapsaydım!’’ Maskenin içinden bir kıkırdama sesi duydum. ''Bir sorun var mı? Buldun mu telefonunu, kimliğini?'' ''İnanmayacaksın ama eve hiç dokunulmamış gibi. Telefonum ve kimliğim de yerindeydi.'' ''Hıım.'' dedi bir an ve sonra, ''Yani eve hiç kimse girmemiş gibi miydi? Kapı kırılmamış, zorlanmamış?'' ''Aynen. Eğer adamları görmesek, anlamazdım eve girildiğini.'' ''Ya evine kamera veya dinleme cihazı yerleştirdiler, ya da evine dönünce şüphelenmeyip evde kalman için öyle yaptılar.'' ''Bilmiyorum ama bana da tuhaf geldi.'' ‘’Atla hadi, burada çok oyalandık. Polis de gelebilir her an.’’ ‘’Nereye gidiyoruz?’’ dedim pişkin pişkin. Bana bir an baktı. ‘’Birkaç gün saklanabileceğin bir arkadaşın veya akraban var mı?’’ Kafamı sağa sola salladım. ‘’Kimsem yok. Gidecek hiçbir yerim yok.’’ Bir şey demeden baktı bana. Hala yüzünü görmemiştim. Hala tek görebildiğim iki güzel koyu renk gözdü. ‘’Nolur seninle gelmeme izin ver. Bir süre saklanmam lazım. Para da veririm sana. Sen beni saklayabilirsin.’’ Dedim yalvaran bir sesle. ‘’Bana nasıl güveniyorsun? Unuttun mu, bu gece gözümü kırpmadan bir adam öldürdüm?’’ ‘’Beni öldürmek isteseydin orada yapardın bunu? Tecavüz etmek istesen onu da ormanda yapardın ve kurtulurdun benden. Ama yapmadın. Katil olabilirsin ama cani biri olmadığına eminim. O adamı öldürmek için haklı sebeplerin olduğuna da eminim hatta.’’ Dedim bir solukta aklımdan geçenleri sayıp. Bir an yine konuşmadan baktı yüzüme. ‘’Gerçekten böyle mi düşündün?’’ dedi sonra sakince. ‘’Evet.’’ ‘’Ben masumları öldürmem. İlk kuralım. Sapık da değilim. Ama katil olduğum kısmı da doğru. Benim de işim bu, yapacak bir şey yok.’’ ‘’O zaman seninle geleceğim değil mi? Kesinlikle pişman etmem seni. Suç ortağıyız zaten artık. Polise de gidemem. Gidecek başka bir yer bulduğumda da giderim yanından.’’ ‘’Adın ne?’’ ‘’Arsu.’’ ‘’Bak Arsu, sana tüm bunlar oyun gibi geliyor sanki. Bir katille yaşamak için teklifte bulunuyorsun? Başına neler geleceğini düşünmeden hem de.’’ ‘’Senin adın ne?’’ dedim beklenmedik bir şekilde. ‘’Bunu sana söylemeyeceğim canım.’’ ‘’Tamam söyleme. Sadece arkadaş olmaya çalışıyorum. Lütfen bak başıma daha kötü ne gelebilir? Ailem yok, işim yok, bir adamın öldürülmesine suç ortağı olarak aranıyorum ve polis bulursa hapse, mafya bulursa da işkence görüp mezara gireceğim. Yani daha kötü ne olabilir ki? Ayrıca iyi yemek yaparım. Evini de temizlerim. İşine de burnumu sokmam. İstemezsen evde gözüne de görünmem. ’’ derin bir nefes aldı. ‘’Bin şu motora koca popolu baş belası. Umarım dediğin kadar iyi yemek yapıyorsundur.’’ Hemen motorda arkasına bindim ve kaskını bana taktı. Siyah bir hız motoruydu. Modellerden çok anlamazdım ama ucuz bir şey değildi kesinlikle. Eh adam katildi ve işinde profesyoneldi. Gece artık sabaha dönerken şehrin başka bir tarafına geçtik. Deniz kenarında sakin bir yerde motoru durdurdu ve bana dönüp, ''Telefonunda çok gerekli bir numara veya numaralar var mı?'' ''Noldu ki?'' dedim saf saf. ''Telefondan kurtulacağız, o telefonla sana ulaşabilirler. Ve haliyle bana da tabii.'' ''Takip edebilirler mi yani beni?'' ''Çok gerekli bir numara varsa alalım, telefonu atacağız.'' Telefonu cebimden çıkarırken düşündüm. Çok gerekli bir numara var mıydı? Sürtük teyzemin telefon numarası kapalıydı. Çok sakın bir arkadaşım veya akrabam yoktu başka. Bir tek babamın numarası vardı, onu da ezberlemiştim zaten. ''Hayır, gerekli bir numara yok.''deyip telefonu ona uzattım. Elimden telefonu alıp denize fırlattı. ''Sana sonra temiz bir telefon ayarlayacağım. Ama şimdilik zaten telefonun olmaması daha güvenli.'' ''Tamam.'' dedim itiraz etmeden. Yeniden yola çıktık ve şehrin daha sakin bir kısmına sürdü motoru. Bahçe duvarı olan müstakil ve güzel bir eve girdik. Motoru garaja çekip ana binaya yöneldik. İki katlı eve girdiğimizde hol ışığı otomatik yandı. Vestiyere montlarımızı astıktan sonra onu takip ettim. ‘’Yukarıda üç yatak odası var. Birini kullanabilirsin. Aşağıda açık mutfak ve salon var. Yan tarafta da benim çalışma salonum. Burada kaldığın süre içinde yemekleri yapar, evi temizlersin. Ama benim odama girmek yok. Orası yasak. Anlaşıldı mı?’’ dedi otoriter bir sesle. Kafamı salladım. ‘’Kesinlikle anlaşıldı.’’ ‘’Zaten kamera var her yerde. Yerinde olsam söz dinlerim.’’ ‘’Benim yatacağım odada?’’ ‘’Hayır, benimkinde var, diğer ikisinde yok. Merak etme, soyunurken veya duş alırken seni gözetlemeyeceğim. Benimki evime birileri girerse diye bir tedbir. Misafirlerimi dikizlemek için değil.’’ ‘’Peki.’’ Holde duruyorduk. Birden elini kafasına atıp beresini çıkardı ve, ‘’Eh, madem burada kalacaksın. Yüzümü zaten göreceksin.’’ Koyu kumral saçları, harika erkeksi suratı ve o güzel koyu renk gözleriyle karşımda çok yakışıklı bir adam görünce anlık bir şaşaladım. Güzel bir yüzü olduğunu tahmin ediyordum ama beklediğimden yakışıklıydı. ‘’Niye öyle şaşkın bakıyorsun?’’ dedi aniden. Lafı toparlamaya çalışarak, ‘’Hiç kiralık katile benzemiyorsun.’’ Diyebildim. Çok yakışıklısın, aklımı karıştırdın, diyemedim elbette. ‘’Kaç tane kiralık katil gördün ki sen?’’ dedi muzip bir şekilde. ‘’Yakından görmedim de, hani böyle çirkin, korkutucu tipler olur ya genelde. Ne bileyim ya.’’ ‘’Yemek yiyelim mi?’’ O bunu söylediğinde aslında ne kadar acıktığımı fark ettim. ‘’Olur.’’ Dedim hevesle. ‘’Kıymalı yumurta istiyor canım. Yapabilir misin?’’ ‘’Yaparım. Domatesli mi sade mi?’’ ‘’Domatesli ve baharatlı.’’ Ay birden benim de ağzım sulanmıştı. Çok severdim domatesli, baharatlı ve kıymalı yumurta. ‘’Ben de çok severim. Ellerimi nerede yıkayabilirim?’’ dedim işe girişmeden önce. ‘’Lavabo karşıda. Ben de üstümü değiştirip geliyorum.’’ Deyip sağdaki kapıyı gösterdi. Mutfak zaten solda görünüyordu. Elindeki siyah poşetle mutfağa girdiğini gördüm. kesik eli eve getirmişti. Acaba onunla ne yapacaktı? Tuvalete geçip elimi yıkarken kesik eli düşünmemeye çalıştım. Çıktığımda mutfağa geçtim. Oturma odasıyla birleşik açık bir mutfaktı. Koltuklar gri rahat bir kumaştan, masa ve sandalyeler ahşap rengi ve mutfak dolapları da çok açık griydi. Aydınlık güzel bir mekandı. ‘’Çay da yapalım.’’ Dediğinde arkamda belirdiğini ancak fark ettim. Dönüp şaşkınlıkla baktım yüzüne. Fark edilmeden nasıl gelmişti arkama kadar. Ha tabii ya, o bir katildi. Sessizlik onun hüneriydi. Üzerinde gri bir eşofman altı ve beyaz bir tişört vardı. Kaslı ve iri bedeni şimdi gözümün önündeydi. Harbiden çok yakışıklıydı be! Bu adamla aynı evde , ondan etkilenmeden nasıl yaşayacaktım? Acaba sevgilisi falan var mıydı? Ama olsaydı beni buraya getiremezdi herhalde. ‘’Olur yapayım. Bana yerini gösterirsen malzemelerin, hemen hazırlarım.’’ Çaydanlığa su doldurup ocağa koyarken bana dolabı işaret etti. ‘’Kıyma çıkarmıştım önceden üst tarafa. Yumurta ve domates de dolapta. Baharatlar da şu dolapta. ‘’Tava?’’ dedim. ‘’Hah, evet. İşte burada.’’ Deyip önündeki büyük çekmeceden büyük bir tava çıkardı. ‘’Sanırım çok acıktın?’’ dedim büyük boy tavayı alırken. ‘’Benim için 3 yumurta, kendin için de yiyeceğin kadar kır.’’ Dedi cevap olarak. ‘’Tamam.’’ Deyip işe koyuldum. O çayı ve masayı ayarlarken ben de kıymalı yumurtayı yaptım. Yanına da söğüş olarak domates, salatalık kestim. Biraz da roka ve reyhan bulmuştum sebze çekmecesinde. Onları da yıkayıp koydum bir tabağa. Yeşillik seviyordum. Yumurta olurken sofra da hazırlanınca geriye sadece yemesi kalmıştı. Servis tabaklarına hazırladığım kıymalı yumurtayı koyup masaya götürdüm. Çayları da doldurdum ve oturduk karşılıklı. Beğenip beğenmeyeceğini çok merak ediyordum. O yiyene kadar ben çatalımı uzatmadım yumurtama. İlk çatalı ağzına götürünce, ‘’Hıım, güzel olmuş. Eline sağlık.’’ Dedi ve yemeye devam etti. ‘’Afiyet olsun.’’ Dedim rahatlayarak ve ben de yedim. Çayımızı içip yemeğimizi bitirdikten sonra artık kafam ağırlaşmaya başlamıştı ve gün de ağarıyordu. ‘’Bulaşıkları uyanınca halledersin. Gel sana yatacağın odayı göstereyim. Biraz dinlen.’’ Dedi ve beni üst kata çıkardı. Merdivenden çıkınca sağda bir oda ve yanında bir banyoyla bir oda daha vardı. Karşı tarafta da başka bir oda. Karşıdaki odayı gösterip, ‘’Orası benim odam. Yani yasak olan kısım. Şu ikinci oda da sen kalacaksın. Aradaki kapı da banyo. Orayı kullanırsın. Benim banyom kendi odamda.’’ ‘’Tamam.’’ Dedim ve onun gösterdiği kapıya yöneldim. Oda aydınlanmaya başlamıştı. İki kişilik bir yatak, bir giysi dolabı ve temiz bir yatak odası duruyordu karşımda. Uzun tüller ve halılarla hoş bir havası vardı. ‘’Banyoda temiz havlular var. Bir şeye ihtiyacın olursa alırız.’’ Artık ben de uyuyacağım.’’ ‘’Tamam, teşekkür ederim.’’ Dedim sevinçle. Odama girmek üzereyken, ‘’Arsu,’’ dedi ve dönüp baktım ne diyecek diye. ‘’Artık suç ortağımsın ve hayatta kalmak istiyorsan sözümden çıkma. Yarın uyandığımızda kuralları konuşacağız. Tamam mı?’’ ‘’Tamam.’’ Bana ciddi bir ifadeyle bir saniye kadar baktıktan sonra odasına girip kapıyı kilitledi. Uykudayken ona tecavüz ederim diye mi korkmuştu acaba? Valla gideri vardı yalan yok ama ben de gidip üstüne atlayacak değildim. Nihayetinde o yakışıklıysa ben de gayet güzel bir kızdım. Odama girip ben de kapımı kilitledim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD