2.bölüm

1541 Words
Alp Timimle beraber karargahtaki çardakta hep beraber oturuyorduk. Hepimiz saçma sapan konulardan bahsedip kafa dağıtıyorduk. Oturduğumuzdan beri ilk defa Fırat adam akıllı bir konu açmıştı. "Yeni bir tim geliyormuş buraya. Kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sordu. Ona timimizin sessizi Yağız cevap verdi. Pek konuşmazdı. " Evet biliyorum. Gölge timi gelecekmiş" dedi. Bunun üzerine hepimiz şaşkın bir şekilde ona döndük. İlk cevap veren Kerem olmuştu. " Ne yani şu efsanevi tim olan Gölge timimi gelecekmiş. Abi ben onları çok merak ediyordum. Komutanları çok gaddarmış." dedi. Ona cevap veren bu sefer Kadir oldu. "Aynen bende öyle duydum. 1.90 boyunda dev gibi bir adam diyorlardı. Çok acımasızmış. Ama çok iyi bir askermiş. Sessizlikleriyle biliniyorlar. Anca ölünce haberleri oluyormuş teröristlerin." Bunun üzerine ben konuştum. "Abartmayın oğlum. O kadar da değil. Hem her söylenene inanmayın. İyi bir asker olabilir ama o kadar sessiz olmalarının imkanı yok. Hem nasılsa gelince görürüz" dedim. Onlarda onaylayan mırıltılar çıkarırken bir asker yanımıza gelip selam verdi ardından konuştu. "Komutanım Albayım sizi toplantı odasına acil çağırıyor" dedi. Hemen ayağa kalkıp koşarak içeri girdik. Selam verip oturduk. Oda görevi anlatmaya başladı. Bu arada albayımız aynı zamanda benim babam. Ama asla asker komutan ilişkisinden çıkmıyorduk karargahtayken. Annem yoktu. Ben küçükken terkedip başka bir adama kaçmıştı. Sırf babam asker ve eve fazla gelemiyor diye. Ben daha 7 yaşındaydım. O sıra babam görevdeydi. Ben de kardeşim Nazlı'yla parkta oynuyordum. O daha 4 yaşındaydı. Annem bize gidin oynayın demişti. Biraz oynayıp eve gelmiştik. Ama annemi bulamamıştık. Bütün odaları gezmiştim ama yoktu. Kardeşim sürekli anne diye ağlıyordu. Ben ise sanki bunu beklemiş gibi hiç ağlamıyordum. Zaten bize son zamanlarda soğuk davranıyordu. Bir adam gelip gidiyordu eve. Annemde babanızın arkadaşı diyordu ama ben olmadığını biliyordum. Evden çıkıp karşı komşumuza gitmiştim. Ona annem bizi terk etti babama haber verebilir misin diye sormuştum. Yaşlı bir teyzeydi. Hemen bizi eve alıp yemek yedirmişti. Babam görevde olduğu için ulaşamadığını söylemişti. 1 hafta yanında kalmıştık. Kardeşim sürekli anne diyordu. Ben bizi istemiyor gitti başka ailesi olacak dediğimde bana küsmüştü. Ama sonra gönlünü almıştım. Ona ağlama ben senin annende olurum demiştim. Zaten sonra babam gelmişti. Ona da anlatmıştım. Evet çocuktum ama herşeyi anlayacak yaştaydım. Babam da ağlamıştı. Ona ağladığı için kızmıştım. Ama ağlamaya devam etmişti. Sonra oradan taşınmıştık. Lojmana yerleşmiştik. Babam bize daha ilgili davranıyordu. Yanımıza yardımcı abla almıştı. Böyle büyümüştük. Babam hiç evlenmemişti. Bende aynı onun gibi asker olmuştum. Kardeşim ise hemşire oldu. Oda buradaki hastanede çalışıyordu. Babam, Nazlı ve ben beraber kalıyorduk. Annem için hiç ağlamamıştım ama benim için büyük yara olmuştu. Hayatıma hiç kadın almamıştım. Almayı da düşünmüyorum. Kadınlar güvenilmez olmuştur benim için. Ben böyle düşünürken çoktan hazırlanıp helikoptere binmiştik. Kısaca bir plan hazırladık. Bir kampı patlatacaktık ve Doktor kod adlı teröristi yakalayacaktık. Kampa gelince uzun süre çatışmıştık. Ama bir süre sonra teröristler artmış ve teçhizatlarımız bitmişti. Bir süre sonra da esir düşmüştük. Bizi ellerimizden zincirle havada asmışlardı. Konuşmamız için sürekli hırpalamışlardı ama kimse ağzını açmamıştı. Ağzını açan olunca da sadece küfür edip tekrar kapatıyordu. Tabi şerefsizler de bu duruma sinir olup fazlaca hırpalıyorlardı. Böyle böyle 2 hafta geçmişti. Ara sıra su ve küflü ekmek veriyorlardı. Şimdiye askerlerin gelmesi ve bizi kurtarması gerekti. Ama kimse gelmemişti. Hepimiz çok kötü durumdaydık. Bu süre boyunca Doktor lakaplı şerefsiz bizi 2 3 defa ziyaret etmiş ve konuşturmaya çalışmıştı. Hırpalanmaktan açlıktan susuzluktan hepimiz kötü haldeydik. Şuan mağarada kimse yoktu. Zar zor Kadir konuştu. "Komutanım bizi kurtarmayacaklar galiba." Ardından Fırat devam etti. "Aynen komutanım öldüğümüzü düşündüler bence. En azından öleceksek birilerini daha öldürelim" Biz böyleydik işte. Öleceksek arkamızdan bir kaç şerefsiz dha götürmeyi planlıyorduk. İçimden Allaha dua ettim. Allahım sen beni ve askerlerimi sağ salim kurtar diye. Eminim ki Nazlı şimdi çok üzülüyordur. Aynı adı gibi çok Nazlı biri. En ufak yarama bile ağlıyor. Annem onu da yaralamıştı. O hala ağlıyordu ara sıra onun için. Ama ben görünce ağlamayı bırakıp göz yaşlarını siliyordu. Çünkü ben kızıyordum. Ağlamasını istemiyordum. O kadın haketmiyordu bizi. Bizi hiç aramamıştı zaten. Umrunda değildik onun. Birkaç yıl önce Nazlı dayanamamış ve araştırmam için yalvarmıştı. En azından yaşayıp yaşamadığını öğrenmek istiyordu. Bende ona dayanamayıp araştırmıştım. Evli ve çocuğu vardı. Bir tane oğlu vardı. Uzaktan görmüştüm. Ona bana asla göstermediği sevgiyi gösteriyordu. Kocasıyla aşk bakışları atıyorlardı birbirlerine. Çok zoruma gitmişti. Gözlerim kızarmıştı ama yine hiç ağlamamıştım. Sonrada kardeşime gidip her gördüğümü anlatmıştım. Sırf o adam biraz daha zengin ve yanında diye evlenmişti. O günden sonra da hiç bakmadım zaten. Nazlı da sormadı hiç. O da nefret ediyordu. Kim hak ederki 4 yaşında terkedilmeyi. Ama o kadın yapmıştı işte. Ona anne demeye bile utanıyordum. Ama onun aksine babamla hep gurur duydum. Hep yanımda olmuştu. Bu dünyada en sevdiğim iki insan babam ve Nazlı olmuştur. Sonra da timim oldu. Hepsi benim kardeşim gibi olmuştu. Bunları düşünürken şerefsizlerden biri geldi ve konuşmaya başladı. "Yazık size kaldınız burda. Doktor birazdan gelecek ve sizi öldürecek" Tabi bizimkiler dururmu. Başladılar küfretmeye. "Ulan cibiliyetini siktiğim kes sesini" Bunu diyen Fırattı. "Gel lan azıcık erkekliğin varsa çöz elimi de seni bir öldürüyüm" Bunu diyen Kadirdi. Ve bunun gibi neler neler. Sonunda şerefsiz gelip bir iki vurdu bize. Ayaklarımız da aşağıdan zincirli olduğu için tekme de atamıyorduk. İtler korkularından her yerden zincirlemişti bizi. 2 saat sonra Doktor denen piç geldi. Bir sandalye çekip oturdu. Arkasında 2 adım gerisinde de 2 tane iti vardı. Tek olmaya bile korkuyor bağlı olduğumuz halde. Bu hali beni güldürdü. Benim güldüğümü görünce konuşmaya başladı. "Hadi konuşun yoksa en acılı ölümlerle öleceksiniz" dedi. Bunun üzerine yüzüne tükürüp konuştum. "Asla ama Asla öyle birşey olmayacak." Şerefsiz tekrar konuşmaya başladı. "Bak  ne oldu o çok güvendiğiniz Türkler gelmedi. Ölüme terkedildiniz hadi konuşun da sizi serbest bırakıyım" Bunun üzerine ben sinirle bağırdım. "KES SESİNİ ŞEREFSİZ! ASKERİME LAF ETME"  O ise tekrar konuştu. "Haliniz o kadar kötü ki komutan size acıyorum. 2 haftadır buradasınız ne gelen var ne giden. Sizi umursamıyorlar bile" diye dalga geçti Tam cevap verecektim ki robotik bir ses duyuldu ve kalkan timi şok olmuş biçimde başımızı kaldırdık. "SENİN DİLİNİ KESERİM ŞEREFSİZ. BİR DAHA DEVLETİME DE ASKERİME DE LAF ETMEYECEKSİN" Robotik ve gür olunca baya korkunç oluyordu. O şerefsizin ensenine namluyu dayamıştı. Az önce yanında olan itler de yerde yatıyordu. Ne ara geldiklerini anlamadık hiç birimiz. Şerefsiz korkudan kekeleyerek konuştu. Ona cevap vermeden yanındaki askerlere bakış attı. Onlar da şerefsizin yanına gidip durdular. Karşısına geçti. Geçer geçmez de yumruğu indirdi. Art arda birkaç yumruk attı. Son olarak da tekme atıp bize döndü. Bizimkilerin hepsi gülüyordu. Eli kemerine gidince kaşlarım istemsiz çatıldı. Ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım. Sonra tel çıkarınca anladım. Hepimizi hemen tel ile kelepçelerden kurtardı. Küçük bir tel ile nasıl yaptığını çok merak ettim ama sormadım. Hemen diğer askerlerle beraber su içirdiler bize. Kulaklıkla birşey konuşup bize döndü. Askerlere dönüp bize yardım etmelerini söyledi. Birbirimize destek olarak çıktık. O da muhtemelen tim komutanı bana destek olarak çıktı. Fazla boylu değildi. En fazla 1.75 ti. En sonda bir askerde şerefsizi alıp çıktık. Çıkınca ikinci bir şoku yaşadık. Bütün teröristler cansız şekilde yatıyordu. Sessizce nasıl yaptıklarını hala deli gibi merak ettim. Sonunda dayanamayıp sordum. Ama sadece soğuk bir sesle görevimiz diyip geçiştirildim. En sonunda helikopterin yanına gelip bindik. Hepimiz binince telsizle albaya haber verdi. Haber verirken söylediği şeyle timimdekilerle bakıştık. 'GÖLGE TİMİ' demişti. Şimdi neden o kadar sessiz olduklarını anlamıştım. Söylendiği kadar hatta daha fazlası varmış. Ama komutanları 1.90 felan değil. Sonra ilk yardım çantasını alıp hepimize pansuman yaptı. Ardından çikolata verdi. İlk başta anlamadık neden böyle birşey yaptığını. Ama sonra aç olduğumuz için vermiştir diye yedik. Helikopterden inene kadar onu izledim. Merak etmiştim. Maskenin altındakini. Nihayet karargaha gelince indik hepimiz. Babam ve yanında başka bir albay vardı. Babamın bizi sağlam görünce gözleri parladı. Bana  Kısacık Bi bakış atıp Gölge timinin komutanına döndü ve maskelerini çıkarıp kendini tanıtmalarını istedi. Hepimiz merak ettiğimiz için dikkatle izlemeye başladık. Hatta neredeyse tüm karargah izliyordu. Sonra maskesini çıkarmaya başladı. İlk önce sarı uzun saçlar girdi görüş açıma. Daha sonra yemyeşil gözleri olan çoğu kişinin afet diye adlandıracağı Bi kadın girdi görüş açıma. Tüm karargah bizim gibi şok oldu. Bizim bunca zamandır merak ettiğimiz gölge timinin komutanı kadınmış. Sonra narin ama yüksek bir sesle "KAVİN ASENA YILDIRIM. İZMİR, EMRET KOMUTANIM" Dedi.   Kavin Asena Yıldırım Belki de hayatımda beğendiğim ve hayranlık duyduğum ilk kadın. Sonra hepsi tek tek tanıttı kendini. Ama ben Kavin de kaldım. Sonra babam bizi bir iki birşey söyleyip izin verdi. Daha sonra gölge timinin yanına çağırdı. Askerler yanımıza gelip nasıl olduğumuzu sormaya başladılar. Onlarla biraz konuştuktan sonra gitmeye hazırlandık. O arada Kadir'in nişanlısıyla konuşmak için bize 1 dk işareti yapıp hafif uzaklaştı. O sırada önde Kavin arkada timin geri kalanı çıktılar. Karargahın önünde bir araba vardı ona doğru yürümeye başladılar. Kavin hariç hepsi bindi. Kavin binmeden önce arkasını döndü ve o sırada göz göze geldik. İçimde elektrik akımına benzer bişey hissettim. Sanki o da hissetmiş gibi irkildi ve hızlıca arabaya binip gözden kayboldu. Uzun süre arkasından bakakaldım. Omzumda bir kol hissetmemle daldığım yerden çıktım. Fırat kolunu omzuma atmış imalı bir şekilde sırıtıyordu. 'Ne var' gibisinden bakış attım. Oda dökülmeye başladı. "Şu Kavin komutan diyorum ilgini çekmiş gibi. Haksızmıyım oğlum sizde birşey söyleyin" Timin geri kalanı da aynı şekilde sırıtıp söylenmeye başladılar. Sanki 2 saat önce rehin olan biz değilmişiz gibi. Onlara sertçe çıkıştım. "Kesin lan sesinizi. Benim kadınlarla işim olmaz. Bi daha ağzını açanın ağzını silkerim" Bunun üzerine susup yerinden kalktılar. Bende yerimden kalkıp eve gitmek için hareket ettim. ______________________________________ Bölüm hakkında düşüncelerinizi alalım. Satır arası yorum yapın. Oy verip beni mutlu edin. Sizleri seviyorum 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD