9 ▪️

2681 Words
Giray'dan... Evden çıktığını duyduğumda elimdeki bira şişesini duvara fırlattım. Benden hoşlanamazdı. Ben onu mutlu edecek adam değildim. Aslında ben kimseden hoşlanamazdım. Evet, onu istiyordum, yanımda olması hoşuma gidiyordu ama bu kadardı işte. Duygularını incitmiştim. Ben alışkındım ama o sevgili değilken bir erkekle bu kadar yakın olmaya alışkın değildi. Ben sert bir adamdım. Beni yumuşatmasına izin veremezdim. Onu asla Yusuf'un Asya'yı sevdiği kadar sevemezdim. Ya da sevsem de o kadar ilgili davranmazdım. Onunla olursam, başka kızlarla olamam. Tamam, seks yapmadan da durabiliyorum. Sonuçta onunla tanıştığımdan beri kimseyle olmamıştım. Ama o bana kısıtlama getirirdi. Ona her istediğimde dokunamazdım. Bunlar-normal bir ilişki-bana göre değildi. Seçil'le olamazdım. Bundan sonraki dört gün normal geçti. Yanımdayken başı sürekli önde duruyordu ve bu beni sinir ediyordu. Son zamanlarda eskisi gibi içmeye başlamıştım. Akşamları ilk durağım genelde bar olurdu. Akşam bara giderken Mert'i de çağırdım. İçki içmezdi ama bana ayak uydururdu. "Neyin var lan senin? Niye sürekli içiyorsun?" Farkına varmıştı demek ki. Ama illa bir nedeni mi olmalıydı? İçmek istiyordum ve içiyordum işte. Umarım bunu da o kıza yormazdı. Omuz silktim. "Sarhoş ediyor." "Neden sarhoş olmak istiyorsun ki?" "Çünkü sarhoş olunca ister istemez sızmış oluyorum. En azından biraz da olsa uyumuş oluyorum işte." "Yine mi uyku problemi? Bunu böyle çözemezsin Giray." Bir şey söylemedim. "Seçil'le mi ilgili?" Al işte! Ne bekliyordum ki? Bu sorunun cevabını ben bile bilmiyordum. Ona ne cevap verecektim ki? "Ne alakası var?" "Kız ortalıkta ruh gibi dolaşıyor. Hani aranız iyiydi?" "Benden hoşlanıyormuş." dedim hemen. Mert'e güvenirdim. Yusuf'da vardı tabi ama son zamanlarda bir araya gelemiyorduk; Asya hanımın istekleri bitmek bilmiyordu. "Ne güzel işte. Sen de bunu istemiyor muydun?" Ona bezgin bir bakış attım. "İstediğim Seçil'di. Salak bir normal ilişki değil." "Normal insanlar normal ilişkiler yaşar Giray Doğan." "Seçil kendine dokundurtmaz. Ben de gider başka kızlara dokunurum. Ve bu da Seçil'e dokunur. Anlıyor musun beni?" "Fazlasıyla. Ama bunu içerek çözemezsin." "Ne yapayım Mert sen söyle. Uyuyamıyorum." Muzip bir gülümsemeyle bana baktığında yüzümü buruşturdum. "Siktir... Bu bakışı biliyorum." "Ondan hoşlanıyorsun kabul et." Umursamadan bardağımı dikledim. "Hayal dünyanda yaşamaya devam et. Senin suçun değil." "Eninde sonunda bir kızı seveceksin." Neresiyle dinliyordu bu çocuk beni? "Bu kız Seçil değil." Tabi tabi dercesine başını salladı. İçkimi son kez yudumladıktan sonra ayaklandım. "Bu işi nasıl çözeceğimi biliyorum." diyerek yan masadaki sarışın kızın yanına doğru ilerledim. Mert'in arkamdan söylendiğini duyabiliyordum. Dönüp bir şey söylemedim. Kız beni görünce yarım ağız gülümsedi. Sırıtarak yüzüne eğildim. "Yaş kaç?" "20." Dudaklarını boynuma bastırarak sulu bir şekilde öptü. "Odan var mı?" Başını salladığında kolundan tutup merdivenleri çıkmaya başladım. Odasının kapısını açtığında onu hızla içeri ittim. Bir elimle kapıyı kapatırken diğer elimle belini sıktım. Sertçe öpmeye başladığımda inledi. Bluzunu yırtarcasına çıkararak yere fırlattım. Vakit kaybetmeden benim tişörtüme yöneldi. Dudaklarından ayrılarak onu yatağa ittim. Şortunu çıkarırken ben de kemerimi çözmeye çalışıyordum. İkimizde iç çamaşırlarımızla kaldığımızda yatağa yatırarak üzerine çıktım. Bana yasladığı kalçasını hareket ettirdiğinde gerildiğimi hissettim. Gözümün önünde canlanan sahneler duraksamama neden oldu. Küçükpark'tayken yaşadıklarımız, onu öptüğümde bana olan çekimser bakışları... Siktir.. Neden Aklımda Seçil vardı ki? Düşüncelerimi uzaklaştırmaya çalışarak onu tekrar öptüm. Elleri kalçamda gezinirken benimkilerde iç çamaşırının kenarında geziniyordu. Altımdaki sürtüğe bakarken aklıma gelen maviler ve o masum bakışı hızla üzerinden kalkmama neden oldu. Yerdeki bluzunu ona fırlattığımda yerinde doğruldu. "Ne oluyor?" "Kalk giyin." Pantolonumu üzerime geçirirken hala şaşkın bakışlarıyla beni izliyordu. "Neden kalktın?" "Sevişmek istemiyorum." dedim umursamaz bir ifadeyle. "Neden?" "Yanımda önleyici bir şey yok." Elleri yatağın yanındaki komidine giderken ne yapmaya çalıştığına baktım. "Bende var." "O zaman kendini becer!" Tişörtümü yerden alarak kendimi dışarı attım. Tişörtümü üzerime geçirirken bara indim. Mert hala bekliyordu. Yanından geçip giderken peşimden geldiğini biliyordum. "Ne oldu?" "Bok oldu." Güldüğünü duydum. "Yapamadın değil mi?" "Yapmadım." Başını alayla salladı. "Siktir git Mert." "İyi. Eve gidiyorum zaten." "Bırakayım." "Gerek yok." dediğinde cebimden çıkardığım anahtarı ona verdim. "Araba Yusuf'da değil miydi?" "Motorla geldim. Al işte." "Fazla içme." "Bak işine." Mert gittikten sonra kendi odama çıkarak yatağa uzandım. O kızla sevişmek istemiştim. Ama bir anda durmam onu da şaşırtmıştı. Seçil'in hayatımdaki yerini bir türlü kestiremiyordum. Yanındayken iyi hissettiğim doğruydu. Ama yanımda yokken onu aramıyordum. Yani sanırım. Yarın akşam Yusuf ve Asya'nın bar planı vardı. Her ne kadar önemsememeye çalışsam da açık giyinmesi beni sinir ediyordu.Onu neden bu kadar önemsediğimi bilmiyordum. Ama önemsiyordum işte. Yine siyahlara bürünerek odadan çıktım. Bu barın benim olduğunu kimse bilmese de benimdi. "Doğan's Place." Benim yerim. Yusuf'u barmenle sohbet ederken gördüm. Onun yanında gidecekken bana bakan mavi gözleri far ettim. Üzerindekilere beş saniye kadar göz gezdirdikten sonra yönümü değiştirip kızların masasına yöneldim. Yaklaştıkça daha net görüyordum. Sanki geldiğimi bildiği için bakışlarını kaçırarak üzerindeki deri ceketi çıkardım. Atletinin altından görünen iç çamaşırı gözümün seğirmesine neden olurken adımlarım benden bağımsız hızlandı. Aptal kız! Beni delirtmek için yemin etmişti sanki. * Seçil'den... Bana doğru geldiğini görünce ceketimi çıkardım. "Bu tarafa geliyor." diyerek Asya'ya döndüm. "Kim?" diye sordu merakla. "Kim olacak,Giray." "Kalk hemen dans et." Tereddütle yerimden kalkarak kendimi insanların arasına attım. Zorlukla insanları itekleyerek bar masasına ulaştım. "Ne içersin güzelim?" diye soran barmene sertçe baktım. Güzelim mi? Aptal barmen! Bana güzelim bir tek o diyebilirdi. Saçmalama Seçil! Onu şu an umursamaman gerek! "Votka."dedim. Tadının nasıl olduğu hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Adamın uzattığı bardağı diklediğimde acıyla yüzümü buruşturdum. "İğrenç." "İstersen viski vereyim?" "Ver." O sırada yanıma oturan adamı farkettim. Sırıtarak bana bakarken yüzümü çevirdim. "Merhaba." "Merhaba." dedim yüzüne bakmadan. "Nasılsın?" "Niye, doktor musun?" Gülüşünü duyduğumda ona baktım. Tatlı bir gülümseyişi vardı. Barmen önüme viskiyi bıraktığında hızla içtim. Yüzüm yine buruşurken "Bir tane daha." dedim. Evet, kaşınıyordum. "Bu esprili kişiliği neye borçlusun?" "Sana ne?" Tekrar güldü. "Bana isminizi bağışlar mısınız?" "Niye sizin yok mu?" Bu sefer kahkaha attı. Her dediğime ne diye gülüyordu? Bence sarhoştu. "Benim adım Serdar." dedi gülmesi bittiğinde. "Ne güzel." diye mırıldandım. Bardağı diklediğimde öksürmeye başladım. Aferin Seçil! Tam bir mal gibi görünüyorsun. "Daha önce tanışmış mıydık?" "Sanmıyorum." "Bence seni mutlu edebilirim." diye fısıldadı. Bunu söylerken bana doğru hafifçe eğildiğini de farketmedim değildi. "Mutlu olmadığımı nereden biliyorsun?" "Dans edelim mi?" diye sordu dediğimi duymamazlıktan gelerek. Ona doğru döndüğümde üzerimde dolanan bakışları hissedebiliyordum. Bileğimi tutarak cevabımı beklemeden beni kalabalığın arasına çekiştirdi. Ellerini belime yerleştirdiğinde ben de omuzlarına tutundum. Neden hala bir şey yapmıyordu? Şimdiye kadar çoktan bu herifin yüzünü dağıtması gerekirdi. O da bana mı göstermeye çalışıyordu nasıl umursamaz olunacağını? İçki kokan nefesini kulağımda hissettim. Şu anda onu itmem gerekirdi sanırım. Ama kendimde değildim. Sarhoş olduğuma inanamıyordum. Tıpkı Giray'ın beni şu sarhoşun elinden hala almadığına inanamadığım gibi. "Daha sessiz bir yere gidelim mi?" "Olur." dedim nasıl bir ruh halinde olduğumu düşünerek. Beni kalabalığın arasından hızla merdivenlere kadar çekiştirdi. Gözlerim Asya'yı arasa da deli gibi dans eden insanlardan başka bir şey göremiyordum. Üst kata çıktığımızda midemin bulandığını hissettim. Ben ne yapıyordum böyle? Bir odaya girdiğimizde arkamızdan kapıyı kilitledi. Bana döndüğünde sırıtıyordu. "Dans edelim?" Bana yaklaşarak ellerini belime sardı. Onu iterek arkamı döndüm. Gerçekten midem bulanıyordu. Ensemde ıslaklık hissettiğimde hızla ona döndüm. "Ne yaptın sen?" "Sadece enseni öptüm bebeğim." Tişörtünü çıkararak yere atışını izledim. Niyetini anladığımda hışımla kapıya yöneldim. Kolumu sertçe kavrayarak beni yere itti. "Nereye? Daha yeni başladık." "Gitmek istiyorum." Gözlerim yanmaya başlamıştı. "Seni buraya zorla çıkarmadım. Şimdi kes sesini!" Üzerime abanıp boynuma sert öpücükler kondururken bir yandan da kalçamı sıkıyordu. "Bırak! İstemiyorum." Şu an deja vu yaşıyordum. Ve bu en son istediğim şeydi. Aklıma üç ay öncesi gelirken gözyaşlarım çoktan yüzümü ıslatmaya başlamıştı. Güçlükle de olsa sağ dizimi kaldırıp bacak arasına vurunca yan tarafıma düştü. O acıyla inlerken ayağı kalkarak kapıya koştum. Yarı yolda kolumdan tutulduğumda durmak zorunda kaldım. Beni kendine çevirip sağ yanağıma hızlı bir tokat attığında kısa bir çığlık attı. Arkama geçerek elini saçlarıma doladığında seslice ağlamaya başladım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun? Ha? Aptal fahişe!" Kapı büyük bir gürültüyle açıldığında saçımdaki eller çekilmişti. Kimin geldiğini anlamak zor değildi. Utancımı gizlemek amacıyla ellerimi yüzüme siper ederek ağlamaya devam ettim. Hala ağlarken duyduğum yumruk sesleri duyduğum tek sesti. Aptaldım! Düşüncesizin tekiydim!Giray'a olan hırsımın beni getirdiği yeri gördükçe deliriyordum. Eğer Giray yetişmeseydi ne olacağını tahmin edebiliyordum. Ama bu sefer beni bir psikolog kurtaramazdı. "Dokundun mu lan ona?" Hayır, diye bağırıp onunla birlikte buradan gitmek istiyordum. Gerçi yüzüne bile bakamazken bunu nasıl yapacağımı bilmiyordum. Beni bu şekilde ikinci kurtarışıydı ve bu seferki neredeyse kendi isteğimle olmuştu. "Hayır abi yemin ederim. Sadece öptüm bir kere." "Neresinden?" "Boynundan..." Bir yumruk sesi daha duydum. Adamın acıyla inlemesi odayı doldurdu. Ellerimle kulaklarımı kapatarak bitmesini bekledim. Sesi yorulmuş gibi boğuk çıkmıştı. "Seni burada bir daha görürsem, yemin ederim öldürürüm." "Ta-tamam abi." "Diğer elini de kırmamı istemiyorsan özür dile." "Özür dilerim." Adam resmen ağlıyordu! Bir el kolumu sertçe kavrayıp beni ayağı kaldırdı. Yüzüne bakamıyordum. Onun da bana bakmadığından emindim. Hızlı bir şekilde yürürken peşinden sürüklenir gibiydim. Nihayet dışarıya çıktığımızda temiz havayı içime çektim. Kolumu öyle sıkıyordu ki inlememek için kendimi zor tutuyordum. Beni arabanın ön koltuğuna iterek kapıyı sertçe üzerime kapattı. Kendi yerine geçerek arabayı çalıştırdı. Emniyet kemerimi takarak kapının koluna tutundum. Şu an ona'yavaş git' demek saçma olurdu. Araba nihayet durduğunda yavaşça nefes aldım. Arabadan inerek benim tarafıma geldi. Kolumu yine sertçe kavrayarak beni arabadan indirdi. Ne ben ona bakabiliyordum ne de o bana. Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde öfkeli sesini duydum. Kolumu bırakarak "Salona." dedi. Yavaş adımlarla salona gittim ve koltuğa oturdum. Ceketini çıkararak yere fırlattı ve karşımdaki masaya oturdu. Sağ elini yumruk yaptığını gördüğümde tırnaklarımı koltuğa batırdım. Başlıyorduk. "Bu sen misin?" Ses tonu sert ama sakin çıkmıştı. Gözümden akan yaşı elimin tersiyle sildim. Cevap vermemem onu kızdırmış olmalıydı. Sorusunu yineledi ama bu sefer bağırmıştı. "Sana bir soru sordum!" "Değilim." diye fısıldadım. "Ne bu halin o zaman?" "Aptal bir fahişe gibi oldum." Yumruk yaptığı elini masaya vurduğunda irkildim. "Bir daha sakın kendinden böyle bahsetme. Duydun mu beni?" Başımı salladığımda saçlarını sakinleşmek istermiş gibi çekiştirdi. "Onun sana dokunmasına nasıl izin verirsin? Seni öpmesine nasıl müsaade edersin ya!" "Sarhoştum." diye mırıldandım titreyen sesimle. "Sana iç diyen mi oldu? Ne bok vardı da ona sarıldın?" "Seni ilgilendirmez." diyerek gözlerine baktım. Kaşları çatılırken kolumu sertçe sıktı. "Ne demek seni ilgilendirmez? Aptal gibi adamla odasına çıktın Seçil." "Bırak kolumu." Çırpınsam da boşunaydı. Bir eli kolumu sıkıca tutarken, diğer eli iç çamaşırımın askısını kavramıştı. "Sana bunu gösterecek şeyler giyme demedim mi?" Eliyle dudaklarımdaki ruju sertçe sildi. "Sen bu değilsin Seçil. Niye tüm bunlar? Seni reddettim diye mi? Bunu kendine niye yapıyorsun güzelim?" Burnumu çekerek yaşlı gözlerimle ona baktım. "Sana seni umursamadığımı gösterecektim." Kolumdaki eli gevşedi. "Bunu yapmanın nedeni zaten beni umursaman değil mi?" Ondan kurtulup hızla ayağı kalktım. "Senden nefret ediyorum!"Ondan kurtulup ayağa kalktım. "İçkiden nefret ediyorum. s*x'ten de nefret ediyorum. Bu kıyafetlerden de." Ayağa kalkarak yanıma geldi ve bana sarıldı. "Benden nefret edemezsin." "Ediyorum işte." Bir anda kendimi onun kucağında bulduğumda kısa bir çığlık attım. Beni merdivenlerden çıkararak odasına getirdi. Banyodaki tabureye oturtarak yüzümü inceledi. "Berbat görünüyorsun." "Biliyorum. Midem bulanıyor. Galiba kusacağım." Beni hızla klozete getirdi. Ben kusarken saçlarımı tutuyordu. Midemde ne varsa boşaltmıştım. "Bitti." Bana bir havlu uzattığında ağzımı sildim. Aynadaki korkunç yüzüme baktım. "Aa hayır! İğrencim." Beni kendine döndürerek atletimi sıyırdı ve başımdan çıkarıp yere fırlattı. Karşı koyamamıştım. "Şortunu çıkar." "Hayır,"dedim net bir şekilde. Fazla diretmedi. Beni küvete soktuktan sonra tişörtünü çıkardı. Eline bir havlu alarak o da küvete girdi. Soğuk suyu açtığı anda yerimde zıpladım. "Hayır,hayır . Yapamam." "Ayılmak zorundasın." "Ben kendimdeyim. Gerçekten." "Değilsin. Çünkü az önce benden nefret ettiğini söyledin." "Hayır, etmiyorum."Suyu yüzüme tutarken ellerimi siper etmiştim. "Duyamadım." "Senden nefret etm...Ediyorum. Senden,bu alışkanlıklarından nefret ediyorum." "Öyle mi?" "Öyle." Elindeki havluyu ıslatarak yüzümdeki makyajı silmeye başladı. Pek de yumuşak bir hareket sayılmazdı. "Yavaş ol." "Bana emir verme." dedi bana bakmadan. "Canımı acıtıyorsun." "Bundan sonra her konuştuğun cümle için seni öpeceğim." "Ne?" "Dudaktan." "Sen... Bunu yapamazsın." "Başladı." Ağzımı açtım, ama tam bir şey söyleyemeden kapadım. O dediğini yapardı.Onunla baş edemezdim."Aferin güzelim." Havluyu yere attıktan sonra bana sarıldı. "Kural hala geçerli ."dediğinde sustum ve bu anın keyfini çıkarmaya çalışarak ona sarıldım. "Benden hoşlanman büyük bir aptallık Seçil." Ona doladığım kollarımı çekerek sinirle yüzüne baktım. "Bir şey mi diyeceksin?" diye sordu. Ses tonu evet dememden yanaydı. Başımı iki yana salladım. "Senden..." Benim ona yaptığım gibi baş ve işaret parmaklarını birbirine paralel olarak uzattıktan sonra gözlerim baktı."Şu kadarcık hoşlanıyor olabilirim." Ne? Giray Doğan benden mi hoşlanıyordu? Ani bir şok dalgası tüm bedenimi ele almıştı. Kendimi tutamayıp dudaklarımdan dökülen kelimelere aldırmadım bile. "Ne?" "Kural ihlali." Yüzümü iki eli arasına alıp bana doğru eğildiğinde kıpırdayamadım bile. Dudaklarımda hissettiğim dudaklarının hafifliği karşısında şaşkınlıktan dilim tutulmuştu. Sadece dokundurup geri çekilmişti ama kalbimin çıldırmış gibi atmasına engel olamıyordum. Kalbim benden bağımsız hareket ediyordu. "Seni öperken gözlerini kapat şapşal." Kendime gelerek gözlerine baktım. "Sen?" "Boşuna uğraşma. Benden ne o cümleyi, ne de daha ilerisini bir daha duyamazsın." "Ama sen... Ben hala inanamıyorum." "Seçil... Benden fazla şey bekleme. Asla diğer çiftler gibi olamayabiliriz. Ben sana o kadar ilgi göstermeyebilirim, canını yakabilirim. Fazlasını isteyebilirim." Yüzünü ellerimin arasına aldım. "Sadece yanımda ol yeter. Yanındayken zaten mutluyum. Ama sana daha fazlasını veremeyebilirim." "Ben kendimden emin olana kadar ve normal bir ilişki için hazır olana kadar sadece takılalım. Tamam mı?" Başımı usulca salladım. Suyu kapatarak küvetten çıktı ve bana bir havlu uzattı. "Sana temiz giysi çıkarayım. Sonra da konuşalım." "Ne hakkında?" "Kurallar." * Bana verdiği tişörtü ve eşofmanı giydikten sonra saçlarımı kuruttum. Odaya gittiğimde gri bir eşofman altlığıylaydı. Sağ kolundaki dövmeye hayranlıkla baktım. "Işığı kapat." Başımı sallayarak ışığı kapattım. "Gel."Yanına geçip onun yaptığı gibi bağdaş kurarak oturdum. "Konumuz neydi?"diye sordu. Gece lambasını açarak bana döndü. "Kurallar."dedim fısıltıyla. "Evet, kurallar.Ben kuralları açıklarken sözümü kesmeden beni dinle. Zaten sana fikrini soracağım." "Tamam." "Kural bir : Bir daha asla benim iznim olmadan,ben yanında yokken içki içilmeyecek."Başımı salladım. Öyle ciddi duruyordu ki, kendimi resmi bir toplantıdaymışım gibi hissettim. "Kural iki :Tanımadığım bir erkek arkadaş olmayacak. Yanında gördüğüm ve tanımadığım herhangi bir kişiyle özel olarak tanışacağım." Hafifçe tebessüm ettim. Neyse ki erkek çevrem yok denecek kadar azdı. "Bora denen herifle arkadaş kalabilirsin. Ama yalnız kalmak kesinlikle yok. Bu da kural üçtü. Dördüncüsü, benden habersiz uzaklara gitmek yok. Ailenle yaptığın aktivitelere karışmam. Sadece haberim olsun yeter. Ve kıyafet seçimlerin... Seninle en çok bu konuda tartışacağımızı da biliyorum. Tuttuğun nefesini dışarıya verebilirsin." "Tamam." dedim dudaklarımı büzerek. "Kural beş : Asya ve Yusuf gibi vıcık bir çift olmamızı bekleme." Suratım düşse de başımı salladım. "Benden utanmanı istemiyorum. Özellikle şu konuya bir açıklık getirelim." "Duruma bağlı." Başımı öne eğince elini çenemde hissettim. Ona bakmamı sağladığında suratında bir sırıtış vardı. "Peki bu kuralı çiğnersem?" "Onu da ben düşünürüm." "Peki. Başka kuralların var mı? Ben de kendiminkileri söyleyeceğim de." Hafifçe güldü. "Senin de mi kuralların var?" "Neden olmasın?" dediğimde güldü. "Kural altı: Tuttuğum eli bir başkası tutarsa o eli kırarım." Ağzım şaşkınlıkla açıldı. Yarım ağız sırıttı. "Seninkini değil, endişelenme." "Haberim olmadan bara gitmeyeceksin." dedim asabi bir sesle. "Bunu yapabilirim sanırım. Devam et." "Beni utandıracak bir şey yapmayacaksın."dedikten sonra cevabını beklemeden benim için en önemli kurala geldim. "Benim de tuttuğum eli bir başkası tutmayacak." Gözlerini devirdi. "Devam et." "Ve eğer benden artık hoşlanmadığını düşündüğünde hemen başka bir kızın kollarına koşmadan önce benden ayrıl ki senden nefret etmeyeyim." "Etmezsin." dedikten sonra çenemi okşadı. "Ettirmem." "Barda odan var mı?" "Evet. O bar benim." Elini çekti. "Kendimden emin olana kadar ki seni sevgili olduğumuzu bilmesini istemiyorum." "Neden ben kimseye sevgili olduğumuzu söyleyemiyor muşum? "dedim. Moralim bozulmuştu. Koyulan kurallar boşa mıydı? "Çünkü sevgili değiliz." "İyi ben uyuyacağım." Diyerek örtünün altına girdim. Resmen benimle dalga geçiyordu. "Uyu o zaman." Ben farklı bir şey mi dedim salak! Örtünün altına girerek arkadan belime sarıldı. Elini daha da sıklaştırarak enseme bir öpücük kondurdu. "Nereni öpmüştü o piç?" "Kim?" "Bu akşam seni az kalsın..." "Sus." Cümlesini bitirsin istemedim. Elimi çenemin altına dokundurdum. Ağırlığını bana vermeden yüzüme eğildi. Gösterdiğim yeri uzunca bir süre öptü. Şaşırmama neden olarak hafifçe emdiğinde dudaklarımdan inlemeye benzer bir ses çıktı. Bu halime gülerken elimle gözlerimi kapattım. "Ama ya utandıracak bir şey yoktu." Ellerimi çekerek iki yanıma sabitledi. Eğilerek dudaklarıma yaklaştığında nefesimi tuttum. Dudaklarını dudaklarımda hissedince tuttuğum nefesimi nefesini dışarıya, daha doğrusu ağzına doğru verdim. "Vayy! Demek nefesini kesiyorum ha?" "Kalk üstümden." diyerek onu ittim. Tekrar yan dönerek gözlerimi kapadım. "Çok konuşuyorsun." "Ne dedin?" Arkamdan beni gıdıklamaya başladığında yerimde zıpladım. "Şaka yaptım." "Başlarım şakana!" dese de sesinde gizli bir sevecenlik vardı. "Dur ne olur." Kahkahalarla gülerken o da gülmeye başladı. Sonunda durduğunda ona baktım. Yanıma uzanıp elini belime sardı ve beni kendine çekti. "Yanağın acıyor mu?" "İlk vurduğunda acımıştı." "İlk vurduğunda herkesin acır şapşal." dedi sırıtarak. "Komik değil." Uzanıp yanağımı öptüğünde tebessüm ederek gözlerimi kapadım. Yarın Giray Doğan'ın sevgilisi olarak uyanacaktım. Ah,pardon ! Takıldığı kız. Ama en azından sadece benimdi ve diğerlerinden farklıydım. ***
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD