“Sen, beni bile bile ölüme sürüklüyorsun. İkra’yı ameliyat ettireceğin falan da yok. Kusura bakma dayı ama artık bu işte yokum. Demre’yi gönder, o yapsı—”
Nalin, yanağına aldığı tokat darbesiyle sedire düşerken, söyleyecekleri gırtlağında takılı kaldı.
Aslında niyeti onu biraz daha zorlamaktı. Belki birkaç bilgi daha koparmak ya da ona olan mecburiyetini ölçmek, kim bilir?
Bir an sonra dayısı saçlarından tuttu ve yüzünü yeniden kaldırdı. Arka arkaya birkaç şiddetli tokadı daha yüzüne geçirdikten sonra, cılız bedenini savurup yere fırlattı.
Kalçalarına ve sırtına tekmeler yağdırırken, dilinden dökülen küfürler kulak kanatıcıydı.
“Siktiğimin kaltağı! Yüz verdim diye kendini bir bok mu sanıyorsun?”
Aldığı darbelerin şiddetinden sebep nefes alamayarak iki büklüm olmuş hâlde inlerken Nalin, dayısı bir kere daha saçlarından tutup yüzünü kaldırdı.
“Öldürmem seni!” dedi, yüzüne yaklaşıp tükürüklerini saçarak. “Azıcık aklın varsa sözümden çıkmazsın! Yoksa yemin olsun, Doğanlı piçinin sana yaptıklarının daha beterini başkalarının yapmasına izin veririm. Seni hayatta tutmaya zorlarım! Anan gibi orospunun tekisin! Masum ayağı çekmeye kalkma! Beni zorlarsan, Rizgar’ı öldürmediğine pişman olmakla kalmaz, ‘Keşke konağı içindekilerle birlikte yaksaydım da bunları yaşamasaydım,’ dersin. Duydun mu beni?”
Nalin, onun saçlarını yolan eline tutunurken gırtlağından ufak tefek “Hığ” sesleri çıkarabildi ve başıyla onaylamakla yetindi.
Şiyar, kızın dudağının kenarından sızan kanı başparmağıyla iğrenircesine yüzünü buruşturarak sildi.
“Şimdi siktir olup geldiğin gibi o konağa döneceksin. Ben sana söyleyene kadar sikilmeye devam edecek, sonra da istediğimi vereceksin! Anladın mı?” dedi.
Kız yine başını sallamaya niyetlendi ama dayısı saçlarını çekiştirerek buna izin vermedi.
“Anladın mı?” diye tekrar etti.
“A-nladım dayı…”
Nalin, ağzındaki kan tadını güç bela yutarak söyledi.
Kan bağı mı demişti oraya gelmeden önce? Umut mu etmişti ne?
Etrafındaki canavarların sayısı o kadar çoktu ki…
Şiyar, heybetini kızın üzerinden kaldırdığında yere tükürüp ellerine pis bir şey bulaşmış gibi pantolonuna sildi.
“Cafer!” diye bağırdı. “Alın şunu!”
Onu taksiden indiren adam koşarak kızın yanına geldi. Kolundan tutup çekiştirerek ayağa dikti.
“Bu sana son uyarım, Nalin! Bir daha böyle saçmalıklarla karşıma gelirsen, önce ailenin cesetlerini gösterir, sonra da hayatını zindana çeviririm. Yapacağın şey basit! İşi zora sokarsan, kaybeden sen olursun. Dediklerimi unutma. Şimdi git, benden haber bekle.”
Şiyar durduğunda Cafer, kızın kolunu sıkıp itekleyerek yürümeye zorladı.
“Telefonda konuştuklarına da dikkat et. O piç dinliyor olabilirmiş.”
...