Yasın Kıyısında Halil Ağa sabah ezanıyla birlikte uyanmış, pencere önündeki sedire oturmuştu. Dizleri ağrıyordu, gözleri yılların yükünü taşıyordu. Ama asıl ağır olan, sırtındaki geçmişin taşlarıydı. O sabah kahveye inmedi. Köylüler fark etti eksikliğini ama kimse cesaret edip kapısını çalmadı. Halil Ağa susunca, Mardin susardı. Ama bu kez, suskunluk değil, hazırlık vardı. Çünkü aynı saatlerde Bora, babasının eski defterlerini inceliyordu. Nurettin ona eski sandığın içinden çıkan mektupları uzatmıştı. — “Bu harfler el yazın değil. Ama içindeki yük senin ailene ait, abi.” Bora zarfı açtı. İlk mektup 1992 tarihliydi. Gönderici adı yoktu. Ama içinde Halil Ağa’ya hitaben yazılmış, içten içe sitem dolu satırlar vardı: > “O kızı neden susturdun Halil? Bir kadın doğurdu seni,

