KULEDEKİ HAMLE ♟️

1250 Words
Yazarın ANLATIMI Her hamle bir mesajdı ve Alina ilkini sesiz bir gürültüyle oynadı ve sıra Kağan ’ a geçmişti . . . Kağan gelen habere çok sinirlenmişti . Karargâha geçip sinir atıyordu . Kum torbası yere düşerken derin bir nefes aldı . Elindeki bandajı çıkartıp . En sağlam , en güvenilir adamı . . . nasıl Buzlar Kraliçesi ’ ne yakalanırdı ? Usul usul yanan ateşe yaklaştı içi ısınıyordu ama zihni buz gibi soğuktu . Taylan , Atlas ’ ın yerini öğrenmeye çalışıyor , bir iz bulmak için çırpınıyordu . O sırada Kağan pencereye doğru yaklaşıp dışarı baktı. Karanlık çökmüş , şehri sis sarmıştı . Zihni durmuyor , her senaryoyu kuruyordu . Nasıl bu kadar kolay göze çarpabilirdi bu adam ? Daha kadın geleli üç beş saat olmuştu , ama şimdiden ilk raundu kaybetmişlerdi . “Buldum , Efendim !” dedi Taylan bir anda ayağa kalkarak . “Nasıl yani ?” dedi Kağan , sertçe . “Buraya geliyor . . . Atlas ,” dediğinde Kağan bir an durdu . Bunun bir tuzak olacağını düşündü . Yüzündeki çizgiler daha da gerildi . “Adamlara haber ver . Bu bir tuzak olabilir . Buzlar Kraliçesi asla sağ bırakmaz bir adamı ,” dedi Kağan . Ah Kağan . . . Bilmediğin çok şey var . Alina o kadar acımasızlığa rağmen birini hayatta bırakıyorsa, derdi sen değilsindir . Derdi, kuzenini bulup bu topraklardan gitmek . Adamlar hazır bir şekilde dışarı çıktığında , Kağan en önde durarak gelen arabaya baktı . Cidden kendi araçlarıydı . Arabadan inen Atlas ve diğerleri birkaç adım attıktan sonra yere düştüler . Kağan hızla onların yanına eğildi . Atlas ve diğerlerinin nabzını kontrol ettiğinde , vücutlarının buz gibi olduğunu fark etti . (Hipotermi…) diye düşündü . “Taylan , doktoru çağırın ,” dedi . Yanıdan birkaç adam Atlas ve iki kişiyi içeri taşıyıp yukarıdaki odalara götürdüler . Koridor boyunca ayak sesleri yankılandı . Kağan ise hâlâ yüzünü çözemediği bu hamlenin altında ne olduğunu anlamaya çalışıyordu . Doktor hızla gelip kontrolleri yaptıktan sonra serum taktı ve birkaç dakika sonra Kağan’ın yanına indi . “Durumları nasıl ?” dedi Kağan , sabırsızlıkla . “Hayattalar,” dedi doktor . “Vücut sıcaklıkları 30 derecenin altına düşmüş . Bu , ciddi hipotermi demek . Çok daha uzun kalsalardı kalp durması yaşanabilirdi . Şu an için hayati tehlikeleri görünmüyor ama izlenmeleri gerek. Birkaç saatlik daha maruz kalma , beyin hasarına bile yol açabilirdi .” Kağan başını salladı . “Bir kadın . . . sessizce geldi ve onları öldürmedi bile . . . ” Kendi içinden geçirdiği bu cümle, Alina'nın zekâsını kabul etmesiyle aynı andı. Atlas gözlerini yavaş yavaş açtığında, karşısında Kağan ve Taylan’ı görünce oturma pozisyonunu almaya çalıştı. Taylan bunu fark edince hemen yardım etti. Kağan kollarını bağlamış bir şekilde Atlas’a bakıyordu. Ve karşısında dikiliyordu. “Soğukkanlılığınla övünüyordun. Söylesene Atlas . . . nasıl yakalandın ?” Atlas boğazını temizledi. “Kağan Bey . . . bilmiyorum. Aramızda mesafe vardı aslında. Ama bir anda . . . siyah bir sis bombası attılar. Aracı durdurmak zorunda kaldım . Sonrası yok.” Derin bir nefes aldı . “Kendimi bir soğuk hava deposunda buldum . Kağan Bey . . . kadın . . . deli gibiydi. Yarım yamalak Türkçesiyle ‘o piti piti’ diye bir şey saçmaladı .” Kağan gözlerini kısmış , onu dikkatle dinliyordu . Kadının davranışları , bilinçli bir psikolojik oyun gibiydi . “Kadının gözlerinde hiçbir duygu kırıntısı yok. Bomboş bakıyordu . Mavi gözlerinin ardından… Sonrasında beni bıraktı,” dedi Atlas, ürpererek anlatmıştı bunu. “Seni bırakırken bir şey demedi mi?” dedi Kağan. “Kendi kendine bir şey mırıldandı ama anlamadım ben. Sonrasında adamları beni aldıkları yere bırakırken İngilizce olarak: ‘Sizin için gelmedik. Alya Hanım için geldik. Bulup alıp döneceğiz. Krallarıma ilet.’ dediler bana,” dedi Atlas. Buzlar Kraliçesi niyetini açık açık dile getiriyordu. Farkındaydı Kağan. Ama buranın bir kuralı vardı. Ona göre, en başta buraya gelmek istiyorsa, önce kendisiyle görüşme sağlaması gerekirdi. İzinsiz girmişti topraklarına. Ama… Zamanında o da… Buzlar Kraliçesi’nin topraklarına izinsiz girmemiş miydi? ❄️❄️ Alina, Güneş Kralı’nın adamlarını gönderdikten sonra Norveç’ten getirilen eşyaları eve yerleştirmeye başladı. Adamların başında duruyor, neyin nereye yerleşeceğini tek tek söylüyordu. Evin kendisi geniş bir arazinin tam ortasındaydı. Adam sayısının yetersiz kalacağını düşünüyordu ve haklıydı da. Evin en arka tarafında bir göl vardı; ne çok yakındı ne de çok uzak. Bu göl, bölgedeki birkaç evin ortak kullandığı bir alandı. Alınan eve yaklaşık iki kilometre uzaklıkta başka bir ev daha vardı. Umarım onlarla karşılaşmazlardı. Eve çıkan yola gizli kameralar döşenmiş, adamlar kapıya yerleştirilmişti. Evin müştemilat kısmına ise ek bir bölüm daha inşa ediliyordu. Alina, yukarıda kendisine ayrılan odaya çıktığında, Norveç’teki odasına benzemese de “idare eder” dedi içinden . Oda lacivert tonların hâkimiyetindeydi . Sağ tarafta bir giyinme odası vardı , giyinme odasının içinde ise özel banyosu . Odanın içinden balkona açılan bir kapıya yöneldi. Dışarı adım attığında nihayet aradığı o serinliği bulmuştu . Yağmur ince ince yağıyordu . Alina derin bir nefes aldı ve içine o toprak kokusunu çekti . Bu kokuyu seviyordu . Norveç ’ te çoktan kış başlamıştı , bu yüzden o kokuyu duymayı özlemişti . Gözlerini kapayıp dinlendi bir süre . Sonra karşısındaki manzaraya baktı : Kaşlarının tam hizasında uzanan sık bir orman vardı . Ormanın ardında görünen şeyin deniz mi ? yoksa göl mü ? olduğunu ilk anda ayırt edemedi . Ama büyüleyici bir huzuru vardı . Ne kadar vakit geçti bilmiyordu . Yağmur hızını artırmıştı ama Alina hâlâ balkondaydı . Yağmurun vücudunun her noktasına dokunmasına izin veriyordu . Sessizliği ve ıslanmayı seviyordu . Ta ki Arya ’ nın sesi onu gerçeğe döndürene kadar . “Alina , her şey hazır sayılır ,” dedi Arya içeriden . “Tamam Arya ,” dedi Alina ve balkondan içeri girdi . Gözü odaya kaydığında , yatağı dikkatini çekti . Yatağın üzerinden tül bir cibinlik asılmıştı . Yatak tamamen beyazdı ama tülleri siyahtı . Keskin bir zıtlık vardı ; tıpkı onun gibi . Eşyaları yerleştikten sonra giyinme odasına geçti . Siyah , yüksek bel bir kumaş pantolon ve üzerine beyaz , ince bir badi giydi . Topuklu ayakkabılar içinde geçen uzun zamandan sonra, ayaklarına ev terliklerini geçirmek büyük rahatlıktı . Ve ilk emrini verdi : “Bu evde ayakkabıyla dolaşılmayacak . Yakın zamanda herkes için ev ayakkabısı alınsın ,” dedi Arya ’ ya . Aşağı indiklerinde Alina mutfağa doğru yöneldi . Bu ülke ona yabancıydı . Ama aslında kendi ülkesine yabancıydı o . Bir Türk, ama Norveçli gibi yaşamış bir yabancı . Mutfağa göz gezdirdi . Ardından mutfaktan dışarıya açılan bahçeye baktı . Yağmur damlaları camın üzerinde dans ediyordu . Arya elindeki kahveyi Alina ’ ya uzattı . “Bir yardımcı bulmamız gerek ,” dedi net bir sesle . “Kesinlikle . Araştırmaya başlayalım . Sen araştırdın mı şu firmayı ?” diye sordu Alina . “Evet , araştırdım ,” dedi Arya, tabletinden notlara bakarak . “Bir mimarlık ve inşaat firması . Bora Soysal ve Buğra Deniz Soysal tarafından yürütülüyor .” Alina gözlerini kıstı , uzaklara bakarken konuştu : “Tuhaf bir şey var Arya . . . Bizi oyuna çok ciddi şekilde çekti . Ne amaçla bilmiyorum . . . ama çok kan dökülecek .” Düşünceleri gözlerine yansımıştı . Arya bir şey demedi . Suskunluğu , her şeyin farkında olduğunun kanıtıydı . Evet . . . çok fazla kan dökülecekti . Ve bu oyunda ilk hamle çoktan yapılmıştı . Buzlar Kraliçesi Türkiye’ye getirilmişti . . . Ve oyun başlamıştı .
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD