3. Kanla Alınacak İntikam

832 Words
Lale’nin dilinden, “HADDİNİ BİL!” Ayı herif öyle bir fırlattı ki kemiklerim birbirine geçti sandım. Gücümü toparlayabilsem annesine değil kendisine saldıracağım ama canım fena yandı. Gözümü korkuttuğundan emin olamamış ki işaret parmağını tehditkar bir pozla suratıma uzattı. “Anneme karşı saygısızlık edersen canını alırım.” Yüzüne vuran güneşin tıpkı mermerler gibi bronz tenini nasıl parlattığı dikkatimi çekmemeliydi ama ben acıdan nefes almakta zorlandığım şu anlarda ne kadar kudretli gözüktüğüne bakıyordum. Şaşkınlığımı atıp hızlıca kendimi toparladım. Bu adamla mücadele bana hiçbir şey kazandırmazdı, müttefikim olmaya ikna edecektim. Alıngan bir bakış takınıp dudaklarımı büktüm. “O başlattı ama, huyu çirkin dedi. Ben ne yaptım ki, annemi nereden tanıyorsunuz diye sordum sadece.” Ağzının içinden homurdanıp yüzünü sıvazlarken annesi olacak cadı yine açtı ağzını. “Kuremin, ne demeye getirdin bu kızı eve? Terbiye yok, saygı yok. Var aldığın yere geri götür.” Şimdi b.ku yedim diye düşünürken yaralı yüz ağır ağır ilerleyip annesinin dizi dibine oturdu. Herhalde kaçırmak için o kadar zahmet çektikten sonra bu karının lafıyla geri götürmez. Ben ne diyecek diye ağzının içine bakarken saygıyla uzanıp karının buruşuk ellerini avuç içine aldı. Kadın da en az benim kadar şaşkın bakarken önce çenesine sonra alnına koydu. “Lale, Yasemin’in boşluğunu dolduracak daye. Kan kana karışmadan kapanmaz dediğin davayı ikimizin çocuğu kapatacak.” İkimizin çocuğu dediği anda ayağa fırlayacak oldum ama bir bakışı ile yerime oturttu. Ben yıllar önce çocuğum olmasın diye tedbir almıştım, neyse ki endişe edeceğim bir şey yoktu. Yaseminin boşluğunu da anasının a.yla doldurabilirdi çok istiyorsa. “Senin torunun aynı zamanda Nejat..” Babamın adını duyduğunda karı delirmiş gibi bağırarak oğlunun lafını kesti. “ANMA ŞU MELANETİN ADINI!” Tamam ben de babama hayran değildim ama kendi işinde gücünde dümdüz bir adamdı. Bu manyaklara ne yapmış da bu kadar kinlendirmiş merak ediyordum. “Tamam, özür dilerim. Bir daha anmayacağım.” Kadın oğlunun sözleri ile biraz sakinleşerek gözlerini bana dikti. Oğlu ile iyi geçinesim var ama bu karı avucunu yalar. Kendimi beğendirmek için takındığım nezaketli tebessüme zahmet etmeden seni gebertmek istiyorum bakışı attım kararmış suratına. Ben dik baktıkça bu başını iki yana salladı. “Yok yook kuremin. Bu kız ocağımıza incir ağacı diker. Ben intikamdan vazgeçmişim, sen bunu al, nereden getirdiysen oraya götür.” Kim kimden ne intikam alıyor anlayamadan oğlu sıkılmış olacak ki ayağa kalktı. “Kararım kesindir daye, akşam imam gelip nikahımı kıyacak.” İmam lafını duyunca bir gülme geldi. Tamam dağ köyüydü de medeniyetten bu kadar kopuk olamazlardı değil mi. Benden başka hiç kimse gülmeyince ciddi olduğunu anladım. Neyse zaten benim resmi işlem yapacak hüviyetim yoktu ki. Yaralı yüz bana benzeyen birini bulup yerime hapse sokacağını söyledi. Ben de yerime hapse giren kızın kimliğini kullanacağım. Yani resmi nikah yapılsa bile o kızın adına yapılacaktı. Benim zaten evlenmeye niyetim olmadığından işime gelirdi. Kesenin ağzını açıp hesabımı doldurana kadar çocuk yapacakmışım gibi bile davranabilirdim. Buradan kurtulduğumda cebimde param olmalı. “Sen öyle diyorsan öyle olsun kuremin.” Yaşı cadıdan onay almıştı ama hala bana fikrimi sorduğu yoktu. İmama cevap verirken öğrenirdi öyleyse. Hiç rahatımı bozmadan oturmaya devam ettim. Yaralı yüz annesini bırakıp merdiven dibinde bekleyen kıza döndü. O dönene kadar ben varlığının bile farkında değildim. “Xezale min.” Bana nefret kusan sesi kıza merhametli çıkınca dikkat kesildim. Kız elleri önünde bağlı bir adım öne çıkarken saygıyla konuştu. “Hoş gelmişsin ağam. Buyur, bir emrin mi var?” Yaralı yüz, hizmetçiye beni göstererek konuştu. “Misafiri yan odamıza yerleştir. Üzerine giyecek bir şeyler ver. Karnı acıkınca yemek götürsünler, bu gün odadan çıkmasın. Sen de şu tırnaklarını temizleyip abdest aldır. Akşama imam gelecek.” Yaralı yüzün söylediklerinden hiç bir şey anlamamıştım ama kızın gözleri titrerken kendini nasıl gülmeye zorladığı belliydi. Hizmetçiye de bak sen! Şu paçoz haliyle koskoca ağaya aşık olmuş geyik yavrusu. “Allah mübarek etsin ağam, çok sevindim.” Yaralı yüz kızın omzuna şefkatle dokunup gülümsedi. Gülümsedi! Bu salağa gülümsedi hem de! “Eyvallah. Sen misafiri yerleştir sonra da odaya gel.” Yatıyor mu bunlar! Yaralı yüzün yanına gidip ne yapacak, meraktan ölmesem iyidir. O merdivenleri ağır ağır çıkarken yavru geyik de bana yanaştı. Eli ile yaralı yüzün gittiği merdivenleri işaret ederek konuştu. “Buyurun sizi odanıza yerleştireyim.” Yaşlı karının bakışlarından kurtulmak için ikiletmeden ayaklandım. Hızlı adımlarla gösterdiği merdivenleri tırmandığımda yaralı yüz, balkon sırasınca dizilmiş odalardan birine giriyordu. Biz de ilerleyip bitişiğinde olan süslü kapılardan birinin içine girdik. Kız kapıyı aralık bırakıp yüzme döndü. “Odanın içinde banyo var. Ben size birazdan aseton da yollayacağım. Hazırlığınızı yaptığınızda girebilirsiniz. İsterseniz abdest için yardıma gelebilirim." O aseton ne biliyordu ama ben abdest falan bilmezdim, öğrenmeye de niyetim olmadığını öğretecektim. Boyu benden beş altı santim kısaydı. Daha da bir dik durup tepeden baktım. Kısacık boyuyla bana patronluk taslayamayacağını nasıl olsa zamanla görecekti. “Ağana söyle onunla evlenmeyi falan düşünmüyorum.” Kız öyle bir baktı ki sanki büyük piyangoyu reddetmişim. Ağasını reddetmek haddim değilmiş sanki. “Ben size ihtiyacınız olan şeyleri getireyim, lütfen istirahatinize bakın.” Sağır mısın diye soramadan odayı terk ettiğinde bir müddet bakakaldım. Nasıl bir tımarhaneye düştüm, annemin babamın hatta Yasemin’in tüm bu olanlarla ilgisi ne öğrenmek için sabrım tükeniyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD