Sabah erkenden kalkmış ve pencereme doğru yürüyüp güneşlikleri açmıştım.
Banyoya doğru yürüyüp duşa girdim. Saçlarımı kuruladım ve dolaptan aldığım kot pantolon beyaz tişört çıkardım ve banyoda giyindim.
Saçlarımı at kuyruğu yapıp çantamı ve telefonumu alıp odadan çıktım. Mutfaktan mis gibi kokular geliyordu. Masaya bakıp mutlulukla;
"Mükemmel" diye bağırdım.Tabi annem sessiz sessiz gelip öyle aniden bağırdığım için korkudan dili kıçına kaçacaktı ya neyse.
"Kız ne bağırıyorsun öyle salak gibi?" Dedi annem eliyle damağını kaldırırken. Tabi bende bu manzara karşısında koyuverdim kahkahamı.
"Gülme bak valla terlik geliyo ha," dedi annem elini terliğine doğru götürürken.
"Tamam tamam gülmüyorum. Şimdi yavaşça ellerini terliğinden çek bakalım."
"Tüü allah cezanı vermesin senin. Salak şey." Dedi annem iyileşmeyi bekleyen umutsuz vakaymışım gibi bakarak.
"Günaydın. Ne bu şiddet bu celal?" Diyerekten mutfağa girdi abim.
Ben tam masaya oturacakken kolumdan çekip beni geriye iteledi ve "Burası benim yerimdi. Hadi yallah. Başka yere," diyerekten masaya oturdu.
Bende karşısına oturup tımaraneden kaçak olan bu uzaylı görünümlü şahısa bakıyordum.
"Abi vallahi ben Hülya ablaya acıyorum haa."
"O niyeymiş?" Dedi ve çatalını salatalığına batırıp ağzına attı.
"E senin gibi manyakla nasıl uğraşacak anlamıyorum. Birde çocuğunuz da senin kopyan olursa allahtan Hülya ablaya sabır vermesi için tüm dualarımı edeceğim. Ha birde bizi senden kurtardığı için bolca teşekkür edeceğim. Söz." Dedim bende yemeğimi yemeye devam ederken.
Annem ile babamda geldiler ve masaya oturup yemeye başladılar.
"Yağmur bak sabah sabah benimle uğraşma tepemin tasını attırma yoksa eşşek sudan gelene kadar döverim seni! Ben senin gibi hiç acımam ama." Dedi abim kaşlarını çatarak.
"Hıhh dövermiş," dedim ve annem ile babamı öpüp masadan kalktım. Çantamı alıp ayakkabılarımı giyip dışarı çıktım.
Telefonumun şifresini girip Elif' i tuşladım.
Çalıyor.
Hala çalıyor.
Vee açıldı.
"Aloo" dedi telefonun diğer ucundan bağırarak. Telefonu kulağımdan çektim kulağımın iyi olduğuna kanaat getirdiğim zaman yeniden kulağıma dayadım.
"Elifciğim evden çıkmayı düşünüyor musun acaba?" Dedim biraz beklemenin verdiği huysuzlukla.
"Çıkıyorum aşkitom kızma hemen. Beş dakika aşağıdayım."
Ben o beş dakikaları çok iyi biliyorum ya neyse.
O sırada apartmandan çıkan Selim' i görmemle kalbimimde bir hareketlenme hissettim yeniden. Zaten ne zaman Selim' i görsem böyle olmuyor muydum?
"Çabuk çık!" Dedim Elif' e ve telefonu suratına kapattım. Hala Selim' e bakıyordum.
Üstünde ki siyah tişört ve altında ki kot pantolon ile sanki gel beni öp diyordu.
Hiç mi düşünmüyorsun kızlar beni böyle görse ne olur diye zalımın oğlu?Olmaz öyle o şekilde çıkmamalı dışarı. Ama ne yapabilirim ki.
Ne?
Ne?
O sırada Selim kafasını bana çevirmesiyle onu dikizlediğim sırada yakalanmanın utancını yaşıyordum. Adeta içimi kavuruyorlarmış gibi yanıyordum.
"Naber Yağmur?" Dedi gülümseyerek. "İyi, sen nereye böyle?"
Ah ne kadar da aptalım bir de geçmiş hesap soruyordum.
"Dükkana uğrayacaktım. Abin çıktı mı?"
"Yok daha çıkmadı öküz gibi tıkınıyordur o şimdi."
"Ben bi size uğrayayım o zaman," dedi ve arkasını döndü. Tam gidiyordu ki;
"Selim" dememle durdu ve yavaşça bana döndü.
"Efendim."
"O tişört sana dar sanki," dedim kendimi tutamayarak. Tabi ki de selimi o kaslı kollarını gösteren tişörtle dışarı çıkmasını istemiyordum. Sonra tüm kızların o beğeni dolu bakışları falan.
Ayy. Bir titreme geldi bana. Düşünmek dahi istemiyorum.
"Dar mı? Gerçekten mi?" Dedi üstüne tekrar bakarken.
"Evet evet, dar."
"Yakışmamış mı yani?" Dedi Selim hayretle.
Yakışmakta ne kelime harika olmuşsun harika. Taş mübarek.
Tüü Allah nazarlardan saklasın inşallah.
"Yok yok olmamış bu. Hem evin önündeyken bi değiş bence. Abim de daha çıkmaz zaten."
Hadi Selim ya git de değiş üstünü. Off Allah' ım ya ne hallere düştük.
"İyi ben üzerimi değiştireyim bari," dedi ve bana gülümseyip apartmana girdi.
Bana gülümsedi.
Selim bana gülümsedi.
Bana.
Bana.
Her neyse biraz abarttım galiba. Ama bana gülümsedi. İçimde ki Yağmur halaya kalkmıştı bile.
Elif' i apartmandan çıkarken gördüğümde onu tamamen unutmuştum. Ne demişti o. Beş dakikaya aşağıdayım demişti değil mi?
"Hele şükür çıktın!"
"Ne yapayım Yağmur ya! Hem ben aşağı inerken Selimle karşılaştım. Üzerini değiştireceğini söyleyip fırladı gitti. Üstüne bir şey oldu da ben mi görmedim?"
Selim deyince aklıma tişörtünden fışkıran kasları gelince ister istemez kaşlarım çatıldı.
Elifle beraber durağa doğru yürürken aynı zamanda konuşuyorduk.
"Yağmur kaşlarını niye çattın? Kötü bir şey mi söyledim?" Dedi şaşkınlıkla.
"Selim' i o halde görünce dayanamadım, tişörtünün dar olduğunu ve yakışmadığı yalanını uydurdum." Dedim büyük bir suç işlemişim gibi.
Elif birden kahkaha atınca ona döndüm ve kollarımı göğsümde bağlayıp tek kaşımı kaldırarak 'Ne oldu' bakışları atıyordum.
"Kıskançlıktan aşkitom kıskançlıktan bunlar. Ayrıca şuan aynada kendine baksan sende gülmekten kendini alamazsın," dedi hala gülerken.
Durağa gelmiştik bile."Ne varmış halimde?"
"Küçük bir çocuk gibisin. Çok tatlısın." Diyerek yanağımı sıktı.
Dolmuşun geldiğini görünce bindik ve yaklaşık yirmi dakikaya okula geldik.
Bahçeden içeri girdik ve merdivenleri de çıkıp sınıfa geldik. Çantamı sıraya koydum ve kendimde geçip oturdum.
On dakika sonra hocanın gelmesiyle ders başlamıştı. Bugün dersim öğlene kadardı.
***
Zil çalınca herkes hızla sınıftan çıktı. Ben de çantamı alıp Elifle beraber bahçeye çıktık. Dolmuş durağına gittik ve dolmuş beklemeye başladık.
"Akşam bize gelsene" dedi Elif.
"Tamam gelirim." Gelen dolmuşa bindik ve dolmuşun durduğu yerde indik. Burdan da eve doğru yürümemiz gerekecekti fakat ben dükkana uğramayı düşünüyordum. Hem Selim' i de görürdüm belki.
Biliyorum bizimkisi imkansız denilebilecek kadar olanaksız ama seviyorum işte. Geri dönüşü olmayan bir tutkuya kapıldım sürükleniyorum bakalım nereye kadar ilerleyeceğim.
"Elif sen burdan git istersen ben bir dükkana uğrayacağım. Hem Selim' i de görürüm belki."
"Olur aşkitom. Görüşürüz. Akşam bekliyorum," dedi ve öpüp gitti. Bende ters yöne ilerledim ve dükkanın olduğu caddeye girdim.
"Naber yağmur kızım?" Dedi berber hayri amca.
"İyiyim Hayri amca.Siz nasılsınız?"
"Bende iyiyim kızım iş güçle uğraşıyoruz işte."
"Babam dükkanda mı?"
"Dükkanda kızım."
"Tamam Hayri amca kolay gelsin sana."
Esnafçıların hepsi tanıdıktı. Kimisi bizim mahalleden kimisi aşağıda ki mahalleden.
Babam ve abimi dükkanın önünde çay içerlerken görünce yanlarına doğru ilerledim.
"Merhaba. Nasılsın babacığım?"
"Hoş geldin kızım gel otur sende ayakta kalma."
"E abi sen nasılsın?"
"İyi çirkoş. Sen niye geldin bakayım?"
Lise öğrencisinin, annesi öğretmeniyle görüşmeye geldiğinde öğrencinin annesine 'Neden geldin?' demesiyle aynıydı.
"Dükkana bi uğrayayım kitaplarla ilgileneyim dedim ve burdayım," dedim ellerimi iki yanıma koyarken.
"İyi. Hadi baba biz kalkalım Yağmur kapatır dükkanı birkaç saate. Değil mi Yağmur?"
"Evet baba hadi siz abimle gidin ben bir iki saate kapatır gelirim eve."
"Tamam kızım kendine iyi bak.bGeç kalma," dedi ve abimle beraber gittiler.
Bende içeri girdim ve çantamı sandalyeye koydum. Kitap raflarının ve kitapların tozunu aldım. Yerlerini düzenledim. Yorulduğumu hissedince de kasanın arkasına geçtim ve sandalyeye oturdum.
Çantamdaki kitabı çıkarıp okumaya başladım. O sırada bir müşteri geldi.
"Buyrun hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Kolay gelsin ben çalı kuşu romanını ve milenaya mektupları alacaktım da." Dedi on beş yaşlarında bir kız.
"Tabi ben yardımcı olayım," dedim ve raflara ilerleyip iki kitabı kıza uzattım.
"Al tatlım." Dedim ve yeniden kasaya geçtim.
"Teşekkür ederim.Ne kadar?"
"Otuz lira."
Kız parayı uzattı ve "Kolay gelsin," deyip çıktı.
Saat yediye geliyordu. O sırada dükkandan Selim içeri girdi. "Kolay gelsin Yağmur. Abin ile Mustafa amca yok mu?"
"Yok onlar iki saat önce çıktılar." Dedim gözlerine bakmamaya çalışırken.
"Hadi çoğu esnaf kapattı dükkanları. Bende kapattım. Sende kapatta beraber gidelim."
Ben iptal.
Ben şok.
Şimdi Selim beraber gidelim mi dedi?Yanlış duymadınız sevgili arkadaşlar. Beraber gidelim dedi.
"Peki" dedim zor konuşarak.
"Kapının önünde bekliyorum" dedi ve dükkandan çıktı.
Ayy kalpten gitmezsem iyidir.
Çantamı aldım ve dükkândan çıkıp kapıyı kilitledim ve kepenki indirdim.
"Gidelim mi?" Dedi selim bana dönerek. Hava kararmaya başlamıştı.
"Gidelim," dedim ve yola koyulduk. İkimizden de ses çıkmıyordu. Sessizce ilerlerken birden bana döndü ve "Konuşmayacak mısın?" Dedi.
"Ne konuşayım ki?"
"Bilmem. Böyle ölüm sessizliği mi hakim olacak ortama?"
"Aşağıda ki mahallede oturan İhsan abinin hafta sonu düğünü varmış gidiyor musun?" Dedim konuşacak başka bir konu bulamayarak. Selim' in yanında olunca kendimi çok huzurlu hissediyorum, tıpkı şuan olduğu gibi. Elleri pantolonunun cebinde o kadar tatlı görünüyordu ki ona sarılmamak için kendimi zar zor tutuyorum.
"Davet etmişler. Annem tutturdu gidelim ayıp olmasın diye. Yani gideceğiz gibi. Peki siz gidecek misiniz?"
"Annemler gidecekler de ben belki gitmem."
"Sen neden gelmiyorsun?" Dedi sokağa girerken.
"Bilmem pek gitmek istemiyorum. Yine her düğünde olduğu gibi evlilik konusu açılıyor. Yaşlı teyzelerin benim oğullarıyla konuşmam konusundaki ısrarlarından bıktım artık!" Daha çok kıskanır mı diye de söylemiş olabilirim yani.
Tamam görücü geliyordu eve ama yaşlı teyzelerin ısrarla birbirinizle tanışın demeleri canımı sıkıyordu.
"Bu aralar görücü de gelmiyor size değil mi?"
"Evet öyle." Konu nerden nereye gelmişti.
"Sen de durumlar nasıl," dedim öylece soruyormuşum gibi bir tavır takınarak.
"Konuştuğum biri yok. Annem günde en az iki defa oğlum yok mu biri diye soruyor?"
Tam o sırada Selim' e bakarken ayağıma takılan taşla kaldırımı boylayacağımı anladım ve gözlerimi kapattım.
Düşmeyi bekliyordum. Fakat düşmemiştim. Şuana kadar yere kapaklanmış olmam gerekiyordu.
Belim de hissettiğim ellerle şaşkınlıktan hemen gözlerimi açtım. Beni düşmekten son anda kurtaran Selimle gözlerimiz buluştuğunda yutkundum. İlk defa Selim' e bu kadar yakından bakıyordum.
Hafif çıkmakta olan sakalları o kadar muhteşemdi ki yüzünde. Tek kelimeyle kusursuzdu.
Bulunduğumuz durum aklıma gelince hemen doğruldum ve gözlerimi kaçırdım.
"Teşekkür ederim yani düşmekten kurtardığın için" dedim çatallaşmış olan sesimle. Kalbim ağzımda atıyordu sanki.
"Bir şey değil sadece daha dikkatli olmalısın. Bir daha ki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin."
"Hı hı" dedim ve başımı salladım.
Selimden
Tam düşüyordu ki son anda o incecik belinden tuttum.
İlk defa ona bu kadar yakındım. Korkudan gözlerini kapatmıştı. Uzun kirpikleri bembeyaz teni ve pembe dudaklarıyla güzeldi. Hemde çok güzel.
Ama o Mert' in kardeşiydi. Böyle düşünmem çok aptalcaydı.
Gözlerini açtığında gözlerimiz buluştu. Anında gözlerini kaçırdı ve doğruldu.
Utanmıştı.
Hafif pembeleşen teninden utandığını anlamak hiçte zor değildi.
"Teşekkür ederim yani düşmekten kurtardığın için" sesi de biraz kısık çıkmıştı.
"Bir şey değil sadece daha dikkatli olmalısın. Bir daha ki sefere bu kadar şanslı olmayabilirsin" dedim soğuk olmaya özen gösterdiğim sesimle.
Bu zamana kadar ona hep kardeş gözüyle bakmıştım. Fakat içimde ona karşı tuhaf bir his var. Kardeşlik gibi bir şey değil bu his.
"Şeyy ben bir bakkala gireyim ekmek alacağım da" diyerek beni düşüncelerimden uzaklaştırdı. Mahalleye girdiğimizi gördüm.
"Tamam ben de geleyim" dedim ve beraber bakkala girmiştik. Yağmur ekmek dolabına doğru yürüyüp dört ekmek ile beraber kasaya gelmişti.
Bende elime geçen iki çikolatayı ekmeklerin olduğu yere koydum ve Yağmur' un ödemesine fırsat vermeden ödeyip poşeti de alıp bakkaldan çıktım.
"Ama ben ödeyecektim." Dedi arkamdan. Bakkaldan çıkıp yanıma gelince poşeti uzattım. Elimden aldı
"ben öderdim" dedi.
"Bir şey olmaz. Hem poşette ki çikolata da sana," dedim.
"Teşekkür ederim" dedi ve gülümsedi. Ne kadar da güzel gülümsüyordu öyle. Apartmanın önüne gelince,
"Hadi gir.Bekliyorum" dedim ve girmesini bekledim.
"Her şey için sağol. İyi akşamlar" dedi.
"İyi akşamlar" dedim gülerken ve içeri girmesini izledim. Yağmur içeri girince bende apartmana girip hızla merdivenleri çıktım.
Kapıyı çaldım ve annem kapıyı açınca yanağını sıkıp "Naber anne?" dedim.
"İyi oğlum."
Dedi ve içeri girdim. Odama girip üzerimi değiştirdim.
Tişört ve eşofman giyip odamdan çıktım.
"Hadi sofraya" dedi annem. Salonda oturan babamın yanına ilerledim. "Nasılsın baba?"
"İyi oğlum.Sen nasılsın?"
"Bende iyiyim baba. Hadi kalk yemek yiyelim" dedim ve babamla beraber mutfağa girip masaya oturduk.
Yemeğimi yedim ve odama girip yatağıma uzandım. Aklıma Yağmur geldi.
Hayır lan düşünme. Düşünme. Kardeşinin kardeşi o senin.
Yağmurdan
Eve geldim ekmekleri mutfağa koyup çikolatamı alıp direk odama çıktım ve pijamalarımı giydim. Kalbim nasılda atıyordu. Hele de o beni düşmekten kurtardığı sahne gözümün önünden gitmiyor bir türlü.
Çikolatanın paketini açıp ısırdım. Muhteşemdi aynı Selim gibi. Çikolatanın birini yiyip odadan çıktım. Diğerini cebime koydum Rüya için.
Salona girdim ve herkese selam verdikten sonra mutfağa girip ocaktaki yemeği ısıttım ve masaya oturup yedim.
Bulaşıkları makinaya dizdikten sonra telefonumu da alıp salona girdim.
"Anne ben Eliflere gidiyorum. İki saate gelirim."
"Tamam kızım," dedi annem gözlerini dizisinden ayırmazken.
Evden çıktım ve merdivenleri hızlıca indim. Saate baktığımda sekiz olduğunu gördüm. Karşı apartmana girdim ve Eliflerin kapısının önüne gelince kapıyı çaldım.
Elif kapıyı açtı."Nerdesin kız sen kaç saat oldu yeni geliyorsun?" Dedi ve içeri çekiştirdi beni.
"Bekle iki dakika anlatacağım," dedim ve Zeliha teyze ile Fikri amcaya selam verdim. Rüya "yağmuy abya" diye kucağıma atladı. Rüyayı öptüm ve Selim' in bana aldığı çikolatanın diğerini cebimden çıkarıp Rüyaya verdim.
"Al canım" dedim ve yanağını öptüm."Teşekküy edeyim yağmuy abya" dedi.
"Bir şey değil," dedim ve Elif' in odasına girdik.
"Elif o kadar mutluyum ki."
"Ne oldu en başından anlatıyorsun. Yada dur bekle. Kahve yapayım yanına da kek ve kurabiye getireyim öyle anlat." Diyerek koşa koşa çıktı odadan. Beş dakikaya tekrar gelince kahvemi alıp içmeye başladım.
Bir yandan yiyip içiyor bir yandan da her şeyi anlatıyordum.
"İşte böyle," dedim hepsini anlatırken.
"E bu harika bir haber," dedi Elif bana sarılırken.
***
İki saattir Eliflerdeyim. "Hadi görüşürüz" dedim ve merdivenlerden inip apartmandan çıktım o sırada biri bana sesleniyordu.
"Yağmur. Ne yapıyorsun dışarda gece gece kızım?" Dedi Selim' in odasının camından.
"Eliflerden geliyorum Zehra teyze. Sen nasılsın?"
O sırada Selim de cama çıktı. Aklıma yine o an gelince bana sıcak bastı.
Ay yanıyorum yardım edin!
"Bende iyiyim kızım sağol. Annenler nasıllar ne yapıyorlar?"
"İyiler valla dizi izliyorlardı onlar da."
Selim hala bizi dinliyordu. Bir şey belli etmemek için ona bakmıyordum. Sanki ona bakarsam herşeyi anlayacakmış gibi hissediyordum.
"Selam söyle annenlere kızım."
"Aleyküm selam. Hadi iyi akşamlar Zehra teyzeciğim."
"İyi akşamlar kızım" dedi ve ben apartmandan içeri girdim.
Yukarı çıktım ve bizim kapının önüne gelince kapıyı çaldım. Babam açtı kapıyı.
"Zehra teyzenin selamları var. Hadi ben odama kaçtım" dedim ve odama girdim.
Biraz ders çalıştıktan sonra yatağa girdim. Selim' i düşünerek uyuya kalmışım.
***