Sabah uyandığım da Ceren' in yanımda melek gibi uyumasını seyrettim biraz.Yanağına bir öpücük kondurup dolabımdan lacivert pantolon ile mor kazağımı alıp banyoya gittim.Elimi yüzümü yıkadıktan sonra kıyafetimi giyip çıktım banyodan.
Saçlarımı tarayıp açık bıraktım. Ceren' i uyandırmak için yatağa yaklaşıp "cimcime hadi uyan bakalım" dedim.
"Biraz daha uyuyayım" dedi uykulu sesiyle.
"Teyzesinin cimcimesi hadi uyan yoksa okula geç kalırım."
"Ben büyüyünce hiç okula gitmeyeceğim. Şabah şabah kalkmak ne kadar kötü" dedi gözlerini ovalarken.
"Hadi hadi" diyerek elini tutup kalkmasına yardım ettim.
Yatağa oturdu.Ceren' in Kıyafetlerini giydirip saçını tarayıp örgü yaptım.
Geceliklerini ve oyuncağını da çantasına koyup, kendi çantam ile cerenin çantasını aldım ve odadan çıktık.
"Cimcime gidip dayısını çağırabilir mi acaba?"
"Tabi ki" diyerek mutfaktan çıktı.Kısa süre de kahvaltıyı hazırladım.
"Günaydın cadı" dedi abim bana hitaben.
"Günaydın abi kucağın da Ceren ile mutfağa girdi, masaya oturdu.
Kahvaltımızı yapmaya başladık.Saat geç olmuştu.Hemen masadan kalktım.
"Abi kahvaltınızı yaptığınız da masayı sen toplar mısın? Benim çıkmam lazım."
"Tamam tamam hadi git sen" doğrusu biraz şaşırmıştım.Hemen kabul etmesine.Neyse fikrini değiştirmeden kaçayım ben.
Ceren' i öpüp çantamı da alıp evden çıktım.Merdivenleri de inip apartmandan çıktım.Tam o sıra da Elif de çıktı.
Hayret bugün erken çıktı."Erkencisin bugün" diye sordum.
"Yusuf da gelecekti bizimle durağa kadar."
Erken çıkmasının sebebi anlaşıldı.Bu aralar pek görüşemedikleri için özlemişler birbirlerini.
O sırada Yusuf' u bize doğru gelirken gördüm.Yanımıza geldi."Naber enişte?" Dedim gülerek.
"İyi baldız" dedi aynı karşılıkla.
"Sen nasılsın bir tanem?" Dedi enişte bey.
"Ayy Yusuf daha demin telefon da konuştuk yaa" dedi Elif.
"Olsun ben seni iki dakika da özledim."
"Yusuf şımarma istersen sokak ortasın da."
İkisini izlerken gülümsedim."Selam" diyerek Selim yanımıza geldi.
"Naber kardeşim?" Dedi yusuf, selim ile tokalaşırken.
"İyi senden?" Ardından bize döndü.
"Siz nasılsınız kızlar?"
"Okula gideceğiz şimdi" dedi Elif.Ben cevap veremedim.Selim' i kahverengi kazak kot pantolon ile görünce nutkum tutulmuştu sanki.
"Sen nereye?" Dedi Yusuf.
"Mert' in yanına gideceğim şimdi. Ordan da dükkanı açacağım."
"Hadi sana kolay gelsin. Mert' e selam söyle" dedi Yusuf.Elif ile Yusuf önde ben de onların biraz gerisin de ilerliyordum.
Belki özel konuşurlardı.Gerçi Elif bana anlatırdı ya neyse.
Durağa gelince Yusuf gelen dolmuşa binip gitti.
"Yağmur."
"Efendim?"
"Bu akşam yemeğe çıkaracakmış beni."
"Gerçekten mi?" diye sordum.
Elif' i böyle mutlu görmek beni de mutlu ediyordu.
"Evet.Çok heyecanlıyım "
"Canım benim" diyerek Elif'i öptüm.O sıra da dolmuş geldi ve bindik.
Boş olan ikili koltuğa geçip oturduk.On beş dakikaya durağa geldik.İnip yürümeye başladık.
Durak ile okulun arasın da ki mesafe beş dakika falandı.
Okula gelip merdivenleri çıktık.Sınıfa gelince sıraya oturduk.
Hocanın gelmesine sekiz dakika vardı.
Elif, Şeyma ve ben muhabbete dalmıştık.
Şeyma da bizim sınıftan.Eliften sonra sevdiğim tek arkadaşımdı.
Hocanın gelmesiyle ders başlamıştı. Hem hocayı dinliyor hem de not alıyordum.
Zaman su gibi akıp geçmişti.Dersin bitmesine üç dakika vardı.
Son iki dakika.
Bir dakika.
Vee zil çaldı.
Herkes sınıftan çıktı.Ben ve Elif de çıkmıştık.Durağa doğru yürüyüp dolmuşa bindik.
Yirmi dakika sonra mahalleye geldik.Zehra teyze, Zeliha teyze, Ayşe teyze ve annem oturmuşlar merdivenlere çekirdek çıtlıyorlar.
Elif ile yanlarına gittik.Selam verip biz de oturduk.Elimize çekirdek alıp çıtlamaya başladık.
Gündemimiz de yarın ki düğün vardı.Nerede nasıl yapılacağı hakkın da tahmin yürütüyorlardı.
Ağzım çekirdek yemekten yorulunca yemeği bıraktım.
Eve çıkıp çantamı koydum.Tekrar aşağı indim.Elif' i de alıp onların evine gittik.
"Ne giysem acaba?" Diyerek odasına girdi.Ben de peşinden tabi.
Dolabı açıp kıyafetlere göz gezdirdi."Şunu giyeyim mi?" Diyerek elin de tuttuğu pembe elbiseyi gösterdi.
Bence bu olmazdı.
"Hayır" dedim.
Elif eline bir elbise daha alıp bana gösterdi.
"Git dene" dememle banyoya girdi.Tekrar odaya geldi.
Siyah dizinin biraz üztüne gelen elbise sade olmuştu.
"Olmaz.Değiştir." Dedim kırmızı bir elbise alıp yeniden banyoya gitti.
"Olmuş mu?" diye sordu.
Bu da fazla mı abartılıydı?
"Olmadı.Değiştir."
"Off" deyip tekrar gidecekken "bunu yarın düğün de giy" dedim.
"İyi, en azından düğün için giyeceğim belli oldu" deyip yeniden bir elbise alıp denemeye gitti.
Yarım saat boyunca öylece kıyafet denedi Elif.Yorulmuştum artık.
"Bu nasıl?" Diyerek karşıma geçti.Bu elbise gayet güzeldi.
Mor, etek kısımları tüllü, bel kısmın da ki siyah kemer ile bu akşam için uygun bir kıyafetti.Elif' e de yakışmıştı.
"Bu mükemmel olmuş" dedim gülümserken.
"Oh be.Bir an pijamalarımı giyip gideceğim diye korktum," dedi. Rahatlamış görünüyordu.
Saçlarını taradı.Maşalayıp açık bıraktı.
Elif' i makyaj masasına oturttum.Makyajını yapmaya başladım.
Makyajı da bitince çok güzel olmuştu.
Mor çantası ve siyah ayakkabısıyla mükemmel görünüyordu.
"Çok güzel oldun Elif" dedim hayranlıkla.
"Teşekkür ederim," dedi mutlulukla.
Canım arkadaşımın mutluluğu benim mutluluğumdu.
Elif' in telefonundan mesaj sesi gelince ikimizin de gözleri telefona kaydı.
'Aşağıdayım.'
"Hadi hadi bekletme çocuğu."
"Tamam.Ay çok heyecanlıyım."
Elifle evden çıktık.Annesine Yusufla yemeğe çıkacağını söyledi.
Saat sekiz olmuştu.Merdivenlerden indik.
Apartmandan çıkınca Yusuf' u babasının arabasının önün de bekler vaziyette bulduk.
Yusuf başını kaldırdı ve Elif' e baktı.Yüzünde ki ifade hayranlıktı.
Elif' e bir kere daha hayran olmuştu.Yusuf' un da hakkını yememeli yani.Takım elbisenin için de enişte bey de yakışıklı görünüyordu.
Eliften
Yağmur' un yardımı ile zor da olsa hazırlanmıştım.Apartmandan çıkınca Yusuf'_u arabanın önün de o takım elbisesi ile görünce bana bir kal geldi.
Bir insan nasıl bu kadar yakışıklı olabilirdi.
Hay Allah'_ım sen bana yardım et. Hele ki hemcinslerim Yusuf' a göz ucuyla dahi baksınlar onların gözlerini oyardım.
"Hadi ben kaçtım" dedi Yağmur ve apartmana girdi.
"Çok güzel olmuşsun hayatım" dedi sevdiceğim.Anında bana bir ateş basmaya başladı.Gözlerim yanmaya kalbim hoplamaya başladı.
Kendimi toplayıp "eh sen de fena değilsin" dedim.
"Öyle mi?Bu sözünü sana hatırlatırım ama" diyerek gülümsedi.Önümden geçip kapımı açtı.
Ben de gülümsedim.
Onu çok seviyordum.
Arabaya binince Yusuf da şoför koltuğuna oturup sürmeye başladı.
Yemek için nereyi seçtiğini bilmiyordum.
"Nereye götürüyorsun beni."
"Sürpriz."
"Ya Yusuf hadi ama küçük bir ipucu ver bari."
"Olmaz.Gidince görürsün" dedi ve tekrar önüne döndü.
Ser veriyor sır vermiyor.Neyse zaten dediği gibi gidince görürüm.Biraz sabretmem gerekecek sadece.
On dakika sonra deniz kenarına geldik.
Benden önce inip kapımı açtı.Daha sonra "şimdi gözlerini bağlamam gerekecek" deyip bir bezle gözlerimi bağladı.
Her şey kapkaranlıktı.Hiçbir şey görmüyordum.
"Yusuf niye bağladın ki gözlerimi?"
"Aşkım lütfen sessiz ol ve bana uy." Deyip ellerimi tuttu.
Yavaş adımlarla ilerliyorduk.Sadece denizin dalga sesleri ve bizim kum da yürürken çıkardığımız sesler ortama hakimdi.
Artık kum alan da yürümüyorduk. Tahtalı bir yolda ilerliyorduk.Bunu ayak seslerinden de anlayabiliyordum.
"Burada duralım ve gözlerini açalım."
Gözüm de ki bezi açınca etraf yavaş yavaş aydınlanmaya başladı.
Denizin biraz ortasın da ışıklarla çevrelenmiş çardağa giden yol, kırmızı masa ve masa da ki mumlar ile harika bir yerdi.
"Önden buyurun hanım efendi" diyerek oturmam için sandalyemi çekti.
"Teşekkür ederim beyefendi" diyerek sandalyeye oturdum.Yusuf da karşıma geçip oturdu.
Nerden geldiğini bilmediğim garson masayı hazırlayıp yemeklerimizi de servis edip geri gitti.
"Nasıl buldun burayı beğendin mi?" Sormak için değil de daha çok rahatlamak için sormuş gibiydi.
"Evet beğendim" diyerek elini tuttum.Rahatlaması için.Neden bu kadar heyecanlanmıştı anlamış değildim.
"Hadi yemeğimizi yiyelim."
"Tamam" deyip yemeye başladım. Keman sesi gelince başımı kaldırıp Yusuf' a baktım.Boğazını temizleyip masadan kalktı. Yusufla beraber ben de kalktım.
Karşıma geçti ve diz çöküp söze girdi.
"Hayatım,nefesim,ömrüm..."
Nefes aldı ve tekrar konuşmaya başladı.
"Bir yuvamız olsun artık.Bize dair, bizi anlatan,bizle dolu.Evimiz derken içimizin ısınacağı, her şeyi uzaklaştırırken, bizi yakınlaştıracak duvarları, pencereleri, odaları, bizle dolu kokusuyla evimiz olsun.İçin de sen olsun, ben olsun, çocuklarımız olsun. Sevgi olsun için de, bir de mutluluk.İleride ki çocuklarımın annesi olmaya, benimle bir ömür yaşlanmaya var mısın?
Benimle evlenir misin sevgilim?" Deyip takım elbisesinden çıkardığı kırmızı kutuyu açtı.Mutluluktan ağlıyordum artık.
"Evet" dedim kısık sesimle.
"Seninle bir ömür yaşlanmaya, çocuklarımızın annesi olmaya varım. Seninle evlenirim sevgilim." Yüzüğü parmağıma takınca hemen kollarımı boynuna doladım.
"Ağlama bitanem" deyip gözlerimde ki yaşları sildi.
"Mutluluktan" dedim.
"Mutluluktan da olsa ağlama" deyip alnımı öptü.
Yağmurdan
Elif ile Yusuf' u yalnız bırakıp apartmana girdim.Bizim kapının önüne gelince zile bastım.
Abim kapıyı açınca içeri girdim.Odama gidip üzerimi değiştirip pijamalarımı giydim.Saçımı toplayıp odadan çıktım.
Salona gittiğim de abim,babam ve annem oturmuş film izliyorlardı. Yanlarına gidip oturdum.
Canım sıkılınca tekrar odama girdim.Biraz ders çalıştım.Kapı zili çalınca odadan çıkıp kapıyı açmaya gittim.
Kapıyı açınca Hülya abla ile Selim' i karşım da buldum.
Selim' in de gelmesi çok iyi olmuştu.
Bugün onu fazla görmemiştim ve özlemiştim.Ona baka baka hasret gideririm artık.
"Hoş geldiniz" dedim güler yüzümle.
Hülya ablayla sarıldıktan sonra içeri girdi.Selim de bir baş selamıyla içeri girince ben de onun peşinden girdim.
"Hoş geldiniz çocuklar" dedi babam.
"Hoş bulduk babacığım" dedi Hülya abla ve babamın elini öptü.Ardından da annemin elini öpüp koltuğa oturdu.Hülya abla annem' e ve babam'a teyze ile amca demek yerine anne ve baba diyordu.Yabancılık çekmiyordu artık, önceden çok çekingendi.Alışmıştı bize.E biz de ona tabi.
Selim de aynısını yapıp abim' in yanına oturdu.
"Nasılsın kızım?" Dedi annem.
"İyiyim anne sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim.Sen nasılsın Selim oğlum" deyip Selim' e döndü.
"İyiyim Emine Teyze siz nasılsınız?"
"İyiyiz oğlum iyiyiz" dedi annem.
Babam da aynı karşılığı verdi.
Ben çay yapmak için mutfağa girdiğim de Hülya abla da benimle geldi.
"Sen ne yapıyorsun görümce?"
"İyi abla, seni sormalı. Ayrılmıyorsunuz değil mi abimle?"
"Yok kız ne ayrılacağız seviyorum ben abini.Evleneceğim onunla."
"Ha iyi iyi ayrılma da başımıza kalmasın" dedim gülerek.
"Yok canım alacağım ben onu sizden. Bırakmam aşkımı" dedi Hülya abla da gülerken.
Hıhh aşkısını yesinler.Tamam abim falan ama evlenme yaşı da geldi artık. Hala olmak istiyorum.
Ay aynı annem gibi konuştum.Helal olsun bana annem' in yanın da o kadar dura dura annem' i taklid eder oldum.
Çay yapıp çerez tabaklarına çekirdek de koyup salona gittik.
Herkesin bardağını verdikten sonra Hülya abla' nın yanına oturdum.
Hülya abla' yla dedikodu yapıyorduk.Diğerleri de film izliyorlardı.
"Hülya abla yarın düğün de ne giyeceksin?" Dedim merakla.
"Yeşil elbise almıştım geçenlerde onu giyeceğim.Dur bak üstümdeyken çektiğim fotoğrafım var göstereyim."
Telefonunun galerisine girip yeşil elbiseyle çekindiği fotoğrafını gösterdi.Gerçekten güzeldi ve Hülya abla' ya da yakışmıştı.
Yalnız ben abim' i tanıyorsam 'bu elbise niye bu kadar kısa' derdi.Eğer Hülya abla' yı da biraz tanıyorsam ne yapar ne eder yine de istediğini yapardı.Canım yengeciğim benim.
"Elbiseyi beğendim, gerçekten güzel.Sana da yakışmış Hülya abla."
"Sağ ol canım da sen ne giyeceksin?Karar verdin mi?"
"Bilmem ki karar vermedim daha.Ama abimin bana aldığı elbiseyi giyebilirim."
"Yavaş yavaş adam ediyoruz abin' i" deyip kıkırdadı.Ben de onunla beraber kıkırdadım.
"Biz yatmaya gidiyoruz çocuklar.Siz de çok geç saatlere kalmayın da uyuyun" dedi babişkom.
"İyi geceler baba" dedi abim de.Babam cevap vermeden odasına gitti.
"Ee biz ne yapalım?" dedi abim.
"Sessiz sinema oynayalım mı?" dedi müstakbel yengem.
Aslında güzel bir fikirdi.Bu sayede belki Selim' e yakın olurdum.
"Yok aşkım şirket oyununu oynayalım daha güzel" dedi abim.
Al işte her türlü düşüncelerimi yıkmayı başarıyordu.
"Mert haklı.Şirketi oynayalım" dedi Selim.
Bu oyuna da şükür.Selim vardı ya yanım da ne olsa oynarım.
"Peki başlayalım o zaman" dedi Hülya abla.
"İki dakika bekleyin bardakları toplayayım.Sonra getireyim oyunu" dedim.Abim Hülya abla' yı koltuğa çekip sarıldı.
"Mert bi bırakta kıza yardım edeyim."
"Yağmur yapar sen yanımda otur.Seni çok özledim" deyip yanağını öptü Hülya abla' nın.
Hülya abla biraz utanmıştı galiba.Ben bardakları alıp mutfağa gittim.O sırada Selim de çaydanlığı alıp peşimden gelmişti.
"Ben getirirdim niye kalktın ki?"
"Abinle Hülya orda koklaşırken ne işim varmış benim orda?" Deyip güldü.
Allah' ım delireceğim.O bembeyaz dişleri, beni delirten o gülüşü yok muydu?Kendime zor hakim oluyorum.Karşısına çıkıp seviyorum seni dememek için.
Ben bulaşıkları makinaya koyarken Selim de masaya oturmuş beni izliyordu.
Nee!Beni mi izliyor dedim ben?Gerçekten de beni izliyordu.
Aman sanki bana aşık da o yüzden izliyor beni.
Ellerim titriyordu.Selim beni izlerken daha doğrusu onun beni izlediğini bildiğim halde nasıl sakin olabilirim ki.
Makinayı çalıştırdım.Ayakta, makinanın durmasını bekledim.
İkimizden de ses çıkmıyordu.
Makinanın sesi ortam da ki sessizliği bozdu.Tabakları mutfak dolabına koydum.
"İşin bittiyse salona gidelim" dedi Selim.
"Bitti.Ben hemen oyunu getireyim" deyip odama girdim. Çekmeceden oyunu alıp tekrar salona girdim.
"Kadro tamamlandığına göre hadi oynayalım" dedi abim.
Hepimiz yere oturup oynamaya başladık.
Oyunun sonun da Hülya abla birinci, Selim ikinci, ben üçüncü, abim de sonuncu olmuştu.
Saat ona gelince oyunu topladık.Abim Hülya abla' yı öpüp odasına çekildi. Hülya abla da benim odama girdi.
Ben de Selim için misafir odasını hazırladım.
"İyi geceler" dedi.
"Sana da iyi geceler" deyip misafir odasından çıktım.
Kendi odama girip Hülya abla' ya giymesi için pijamalarımdan verdim.
Banyoya gidip giyindi.Ben de yatağa girdim ve Hülya abla için yanım da yer açtım.Yeniden odaya geldi ve yanıma uzandı.
"İyi geceler canım."
"Sana da iyi geceler Hülya abla" dedim.
Bir kaç dakika sonra Hülya abla' nın düzenli nefes alışlarından uyuduğunu anladım.
Selim' in de burda olduğu düşüncesi onu düşünmeme sebebiyet veriyordu.
Komidinden kitabımı alıp okumaya başladım.Ay çöreğini bitirip elmalı turtaya başlamıştım.
Kitap o kadar güzeldi ki iki saatin ne kadar çabuk geçtiğini hiç fark etmemişim.
Gözlerim ağrımaya başlayınca kitabı kenara koydum.O sırada diğer odalardan bir tıkırtı duydum.
Hırsız girmiş olabilir miydi ki eve?
Hemen çekmecemden merdaneyi çıkardım.
Evet evet.Merdanenin odanda ki çekmece de ne işi var diyenleri duyar gibiyim.
Şöyle açıklayayım o zaman.
Bir hafta önce annem ile börek açarken bir tepsi böreği yakmıştım. Unutmuşum fırın da.
Olamaz mıydı yani?
Annem de başladı beni merdane ile kovalamaya.Allahtan ki kapı çalıp babam geldi de kurtardı beni annem' in gazabından.
O zaman da annem bir daha hatırlamasın diye çekmeceme koymuştum.
Ama iyi ki de koymuşum.Baksanıza bugün hırsızı merdane ile yakalayabilirim belki.
Tıkırtı sesleri hala geliyordu.Deli cesareti ile odadan çıktım sessizce. Telefonumun fenerini yakmadım. Sadece ekran ışığı ile yetiniyordum.
Yavaş yavaş sesleri takip ettim.Sesler mutfaktan geliyordu.Işık da o taraftaydı.
Ne yani hırsız mutfakta mı arıyordu altınları?
Mutfağın kapısının önüne gelince telefonumu kapattım.Hırsızın ışığı ile onu vurabilirdim.
Aksi taktir de benim ışığımı fark edip kaçabilirdi.
Hırsızın arkası dönüktü.Buz dolabın da ne arıyordu bu pislik hırsız.
Yavaş yavaş ilerleyip merdaneyi kafasına indirdim.
"Ahh!" Deyip hemen bana döndü hırsız ve ışığı yüzüme tuttu.
Ama bu hırsız değildi. Selimdi bu.
"Selim":dedim endişeyle.
"Ne vuruyorsun Yağmur ya!" diyerek kafasını tuttu.
Acımış olmalıydı.Gerçi nasıl acımasındı.Tüm gücümle vurmuştum.
Ah aptal kafam, ahh.
"Şey ben şey yani seni hırsız sanmıştım" dedim ne diyeceğimi bilemez halde.
"Hırsız mı?" dedi Selim acıdan olsa gerek yüzünü buruşturarak.
"Evet" dedim.
"Kafana bir şey olmuş mu bakalım?" diyerek Selim' i kolundan tuttum ve misafir odasına getirdim.
Koltuğa oturdu.Hala kafasını tutuyordu.
"Bakayım" deyip eliyle tuttuğu yere baktım.Şişmişti.Dokununca "ahh!" dedi yine.
Ne kadar da salağım.Çocuğun kafası patates gibi şişmiş.
"Özür dilerim.Ben senin olduğunu bilmiyordum dedim pişmanlıkla.
"Tamam önemli değil."
"Ben buz getireyim de şişliği insin" diyerek hemen buz almak için mutfağa girdim.
Buz dolabından buz torbasını alıp Selim' in yanına gittim.
Selim' e verdim ve kafasına koydu.Biraz öyle tuttu torbayı.
"Sen ne arıyordun ki orada?"
"Acıkmıştım.Ben de atıştırmak için mutfağa geldim.Kimseyi rahatsız etmemek için de ışığı açmadım. Gerisini biliyosun zaten" dedi.
"Ben gerçekten özür dilerim.Çok acıyor mu?"
"Yok geçti" dedi.
"Neyse ben odama gideyim.Sen de bir saat kadar uyuma tamam mı?" Dedim ve Selim' e baka baka odadan çıktım.
Kendi odama gelip yatağa girdim. Selim' i düşünerek kendimi uykuya teslim ettim.
***