3. YANLIŞ VERİLEN İLK KARAR

1200 Words
Aysima az önce çıktığı odadan daha büyük bir odaya adım attığında şaşırmadan edemedi. Gördüklerine sanki daha ne kadarı olabilir ki der gibi bakıyordu. Orta da hazır olan masaya gözü değdiğinde ise kaşları kalktı. Hani bir kuş sütü eksik denir ya masa da aynen öyleydi. Bir kuş sütü eksikti. Kaç çeşit peynir ya da zeytin olduğunu sayamamıştı. Masanın başına geçen Fahrettin “Otur. Önce yemeğimizi yer sonra da konuşuruz.” dediğinde yutkunan kız ağzının sulanmasına engel olamamıştı. Midesi de guruldayarak ona eşlik ettiğinde önündeki sandalyeyi çekerek oturdu. İçeri elinde beyaz porselenden çaydanlıkla giren bir kadın hızla çayları döktükten sonra masanın kenarındaki tekerlekli masadan servis tabağı çatal bıçak aldı ve kızın önüne koydu. Adama baş selamı verdiğinde “Servise başlayın” cevabıyla kızın tabağına her şeyden az az koymaya başladı. Bir yanı yeme derken öbür yanı kıvranıyordu. Birkaç çatal peynir yedikten sonra sıcak sıcak gelen taze ev böreği de servis edilince Aysima dünyadan kopmayı börekle sağlamıştı. Fahrettin onu izlerken çatal bıçağını bırakmış dikkat kesilmişti. Genç kız öyle bir yemek yiyordu ki sanki dünya üzerinde başka hiçbir derdi tasası kalmamıştı. Gözlerini kapayıp “Immm harika” diye mırıldanırken Zekeriya bile kaşlarını kaldırmıştı. Dakikalar sonra geri sandalyesine yaslanan kız çayından yudumlar alırken “Ay çok kaçırdım. O son parçayı yemeyecektim” tarzında kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Aynı anda da şişmiş midesini okşuyordu. “Afiyet olsun. Karnın doyduysa konuşalım.” Yaşlı adamın sesiyle içtiği çay boğazında kaldığında öksürdü birkaç kez sonra oturuşunu düzletti. Bir an nerede olduğunu unutmuştu. Önündeki suya uzanıp az biraz içtiğinde rahatsızca yerinde kıpırdandı ve “Dinliyorum” dedi. Aldığı nefesi bile tutmuş duyacaklarına odaklanmıştı. Bir yandan da kaçıp gitmek isterse evden nasıl çıkacağını düşünüyordu. “Sana izlettim. Peşinde tehlikeli bir çete var. Eve gidemezsin. Baban bile seni onlara vermek için arıyor.” Aysima'nın kaşları çatılırken kucağında duran elini yumruk yaptı. “Peki tüm bunları siz nereden biliyorsunuz? Sonuçta sizinle karşılaştıktan sonra yirmi dört saat bile geçmedi. Siz kimsiniz?” Fahrettin, tek kaşını kaldırırken hafiften çıkmaya başlaya griye dönmenin başlarında olan sakallarını ovdu. “Ben Fahrettin Türkoğlu’yum. Yani küçük hanım istediğimi istediğim an öğrenebilirim. Senin hakkında öğrendiklerim çok basit şeyler.” Duyduğu isimle gözleri pörtleyen kız yeni yeni düşünme yetisini kazanıyordu. Şaşkınlığı ses tonuna yansırken yutkundu ve “Şu, üç özel butiği ve iki tane mobilya tasarım üzerine şirketi olan hatta bazılarının mafya babası dediği Fahrettin Türkoğlu mu? Dedi. İç sesi feci şekilde onunla aynı korkuyu yaşıyor “Şimdi sıçtın. Geçmiş olsun. Cafer'e sesleneyim mi bez için. Boku yedik kızım.” diye homurdanıyordu. Fahrettin kızın sözlerinden sonra grilerini onun kahvelerine sabitlendi. “Doğru tahmin küçüğüm ve sana tüm belalardan kurtulman için bir teklifte bulunacağım.” Aysima alt dudağının iç kısmını ısırırken bir şeylerin feci biçimde geleceğini hissediyordu. “Nedir bu teklif?” Yaşlı adam bilmiş bir edayla konuşmaya başladı. “Benim yardımcım olacaksın. Bu evde yaşayacak yanımdan ayrılmayacaksın. Bir de.” Yutkunan kız merakla “Bir de?” dediğinde yüreği ağzına gelmişti. “Benimle evleneceksin.” “Ne?” Aysima duyduğu şeyden sonra hızla ayağa kalktı. Gözleri neredeyse yuvalarından fırlayacaktı. “Aklınızı kaçırmışsınız? Neredeyse dedem yaşında adamsınız nasıl böyle bir şey teklif edebiliyorsunuz. Utanın kendinizden. Asla, asla böyle bir şey olmayacak. Ben size yardım ettim diye başıma bunlar geldi ama bu her dediğinizi yapacağım anlamına gelmez.” Yemek odasından çıkıp kapıya doğru yürürken kendi kendine homurdanırken sinirden kızarmıştı. Kapıdan çıktığı an bahçede olan korumalar ona döndüğünde bir an duraksadı. Bedeni titrerken tırnakları yumruk yaptığı eli yüzünden avucuna batırmıştı. Arkasında beliren Zekeriya “Aysima Hanım gidebilirsiniz” dediğinde başıyla adamlardan birine işaret verdi. Bir dakika kadar sonra önlerinde duran arabayla “Şehre uzak bir yerdeyiz. Sizi şehir merkezine kadar bırakacak araç” diyen Zekeriya kıza buz gibi bakıyordu. Yutkunan genç kız önce birkaç adımla bahçeye indi ve kendi etrafında birkaç tur döndü. Evin etrafı büyük duvarlarla kapalı olsa da büyük ağaçları dört bir yanda görebiliyordu. Acı acı yutkundu. İç çekerek arabaya bindiğinde yola çıktılar. Camdan dışarıyı izlerken yol akıp gidiyordu. Direksiyonda aslında onu tanıyan biri oturuyordu. Kucağında arabaya kadar taşıyan ve yüzünün güzelliği ile gece hayallere dalan korumaydı. Şehir içine girdiklerinde her şeye rağmen evin adresini veren kız yakındaki karakola gidecekti. En azından durumu anlatırsa çete konusunda yardım alabilirdi. Elbette bunu arabadan inene kadar birçok defa düşündü ve vazgeçti. İndiğinde sağa sola bakındı ama sokakta kimse yoktu. Tedirgin adımlarla yürümeye başladığında geldiği siyah araba çoktan gitmişti. Evin önüne geldiği de gözlerine inanamadı. Evin dış cephesinde bir sürü kırmızı boya vardı. Kana benziyordu. Camlar inmişti ve kapı kırıktı. Geri geri adımlamaya başladığında nefesi kesilmişti. Boğazındaki o yumru kendini daha da belli ederken hemen hızlı adımlarla dükkâna gitmek adına cadde de yürümeye başladı. On sokak ötedeki dükkâna bir sokak kala adımları yavaşladı. Hemen iki yanda olan perdecinin kenarından bakarken oranın da camlarının inmiş olduğunu gördü. Üstelik camı kırılmış kapından çıkan beş altı tane at hırsızı kılıklı adamın varlığı ile gözleri büyüdü. Yutkunurken boğazı acıyordu. Soğuktu. Yağmur çiselemeye başlamıştı. Korku boğazına kadar çıkarken perdeciye girip kumaş bakıyormuş gibi hareket yaparak adamların geçip gitmesini izledi. Görevli gelip “Ne bakmıştın abla” dediğinde o kadar dikkat kesilmişti ki kızın konuşmasıyla sıçradı. Eli kalbine giderken baş parmağı ile damağını kaldırdı. Kalbi resmen anlık durmuş geri çalışmıştı. “Hı?” dediğinde ona şaşkınca bakan satıcı “Abla sen iyi misin rengin beyazlamış?” deyip anlamak ister gibi baktı. Başını sağa sola sallayan Aysima “Yok bir şey perde baktım da hoşuma gitmedi.” dediği an “Abla onlar duş perde” dedi. Bir şey demeyen genç kız hemen dükkândan çıktı ve arkasını kontrol ede ede yürümeye başladı. Karakolun karşı kaldırımına geldiğinde yutkundu. Adamlar evine ve dükkâna çok feci şeyler yapmıştı. Yaşlı adam adalet şimdilerde zenginin cebindeki para kadar demişti. Ya içeri girip konuştuğunda başına daha beteri gelirse. Üstelik katil olmuştu. Hayatı bitmişti. Hayalleri vardı ama artık suçlu olarak son durağı hapishane olacaktı. Ne yapacağını bilmediği bir anda hemen yanında beliren iri adamın hemen böğrüne yasladığı bıçağın ucunu hissettiğinde korkudan bayılmak üzereydi. Adamın dişleri arasından “Tek kelime etme yürü” demesiyle bacaklarının bağının çözüldüğüne yemin edebilirdi. Elleri titrerken usul usul adım atarak yürümeye başladığında sonunun geldiğini düşünüyordu. “B-ben bir şey yapmadım.” “Sus dedim sus.” Adamın ağzından yayılan leş gibi sigara ve sarımsak kokusundan midesi bulanmıştı. Bu mide bulantısının korkudan da kaynaklanması muhtemeldi. Diğer sokağa geçildiğinde Aysima Fahrettin’in evinden çıktığına pişman olmuştu. Başına ne geleceğini bilmiyor ama milyon tane de senaryo kafasında dönüp duruyordu. Ya organlarını alırlarsa. Ya tecavüz edip kırk yerinden bıçaklayıp ormana gömerlerse. Ya parçalara ayırırlarsa. Ya geneleve satarlarsa. İç sesi “Bence genel eve satarken organlardan bazılarını alırlar seni de o halde çalıştırırlar bir bakmışsın kalifiyeli orospu olup çıkmışsın.” dediği an “Tövbe de kız” dedi. Adam kaşları çatık biçimde “Kimle konuşuyorsun?” diye sordu. Aysima “Kendi kendime” cevabını verdi. Kaşlarını anlık kaldıran adam “Deli misin lan amına koyim” der demez omuzundan tuttuğu kızı yere itti. Yan şekilde düşen kız acıyan koluyla inlerken elinde bıçak üzerine yürüyen adam yüzüne iğrenç bir gülümseme yerleştirdi. “Önce biraz tadına bakalım ondan sonra patrona sunarım seni.” Gözleri dolan korku ile geri geri sürünmeye başlayan kız çığlık atmak istese de sesi çıkmadı. Çıkamadı. Üzerine çullanan adam çırpınan ellerini başının üzerinde tutarken iğrenç nefesini yüzüne bıraktı. Aysima kitlenmişti. Bedeni kaskatı kesilirken her şeyin bittiğini düşünüyordu. Belki de aslında yeni başlıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD