ÖMÜR Yüzümü saklamak istercesine başımı hafifçe eğdim. Gözyaşlarım, kontrol edemediğim bir akıntı gibi yanaklarımdan süzülüyordu. Ellerim titrerken, utançla başımı çevirdim ve Kuzey’in uzattığı peçeteyi aldım. Burnumu silerken boğazımdaki düğümü yutkunmaya çalışarak, “Teşekkür ederim,” dedim. Nereden çıkmıştı bu Kuzey? Bu kadar savunmasız, bu kadar kırılgan bir halde kimsenin beni görmesini istemiyordum. Özellikle de sınıf arkadaşımın bana acıyarak bakması isteyebileceğim son şey bile değildi. Bir an önce yanımdan gitsin istiyordum. Ama Kuzey, gitmek şöyle dursun, izin bile almadan karşımdaki sandalyeye oturdu. Sanki bu teras onun evinin balkonuymuş gibi rahat, sanki gözyaşlarım sıradan bir manzara gibi önemsizmiş gibi kendinden emin. “Sigaradan rahatsız olur musun?” diye sordu, sesinde n

