ALİ İHSAN Evin kapısından dışarı adım attığımızda, annemin yaptığı bu iğrenç işgüzarlığı içimi öyle bir sıkıyordu ki, sanki boğazımda bir yumru büyüyordu. Berdel dedikleri bu lanet olası gelenek, beni bir zincire vurmuştu. Bu zincirden kurtulmanın bir yolunu ararken, annem Ömür’ü yanıma iteleyip duruyordu. Elinden gelse kızı neredeyse koynuma sokacaktı. Ne abilerim, ne de annem, benim çaresizliğimi umursuyordu. Onlar için her şey tozpembeydi; evli barklı, hayatları düzene oturmuş, tuzları kuruydu. Benim hayatım s*kiliyordu ama yaşadıklarım çok şeylermiş gibi görmezden geliyorlardı. Dişlerimi sıkarak öfkemi bastırmaya çalışırken, Ömür’ün küçük kardeşi Sonat’ın sesiyle irkildim. Masumca bir merakla. “Abi, kulağını deldirirken hiç canın yanmadı mı?” dedi. “Çok kan aktı mı?” Bir tek çocuk

