DEMİR Akşam Dicleyi almak için ailesinin evine uğradım. Konakta hiç kimseden ses çıkmıyordu. Herkes bir köşeye çekilmiş çaresizce düşüncelere dalmışlardı. Salonda tek kişilik koltukta oturan Zümrüt hanımın yanına gidip elini öptüm. Kadının ağlamaktan göz kapakları balon gibi şişmişti. Ne diyeceğimi bilemedim. Altemur’un yaşadığını bilip de susmak çok zordu. Tabii buna yaşamak denirse. Oğlu Hakkari’de bir hastanede ölüm kalım savaşı veriyordu. “Allah sabır versin” diyebildim sadece. Doğru bir cümle miydi bilmiyordum ama başka bir şey söylemek içimden gelmemişti. “Sağ ol oğlum” dedi. Bu bana ilk kez oğlum deyişiydi. Bir süre konağın avlusunda Asil ve İlyas’la birlikte oturduk. Onlar da Zümrüt hanımdan çok farklı değillerdi. Yaşayan birer ölüye dönmüşlerdi. Asil “Gözümle görmeden öldüğün

