DİCLE Ömür’ün düğünde giyineceği elbiseyi almak için yola çıktığımızda, aklım hala çiftlikteydi. Düşündükçe yüreğim sıkışıyordu; o kadar hayvan, o kadar masum can… Bu iğrençliği hangi vicdansız, hangi Allah korkusu nedir bilmeyen bir insan yapabilirdi? İnsan dedimse de, bunu yapanın insan olabileceğine inanmak zordu. Demir’in yüzüne yansıyan o derin keder, o çaresiz öfke, gözlerimin önünden bir türlü gitmiyordu. “Dicle abla, kırmızı ışıkta geçtin!” Ömür’ün telaşlı sesiyle irkildim. Yan koltukta oturan Ömür’ün uyarısı, beni bir anda gerçek dünyaya geri çekti. Hızla kendimi toparladım, aynalardan yola bakarken az kalsın kaza yapacağımızı fark edip içimden şükrettim. “Dalmışım,” dedim, sesimde hafif bir titreme vardı. Elim direksiyonda sıkılaşırken, kalbimin atışlarını sakinleştirmeye çal

