Gözüme giren güneş ışığıyla gözlerimi araladım. Ağzımda kekremsi bir tat vardı. Zar zor yutkunuyordum. Gözlerim açılmamak için resmen benimle savaşıyordu.
Kaslarım, bana işkence edercesine zonkluyordu. Gözlerimi tamamen açmayı başardığımda, tanıdık olmayan odayla bir anda yerimde doğrulmaya çalıştım.
Fakat kasıklarıma giren sancıyla, bu pekte mümkün olmadı. Elim kasıklarıma giderken etrafa bakınmaya başladım. Neler olmuştu?
Hayır. Hayır. Hayır. Hayır. Hayır...
Bu olmadı. Bu olmadı. Ben bunu yapmadım. Yağız Beyle yatmadım hayır. Belki başka bir açıklaması vardır. Belki sadece kusmuşumdur ve o da üstümdekileri çıkarmıştır.
Yorganın altına baktığımda tamamen çıplak olduğumu gördüm. Belki tamamen üstümdekileri çıkarmıştır. Ah! Hayır. Yağız Beyle yatmıştım.
Siktir! Siktir! Siktir!
Bulunduğum durumu dahi umursamadan hızlıca kalkıp giyindim ve kendimi olabildiğince hızlı bir şekilde dışarı attım. Nasıl dönecektim peki? Alyssa ve Mark'ın sabaha kadar beni beklemeyeceğine eminim.
Çantamdan telefonumu çıkarıp gelen bildirimlere baktım. Alyssa beni 56 kere aramıştı. Mark'ta 17 kere. Ama şaşırtıcı derecede sadece 3 tane mesaj vardı.
Gönderen: Alyssa
Dolunay. Nerdesin? Seni bekliyoruz.
Gönderen: Alyssa
Dolunay, senin patronunla çıktığını gördüm. Biz gidiyoruz. Sabah yanına geleceğim.
Son mesajın üstünden sadece on beş dakika geçmişti.
Gönderen: Alyssa
Dolunay nerdesin? Seni çok merak ediyoruz.
Gönderilen: Alyssa
Mark'la bana geçin. Her şeyi anlatacağım.
Bunu yazıp telefonu cebime koydum ve caddeye kadar yürümeye karar verdim. Caddede, bir taksi bulduktan sonra, "Siz gidin. Ben tarif edeceğim." diyerek adamın beni dolandırmasına fırsat vermedim.
Yolu tarif ederek eve geldiğimizde, parasını ödeyip aşağı indim ve eve girdim. Alyssa ve Mark koltukta oturmuş beni bekliyorlardı.
"Dolunay. Nerdeydin? Seni çok merak ettik." dediğinde, "Üstümü değiştirip geliyorum," dedim. Odama gidip leş gibi ter, alkol ve is kokan kıyafetlerimi kirli sepetine attıktan sonra, üstüme beyaz bir spor şortu ve siyah yarım aklet giydim.
Şimdi onlara durumu yavaşça mı anlatmalıydım? Yoksa pat diye şok etkisi ile mi?
Kimi kandırıyorum ki? İki ucu boklu değnek işte. Aynı yola çıkıyor.
Salona geçtiğimde, "Dün gece noldu Dolunay?" dedi Mark. "Cenk'i gördüm. Kavga ettik. Patronumu gördüm. Yanında sarhoş oldum ve galiba yattık." diye tüm olayları tek solukta anlatınca şaşkınlıkla bakmaya başladılar.
Dudağımı dişleyip yumruğumu sıkarken devam ettim.
"Aynı zamanda büyük ihtimalle gözünde, onunla yatmak için zaman kollayan, ve onun yanında sırf bu yüzden duran bir hatunum." dedim. Hiçbir zaman Yağız Bey benim için bir cinsel obje olmadı.
Hatta kimse olmadı. Olmamalıda bana kalırsa.
Yağız Bey benim patronum. Ben de çalışanıyım. Dün gece hiç yaşanmamalıydı. Hataydı.
"Bugün en iyisi işe gitmek. Yağız Beyle konuşmam lazım. Dün gece yaşanmaması gereken şeyler yaşadık." dediğimde Alyssa konuştu.
"İnsan, sarhoşken en gerçek duygularını yaşar. Sen acaba bu patronuna bir şey hissediyor olabilir misin?" dediğinde bir kahkaha patlattım. Yok deve!
"Saçmalama. Yağız Bey benim patronum. Ben çalışanıyım. Başka bir şey olamaz. Cenk'ten sonra benim tek yoğunluğum işim. Hatta olabildiğince erken gitsem iyi olur." dedim ve kalkıp önce duşa girdim. Sonra da giyindim.
Gece mavisi, dizlerimin bir karış yukarısında biten bir elbise ve siyah platformlu bir topuklu ayakkabı giydim.
"Siz. İsterseniz gidin. İsterseniz kalın. Yatağa geçmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. Çok ciddiyim yatağı yakarım." dedim ve güldüm. İkiside bana ' 'tamam' anlamında el salladı ve ben de evden çıktım.
İş yerine doğru giderken, Yağız Bey'e onunla yatmak için zaman kollamadığımı nasıl kanıtlayacağımı düşünüyordum. Zamanın yaklaşmasını istemediğim her an, zaman bana çok daha hızlı geliyordu.
Ne ara şirkete vardım, kata çıktım ve ofisin önüne geldim bilmiyordum bile.
Kapıyı çaldığımda 'gel' komutuyla Yağız Beyin ofisine girdim.
"Gel Dolunay." dedi bana baktığı saniyelik bir anda.
Biraz masasının yanına yaklaştım ve ellerimi birbirine sürterek konuşmaya çalıştım. "Şey. Yağız Bey. Ben dün gece hakkında konuşmak istiyordum sizinle." dediğimde bana bakıp, "Aslında evet. Bu konuyu ben de konuşmak istiyordum," dedi.
Bir kaç saniye bekledikten sonra, "Dün gece bir hataydı." dedik aynı anda. Gülümsedim ve, "Evet. Siz patronumsunuz ve ben sizinle yatmak için zaman kolluyor gibi gözükmek istemiyorum." dediğimde devam etti. "Evet. Sen üzgündün ve beraber biraz dertleştik." dedi.
"Sarhoştum." dedim. "Sarhoştuk." dedi. Gülümsedim ve, "Dün gece için özür dilerim Yağız Bey. Hiç yaşanmamalıydı." dediğimde başını salladı ve, "Dün gece sadece oturup konuştuk. Tamam." dediğinde başımı salladım.
"Neyse. Ben artık işime döneyim," dediğimde kafasını salladı ve önünde ki dosyalara döndü. "A Yağız Bey?" dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. "İznim. Beni eve yollamayacaksınız değil mi?" dediğimde, "İşinin başına dönebilirsin." dedi.
Gülümseyip odadan çıktım ve kendi ofisime geçtim. Bana gelmiş olan evlere baktım ve iç mimarisini istenilene göre düzenlemeye başladım. Ama aklım hep dün geceye gidiyordu.
Her ne kadar yaşanmaması gerekse bile, yaşanmıştı. Biz Yağız Bey'le birlikte olmuştuk. Bundan sonra burada nasıl çalışacaktım hiç bilmiyordum. Ya da Yağız Bey'in yüzüne nasıl bakacaktım. Belki bunlar ama zamanla geçerdi...
Günüm sahiden de ondan kaçmakla geçmişti. Yağız Bey nerede, ben asla orada değil. Kendimi yiyip durmuştum. Dün geceyi hatırlamaya çalıştım boş geçirdiğim her bir saniye.
Ama tek bir cevap dahi yoktu zihnimden arta kalan. Biliyordum geçecekti onunla aramızda olan şeyin kalıntıları.
Anılar ikimizden de silinecekti. Ve belki bir gün, bambaşka hayatlarımız olacaktı.
Ama değişmeyecek tek bir şey vardı. O da, onun birlikte olduğun ilk kişi olduğuydu.
Bir ara kendimi çok zorladım. Odasına basmak geldi içimden. O anlık bir refleksti. Zihnimin içinde ‘O SENDEN FAYDALANDI’ diyen bir ses duyuldu sanki. Tam ofisimden çıkmıştım ki durdum yerimde.
Kovulursun aptal, dedim kendime. Sabah ofisine gittiğinde neredeydi aklın?
Ve akşam işten çıkıp eve gittiğimde, Mark’ı değil ama Alyssa’yı bıraktığım noktada bulmuştum. “Nasıl gitti?” diye sordu ben ayakkabılarımı çıkarırken.
Boş boş baktım ona. “Ne nasıl gitti?”
“Konuşmanız ya!”
“İşime devam ediyorum. Bu kadar...”
“Nasıl ya?”
Durum gittikçe moralimi bozuyordu. Burnumu çekerken dolan gözlerime engel olamadım. “Sikeceğim ya. Adamın yüzüne bile bakamam ben bundan sonra.”
“Saçmalama. Bak tamam, bir şey olmadıysa olmadı.”
İşte şimdi beni iyi hissettirmek için dediğinden dönüyordu. Canım Alyssa... Yerim seni. “Sarhoştum ama ya!” derken sesim yükseldi istemsiz. “O da sarhoştu.” derken ise kısıldı. “Sarhoştuk. Ama ben böyle olacağını hayal etmemiştim.”
“Kim eder ki? Haklısın. Ama düzelteceğiz.”
Ağlayan bana sarıldı bir anda. Tüm gün içimde dönüp duran o duygular şimdi resmediyordu dünyaya kendini.
Ve Alyssa bana iyi hissettiriyordu.
Ve Alyssa teselli ederken unutmuştu arkadaşına o hapları vermeyi...