Yağız'la öpüşmemiz gittikçe derinleşti. "Dolunay dur. Sarhoşuz," dedi ve geri çekilmeye çalıştı. Fakat ben onu tuttum ve, "Seni istiyorum." dedim. Alkolün verdiği cesaretle belki de, onu Cenk'i bile istemediğim kadar çok istiyordum.
"Yağız seni çok istiyorum." dedim tekrardan ona saf arzuyla bakarken. Gözleri bir anda kararırken, az önce olduğundan daha sert ve tutkuyla öpmeye başladı beni.
İkimizi birlikte yatağın ortasına taşıdı ve önce ayakkabılarımı çıkarıp, sonra bacaklarımı araladı ve arasına girdi. Bir elim sol yanağında, diğer elim ensesindeydi.
Dudağımı dişlediğinde ağzının içine inledim. Bu onu gülümsetirken, benim onu daha çok istememe sebep oluyordu. İki elimide çekip gömleğinin yakasına getirdim ve önce kravatını çıkarttım ve nereye olduğuna bile bakmadan fırlattım. Sonra yavaşça gömleğinim düğmelerini açmaya başladım.
Doğrulduğunda gideceğini düşündüm, fakat o kalan birkaç düğmesini açmış ve gömleğini fırlatmıştı. Gözüm onun vücudunda dolanırken, beni de doğrulttu ve siyah büstiyerimi çıkardı.
İlk kez bir erkeğin önünde çıplak kalmıyordum. Cenk'le tam anlamıyla ilişkiye girmemiştik. Sadece beni daha önce çıplak görmüş, bana dokunmuştu. Fakat şimdi bir an gerçekten utanmıştım.
Geri yatağa yatmadan önce boynuma öpücükler kondurmaya başladı. Geri çekilip yüzüme baktı ve, "Emin misin? Yani o kadar ileri gitmek zorunda değiliz. Sadece seni rahatlatabilirim." dediğinde başımı salladım ve, "Eminim." dedim.
Bu onda bir tebessüme yol açarken, benim iki elim sırtıma giderek sütyenimin kopçasını açtı. Zaten askısız olan sütyenim bedenimden tamamen ayrıldı ve beyaz pantolonumun sardığı bacaklarıma düştü.
Yağız sütyenimi yataktan aşağı attı ve tekrar ağırlığını üzerime vererek sırtımı soğuk yatakla buluşturdu.
Biz tekrar öpüşmeye başladığımız sırada eli boş durmuyor, vücudumu tarıyordu. Ben ağızının içine doğru inlediğim sırada eli pantolonumun düğmesini bulup açmıştı. Daha sonra benimde yardımımla beyaz pantolonumun bedenimden ayrılıp yerle buluştu.
Benim de elim onun kemerine gitti. Ben kemerini ve düğmesini açtım. O ise sadece çıkardı. Şu anda ikimizde sadece çamaşırlarımızla kalmıştık. Ama benim az önceki utancım gitmişti. Zerre utanmıyordum.
Öpücükleri önce boynuma, ordan göğüsüme indi. Dudaklarını göğüs oluğumda sürttükten sonra, sağ göğüsüme öpücükler kondurmaya başladı.
Bedenim onun bedeninin altında yay gibi gerilirken, ağızımdan engel olamadığım inlemeler çıkmaya başladı. Dudaklarının arasındaki sert göğüs ucum sızım sızım sızlıyordu. Aynı ilgiyi diğer göğüsüme de gösterdikten sonra öpücükleri karnımdan aşağı indi ve külotumun iki yanına takıldı.
Bakışları bana kaydığında, "İzin verir misin?" dedi hâlâ tereddüt eder gibi. Başımı salladım ve, "Tüm benliğimi altüst et." dedim.
Bakışları anında daha çok karardı ve çamaşırımı iki bacağımın arasından çekip çıkardı. Bir süre hayranlıkla o bölgeme bakarken, az önce uçup giden utanç duygusu yeniden kendini göstermişti.
Tüm kan yanaklarıma hücum ederken, Yağız başını eğmiş diliyle beni keşfetmeye başlamıştı. Dili kadınlığıma değdiği anda vücudumu yüksek bir zevk dalgası sarmış, ağızımdan engel olamadığım inlemeler çıkmaya başlamıştı.
"Yağız," diye yüksek sesle inledim. "Ah."
Kadınlığımı emiyor ve bazen haylazca ısırıyordu. Ellerim iki yana gidip çarşafı sıkmaya başladığında yattığım yerden bir haber gibiydim. Sanki yatak sallanıyordu ve ben birazdan yere yuvarlanacaktım.
Bacaklarım isteğim dışı kapandığında Yağız dizlerime baskı yaparak tekrardan araladı bacaklarımı. Kadınlığım tekrar tüm ayrıntılarıyla onun önündeyken bedenimi tekrardan bir zevk dalgası aldı.
Dilini içime itmesiyle bedenim zangır zangır titremeye başladı. Gözlerim geriye doğru kaymış, ayak parmaklarım içe doğru bükülmüştü. Çarşafı sıkan elim gevşemiş nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışıyordum.
Yağız'ın doğrulduğunu hissettiğimde gözlerimi zorlukla araladım ve benim gibi nefes nefese kalmış Yağız'ı inceledim. Dudaklarını yaladığında istemsizce gülümseyip dudaklarımı ısırdım.
Tekrar üstüme gelip beni öpmeye başladığında, "Emin misin?" dedi tekrardan. Bu kadar ince düşünmesi gururumu okşarken başımı olumlu anlamda salladım.
Tekrardan doğruldu ve altındaki siyah baksırı bacaklarından aşağı indirdi. Erkekliği gözlerimin önüne serilirken tekrardan üzerime eğildi.
"Korkma," diye fısıldadı. "Sana söz veriyorum canını yakmayacağım."
Kafasını tekrar boynuma gömdü ve sert olmayan, hafif öpücükler kondurmaya başladı. Erkekliğini bana sürttüğü anda istemsizce tekrar inledim.
"Dolunay. Son kez soruyorum. Emin misin güzelim?" dedi. Aslında az önceki büyüklüğü ve biraz sonra yaşayacaklarım beni korkutsa bile yine de istiyordum işte. Belki az önce yaşadıklarımdan, belki Cenk'e olan sinirimden, belki de alkolün verdiği cesaretle, "Eminim. Seni hissetmek istiyorum." dedim.
Erkekliğini kadınlığımın girişinde hissettiğimde nefesimi tuttum. Yavaşça içime girdiğinde bağırdım. "Ah!"
Yağız'ın şaşkın bakışları tekrardan bana dönerken, "Bakire misin?" dedi. Başımı salladım. Şu anda umrumda değildi. Sadece onu hissetmek istiyordum. "Umrumda değil. Seni hissetmek istiyorum. Lütfen." diye fısıldadım.
Güldü ve, "İnanılmazsın." dedi. Tekrardan dudakları dudaklarımı bulduğunda yavaşça erkekliğini tekrardan girişimde hissettim.
"Şimdi sakin ol tamam mı? Kendini kasma." dediği sırada ben daha ne olduğunu idrak edemeden hissettiğim acıyla bağırıp tırnaklarımı sırtına geçirdim.
"Sıkma kendini." diye fısıldadı öpücükleri boynumda dolanırken. Hissedeceğini düşünerek kafamı salladım. Fakat hâlâ kasılıyordum.
Bacaklarımı daha çok araladı ve yavaşça hareket etmeye başladı. Dudakları boynumdan yanaklarıma, şakağıma ve en son dudaklarıma gitti. Ellerim saçlarına gittiğinde o da bir elini başımın altına koydu ve seri hareketlerine devam etti.
"Hadi güzelim." dedi Yağız bir nefes aralığında. "Benim için gel."
İnlemekten ağızım kurumuş, zevkten gözlerim kararmaya başlamıştı. Yağız'da genzinden gelen inlemelerle hareketlerini hızlandırırken, ben de daha sık inlemeye başlamıştım.
Uzunca bir süre daha hareketlerine devam ettiğinde, "Hadi gel güzelim." dediğinde bedenim bu komutu beklermiş gibi kendini bıraktı. Yağız hareketlerine devam ederken ben onun etrafına kendimi bırakmıştım. Zaman ve mekan kavramını tamamen kaybetmiş kendimi uçurumdan düşermiş gibi hissetmiştim. Ayak parmaklarım tekrardan içe bükülmüş, gözlerim geriye doğru kaymıştı.
Kısa bir süre sonra o da dayanamayarak inleyerek son kez kendini içime bırakmıştı. İçimi yakarak dolduran sıvıyı hissedince uzun tırnaklarımla boydan boya sırtını çizmiştim.
İkimizde nefesimizi düzenlemeye çalışırken, üzerime yığılıp kalan ağırlığı bile bana iyi hissettiriyordu.
"Çok. Çok farklıydı Dolunay." dedi Yağız kulağıma fısıldayarak. Bu beni gülümsetirken hâlâ az önce yaşadığım orgazmın etkisinden çıkamamıştım.
Zar zor açık tuttuğum gözlerim kapanmaya yaklaşırken, Yağız'ın içimden çıkmasıyla ve üstümden kalkan ağırlığıyla gözlerim tekrardan açıldı.
Yanıma yatmasıyla ben de ona döndüm. İkimizde hâlâ çıplak yatıyorduk. Ama ben bu sefer zerre utanmıyordum. Onun da utanmadığı aşikardı. Fakat kaymış olan beyaz pikeyi ikimizinde üstüne örttü.
Eliyle elimi hapsettiğinde, "Çok güzeldi. Çok farklıydı. Çok farklısın. Biliyordum," dedi fısıldayarak. Gülümsedim ve, "Sen de çok farklısın." dedim.
Yüzünü incelerken alnının ortasındaki küçük bir yara dikkatimi çekti. Daha önce hiç dikkatimi çekmemişti. Boşta olan elimin baş parmağıyla alnındaki yaraya dokundum ve fısıldadım. "Bu nasıl oldu?"
Gülümsemesi yüzünde büyüdü. "Çocukken babamla oynarken düşüp kafamı masanın kenarına çarpmışım. Orda da öyle iz kalmış." dedi.
"Şimdi nerdeler?" diye sordum merakıma yenik düşerek. "Öldüler," dedi soğuk bir sesle fısıldayarak. "Benimkilerde." dedim ben de aynı soğuklukla.
"Aslında çok ortak yönümüz var." dedi yüzüme bakarak. Başımı salladım ve saçlarını okşamaya başladım. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.
Sanki ben saçını okşadıkça rahatlıyordu. Tekrardan merakıma yenik düşerek sordum. "Rahatlamış görünüyorsun. Neden?"
"Saçımı ben küçükken annem okşardı böyle. Hiçbir kadın seks dışında saçımı okşamamıştı. Hiçbir kadın saçımı şefkatle okşamamıştı. Hepsi ya kenarda yatıp kalırdı. Ya daha fazlasını isterdi. Ya da anında çekip giderdi. Hiç biri senin gibi yapmadı." dedi dudaklarındaki gülümsemeyle.
“Bana eskiden birlikte olduğun kadınları anlatmaya devam mı edeceksin?”
“Etmemeli miyim?”
“Evet, bu çok rahatsız edici.”
“Özür dilerim,” diyen sesi öyle masum geldi ki bir an kıkırdamama engel olamadım.
Yaklaşıp tekrardan dudaklarına ufak bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde avucunda duran elimi tutup kalbine götürdü. Pürüzsüz teninde duran elimin altında atan kalbi maratondan çıkmış bir atletin kalbi gibiydi. Aynı benim kalbim gibiydi...
"Ben de kimsenin fark etmediği şeyler fark ettin Dolunay. Kimsin sen?" dediğinde gülümsemem daha da büyüdü.
"Kim olduğumu söylersem bir anlamı kalmaz. Senin anlaman lazım." diyerek fısıldadım gözlerim kapanırken. "Ama benim seni tanımam için önce senin kendini tanıman lazım. Birini tanımak istiyorsan önce sen kimsin? deme. Ben kimim? de. Sen kimsin Yağız Keskin?"
"Ben kimim?" diye fısıldadı gözlerim tam anlamıyla kapanmadan önce...