2.BÖLÜM “DERT ORTAĞI”

1050 Words
Alışıyordunuz... Kızgınlığınız, hayal kırıklığınız azalmıyordu belki ama alışıyordunuz. Cenk beni aldatıp, hayatımdan çıkalı tamı tamına üç hafta olmuştu. Kendi bu üç haftada tamamıyla işime vermiştim. Bunu herkes fark etmiş olacak ki Yağız Bey bana bir süre izin kullanmamı söylemişti. Ben de iki gündür evdeydim ve duvarlar üstüme üstüme geliyordu. O yatak ne kadar temizlenmiş dahi olsa Cenk'in o yatakta Merve'yle yattığı gerçeği değişmiyordu. O odayı tamamen boşaltmıştım. Cenk'in eşyalarını da ona yollayıp o odayı kendim kullanma kararı almıştım. Hayatımda olmayan birinin odası benim için fazlasıyla gereksiz. O boş odayı ne yapacağımı bilmiyordum. Ben artık Cenk'in eski odasındaydım. Belki spor odası yapardım. Belki de başka bir şey yapardım. Bilmiyorum. Akşama doğru kapı çaldığında Alyssa ve Mark'tan başkası olmadığına emindim. Kapıyı açtığımda tam da beklediğim gibi onları gördüm. "Hadi kalk. Gidiyoruz," dedi Mark. "Niye be?" dedim. "Kaç haftadır o beyinsiz için yatıyorsun. Hadi bak iştende izinlisin gidelim," dedi Alyssa. "Ama bana aksanlı konuşup beni tahrik ediyorsun. Ben evde yatmayı planlıyordum," dediğimde bana üzgünce bakmaya başladı. Pislik! "Of tamam. Yeter ki bana şöyle bakmayı bırak." dediğimde güldü ve saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. Ayağa kalktım ve odama gittim. Cenk, beni ilişkimizi bitirmeden unutmuştu. Ben ilişkimiz bittikten sonra neden ağlıyorum ki? Odama gittim ve siyah askılı büstiyerimle, beyaz dar pantolonumu giydim. Ayağıma siyah üç şeritli topuklu ayakkabımı giydim. Zaten pek havamda değildim. Birde giyinmekle uğraşmak istemiyordum. Odadan çıktığımda Alyssa, "Bizi bekletme sebebine bak. Neyse. Ben sana stil yapardım ama. Daha fazla gecikmeyelim," dedi ve Mark'ın elini tutup ayağa kalktı. "Ya zaten havamda değilim." dedim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Onlarda çıktığında, kapıyı kapatıp kilitledim. Onların arabasıyla gitmeye karar verdik. Çünkü dönüşte beni bırakabilirlerdi. Ama benim arabamla gidersek, işler biraz karışık olabilirdi. Arabayı biraz hızlı sürdüm, çünkü hızlıca gidip hızlıca dönmek istiyordum. Arabamı valeye teslim ettim ve fişi çantama koydum. Hep beraber içeri girdiğimizde yoğun bir alkol, sigara ve ter kokusu geldi burnuma. Fakat alışkın olduğum bir kokuydu. Yuvarlak koltuklardan birine oturduğumuzda sipariş verdik. Burası İstanbul'un lüks(!) mekanlarından olduğu için sipariş veriyordunuz. Tabii bu tartışılırdı. Çantamdan çıkardığım sigaradan bir tane alıp ateşledim. Yapmayın lütfen. Artık herkes sigara içiyor. Ben de on altı yaşında bir ergen değilim. Zaten ilk sigaramı yirmi yaşımda içtim ve fazla içtiğim bir şey değildi. Bir kaç şişeden sonra yavaştan sarhoş olmaya başlayan Alyssa, Mark'ı zorla dansa kaldırmıştı. Ben ise onlara gülümseyerek bakmaktan başka bir şey yapmıyordum. "Dolunay?" diye bir ses duyduğumda kafamı çevirdim ve Yağız Beyi gördüm. Ayağa kalkıp, "Yağız Bey. Merhaba." dedim gülümseye çalışarak. "Merhaba." dedi. "Ne yapıyorsun burda?" "Arkadaşımın ısrarı üzerine geldim." "Sana izin vermiştim. İyi görünüyorsun." dediğinde başımı 'eh' der gibi salladım. "Daha iyi gibiyim. Siz ne yapıyorsunuz?" dedim. Gerizekalı Dolunay. Senin ne haddine adamı sorgulamak. Sana ne? Adam gelmiş işte. Boşluğuna gelmesin artık. "Burası benim mekanım." dediğinde anlık afalladım ve, "Şey. Ben bilmiyordum. Kusura bakmayın." dedim. Gözüm bir anda arkada ki adama kaydığında, onun Cenk olduğunu fark etmemle kaşlarım çatıldı. "Afedersiniz. İzninizle," dedim ve yanından geçip Cenk'e doğru gittim. Yanında Merve'yi görmemle içimde ki sinir daha çok arttı. "Vay. Vay. Vay. Sizi burda görmek ne hoş." dedim alaylı bir gülüşe. "Dolunay?" dedi Cenk. "O gün benden ikinci şans istemiştin değil mi? Ben o zaman hak edip, hak etmediğini düşünmüştüm. Ama cidden hak etmiyorsun." dedim. "O herif kim?" dedi Yağız Bey'i işaret ederek. "Patronum Cenk ve burası onun mekanı. Bana hesap sorma hakkını sana kim verdi ayrıca?" dedi. "Ben senin sevgilinim Dolunay!" dedi biraz bağırarak. Yağız Bey'in bunu duyduğuna emin gibiydim. Ben de bağırdım. "Beni aldatan ve eski olan sevgilimsin doğru. Neyse. Bu gece eğleniyorum. Sana ve kaşarına iyi eğlenceler." dedim ve Yağız Beyin yanına döndüm. "Kusura bakmayın Yağız Bey, sizi de ayakta bırakmış gibi oldum." dedim. "Önemli değil. Seni anlıyorum. Sanırım kendini kaybetme sebebin buydu." dedi. Başımı olumlu anlamda salladım. "Anlatmak ister misin?" dediğinde, "Sizi sıkmak istemem." dedim. "Böyle düşünme. En iyi çalışanlarımdan birisin ve seni bir kaç günde olsa kaybetmek istemiyorum," dedi. Gülümsedim ve, "Yağız Bey ben kişisel problemlerimi işime yansıtmıyorum ama. Yarın geleyim ben en iyisi." dedim. "Dolunay. Kendini son üç haftadır işine gereğinden fazla veriyorsun. Bu ilk başlarda hoşuma gitti. Ama, çığırından çıkınca bu iş iyi olmaz. Kendini rahat hissedeceksin beni bir arkadaşın gibi düşün." dediğinde, itiraz etmenin gereksiz olduğunu anlayıp başımı salladım. "Bana şimdi Yağız de. Sanki bir arkadaşınmışım gibi. Tamam mı?" dediğinde istemeden başımı salladım. Koltuklara oturduk ve elime içkimi alıp yudumlarken konuşmaya başladım. "Cenk. Eski sevgilim. Üç hafta önce evlenme teklifi edeceği gün alt komşumuz Merve'yle sevişirken yakaladım. O kız. Ben de kendimi işe verdim. Galiba biraz fazla vermişim ama..." dedim ve kıkırdadım. "Evet. Ağır davarmış kendisi." dediğinde başımı sallayıp, "Öyle." dedim. Biram bittiğinde, bu sefer viski aldım. Gevşemem gerekiyordu. Cenk'i görmenin beni bu kadar etkilememesi gerekiyordu. "Yavaş ol." dedi Yağız Bey gülerek. "Sağ olun Yağız Bey. Rahatsız olacaksanız farklı bir yerde içebilirim. Ama bu gece biraz sarhoş olmam lazım sanırım," dedim. "Sarhoş olacaksan, yanında birilerinin olması daha iyi olur." dedi. Gülümsedim ve tekrar tekrar içmeye başladım. Sürekli yenileniyordu ve ben her geleni içiyordum. Bilmem kaçıncı bardak sonra, elimin tutulmasıyla kaldım. "Daha fazla içmesen daha iyi olur," dedi. "Ya bırak. Benim sarhoş olmam lazım demedim mi?" dedim başımın dönmesini umursamadım. "Sen sarhoş oldun zaten." dedi Yağız. "Ya. Yağız. Bak. Sarhoş olmuş olduğumu nerden anlayabiliriz? Aklımda biri varsa sarhoşumdur. Yok. Değilimdir." dedim. Ne komik kızdım ya. "Aklında kim var?" dedi. "Sen varsın," dediğimde güldü. "Sen sarhoşsun." dedi. Güldüm ve, "Ben artık gideyim." deyip ayağa kalktım. Fakat ayağa kalkmamla bileğimin burkulması bir oldu. Düştüm tabii normal olarak. Ama biri kolumdan tutup bana destek oldu. Yağız'ın ta kendisiydi. Sen de iyi çocuksun aslında. Ama patronumsun işte. Tek kolunu belime dolayıp, diğer eliyle benim kolumu kendi boynuna doladı. Ben tüm yükümü tek ayağıma vermiştim ve topallıyordum. Beni merdivenlerden önce bir ofise, sonra da bir odaya çıkardı. Beni yatağa oturtunca, istemsizce geriye doğru gittim ve yatağa uzandım. Ben yeni yatak aldım falan ama, bu daha bir rahat ya. "Dolunay. Hadi kalk. Kahve içmen lazım," dediğinde çocuk gibi dudaklarımı büzdüm ve, "Ya bırak. Ben uyuyacağım. Midem bulanıyor. Kusarım üstüne." dedim ve güldüm. "Tamam o zaman bir yudum su iç." dedi ve başımı kaldırıp şişeyi dudaklarıma değdirdi. Bir kaç yudum su içtiğimde şişeyi geri çekti. Tam o da çekilecekti ki kollarımı boynuna doladım. "Gitme Yağız." dedim ve gözlerimi olabildiğince çok açarak gözlerine kenetledim. "Çok tatlısın Dolunay." dedi Yağız ve gülümsedi. Bakışlarım anlık dudaklarına kaydığında, onun da bakışları dudaklarıma kaydı. En sonunda ikimizde dayanamadık, ve birbirimize uzanarak dudaklarımızı birbirine bastırdık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD