4.BÖLÜM “İHTİMAL”

1081 Words
Başımı masamdan kaldırdım ve etrafa bakındım. Mesai çıkışı gelmişti bile. Son günlerde toplantılar çok artmıştı ve ben ölü gibi geziyordum. İşim olmadığında kafamı koyup uyuduğum bile oluyordu. Bu özellikle son bir haftadır oluyordu. Son bir haftadır, hiç girmediğim kadar toplantıya girmiştim sanırım. Yağız Beyle eskisi gibiydik. Patron, çalışan ilişkisi. En azından o konuda bir sorun yoktu... Sanki üç hafta önce, o gece hiç yaşanmamış gibi davranıyorduk. Olabildiğince profesyonel yani. Cenk'e gelirsek. Üç hafta önce beni barda gördüğü o geceden sonra bir kaç kere daha aramıştı. Açtığımda hep beni sorguluyordu. Bu yüzden genellikle açmıyordum. İkinci şansı cidden hak etmiyordu. "Dolunay. Son zamanlarda çok kötü görünüyorsun." demesiyle başımı kaldırdım ve Yağız Beyi gördüm. Saygıdan dolayı ayağa kalktım ve, "Kusura bakmayın Yağız Bey. Bu hafta toplantılar biraz beni yordu. Yarın toparlanmış olarak gelirim söz veriyorum," dedim. "Yarın gelme. Yarın seninle bir işim yok. Yarın izin kullan. Dinlen." dediğinde başımı olumsuz anlamda sallayıp, "Yağız Bey gerçekten gerek yok ben iyi..." diye konuşurken sözümü kesti. "İtiraz istemiyorum Dolunay. Yarın işe gelme." dedi ve arkasını dönüp gitti. Ah! Yine mi? "Off. Kendine gel Dolunay ya. Ne bu halin kaç gündür?" diye kendi kendime söylendim. Çantamı alıp yorgun argın çıktım şirketten. Son bir kaç gündür hiç iyi değildim. Toplantılardan ve gelen evlerin yoğunluklarından dolayı. Arabama binip olabildiğince hızlı bir şekilde eve gitmeye çalıştım. Her ne kadar en iyi iç mimarlardan olmasam da yaptığım işler beğeniliyor, tercih ediliyordum. Bu da bana yetiyordu. Aylık maaşım gayet iyiydi. En iyisi olmama gerekte yoktu zaten. Alyssa'nın aramasıyla radyodan çağrıyı cevapladım. "Efendim?" dedim. "Bu gece çıkalım mı?" dediğinde görmeyeceğini bile bile başımı sallayarak, "Bu gece olmaz. Çok yorgunum. Sen bana gelsen. Yalnız." dediğimde biraz düşündü ve, "Tamam. Sana geçiyorum." dedi. Vedalaştıktan sonra telefonu kapattık. Eve vardığımda ayakkabıları ayağımdan atmamak için kendimi zor tutuyordum. En sonunda daireye girdiğim gibi ayakkabılarımı çıkarıp, ponduf terliklerimi giydim. Odama gidip beyaz şortlu pijamalarımı giydim. Tam salona geçerken kapı çaldı. İyi olmuştu, çünkü koltuğa yatarsam uyuya kalacağımdan emindim. "Hoşgeldin," dedim. "Hoş bulmadım. Bok gibi görünüyorsun." dedi. Ne de güzel moral verdin sen öyle. "Biliyorum. Toplantılar falan çok yordu beni. Bir kaç gündür rezalet durumdayım." dedim. "İyi tamam. Salona geç bir film aç. Ben de mısır aldım. Koyup getireyim," dediğinde başını salladım ve salona geçip televizyondan bir dram filmi açtım. Senden Önce Ben... Kaç kere izlemiştik bilmiyorum ama hep izlemek hoşuma gidiyordu. Ve her seferinde ilk kez izliyor gibi hissediyordum. Sonu artık eskisi kadar etkilemiyordu belki ama fazlasıyla üzüyordu yine... Alyssa elinde bir tabak mısırla geldiğinde, oturduğu anda elimi uzatıp bir avuç mısır almıştım. "Oha." dedi bana bakarak. Ben ise o sırada mısırın tamamını ağızıma atıyordum. "Kuzum. İyi misin? Bir sıkıntın yok değil mi?" dedi bana bakarak. Bir anda koluna vurdum. O da koluma vurmaya çalışırken bir anda göğüsüme vurdu. Acıyla inledim. "Acıdı ya!" dedim ona bakarak. "Regl misin?" dediğinde başımı iki yana sallayarak, "Hayır. Daha olmadım." dedim. "Nasıl? Geçmedi mi?" dediğinde, "İş stresinden olmalı. Bu yüzden hassaslar sanırım." dediğimde inanmayan gözlerle bakıp, "Garip." dedi. Omuz silktim ve filmi başlattım... Daha on dakika geçmesine rağmen gözyaşlarım yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. "Dolunay. Daha on dakika oldu. Nasıl ağlayabiliyorsun?" dedi Alyssa. "Ne bileyim ya? Filmi bildiğimden sanırım. Neler olacağını biliyorum ya," dedim. "Göğüslerin hassas, reglin gecikti, saçma sapan ağlıyorsun. Şirkette uyudun mu?" dediğinde rahatsızca yerimde kıpırdanıp, "Şey. Arada. Son günlerde. İş yoğunluğundan." dedim. Ayağa kalkıp mutfağa gitti ve elinde bir kalıp köy tereyağıyla geldi. Bana doğru uzattığında başımı 'ne var?' manasında salladım. Bununla ne yapmamı bekliyordu? "Kokla." dedi itiraz istemediğini belli eden bir sesle. "Niye ben tereyağı kokluyorum?" dediğimde bana daha çok yaklaştırıp, "Dediğimi yap ve kokla." dedi. Bıkkınca bir nefes aldım ve yağa doğru uzanıp kokladım. Koklamamla birlikte, midemin altüst olduğunu hissettim ve tuvalete doğru koşup, klozete eğildim. Klozete eğildiğim anda midemde ne varsa dışarı çıktı. Alyssa gelip, saçlarımı arkamda topladığında daha rahat bir şekilde istifra etmeye başladım. İstifra etmem bittiğinde, alnımda ki boncuk boncuk terleri sildim ve klozetin kapağını kapatıp, sifonu çektim. Boğazım yanıyordu ve gözlerim dolmuştu. Gücümü topladığımda ayağa kalkıp dişlerimi fırçaladım. Odaya gidecekken daha fazla yürüyemeyeceğime kanaat getirip klozet kapağına oturdum ve dirseklerimi dizlerime yaslayıp, tek elimi alnıma dayadım. "İş stresi çok fazla. Yağız Bey'de fark etti. Yarın izin verdi." dediğimde Alyssa önümde eğildi ve, "Bir ihtimal daha var biliyorsun değil mi?" dediğinde başımı salladım. "Dolunay. Hamile olabilir misin?" dediğinde bir kahkaha attım. "Hayır. Hamile olmam için önce..." diyordum ki bir anda sustum. "...biriyle birlikte olmam gerek." Ah! Hayır. Kaç gündür yoğunluktan bu ihtimali göz önüne almamıştım bile. Stresten geciktiğimi düşünmüştüm. Böyle bir şey olamazdı değil mi? Bebek diyorduk! Bebek! Elim istemsizce karnıma giderken, "Hayır. Böyle bir şey olamaz değil mi? Olmamalı yani. Alyssa böyle bir şey varsa ben ne yaparım?" dedim. İstemsizce gözlerim dolmuştu. "Bir kere bunu Yağız Beye açıklayamam. İstifa etmem gerekir. Nasıl emin olacağım?" dedim. Gözümden bir damla yaş akarken, "Tamam Dolunay. Öncelikle sakin ol. Saat geç oldu. Eczaneler kapalıdır. En iyisi yarın doktora gitmek. Hem daha kesin olur. Bu gece burda kalayım. Yarın erkenden gideriz. Tamam mı?" dediğinde kafamı salladım. Bu konuşmayla rahatlamam gerekiyordu ama bir nebze rahatlamamıştım. Patronumdan hamile kalma ihtimali beni yiyip bitiriyordu. "Üstelik. Eğer böyle bir durum varsa bunu Yağız'dan saklayamazsın. O bebeğin babası," dediğinde ona bakmaya devam ettim. “Neden verdiğim hapı içmedin?” Ona döndün hızla. Hap derken? “Ne hapı?” Sesim istemsizce yükselirken normal bir şeyden bahseder gibi başını iki yana sarstı. “Ertesi gün hapı verdim sana. İçmedin mi?” “Hap vermedin!” diye çıkıştım bağırarak. Bana hap mı verecekti? Benim korunmak aklıma dahi gelmemişti o zaman. Siktir ya! “Verdim ya!” Ve biliyor musunuz? O an durup düşündü. “Vermedim! Hayır! Unuttum. Nasıl unuturum? Sana hap verecektim. Aklıma sokayım ya.” Elini saçlarından geçirirken yanaklarımı çekiştirerek yaşlarımı sildim. Ancak canımın acısı geçirirdi şüphemin en derinde açtığı yaraları. Yüzü yumuşadı o halimle. "Şimdilik böyle bir durum yokmuş gibi davranalım. Filmi izleyelim. Tamam mı kuzum?" dediğinde dolu gözlerle başımı salladım ve ayağa kalktım. Alyssa'da dikildiğinde yavaşça tuvaletten çıktık ve salona geçtik. Alyssa beni rahatlatmak adına en sevdiğim filmi açmıştı. Filmi izlemek bana bu ihtimali bir süre de olsa unutturmuştu. Evde başka oda olmadığı için Alyssa ile beraber uyuyacaktım. Saat on ikiye yaklaştığında yatmaya karar verdik. Yatakta dört dönüyordum. Alyssa uyumuştu ama benim gözüme uyku girmiyordu. En sonunda kalkıp süt kaynatmaya karar verdim. Rahmetli annem benim uyuyamadığım her zaman bana süt kaynatırdı. Ben de içtiğim gibi ne olursa olsun uyurdum. Gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken sütü kaynatıyordum. Yeterli ısıya oluştuğunda kulplu bir bardağa doldurdum ve oturup içmeye başladım. Aklıma gelen düşünceyle elim tekrardan karnıma gitti. Şu hayatta hiç bir ihtimal beni bu kadar korkutmamıştı. Yağız Bey'den hamile kalma ihtimali...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD